10572 entry daha
  • paniğe gerek yok dercesine lindelof'un canlı yayında açıklanmayan bazı sırlarını açıkladığı dizi.

    --- spoiler ---

    heykel: hades heykeli, isadan sonra 149 yılında adaya gemiyle gelen yunanlılar tarafından inşa edildi. adanın merkezindeki ışığı ve jacob'u gören bir yunanlı jacob'un hades, ışığın ölüler diyarı olduğunu iddia ederek heykeli yaptırdı.

    black smoke: aynı şekilde black smoke'u ışığın çevresinde gören bir yunanlı kendisine ölüler diyarının koruyucusu olan kerberos'un ismini verdi. bu isim yıllar yılı black smoke'a yapıştı kaldı. radzinsky* bile black smoke'u kerberos sanıyordu. ancak black smoke'un gerçek ismi esav'dı.

    charles widmore: ışığı elde edebilmek için jacob'u öldürmeye çalıştı ancak bunu başaramadan ricardus tarafından etkisiz hale getirildi. herhangi birine zarar vermediği için jacob kendisine yeniden ihtiyaç duyana kadar sürgün edildi. jacob'u öldüreceğini söylediği tek kişi olan benjamin'e bu nedenle büyük bir kin besledi. jacob ise widmore'un benjamin'e asla zarar verememesini sağlayarak onu ödüllendirdi.

    kulubede help me diye bağıran adam: fişi çektiği sırada kendinden geçen desmond bize 1 dakika gibi gelen süreyi 100 yıl olarak yaşadı. fişi çekmenin cezası olarak uzun bir süre vücutsuz bir şekilde hapsedilmekle mahkum edildi. kulübenin sürekli yer değiştirmesi kara dumanın kendisini bulup gelecek hakkında bilgi sahibi olamaması içindi. etrafındaki küller de kara dumanın içeri girmesini engellemek içindi. olayın yaşandığı sırada kara dumanın pek ortalarda gözükmemesinin nedeni kulübeye girebilmek için bir loophole aramasındandı.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    anasını sikeyim ne bölümmüş ya. dur okur. burada bekle biraz. daha bölümün analizine geçmedim. boyutu ile ilgili konuşuyorum. ne bölümmüş ya. sabahın köründe kalkmama , daha doğrusu iki gündür uyumamama rağmen bölüm günün sonuna doğru anca bitti. 12 saat download mu sürer lan ? 12 (rakamla on iki) diyorum hacı. toplamda 3 gb download tabi anca sürdü. ttnet'e çaktırmadan saygılarımı da sunayım. o seeder'ların da allah bin belasını vermesin tabi onları da unutmayalım. torrent'i açıyorum 1.2 kb ile indiriyor , yanında 12 weeks remaining yazıyor , sinirlenip kapıyorum. rapid'e dönüyorum bu sefer , o da gösterip vermiyor. 90 küsür kb ile indirirken aha diyorum bu biter , çay alıp geliyorum , pi sayısını 4 almama rağmen kb sayısı onun yanına bile yaklaşamıyor. selam ttnet.

    s06e17-18

    bu bölümü izlemeden önce mutlaka the last journey isimli recap bölümüne göz atın. o kadar ironik olmuş ki anlatamam. "hacı bak 6 senede bu kadar olay yaşandı , bu kadar gizem var , ne kadar mükemmeliz biz değil mi carlton ? değil mi lindelof ? şu soruları siz izleyiciler çok merak ettiniz , hepsini gösterelim" mesajını çok iyi veriyorlar , sanıyorsunuz ki hakikaten bütün cevapları alacağız. tüm gizemleri öğreneceğiz. heh işte ben öyle sandım , siz de eğer izlemeden bunu okuduysanız , sizin de benim gibi hissetmenizi istediğimden bu naçizane önerimi sunmak görevimdir. (zaten ya izlemişsinizdir , ya da izlememişsinizdir. izlemeyen insan da gelip bu spoiler içeren mesajı okumaz değil mi pcko ?)

