hesabın var mı? giriş yap

  • panik yapmayın.

    a) dip sandığınız aslında dip olmayabilir. panikle çırpınıp en dibe kadar girebilirsiniz.

    b) hiç oradan çıkamayacak olabilirsiniz. panik haliyle çıkmaya çalışmak size daha da zarar verecektir. çünkü en dipteyseniz, diptesinizdir. umut etmek bile bir süre sonra acı vermeye başlar.

    c) bir süre sonra yükselme fırsatı bulabilirsiniz. panik yaparsanız o fırsatı da göremeyebilirsiniz.

    ne olursa olsun panik yapmayın. kabullenin.

  • hayatının sikilmesi saniyeler alır, daha fazlası değil.

    şu an senin için problem olan şeyleri bir kağıda sırayla yaz. hayatını zindana çeviren, seni deli eden sorunları yaz. yaşamını çekilmez kılan dertlerini. hayattan soğutan şeylerin tümünü alt alta sırala...

    --- spoiler ---

    trafikte seyrediyorsun, sadece bir kaç saniye gözünü yoldan ayırdın. telefona ya da radyoya baktın. gözünü alan bir tabelaya takıldın. iş yerinde yaşadığın tartışmayı düşünüyorsun.

    dikkat et !!! frene bassss !!!

    az evvel bir çocuğa çarptın ve çocuk çarptığın an öldü.

    haydi şimdi kağıda yazdığın sorunları bir daha oku.

    --- spoiler ---

    gürültü yapan üst komşunu uyarmak için üst kata çıktın.

    neden sana bağırıyor ki ? o da ne sana vuracak mı yoksa ?

    bu adam kendini ne sanıyor !

    attığın tek bir yumruk adamın kafasını merdivene çarpmasına sebep oldu. az evvel üst komşunu öldürdün.

    haydi şimdi kağıda yazdığın sorunları bir daha oku.

    --- spoiler ---

    telefonun nasıl da ısrarla çalıyor. ısrarla, ısrarla ve ısrarla.

    o da ne 4 cevapsız çağrı. ablan aramış. abin de aramış.

    az evvel annen ve baban trafik kazası yapmışlar. araçtan sağ çıkan olmamış.

    haydi şimdi kağıda yazdığın sorunları bir daha oku.

    --- spoiler ---

    kaç gündür omzun ağrıyor ve sen doktora yeni mi gidiyorsun !

    metastaz mı ? o da ne demek ?

    akciğerindeki kanser kemiğe mi sıçramış. oysa sadece basit bir omuz ağrısıydı.

    son evre mi ?

    haydi şimdi kağıda yazdığın sorunları bir daha oku.

    --- spoiler ---

    hayatının sikilmesi saniyeler alır, daha fazlası değil.

    elindekilerin keyfini çıkar. çevrendekilerle mutlu ol. sevdiğin insanların bunu hissetmelerini sağla. yaşamaya bak. hiçbir şey sandığın kadar uzun sürmeyecek.

    edit : (bkz: sma hastası gökalp’in kahramanı ol kampanyası)

  • paranın yolculuğu nasıl oldu?

    cowrie kabukları ve doğadan gelen diğer eşyalar;

    en eski para birimlerinden bazıları doğadan gelen nesnelerdi. kayda değer bir örnek, ilk olarak m.ö. 1200'lerde para olarak kullanılan börülce kabuklarıdır. oldukça rastgele bir seçim gibi görünse de, kabukların bir dizi avantajı vardı: boyutları benzer, küçük ve dayanıklıydılar. kabukları üreten yumuşakçalar hint ve pasifik okyanuslarının kıyı sularında bulunurken, ticaretin genişlemesi bazı avrupa ülkelerinin bile cowrie kabuklarını para birimi olarak kabul etmesi anlamına geliyordu. wampum (boru şeklindeki kabuk boncuklar) şeklindeki kabuklar amerikan yerlileri tarafından para olarak kullanılmıştır. doğadan gelen bir başka para birimi de fijililer tarafından kullanılan balina dişleriydi. ve yap adası (şimdi mikronezya'nın bir parçası) halkı, sonunda para birimi haline gelen ve adanın kültürünün bir parçası olmaya devam eden kireçtaşından büyük diskler oydu.

