788 entry daha
  • evrim savunucularını insanları cehaletle itham etmekle suçlayan bir iddiada bile cehalet sergileyen karşıtlara sahip bilimsel teori.

    abiyogenezle evrimin aynı şey olmadığını söyleyen sadece bu başlıkta kaç entry var be yavrum. okuyun biraz be. evrime ne rna'nın nasıl oluştuğundan? evrim bir türün bir başka türden nası oluştuğunu açıklar. skinde bile değildir rna'nın dna'nın, türkçesi canlılığın nasıl ortaya çıktığı.

    (bkz: abiyogenez)

    al, itişmek istediğin teori bu. git orada tartış, bu konuyu da kirletme, karartma, karıştırma artık arkadaşım!
  • tanrı diye bir şeyin varlığı olmadığı tanrı fikrinden çok daha gerçekçi olduğu için hayatta olan teori.
  • bence cok sacma bir teori. su soruya cevap versin savunuculari:

    madem yuzme bilmezsin, nicin ciktin kavaga?
  • evrim teorisi ile çok ilgili olmasa da, taraflar arasında süregelen atışmaya yardımcı olması açısından küçük bir bilgi verelim:

    "bilim, yağmurun "neden" yağdığı ile değil, "nasıl" yağdığı ile ilgilenir"

    bu örnekteki gibi; evrim teorisi de, canlılığın "neden" oluştuğu ile ilgilenmez. evrim teorisinin kapsama alanı, canlılığın "nasıl" oluştuğudur. bugünkü bilimsel ve teknolojik gelişmişliğimizin temelleri, aydınlanma çağında bilim insanlarının "neden böyle" diye sormayı bırakıp, "nasıl oluyor" demeye başlamasıyla atılmıştır ki, bugün bile bilim aynı biçimde ilerler. bu düşünsel farklılık, günümüzde din ile bilimin farklı yollarda ilerlemesinin de en büyük nedenidir.

    ister evrim, isterse bir yaratıcının müdahalesi ile oluşmuş olsun, canlılığın "neden" oluştuğu felsefe ve dinin konusudur. bu yüzden, canlılığın varoluş nedenlerine evrim teorisinin cevap vermesini beklemek, teoriyi ve bilimsel çalışma biçimini anlayamamış olmaktır.

    ister bir evrim savunucusu, ister karşıtı olun, evrim teorisini kullanarak canlılığın niçin oluştuğunu anlamaya çalışıyorsanız, bulacağınız tek şey koca bir "sıfır" olur. bu teori, bir "varoluş mekanizması"nı açıklamak için vardır; evrimin neden gerçekleştiğini açıklamak için değil.

    örneğin; yaradılışçı bir insana göre, tanrının insanları ve kainatı yaratmasının "neden"i, varlığının bilinmesini istemesidir. evrim teorisinden de buna benzer bir cevap istiyorsanız, sonsuza kadar beklersiniz. ama derdiniz tanrı insanı "nasıl" yarattı ise, bilim ve evrim teorisi size bu konuda yardımcı olabilir.
  • dam ustunde saksagan vur beline kazmayi oldugundan dolayi coktan curutulmus bir teoridir. ayrica bahcelerde maydanoz gel bize bazi bazi. bu da bize suphesiz ki yuce bir yaraticiyi isaret eder.
  • cevab vereyim: öncelikle evrim nedir ne değildir: evrim bir defa kendini kopyalayabilen şeylerdeki (replicator) nesiller arasındaki değişimlerdir. bu şeylerin ilk defa nasıl oluştuklarıyla ilgilenmez. evrimden bahsedebilmemiz için, bir defa kendini anlamsızca, elinden geldiğince kopyalayan birşey olacak; sonra o kopyalardan hangilerinin ne nedenlerden dolayı hayatta kalıp kendi özelliklerini bir sonraki kuşağa aktarabildiklerini inceleyeceğiz.