    bol öpüşmeli bir final izledik. ben hatırlamıyorum o kadar dizi içinde , bu dizideki karakterler kadar azgın karılar , erkekler hatta ve hatta senaristler olduğunu. apollo bar sıkışıyor makinaya , hoooop jülyet ile sawyer birbirlerine aksanlarını aktarıyor. çöp konteynerinin de bulunduğu pisliğin içinde karının biri dayak yiyor , bizim işkembeci seyid bakıyor kavgaya karışmış süt tenli ince bacaklı bir karı var , dalıyor adamlara , dilliyor hatunları. black smoke denen isimsiz hıyaroğluhıyar gebermiş , millet havai fişekler atıyor , kazandık diyor , yeşil vadi bizim , ada bizim diyor , kate hırsbısı jack'i yakalar yakalamaz yutmaya kalkıyor. ve başarılı oluyor. çenesinin yaptığı açıya bakın. herifin suratını komple yutmuş hayvan karı. bu kadar libidosu yüksek bir bölümün oyuncu kadrosuna neden mr. eko'nun dahil edilmediğini sormamak lazım herhalde.

    david denilen sabi sübyan elemanın da küçük emrah'a dönüştüğüne şahit olduk hepimiz. herif halasını , anasını , bacısını konsere bıraktı , daha doğrusu konsere bıraktığını sandı , millet şoko parti düzenledi o konserde haberi yok. anası zaten erkenden kaçtı. "david bekle beni , hastanede ütüyü şarjda unutmuşum onu hemen buzdolabına koyup geliyorum" yalanına , babasının tıpkısı olan öküz david "peki anneciğiiiiiiiim" diyerek nazikliğini ortaya döktü. çocuk anasının sawyer tarafından alman usülü sikildiğini görünce "kimseeğsiiiiiz yalnığğzıım" diye los angeles simit sarayında takılmaya başladı. içkiye verdi kendini. iyi oldu ibneye , zaten hoşnut değilim meymenetsiz tipinden. justin bieber 1 bu 2.

    adada da hakikaten tıpa varmış. ertuğrul sağlam bakışlı jacob dayımız götünden atmamış yani. bildiğin taştan tıpa tıkmışlar magma tabakasının hemen üstüne. bizim elemanlar bi çıkarıp bi taktıkça ada yerinden oynadı , yıkılmaya başladı , ölümsüz black smoke'un kayalıklarda pestili çıktı. desmond bile "i was wrong brada. i asked to the yellow flowa brada. this is velet dada fatha motha brada." diye saçmalamaya başlayınca ben de farkettim o tıpanın eksikliğini. oğlum bu tıpanın amacı fake locke'u adada tutmak değil miydi ? e öldü adam o tıpayı çıkarınca. hani madem öldüğünü gördün , niye tekrar takıyonuz tıpayı geri ? bırakın yıkılsın. sikti belamızı 6 sene zaten bıraksaydınız da yıkılaydı.

    frank lapidus'un ve richard alpert'ın geçen haftalardaki yazılarımda bahsettiğim gibi aslında ölmediğini öğrendiğimiz bir bölüm olmuştur ayrıca. bu haftaki yazımın sonuna geldik.

    **********************************************

    şaka lan nereye gidiyorsunuz ? öyle bir yazdım ki sanki 6-7 hafta var lost'un bitmesine. bitti lan dizi. o yok artık tamam mı ? gitti o. artık hayatımızda yok. "lost artık başlasın ya. çok uzattılar arayı" diyemeyeceğiz artık. ağlıyorum şu an taamma ? lisedeydim ben bu dizi başladığında. daha küçüküdüm. bıyıhlarım burma değildi , henüz yeni terliyordu. herkes kurtlar vadisini izleyip cuma günleri gerçekleşen halı saha maçlarına tekmeliklerinin içine 7.45'lik saklayarak gelirken ben o maçlara elimde locke çakısıyla gidiyordum tam tersine. boş kaleye gol kaçırdığımda üzerime doğru saldıran diğer 6 arkadaşıma laf anlatabilmek için "everything happens for a reason" diyordum. (amına koyim maça mı gidiyoz savaşa mı belli değil. herkesin elinde nevale varmış zamanında)

    sınavlara geç kaldım lan bu dizi yüzünden ben. nasıl bir bağlılıktır bu ? nasıl bir yüzsüzlüktür ? faraday'ın yüzünden fizik sınavından kaldım ayrıca. asansörün düşmesini sağlayan yükün kuvvetini bulunuz sorusuna "whatever happened , happened" diye yanıtlar verdim. faraday'ı yazıldığı gibi okuduğu için hocayla taşak geçmem üzerine türlü kötekler yedim.