    sahtecilik ;

    sahtecilik paranın icadına kadar uzanır. wampum bile kalpazanların hedefiydi. sahtecilik dünya çapında o kadar büyük bir sorun haline geldi ki, sert cezalar yürürlüğe kondu. yaklaşık 14. yüzyıldan kalma çin paralarında kalpazanların başlarının kesileceği uyarısı yer alıyordu ve ingiltere de kalpazanları kazığa bağlayıp yakarak cezalandırmasıyla biliniyordu. amerikan kolonilerinde de ilk kalpazanları ölüm karşılıyordu. sahteciliği önlemek için çok sayıda önlem alındı. birçok koloni için para basan bir firmanın sahibi olan ben franklin, kalpazanların sahtelerindeki hatayı düzelteceklerine inanarak pennsylvania'yı özellikle yanlış yazmıştır. günümüzde sahteciliğe karşı alınan önlemler çok daha ayrıntılıdır. örneğin, amerika birleşik devletleri'nde en çok sahtesi yapılan 20 dolarlık banknotun üzerinde kabartmalı baskı, filigran ve banknot ışığa tutulduğunda görülebilen bir güvenlik ipliği bulunmaktadır. bununla birlikte, sahteciliğe verilen cezalar gevşemiştir. amerika birleşik devletleri'nde azami hapis cezası 20 yıldır.

    madeni paralar;

    para için metal kullanımı m.ö. 2000'den önce babil'e kadar uzansa da, standartlaştırılmış ve sertifikalandırılmış sikkeler m.ö. 7. yüzyıla kadar var olmamış olabilir. birçok tarihçiye göre, bu dönemde lidya krallığı (bugünkü türkiye'de) ilk düzenlenmiş sikkeleri basmıştır. bu sikkeler kral alyattes'in hükümdarlığı sırasında (m.ö. 610-c. 560) ortaya çıkmış ve altın ile gümüşün doğal bir karışımı olan elektrumdan yapılmıştır. kabaca fasulye şeklinde olan bu sikkelerde kraliyet sembolü olan bir aslan yer alıyordu. alyattes'in oğlu kroisos (hükümdarlığı yaklaşık 560-546) krallığın para biriminde reform yaparak gümüş ve altın sikkeler bastırdı. kısa süre sonra bu tür para birimleri başka yerlerde de görülmeye başlandı.

    deri para;

    m.ö. 6. yüzyılda deri ve hayvan postu para birimine dönüştürülmeye başlandı. erken antik roma'nın bu tür para kullandığı bildirilmektedir. kartaca ve şimdiki fransa gibi bölgelerde de bulunmuştur ve rusya'nın büyük petro döneminde (ms 1682-1725) deri para kullandığına inanılmaktadır. çin imparatoru wudi (m.ö. 141-87 yılları arasında hüküm sürmüştür) kişisel beyaz geyik koleksiyonundaki derilerden para yaratmıştır. saçaklı ve özenli tasarımlarla süslüydü. artık kullanılmasa da, deri para kalıcı bir miras bırakmış olabilir: bazıları buck kelimesinin dolar için argo olarak kullanılmasına yol açtığına inanıyor.

    kağıt para;

    kağıdın yaygın olarak çin'de ortaya çıktığına inanıldığı göz önüne alındığında, bu ülkenin kağıt para birimini tanıtması uygundur. bu yeniliğin yaygın olarak imparator zhenzong döneminde (ms 997-1022) gerçekleştiği düşünülmektedir. dut ağaçlarının kabuklarından yapılıyordu (yani bir anlamda para gerçekten de ağaçta yetişiyordu).18. yüzyılın sonları ve 19. yüzyılın başlarında kağıt para dünyanın diğer bölgelerine yayılmıştı. ancak bu paranın büyük bir kısmı geleneksel anlamda para değildi. bunun yerine, bankaların gelişiminde kilit rol oynayan senetler -belirli miktarlarda altın veya gümüş ödeme vaatleri- olarak hizmet ediyordu.

    altın standardı;

