5 entry daha
  • albertine simonet, şu ingilizce who's who in proust kitabının başında inceleniyor. buna göre albertine simonet marcel proust'un gerçek yaşamdaki sevgilisi alfred agostinelli'den bariz izler taşıyormuş; o da mahpus/kapatma olduğundan şikayet etmiş; o da terk etmiş, hiç dönmemiş ve bir araba kazasında ölmüş.

    ekler: chantal akerman'ın marcel proust uyarlaması la captive'de ariane adıyla bedenlenen roman kişisi. bu sefer sevgilisi, roman yazarı, roman yazmaya debelenen, sadece racine* incelemesi çiziktirebilen proust eşdeğeri kişi simon olmuş; simonet'nin simon'u. diğer başlıca kişiler kendi isimlerinde: büyükanne, françoise, andree, lea gibi.

    chantal'ın ariane'ı ilişkiden öyle sıkılıyor ki barışmaları şerefine ikisi (normandiya'da?) bir otele gittiklerinde kötü havaya inat gece denize giriyor ve boğulayazıyor, veya boğuluyor işte ben anlamam. böylece başta nasıl çiçek açmış genç kızların gölgesinde* anımsatması geçmişse, filmin sonunda da bir uzun atlama ileri sarması bu ölme veya öleyazmayla albertine kayıp değinmesi sağlıyor.

    kitapta da filmde de türk okuyucuyu/izleyiciyi albertine/ariane'ın uykulu zevk/haz sırasında "andree!" diye sayıklaması yaralar/çarpar. ama albertine'de öyle kat kat çözülecek bir haz kapasitesi ve gizler/yalanlar alemi var ki; insan kendinin katil olmadığına şükreder, aşk cinayetlerine sonsuz hak verir. sanki marquis de sade müridi marcel proust batılı okurdan bir arabesk yaratıyor, zorla biçip dikiyor gibidir.

    ***
    [albertine o bayağı "uçkuru kaptırmak" deyimini ağzından kaçırınca, proust'un* anlatıcısı dehşete düşer, çünkü kadın eşcinselliğinin*, kaba tavlamanın çok korkulan getto'sudur birden ortaya çıkan: dilin anahtar deliğinden görülen koca bir sahne.] roland barthes - fragments d'un dircours amoureux

    "albertine'in uykusuna binip yol alırdım." marcel proust - la prisonnière

    "insan ancak ulaşılmaz bir şeyleri içinde barındırmasından ötürü peşinden koştuğu, sahip olmadığı bir varlığı sevebilir; ben de çok geçmeden albertine'e sahip olmadığımı bir kez daha fark ederdim." marcel proust - la prisonnière

    "albertine'le hayatımız kıskanmadığım zamanlar sıkıntıdan, kıskandığım zamanlarsa ıstıraptan ibaret olduğunu sanıyordum." marcel proust - la prisonniere

    "... albertine yaşlı bir kadına veya erkeğe asla genç kadınlara baktığı şekilde, gözlerini dikerek* veya aksine sakınarak* bakmaz, görmezden gelmezdi*. hiçbir şey bilmeyen aldatılmış kocalar*, aslında her şeyi bilirler*." marcel proust - la prisonniere

    "lezbiyen sayısı, hangi kalabalığın içinde olursa olsun, bir lezbiyenin, bir diğerinin gözünden asla kaçmamasını sağlayacak kadar az ve bir o kadar da çoktur." marcel proust - la prisonniere

    "nişanlılık dönemimiz bir dava görünümüne bürünmekteydi; albertine bir suçlu kadar çekingendi." marcel proust - la prisonniere

    (bkz: la captive/@ibisile)
    (bkz: baron de charlus/@ibisile)
    (bkz: berma)
    (bkz: vinteuil)
    (bkz: elstir)
    (bkz: bergotte)
hesabın var mı? giriş yap