    kate'i mabedim olarak kabul ettim. hatta bununla yetinmedim , yanına shannon'ı kuma olarak ekledim. rose'u da mahallemizin ağzı bozuk negro teyzesi ilan ettim. beyaz tenli kocaya sahip olduğu için ku klux klan'ı deviren en büyük insan olarak kendisini tebrik ettim. ayrıca bayramlarda eli öpülmesi gereken insanlar listesinin başına da o ikisini ekledim.

    "voooooolt" diye bağıran maykılları , "maybaybaaaaaaaa" diye böğüren claire'leri gördükçe irite olmadık mı lost severler ? "sizin topunuzun o bağıran ağzına yarrak kaçar inşallah" diye beddua etmedik mi ? ettiniz değil mi ? amma küfürbazmışsınız lan ben hiç öyle birşey yapmadım bugüne kadar.

    richard alpert inadına yaşlanmadıkça , biz onun yerine yaşlandık mı ? benim 6 senede türlü stresten dolayı (öss , finaller , karı-kız) saçlarım ağarmaya başladı , herif 150. yaş gününde "welcome to the club" hediyesini anca aldı miles'tan.

    "ay lav yu pağni , ay olveys lavıccu" şeklinde ilan-ı aşk eden desmond'ı görünce "vay pezevenk herife bak sen ya" diye iç geçirmedik mi ? çünkü adam ne piçti , ne de efendiydi. iki kategoriye de koyamamıştık. arkadaşlarını toplayıp hepsine birşey göstermek isteyen sıradışı bir "centimın"dı çünkü kendisi.

    6 sene lan. koskoca 6 seneden bahsediyoruz. göz açıp kapayıncaya kadar geçtiğini jack shepard bizlere çok güzel anlattı. flash-sideways kısmını boktan bir şekilde bağlamış oldular sonuçta ama , ben bu diziye , bana sadece o ilk 2 sezon yaşattığı muhteşem duyguları için bile teşekkür ederim. iyi ki seninle aynı zamanı paylaşan neslin içindeymişim. iyi ki vardın lost !

    --- spoiler ---
  • --- season 1 spoiler ---

    - adada kazazedelerden başka birileri var mı?
    - siyah duman ne?

    --- season 1 spoiler ---

    --- season 2 spoiler ---

    - numaralar ne?
    - ambardaki o adam kim?

    --- season 2 spoiler ---

    --- season 3 spoiler ---

    - jack, kate ve sawyer neden kaçırıldı?
    - diğerleri kim?
    - jacob kim?

    --- season 3 spoiler ---

    --- season 4spoiler ---

    - oceanic 6'lısı nasıl adadan ayrıldı?
    - jack neden mutsuz ve geri dönmeye çalışıyor?
    - adaya gelenler penny'nin ekibi değilse kim?
    - kate neden aaron'ı aldı?

    --- season 4 spoiler ---

    --- season 5 spoiler ---

    - jack ve diğer oceanic 6'lısı adaya nasıl dönecekler?
    - adadaki parlamaların ve zaman atlamalarının nedeni ne?
    - hidrojen bombası nerede?
    - eğer patlarsa her şey normale dönecek mi?
    - locke öldüyse locke'un bedenindeki adam kim?

    --- season 5 spoiler ---

    --- season 6 spoiler ---

    - sayid nasıl geri canlandı?
    - desmond herşeyi nasıl hatırladı?
    - jacob ve mib'nın derdi ne?
    - adadaki o ışık ne?