    şaşırtıcı olmayan bir şekilde, para birimi bir dizi sorunla birlikte gelir ve bunlardan biri itibari para ile ilgilidir. bu, egemen bir hükümetin "fiat "ına `(kararname`sine) göre çıkarılan ve altın ve gümüş sikkelerin aksine gerçek bir değeri olmayan para birimidir. dolayısıyla ülkeler bu tür paraları istedikleri gibi çıkarabilirler ve bazıları da çıkarmış (ve çıkarmaktadır), bu da potansiyel olarak para birimini değersiz hale getirmektedir. bu öyle bir sorun haline geldi ki, 1821 yılında o zamanlar uluslararası finansın lideri olan birleşik krallık altın standardını uygulamaya koydu. bu para sisteminde, standart para birimi genellikle sabit bir altın miktarı değerinde tutulur ve bu da hükümetlerin aşırı para basmasını önleyerek uluslararası ticarette güveni artırır. sonunda almanya, fransa ve amerika birleşik devletleri de dahil olmak üzere diğer ülkeler de altın standardını benimsedi. ancak, sistemin dezavantajları vardı. özellikle, bir ülkenin ekonomisini dünyanın geri kalanındaki depresyon veya enflasyondan izole etme kabiliyetini sınırlıyordu. büyük buhran'dan (1929-c. 1939) sonra ülkeler altın standardını yeniden düşünmeye başladı ve 1970'lere gelindiğinde altın artık para birimine bağlı değildi. o zamandan beri bir dizi aşırı hiperenflasyon vakası yaşandı. dikkate değer bir vaka 2000'li yılların başında zimbabwe'nin 100 trilyon dolar gibi yüksek bir değerde para basmasıdır ki bu para yaklaşık bir somun ekmek değerindeydi.

    (bkz: büyük buhran/@justin mcleod)

    kredi kartları;

    kredi çok eskiden beri var olmakla birlikte, ilk evrensel kredi kartı 1950 yılına kadar kullanılmamıştır. o yıl amerikalı ralph schneider ve frank mcnamara diners club'ı kurdu. kısa süre içinde başka kartlar da yaratıldı ve 1959'da american express plastik bir kart piyasaya sürdü. kredi kartlarında 1960'larda hesap bilgilerini tutmak için kullanılmaya başlanan manyetik şerit için ıbm'e teşekkür etmeliyiz. şerit sayesinde tüccarların kredi şirketlerinden yetki almak için telefon görüşmesi yapmasına gerek kalmadı.1990'larda, kartlara bilgileri şifrelemek için çipler yerleştirilmeye başlandı ve böylece daha da fazla güvenlik sağlandı. diğer değişiklikler hesap bakiyeleri ile ilgiliydi. başlangıçta, kredi kartı kullanıcılarının ay sonunda tüm bakiyeyi ödemeleri gerekiyordu. sonunda american express, faiz uygulanmasına rağmen tüketicilerin bakiye taşımasına izin verdi ve diğer kredi şirketleri de bunu hızla takip etti. müşteriler bu gelişmeden -belki de biraz fazla- faydalandılar. 2017 yılında amerikalı tüketiciler 1 trilyon dolar kredi kartı borcu taşıyordu.

    bitcoinler;

    bitcoin, 2009 yılında satoshi nakamoto olarak bilinen anonim bir bilgisayar programcısı veya programcı grubu tarafından oluşturulan bir dijital para sistemidir. para birimi bir merkez bankası tarafından çıkarılmaz ve düzenlenmez, ancak merkezi olmayan bir bilgisayar ağı işlemleri takip eder. bitcoin kullanıcıları anonimdir ve yalnızca dijital cüzdan kimlikleri ile tanınırlar. bitcoin'lerin değeri, hisse senetlerinin değerlenmesine benzer şekilde teklif verme yoluyla belirlenir. bitcoinler nasıl yaratılır? madencilik adı verilen bir süreçle. bu, karmaşık matematik problemlerini çözmek ve böylece işlem bloklarını doğrulamak için bilgisayarlar arasında bir yarışı içerir. kulağa kolay gibi gelse de öyle değildir. bir çözüm bulunmadan önce yaklaşık yedi trilyon deneme yapılması gerekebileceği tahmin ediliyor. sonunda kazanan bilgisayarın sahibi yeni yaratılan bitcoin'leri alır ve sistem daha güvenli hale gelir. yaratılabilecek bitcoin sayısı için üst sınır 21 milyondur ve şimdiye kadar 17 milyondan fazla bitcoin yaratılmıştır.