    yani evet arkadaşım, hayatta kalmak çok anlamsız. eminim ki bu kendini kopyalayan arkadaşın, bir çok hayatı anlamsız bulan mantıklı çocukları oldu. ama onları bugün göremiyoruz. çünkü yaşamamayı seçtiler. sen bir şekilde yaşamayı seçip hayatta kalanların çocuklarısın. çevrene baktığında "neden ortalıkta bu kadar mantıksız insan var?" diye sorduğun oluyor mu? benim oluyor. aha bundan. (bkz: idiocracy)

    rekabet nedir, ne değildir? arkadaşım al bir sözlük bak. "rekabet" sözcüğü nedir? cümle içinde nasıl kullanılır?
    başlangıçta elimizde kendini anlamsızca deli gibi kopyalayan bişey var. bunun çocuklarından bazıları bir nedenle ölüyorsa, -mesela başka bir türün, onun bağımlı olduğu yiyeceği tüketmesi nedeniyle falan- deriz ki; o tür, öbürüyle rekabet koşullarına dayanamadığından öldü. yoksa hiç bir kopyalayıcı "gideyim şunla bi rekabet edeyim" diye olaya girişmiyor. rekabet bir koşuldur; amaç değildir. içgüdü gerektirmez.

    uykum geldi.
  • dini gerekcelerle bu teoriye saldiranlarin "sadece soru soruyorum dostum, bana neden saldiriliyor" ayaklarini artik birakmalari lazim. durust bir sekilde bu sorulara cevap araniliyorsa tonla kaynak var. biraz acip okusan "ilk bakteriler nasil rekabet icgudusu gelistirmis" gibi saf sorular en bastan gelmeyecek aklina, evrim konusunda dogru dusunmeyi ogreneceksin.

    rekabet icin illa icgudu mu gerekiyor? uc tane molekul dusun: a, b, c molekulleri. farzedelim ki bunlar yuksek sicaklik altinda tepkimeye girip abc diye bir bilesik olusturuyorlar, ve yine farzedelim ki bu bilesik, kimyasal bir katalizor gorevi gorup ortamda serbest halde bulunan diger a, b, c molekullerini yuksek sicakliga gerek kalmadan tepkimeye zorluyor ve yeni abc bilesikleri yaratiyor. boylece abc bilesigi en basitinden bir self-replicator (kendi kendini kopyalayan cisim) oluyor. bu durumda, bir dolu a, b, c molekulunun serbest dolastigi ortama bir adet abc bilesigi atarsan ne olacak? bu bilesik en yakinindaki molekulleri tepkimeye sokup kendi kopyalarini uretmeye baslayacak, kopyalar da kendi kopyalarini uretecek, vs vs. demek ki her bir abc kopyasi, ortaliktaki a, b, c molekulleri icin birbiriyle rekabet eder hale gelecek. bak icgudu falan yok, tamamen mekanik isleyen bir sistem, yine de rekabet cikti. simdi diyelim ki bu kopyalamalar sirasinda arada bir hatalar olusuyor, ortaya bozuk/hatali bilesikler cikiyor. (ne gibi kopyalama hatalari olabilir? belki bir tane abc bilesigi kendi kopyasini yarattiktan sonra kopyadan ayrilamiyor, ve ortaya bir abcabc bilesigi cikiyor. veya baska bir abc bilesigi fazladan bir b molekulunu tepkimeye dahil ediveriyor, ortaya bir abbc bilesigi cikiyor, vs.) bu "mutant"lar eger kendini kopyalama yetenegini kaybettilerse dogal olarak rekabetten cekiliyorlar. fakat kendini kopyalama yetenegini kaybetmemis bir mutant (diyelim abbc mutanti) rekabete yeni bir boyut kazandiriyor: artik bir yandan abc bilesigi, bir yandan da abbc bilesigi ortamdaki a, b, c molekullerinden kendi kopyalarini uretip duruyorlar ve hem kendi kopyalariyla, hem birbirlerinin kopyalariyla rekabet ediyorlar. bak hala icgudu yok, ve rekabet kizisti. eger abbc bilesigi bir sebepten kendini kopyalamada daha hizliysa, rekabette bir adim onde olacak ve bir sure sonra ortamda abc bilesiginden cok abbc bilesigi olacak. bak hala icgudu yok, dogal secilim islemeye basladi bile.

    simdi evrim hakkinda biraz okuyan insan er ya da gec boyle bir ornek gorur ve kisitli kaynaklar icin rekabet etmek ne demek kafasinda belirginlesir. rekabet etmek icin birak icguduyu, canli olmaya bile gerek olmadigini anlar. bunu yapmadan buraya gelip "peki evrimcilere soruyorum o zaman" entry'leri dosenen insan da hic kusura bakmasin, hakettigi cahil muamelesinin alasini gorur.
  • konumuz, turlerin ortak ata turlerden evrimlesmesiyken birden nasil canliligin ilk nasil basladigina ve bunun neden olduguna getirildigini anlamasam da ozel mesajdan gonderdigim asagidaki bilgileri sizinle paylasmak isterim. gerci daha once yazilmis, ama belki farkli anlatilinca daha iyi anlasilir.