    --- season 6 spoiler ---

    işte bu soruları sora sora bitirdik dizimizi. bir arkadaşım vardı lost'u izleyen. hep konuşurduk, "lost bitmeden ölmeyiz inşallah" falan derdik. ama maalesef 5. sezon başlamadan 3 gün önce vefat etti. umarım oradan izleyebilmiştir ve görmüştür sonunu. ya da umarım jack ve ölen diğerleriyle beraberdir.

    biraz flashback yapalım. (bkz: flasback yapmak) sözlükte lost macerasının fitilini şu entry ateşlemiş:

    "abc kanalinda 2004 guz programinda yayimlanmaya baslanilan guzele benzeyen bir dizi. ucak kazasini sag atlatan 40 kusur kisinin issiz bir adada yasadiklarini anlatan biraz da gerdiren dizi."

    gelelim final spoilerlarına:

    --- final spoiler ---

    + final bir şeye açıklık getirdi mi? hayır, asla. ama ben tatmin oldum. belki çok duygusalım, bitmesine üzüldüğüm için böyle hissediyorum ama özellikle jack'in uçağı gördükten sonra gözlerini kapaması, o ilk gözlerini açtığı ilk sahneye, yıllar öncesine götürdü beni. matthew fox'un bu bölümdeki performansı cidden harikaydı... herşey jack'le başladı ve herşey jack'le bitti.

    + kate'inde gerçekten güzel bir kadın olduğunu gördük bu bölümde.

    + sawyer neden bu kadar kolay kate'den vazgeçti bunu da çok merak ediyorum.

    ama görmediğimiz bilmediğimiz çok ama çok şey var. aklıma ilk gelenleri yazıyorum:

    --- final spoiler ---

    --- cevaplanmayan sorular ve spoiler ---

    + jacob ile mib'in annesini öldüren kadın adaya sonradan geldiğini söyledi. nasıl geldi ve o ışığın ne olduğunu nasıl biliyor?

    + daha önce yazıldığını gördüm ama benimde aklıma bu çok takılmıştı: o havadan gelen dharma yemekleri nerden ve kim tarafından gönderiliyordu?

    + neden kilisede öldüğünü kesin bildiğimiz halde michael yoktu?

    + benjamin ölü mü diri mi?

    son iki sorular için şöyle bir teorim var ama emin olamadım: michael ve benjamin belki de kötü oldukları için orada değillerdi. kilise bir nevi cennetti.

    + richard ve miles nerde?

    --- cevaplanmayan sorular ve spoiler ---

    aklıma geldikçe sorulara ekleme yaparım ilerde. ilk aklıma gelenler bunlar.

    müzikte michael jackson neyse lost'da tv show'lar içinde öyleydi. bir efsane. sadece sözlüğe bakarak bile ne kadar popüler olduğunu anlayabiliriz. yani bir çok insanla aynı şeyi paylaşmak gerçekten harikaydı. belki ilerde böyle bir dizi daha çıkar.

    (bkz: özet geç lan piç) diyenlere kısaca özetleyeyim:

    --- final spoiler ---

    sorulara cevap vermeyen bir finaldi, ama güzeldi. belki de yazarlar kitabını ya da filmini yaparak paranın amına koymak için böyle birşey yaptılar, belli olmaz.

    --- final spoiler ---

    sen de bittin ya lost, demek ki her güzel şey gerçekten bitermiş.
  • bir aşktı lost.

    2005 yazıydı. birinci sezonu yeni bitmişti ki, kendisine platonik duygular beslemeye başladım. her yerde arıyor ama hiçbir yerde bulamıyordum. odetojoy uma koştum. uğraştı, didindi, buldu bana bir yerlerden. heyecanla başladım. sonrası efsane bir birinci sezon. anlayamadığım, beni meraklandıran bir sürü olay. sonraları o da başlamıştı da, shannon'ın öldüğünü ağzımdan kaçırmıştım ona. nasıl da üzülmüştü, halbuki şimdi umurunda bile değildir shannon. ama fısıltılar neydi?