  • burası dünya üzerinde insan eliyle yapılmış ve varlıkları bir kıta boyutuna ulaşmış yedinci kıta olarak nitelendirilen plastik birikim noktasıdır.

    buranın varlığı ilk 1997'de gemi kaptanı charles moore tarafından fark edildi. (keşfedildi demek istemiyorum çünkü burası hep varolan bir yer değildi burayı biz yarattık. ) moore teknesiyle hawaii’deki bir yarıştan dönüşüyormuş. kaliforniya’ya doğru mürettebatıyla yol alıyorken, tam kuzey pasifik döngüsü’nün olduğu yerde kimsenin varlığından haberdar olmadığı yeni kıtaya rastladığını düşünmüş. moore daha sonra o anı şöyle aktarmış: “önümde göz alabildiğine uzanıyordu. bölgeden geçtiğimiz hafta boyunca başka bir şey göremedim. inanılmazdı, buraların hep el değmemiş okyanus olması gerekiyordu.” şeklinde ifade etmiş. kaşiflerin yaptığı gibi bu alana da ekipten curtis ebbesmeyer, ‘büyük pasifik çöp alanı (the great pacific garbage patch)’ adını vermiştir.

    düşünün ki yıl henüz 1997 ve haftalar süren bir plastik adasıyla yolculuk yapıyorlar. o zamanlar dünya nüfusu ise sadece 5,8 milyardı. şimdi ise 8 milyarı zorluyoruz. tam sayıya ulaşmak isteyenler dünya nüfusu

    her yıl nehirlerden okyanusa 1,15 ila 2,41 milyon ton plastiğin karıştığı tahmin edilmektedir. bu plastiklerin yarısından çoğu suyun yoğunluğundan azdır ve yüzmektedirler. bu yüzen plastikler için belki bir umut var ama asıl korkunç olan ise mikroplastikler. onları toplamanın bir yolu neredeyse yok ve tüm sistemlere karışmış durumdalar. sadece okyanuslarda varlıklarını sürdürmüyorlar, aklına gelecek her yerdeler. (bkz: #121430676)

    bu alanın tahmini boyutu 3,4 milyon kilometre karedir. ve bu alan neredeyse 5 tane türkiye'nin yüzölçümüne eşdeğerdir.

    pek tabi bu alan sabit kalmamaktadır. yoğunluğu az olan plastikler sürekli sürüklenmekte ve yer değiştirmektedir. yine de araştırmacılar bu alanın ortalama olarak 32 ° n ve 145 ° w civarında olduğu belirtmektedir.

    alanı oluşturan plastiklerin büyük çoğunluğu sert polietilenler(pe), polipropilenler (pp), ve terk edilmiş olta takımlarından (özellikle ağlar ve ipler) meydana gelmektedir.

    alan içindeki plastik dört boyut sınıfına ayrılmıştır:
    - mikroplastikler (0,05 - 0,5 cm)
    - mezoplastikler (0,5 - 5 cm)
    - makroplastikler (5 - 50 cm)
    - megaplastikler (50 cm'nin üzeri)

    alandaki parçaların % 92'si 0,5 cm'den büyük nesnelerden oluşmaktadır. ancak 0,5 cm üzeri parçaların okyanus yüzeyinde geçirdiği her saniye onların güneş, dalgalar vs gibi fiziksel koşullardan dolayı parçalanarak mikroplastik olma yolunda ilerlemektedirler. o yüzden mümkün olan en hızlı sürede büyük parçaların toplanması gerekmektedir.