    diyelim ki bir sivida cozunmus milyonlarca degisik molekul var, ve bu molekullerden bir tanesi, sadece bir tanesi cevresindeki atomlardan kendisinin aynisini sentezleyebilme ozelligine sahip. bu molekul bu kimyasal ozelliginden dolayi kendisinin aynisini sentezliyor, bir tane iken iki tane oluyor, sonra bu iki molekul dort tane oluyor, tabi bu sentezlemenin sinirli bir hizi var, yani bir anda butun hammadde bu molekullere donusmuyor. kozmik isinlar, molekullerdeki baglarin kopmasina, kopyalama isleminde yanlisliklar olmasina sebep verebiliyor. bu yanlisliklarin cogu, molekulun kendini kopyalayamamasina yol aciyor. ama binde bir de olsa bir tanesi, daha hizli ya da daha hatasiz bir sekilde kopyalamasina yol aciyor bu molekulun. sirf bu sebepten, bu yeni molekulun sayisi artiyor, hammaddelerin cogu bu molekulu olusturuyor. bir egilime gerek yok, baslangic noktamiz kendini kopyalayabilen bir molekul olmasi ve bu isi daha iyi yapanlar daha cok sayida bulunuyor. bir amac olarak rekabet de yok, kendini cogaltma isini daha iyi yapan, daha etkili bir sekilde protein sentezleyenlerin sayisi sirf bu sebepten dolayi artiyor.

    disaridan bakinca sanki bir isteme, bir amac, bir rekabet var gibi gozukuyor, bu mesela suya damlatilan boyanin her yere dagilmayi istemesini dusunmek gibi.
  • hicbir arastirma yapilmadan sorulan sorulara cevap vermek icin sabir gerekiyor. ben sorular sorulduktan sonraki bir dakika icinde asagidaki makaleyi buldum siz de zahmet edip satin alip okuyun. bazi makaleler gibi politik amaclar gutmedigi icin bedava dagitilmiyor.

    http://www.nature.com/…/n6913/full/nature01187.html
  • evrim teorisi başlığında abiyogenez tartışılıyor ise, aynı tartışmalar onlarca kez döndü ise, ve her tartışma yandı bitti kül oldu noktasına getirilmeye çalışılıyor ise, insanların oflayıp puflaması doğaldır. gına gelince insanlar sinirlenir. kendini eğitmek herkesin kendi sorumluluğudur, başkalarının değil.

    abc, abbc kendini kopyalayıp duruyor da, a, b, c bitince ne olacak sorusunun cevabı kolaydır. dünya bir deney tüpü değildir, kaynaklar çok büyük, ortamlar değişkendir. a'dan z'yi geçtim, bütün alfabeleri kapsayacak kadar çok molekül vardır. bu moleküllerin her etkileşimi bileşik oluşturmaz. bazen parçalanma olur. örneğin hem abc'yi, abbc'yi bölen bir d molekülü, geri dönüşüm sayesinde kaynakları sınırsız kılar. hatta d'ye gerek yok, güneşin bütün radyasyonu atmosferde emilmez. bu radyasyon molekülleri parçalar. hele bir zamanlar ozon tabakası falan olmadığı düşünüldüğünde, d'siz de bu işin olacağını rahatlıkla görürsünüz.

    yahu büyük moleküllerin hassas olduğu, dolayısıyla bozunacağı yaradılışçılar tarafından sıkça yaşam kendi kendine oluşamaz demek için kullanılmış bir şeydir. buradan mantık yürütülerek, geri dönüşümün rahatlıkla hayal edilebilir olması lazım.

    şimdi adamın diyor olmasın diye önceden cevap vereyim: nasıl üreme oranı ölüm oranından yüksek olduğunda canlılık devam ediyorsa, sentez hızı bozunmadan fazla olursa bu moleküller ortalıkta bulunur. şartlara göre daha fazla mutasyona da uğrayabilir, hatta uğrar. kendini kopyalama özelliğini koruyup*** etrafında polimerleşip zar yapacak f molekülleri oluşmasını *** tetikleyen mutasyonlar da ilk hücrenin oluşmasına neden olur. gayet basit.
7205 entry daha
hesabın var mı? giriş yap