    ikinci sezonunu, bir yaz aşkının uzun mesafeli ilişkiye dönmesine benzetirdim hep. daha bir ay önce tüm günümü verdiğim bronz tenli güzeli, şimdi her hafta görmek için bekler olmuştum. yine çok güzel, yine gizemliydi. bana hep sorular sordururdu, bu sorular başka soruları doğururdu, hiç cevap vermezdi. ama olsun, zamanı gelir diye düşündüm hep. bununla beraber bana bir çok güzel şey sunmuştu; jack'i de severdim ama eko'yu daha çok. bilemedim o sevgimi neden öldürmüştü?

    bir aşktı lost üçüncü yılımızda. araya aylar koyuyordu, bana mısın demiyordu kalbim. sorular, ama ya onları unutturan haz? paha biçilemez. zirve yaptı belki gözümde. "we have to go back kate!" dedi, kayboldum içinde tarif edilemez. yine baktı gözlerimin içine, benimsin dedi. hayranlık taşıdı gözlerim; desmond ile zamanda koştu, hurley ile çikolatalar eskitti, sawyer ile lakaplar taktı ama her aşk biter derdi bilir kişiler. yahu sayılar neydi?

    uzaklaştı, çook uzun zaman gözükmedi gözüme. geldi sonra yine, geldi ama; sevgi değil alışkanlık olmuştu gözümde. düşüş kaçınılmazdı, soru sordurmaya devam ediyordu. eskiden umursamadığım, cevaplanır dediğim gizemi artık batmaya başlamıştı. ama dedim ya, alışkanlık işte. şairane bir ızdırap başladı habersizce. burayı dharma nasıl buldu be?

    benim onu sevdiğim zaman yoktu artık. ilk defa sıkıldım ondan 2009 senesinde. çok uğraştırdı, çok oynadı benimle. aslında hala inanıyordum, bir şeyler açıklar ulan diyordum, büyük soru işaretlerini giderir. mantık oturtamadığım davranışların sebebi, jacob kimdi?

    o beni umutlandırdıkça, benim beklentim arttı. beklentim arttıkça da, hayal kırıklığım. sevgilimdi lost; kalbimi yerinden çıkartacak kadar heyecanlandıran, peşinde saatlerimi, yanında günlerimi harcadığım özel bir şeydi. ve şimdi bitti. o bitirdi.

    hep açıklar dedim cevapsız sorularını. bana veda ettiği son saatlerde gözlerim doldu, ayrılış biçimini bile sevdim ama ben, lanet olsun ki, hep açıklar dedim. kara dumanı, göz alıcı ışığı, adayı...

    bir aşktı lost.

    gözümde bir damla yaş, ve bitti.

    sahi, john locke'ın günahı neydi?
  • şöyle de oldu, böyle de bitti, şuna neden cevap vermedi, götelek senaristler neden açıklamadı, böyle de olmaz ama ya vs vs vs.

    sanırım bundan sonra sağda solda gördüğüm çikileta makinelerinden çikileta aldığım vakit, birilerine uzatıp, bi'şiler hatırlamaya çalışacağım. olur olmaz, bi görüntü göremesem de en azından '' ehem mehem lost işte, lost şakası '' filan derim, ömür boyu hatırlarım. bu da kafi.

    --- spoiler ---

    haaa, olur da araf imiş, rüya imiş, aslında ölülermiş, miş miş mış mış, ne olursa olsun böyle bi durumda apollo çikiletasından tatmak nasip olursa,... uvvv, bi hareketlenme oldu bende beybi!! herkes apollo yesin!!!

    ve bi ek daha, cağnım abicim richard albert' ın durumu meçhul tabi, kurtulanlar arasındaydı kendisi, öldü mü, ölmedi mi , ne yaptı ne etti bilemiyorum ama günümüz teknolojisine, hayat standartlarına nasıl alıştı, alıştıysa başına neler geldi ise bundan çok şihane dizi olur, demedi demeyin.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    hala inatla, "hayatın sırrını mı vereceklerdi ki yeeaa, ne bekliyordunuz ki yeaaa, tüm sorulara cevap yeaaa" diye dizinin finalinden tatmin olmayanlara laf sokmaya çalışanlar var. sabaha kadar kötüleyin lütfen durmayın ama bu böyle, fiyasko bir final.

