• spinoza'da önemli bir yere sahip olan latince önerme. türkçe'ye tanrı ya da doğa diye çevrilmesi zaman zaman sakıncalar yaratmaktadır. çünkü ya da, ya a ya da b şeklindeki önermelerde kullanılması bakımından bağlacı olduğu iki şeyden birisinin tercihini öngörmektedir. onun için deus sive natura'nın daha düzgün çevirisi tanrı, yani doğa olmalıdır.
  • lat: deyus siktir git gözüm görmesin seni dağa, bayıra, natura vur kendini.
  • lat. tanrı ya da doğa. baruch spinoza için önemlidir bu önerme. ayrıca nietzsche'nin felsefesini spinoza'nın felsefesinden ayırt edenin ne'liği için de önemlidir. spinoza'nın bu din'den azade monist tavrının 'tanrı'sı ile nietzsche'nin spinoza ile arasındaki ilişki benzeşiktir. yani iki ilişkide de hem bir şeyler güçlü bir şekilde yadsınmakta hem de bu yadsıma, yadsımadan önceki olurlamanın üzerine kurulmaktadır.

    şimdi spinoza'nın 'tanrı ya da doğa'sını tavzih edecek olursak, bir nevi şunu demek istemektedir; tanrı adlandırılışındaki haliyle değil tanrısallığının edimleriyle tanrı'dır. yani doğa, tanrısal edimlerle devinendir. doğa, tanrı'ya, tanrı doğa'ya içrektir.
    ve bu içreklikte, iradesel bir ereksellik mevcuttur.

    işte bu 'iradesel ereksellik' kısmında nietzsche spinoza'dan ayrılır. bu ayrı'lık, spinoza'nın iradesi ile nietzsche'nin güç istenci'nin ayrı'lığıdır.
    önce aynılıklarından bahsedelim;

    spinoza'nın iradesi de nietzsche'nin güç istenci de bir 'iktidara yönelim'i tazammun etmez.
    spinoza'nın iradesi de nietzsche'nin güç istenci de bir dinamo misalidir. isteme'nin istemeklik özüdür, ne istediği değildir.

    bu aynılıkların nietzschece farklılaştığı nokta ise spinoza'nın isteme'nin istemek özlü iradesi kendiliğinden bir yönelimsel iradeye sahipken, nietzsche'nin güç istenci entropiktir, kaotiktir.

    spinoza hem deus sive natura hem de natura sive deus'u benimserken bu iki yönlülüğe de bir görünmez direksiyon eklemlemiştir. direksiyonu aşikâr etmez ama varlığını da yadsımaz. tıpkı tanrı düşüncesinin muhtevası gibi.

    lâkin gott ist tot!
    nietzsche, spinoza'yı eski tanrılara özlem duymakla suçlar. tanrı ya da doğa değil. sadece doğa, sadece bengidönüşsel doğa vardır.

    '' evren devamlı bir dönüş olarak, -ki o kendini sonsuz kere tekrarlamıştır- oyununu in infinitum(ebediyen) oynayacaktır. bu konsept asla mekanik bir konsept değildir. öyle olsa idi özdeş olan hallerin sonsuz geri dönüşünü şart koşmayacaktı, tersine bir nihai durumu şart koşacaktı. evren böyle bir 'son duruma' ulaşmadığından mekanizm, bize yetkin olmayan ve sadece zamanı sınırlı varsayım olarak geçerlileştiren bir durumu sunar.
    ve evrenin benim için ne olduğunu biliyor musunuz? onu size kendi aynamda göstereyim mi? bu evren:

    başlangıcı ve sonu olmayan içten bir canavardır. gücün sabit, demirden bir büyüklüğüdür, o ki ne daha büyük, ne de daha küçük olur, kendini tüketmez, sadece değişir, bütün olarak değişmeyen bir bütünlükle, harcamaları ve kayıpları olmayan bir bütçedir, ama aynı zamanda artması ve kârı da olmaksızın, sınırı tarafından kuşatılmış gibi hiçlikle çevrilmiştir, bulanık olmayan bir şey, israfı olmayan bir şey, sonsuz bir uzamsal olmayan tersine belirli bir güç belirli bir mekansallıktadır, herhangi bir yerde 'boş' olan bir mekana değil tersine her yerde 'boş' olan bir mekana değil, tersine her yerde güç olarak, gücün ve güç dalgalarının aynı zamandaki oyunu olarak ve bir çok şeyi buraya yığarak ve aynı zamanda azalarak, içinde fırtınalaşan, taarruz eden, ve kabaran güçlerinin bir denizidir, içinde ebediyen değişerek, ebediyen geri çekilerek, geri dönüşün muazzam yıllarıyla, şekillendirmelerinin med-cezirleri ile, en basitinden en çeşitlisine dışarı sürüklenerek, en sessizinden, en donmuşundan, en soğuktan dışarı çıkarak en korlanan ateşin içine, en vahşi olanın içine, kendi kendisine çelişenin içine, uyumun sevincine kadar çelişkilerin oyunundan doğarak, kendi kendisini evetleyerek, yollarının ve yıllarının bu eşitliği içinde ebediyen tekerrür edecek olan olarak kendisini kutsayarak, hiç bir doyum, hiç bir bıkkınlık, hiç bir yorgunluk tanımayan bir oluş olarak, kendini ebediyen yaratanın ve kendini ebediyen tahrip edişin bu diyonizyak dünyası, çift şehvetlerin, yapmak ve yıkmakların bu esrarengiz dünyası, benim iyi ve kötünün ötesindedir dediğim, eğer devr-i daimin mutluluğunda bir hedef bulunuyorsa, hedefsiz olarak, eğer bir daire kendine iyi niyetle malikse, iradesiz olarak, bu dünya için bir isim duymak ister misiniz?

    bütün muammaları, bilmeceleri için bir çözümleme? sizin için de, en gizli anlarınız için de, en güçlü olanlarınız için de, en yarıgecemsi olanlarınız için de;
    bu dünya kudrete yönelik 'iradedir'. ve bunun dışında hiçbir şey değildir. sizin kendiniz de kudrete yönelik bu 'iradesiniz'. ve bunun dışında hiçbir şey değilsiniz! '' *
  • doğayı nasıl olduğu gibi görmekten öte incelemek gerekiyorsa tanrıyı da yine o şekilde incelemek gerektiğini anlatır. spinoza tanrı kelimesini: "tanrının özünü meydana getiren akıl ve irade, bizim aklımızdan ve irademizden büsbütün başkadır ve onlara ancak ad bakımından benzerler, tıpkı köpek denilen burcun bu addaki hayvana ancak ad bakımından benzemesi gibi." örneği ile kalıba ve insana sığdırmaktan öteye geçer.

    nietzsche'nin bengidönüşsel doğa ile alaşağı etmeye çalıştığı -hatta bence başardığı- deus'u, spinoza ise belki önceki tanrılara özlemle belki de çağının anakronizminin hudutları sebebiyle bir kalıptan uzak ama var olan bir halde tutmuştur.

    "öyle ki, doğanın mucizelerinin gerçek nedenlerini araştıran ve doğal olaylara bir budala gibi hayretle bakmak yerine onları bir alim gibi anlamaya çabalayan insan; avamın, doğanın ve tanrıların yorumcuları olarak taptığı kişilerce dile düşürülür ve sırtına sapkın ya da dinsiz yaftası yapıştırılır."