    bu toplama işlemini de "ocean clenup" projesi ile çok basit bir sistem ile toplamaya başlamışlardır. 600 metre uzunluğunda ve 3 metre derinliğinde yüzen bir araçla atıkları toplamaktadırlar. bu sistem su üzerinde yüzen megaplastikleri yakalarken, deniz altında kalan daha küçük parçaları da toplamaktadır. tabi mikroparçaları değil. sistemin okyanusun üç kuvveti ile çalışmaktadır: rüzgar, dalgalar ve akıntılar. araç akıntı ile hareket etmekte ve ilerledikçe ağın içi plastiklerle dolmaktadır. plastikler doldukça bu sistem u şeklinde kıvrılmaktadır. rüzgarlarla yönü değişip atık yığınının her yerine gidebilmektedir. sistemin üzerinde güneş enerjisiyle çalışan ışıklar, çarpışma önleme sistemleri, kameralar, sensörler ve uydu antenleri mevcuttur. böyleliklr sistemin yeri ve ne kadar atık plastik topladığı her an konrol edilebilmektedir. periyodik olarak çöp gemileri gönderilerek u’nun ortasında biriken atıklar toplanmaktadır.

    ama bu sistem tek başına yeterli değil maalesef öyle çok plastik var ki. toplandıkça yerine toplanandan daha fazlası ekleniyor. o yüzden en büyük sorumluluk bize düşüyor. evet bu sistemi değiştirmek için çabalayanlar var ama bu asla bir kuruluşun yada bir topluluğun yaptıkları ile çözümlenemeyecek kadar büyük bir sorun. o yüzden plastik ürünlerin kullanımını olabildiğince azaltmalıyız. kullanmak zorunda olduğumuz plastikleri ise ya gerçekten geri dönüşüme gideceğiden emin olduğumuz şekli ile geri dönüşüme dahil etmeliyiz yada başka bir amaç için kullanmalıyız.

    tabi bu plastik yığınları bize çok uzak nasıl etkileneceğiz ki diye de sorgulayabilirsiniz. kıyılarımızdaki plastik kirliğini buradan görebilirsiniz. plastik emisyonları

    mavi plajlarda tatil planı yapıyorken bence bir kez daha düşünün. yüzdüğünüz o denizler aslında tamamen plastiklerle çevrili. ve hayal edin eğer bu kıyılardaki plastik seviyelerini düşüremez isek ileri de pasifik alanı gibi oluşumlarla karşılamaşmamız imkansız değil. tabi bu kirlilik sadece su ile kalmıyor bunu da unutmayın lütfen besin zincirine karışıyor ve sistemimize dahil oluyor.

  • ne bill gates, ne de jude law'ın şu anki sevgilisi; şu dünya üzerinde kıskandığım, yerinde olmak istediğim tek insan türevi bunlar işte.

    şahsen gözlüksüz/lenssiz (yani doğal şartlarda) 3 metre mesafeden bülent arınç ile mehmet günsur arasındaki farkı anlayamam. anlayamadığım gibi daha net görebilmek için gözlerimi iyice kısarak öküz gibi bakarım bülentçiğime. o utangaç mazbutum da bu geyşa bendeniz yüzünden renkten renge girer, pancar gibi gider meclise. ansiklopedik utanç antolojisine yeni bir cilt kazandırır.

    - siz neden konuşmuyorsunuz sayın arınç?
    + ...

    madem en gelişmiş canlıyız bu göz niye bozuk gösteriyor behçet, neden yani?!

  • plaja filaş dedi geçen gün annem, anam anam canım anam...

    yalnız katalitiğe dili dönmeyip katolik deyişi var ki beni benden alıyor. "şu katoliği yaksana evladım" dedikçe gülmekten yerlere yatmamak için kendimi zor tutuyorum.

  • tek başına tüm siyasilerden daha fazla faydası olmuştur. ilk günden beri doğru soruları sordu. tüm türkiyenin güvenilecek tek adres olarak gösterdiği bir kuruluşun sizin gibilerin bu kadar zoruna gitmesi bile ne kadar doğru işler yaptığının ispatıdır.

    edit: bir çaylak kardeşimizin tespitini de ekliyorum.

    “80 metrekupluk tırlar yaklaşık 100-120 bin su alabilir (500 ml lik) . 1350 sayısı, komedi.”