    ha bir de entel muhabbeti yapıp olayı yapımcıların-senaristlerin başarısına, herşeyi para-reyting tadında yorumlayanlar var, ha bir siz akıllısınız diyorum onlara da, gerzek yorumları ile başbaşa bırakıyorum, sıkıcısınız, aptalsınız, iki satır yoruma bile değmezsiniz. neyse;

    bunu lost'u dizi tarihinde eşi benzeri olmayan bir dizi olarak gören biri olarak söylüyorum. evet böylesi gelmeyecek, evet lost'un tadı, izlediğim sezonların heyecanı bambaşkaydı. lost'un benzeri zor bulunur kabul...

    ama siz de kabul edin be kardeşim artık, final lost'a yakışmadı. tüm sorulara cevap beklemedim asla ve asla, naçizane dileğim bu mükemmel senaryonun aynı derece kaliteyle sona bağlanması idi. ne gördük peki, "ışık","adanın tıpası","araf" bu... lan bunlar 80 senelik klişeler, tıpayı saymassak ama o da banyolarda var zaten.

    sonuç olarak bana şunu açıklayın, eline 6. sezonu alan biri, önceki sezonları izlemese dahi, haaa lost bu muymuş der geçer. aklında hiç bir soru olmaz, zaten önce bu sezonu izlese sonra geriye dönse, "lan bu bölümler ne alaka" der. bunda hem fikir miyiz, ee daha "hayatın anlamını mı verecekler", "ne bekliyordunuz ki" yorumlarını yapıyorsunuz.

    "eşşeğin sikini" bekliyorduk. lost'a yakışanı bekliyorduk lan daha ötesi var mı. lost bir efsane, ama efsane ötesine geçmeyi bu sezon itibariyle geri tepti.

    --- spoiler ---

    adamlar 6x17'de ekrana bir klozet bir de sıçan adam çıkarsalardı, 1.5 saat ossura ossura sıçsa, kütükleri klozete bıraksa, sonra dann diye "lost" yazısı çıksa ve bitse. "ne bekliyordunuz ki, hayatın anlamı mı yeaaa" yorumları yaparsınız, yahu hakkımız değil mi beğenmemek, yetersiz bulmak. yaptığınız fanatizm mi, salaklık mı bilemiyorum.

    bir de sevgi kelebekleri var. bize yaşattığı için çok teşekkür ediyorlar. lan yarram, ben lost nedir diye sorana, "böyle dizi yok be abi" derdim hep. ee şimdi versem tüm sezonları birine, bu finali bilmenin ağırlığı ile, tavsiye etmeye korkarım. aynı hayal kırıklığını yaşatmaya utanırım.

    neymiş, her sorunun cevabı olmazmış. lan sikik her sorunun cevabı olmaz da, özellikle insanlarda merak uyandırıp bunca yıl sonra sikimsonik bir sonla bitirmek, en hafif tabirle yalancılıktır, yiyemiyeceğin bokun altına yatmaktır. ne demişler bir hikayenin en etkileyici yanı sonudur, sen sonunu bağlayamadıktan sonra, sokayım afedersin yaşattıklarına.

    jack shephard reis'in hatırı da olmasa daha yazacaktım ama neyse. üşüyoruz jack reis.

    (bkz: lost/#19142951)
    (bkz: lost/#19142017)

    sorgulamayı sevenler için de kısaca;

    (bkz: lost/#19141695)
  • --- spoiler ---

    ulan jack baban yaşındaki adama el kaldırıyorsun .ayıp

    --- spoiler ---
  • arkadaş ben şunu anladım 6 yıl sonunda.

    --- spoiler ---

    meğersem her şey kabir azabı denen şeymiş. jack'in babası da sevimli bir köpekmiş.