    "doğada herhangi bir şey bize gülünç, saçma ya da kötü gelirse, bunun nedeni nesneler üstünde yalnızca sınırlı bilgi sahibi olmamızdır, doğanın bir bütün olarak düzenini ve tutarlılığını bilmediğimizdendir; her şeyin kendi aklımızın buyruklarına göre ayarlanmasını istediğimizdendir. aslında aklımızın kötü dediği şey, evrensel doğanın düzen ve yasaları bakımından kötü değildir. yalnızca, ayrı olarak düşündüğünüz kendi varlığımızın yasaları bakımından kötüdür. iyi ve kötü sözcükleriyse, tek başlarına ele alındıklarında kesin hiçbir şey anlatmazlar. çünkü tek ve aynı şey, aynı zamanda hem iyi, hem kötü, hem de hiçbiri olabilir. söz gelimi müzik üzüntülü kişiye iyi gelir, yas tutanlara kötü, ölüler içinse anlamsızdır."
  • lat. tanrı ya da doğa. yalnız burdaki "ya da" anlam olarak "başka bir deyişle" demek oluyor.
    (bkz: spinoza'nın tanrısı)
  • tanrı ya da doğa. deus sive natura, baruch spinoza’nın bir formülüdür. bunun anlamı, spinoza’nın tanrı’yı, doğa ile özdeşleştirmesidir. tanrı ya da doğa diyebileceğimiz bu gerçeklik sonsuzdur ve sonsuz nitelikler içerir. bu niteliklerin her biri ebedi ve sonsuz özüne aittir. ancak bunlardan sadece ikisini biliyoruz: kendi doğamız nedeniyle düşünce ve uzantı.

    spinoza, natura naturans ve natura naturata arasında da bir ayrım yapar:

    natura naturans olan yaratıcı doğa sonsuz madde ve her şeyin nedeni olarak bir tanrı'dır.

    natura naturata, var olan tüm bireysel gerçekliklerin oluşturduğu yaratılmış doğadır.

    ve söz konusu yaratılmış şeylerin sonsuzluğu, var olan tek öz olan tanrı'nın bir biçimidir. spinoza’ya göre bireysel gerçeklikler, tanrı'nın kipleri, tanrı'nın sonsuzluğunun farklı ifadeleridir. bu nedenle spinoza, tanrı'nın aşkın olduğu ve yaradılışın tanrı'dan farklı olduğu hristiyan öğretisinin farklı bir açıklamasını önerir; “doğa tanrı’nın kendisidir.”.

    öte yandan spinoza, yaradılışın doğal bir zorunluluk olduğunu da açıklar. tanrı, sonsuz bir öz olarak, gerçekliği yaratarak kendini ifade eder. ancak gerekli bir eylemin yaratılmasına rağmen bu, tanrı'nın özgür bir varlık olmadığı anlamına gelmez; tanrı özgürdür ve özgürce yaratır.

    özetle, spinoza, descartes’ın aksine maddenin kartezyen tanımından başlar. örneğin rene descartes’ın tanımına göre töz, var olmak için başka hiçbir gerçekliğe ihtiyaç duymayacak şekilde var olan bir gerçekliktir. spinoza ise üç değil, yalnızca tek bir madde olduğu sonucuna varır; hem düşünen benlik hem de genişletilmiş madde sonsuz öze ihtiyaç duyar. bunlar tanrı'nın işi aracılığıyla var olurlar, bu nedenle töz kavramına yalnızca tanrı karşılık gelir.
  • spinoza'ya göre zihin ile beden birbirinden ayrılamaz, bu konuda descartes'ın düalizmine karşı bir tavır aldığı söylenebilir. bu iki olgunun da tanrıdan geldiğini iddia eder, dolayısıyla böyle bir durumda özgür iradeden bahsedilemez. aynı şekilde tanrı'nın da bir özgürlüğünden bahsedilemez, çünkü tanrı hiçbir şekilde değiştiremeyeceği doğanın yasalarından ibarettir. varoluş hakkındaki soruları rahatlatmak için ise doğanın kanunlarının içinde yaşamaya koşullanmış varlıklar olduğumuzu kavrayabilmek, sürekli hüsranla sonuçlanan "hayatın anlamı ne?" gibi soruları bir kenara fırlatıp insanın özgürleşebilmesi için en önemli dayanaklarından birisi olacaktır.

    ayrıca

    spinoza'nın tanrısı tam olarak bir tanrı da değildir. antropomorfik bir tezahürü yoktur. öte yandan tabiat ile bağlantılı tanrısal bir güç olduğundan bahsedilip panteizm ile doğrudan ilişkilendirilebilir.
hesabın var mı? giriş yap