    --- spoiler ---

    valla ben bunu anladım lan.
  • 1 ada.
    6 sezon.
    115 bölüm.
    4800 dakika.
    100'lerce oyuncu.
    10'larca senarist - danışman - yapımcı.
    1000'lerce soru işareti.
    15,000 entry.
    milyonlarca hayran.

    final bölümü sonrası kim ne derse desin; "tüm zamanların en büyük yapımı": lost.

    emeği geçen herkese teşekkürler.
  • [bu entry spoiler içermemektedir.]

    sabahtan beri işyerinde spoiler ibaresi olmayan entry'lere göz ucuyla bakıp akşam da minimum beklentiyle izlediğim, fakat herkesin fotokopiden çıkmış gibi yaptığı benzer yorumların fena halde acımasız olduğunu düşündüğüm dizidir efendim.

    yorum yapmadan önce belirteyim, çoğu insanın aksine 2. sezonundan itibaren kerhen izledim ben bu diziyi. örnekleyelim mesela;

    (bkz: lost ekranlara veda ettiğinde yapılacaklar/@bu konuda soylemek istediklerim bu kadar)

    ya da,

    "bu sene yapacağı finalle devri nihayet kapanacak olan dizi.", "senelerdir izledik diye final sezonunu da izleyeceğiz tabi de o eski heyecan heves kalmadı hiç, isterlerse son sezonu da vermesinler." gibisinden yorumlar içeren ve bu başlıkta hayvan ara şeklinde kolayca ulaşılabilecek bi sürü entry.

    şimdi verdiğim örnekleri okumuş bir insanın bu diziye bakışımı anladığını düşünerek devam ediyorum.

    lost'un finali yayınladığı son 4 sezonun tamamından kat be kat daha başarılı oldu bana göre. bu kadar saçmalamış, dizi uzasın diye saçma sapan bölümler yayınlamış bir ekibin bu kadar oturaklı ve tutarlı bir final yapabileceğine hiç inanmıyordum. öyle bir final yaptılar ki 6 sezonda yayınlanan bölümler kapsamında anlattıkları hiçbir şeyle çelişmediler. finali başarılı bulmamın en temel sebebi bu.

    bu finali beğenmeyenler ne bekliyordu gerçekten merak ediyorum. "walt niye göründü?", "kutup ayısı ne ayak?" falan gibi sadece dizinin gizem duygusunu arttırsın diye gösterilmiş sahnelerin açıklamaları yapılmadı diye diye sövülüyorsa bu kadar, kusura bakmayın ama siz manyağı olduğunuz diziyi yapan ekibin amacını kavrayamamışsınız. adamlar 5-6 yıldır ne yaptılarsa aynısını yaparak bitirdiler diziyi. dediler ki alın siz bunu beğenmeyin, bize aylarca sövün, ama 10 yıl sonra bile "lost'un finalindeki sahne neydi sence?" diye tartışın. bence finali beğenmeyenler bi oturup soluklanınca bu finalin tam bir "lost finali" olduğunu daha rahat anlayacak. hani olur ya bazı sanatçıların şarkılarını ilk çıkışta beğenmezsiniz de ilerde güzel gelir, işte aynen o hesap.

    sonuç olarak, burda finaline sövdükleri lost'u "tarihin en iyi dizisi" olarak tanımlayan binlerce insanın aksine ben, dexter'ın, house'un, hatta ve hatta 24'un ve battlestar galactica'nın bile bütünlerine bakıldığında lost'tan daha başarılı diziler olduğunu ve de lost'un harika başlayarak "tarihin en piyasa dizisi" olup sonradan saçmaladığını düşünen ben, hiç tereddütsüz bu finali alkışlıyorum.

    lost ekibine de bunca yıldır kızarak izlediğim eserlerine verdiğim zamanı "boşa geçirilmiş" olarak görmemi engelleyip duruşlarını bozmadan başarılı bir final yaptıkları için, hatta acısıyla tatlısıyla bunca yıllık hukukumuz var, her şey için teşekkür ediyorum.

    ve son kez;

    *lost!
4011 entry daha
hesabın var mı? giriş yap