• sözlükte evrim teorisi veya başka konularda dinlerle çelişen bilimsel bulguları çürütmeye çalışan bazı kişiler var. bunlardan ikisi bugünlerde ortaya çıktı. biri nebuch, digeri ise zemahşeri isimli yazarlar. ki her ikisi de sadece bu konuları provake eden, fakat özünde bu olguların doğru olduğunu düşünen kişilerden oluşuyor. kimseyi zan altında bırakmak istemiyorum elbette ama, sözlügün "mucizeviliği" de buradan geliyor. sanırım bu iki yazar için teolojik troller diyebiliriz...

    bununla beraber; evrim teorisi'nin gerçekliğini sorgulamak, bilimsel düşünceyi sorgulamakla eşdeğerdir. bilimsel düşünce biçimi ise, evrim teorisi dahil bugün kullandığımız ve yararını gördüğümüz her türlü bilgiyi kapsar. bilimsel düşüncenin bir şekilde kısıtlanması (bu düşüncenin yönü ne olursa olsun), dünyayı dogmaların hakim olduğu günlere geri döndürür ki, bu da insanın düşünsel gelişimi açısından bir faciadır. ki, bugün de herşeye rağmen dogmalar dünyanın hakimidir. buna karşı çıkan bu küçük bilim camiası ise, korunmayı bekleyen, günümüzün nesli tükenmeye yüz tutmuş bir türleri kadar korunmaya muhtaçtır.
  • bu teoriyle ilgili bu kadar anlamsiz soruyu ben baska hicbir yerde okumadim.

    "evrim ne menem bir sey ki canlilar sadece 3-5 derece bir sicaklik araliginda evrimlesebiliyorlar?" dam ustunde saksagan, vur beline kazmayi. bir kere cikis noktasi yanlis (canlilar 3-5 derece sicaklik araliginda degil, cok daha genis bir sicaklik araliginda yasiyor ve evrimlesiyorlar), ki dogru olsa bile bu soruya nasil bir cevap bekleniyor belli degil. "evrim o menem bir sey arkadasim." oldu mu?

    "niye gunes'te canlilar evrimlesemiyor?" bu soru evrim teorisine nasil bir challenge olusturuyor anlamiyorum. yani bir insan bunu merak edebilir, dunya'da hayat var, gunes'te niye yok diye sorabilir de, bu soruyla "evrimci"leri koseye sikistirdigini zannetmek, (immanuel tolstoyevski'nin bir entry'sinde dedigi gibi) "koskoca ucak nasil havada duruyor?" sorusuyla aerodinamikcileri koseye sikistirdigini zannetmek gibi. gunes'te bizim bildigimiz anlamda hayatin ortaya cikip evrimlesmesinin imkani yok cunku kutlesi %99 hidrojen ve helyumdan olusan asiri sicak bir gaz topundan bahsediyoruz, yeteri kadar karbon, azot bilmemne var mi da hayat cikacak, ayrica sicaklik yuzunden karmasik molekuller daha olusamadan parcalaniyor, daha oksijenle hidrojen bir araya gelip su olusturamiyorlar, daha karmasik molekuller nasil olusacak da onlar da birlesip dna'yi, hucreleri falan olusturacaklar? kaldi ki, sartlar hayatin gelismesine musait olsa bile hayat olusamayabilir, bunun ne kadar deterministik bir olay oldugunu bilmiyoruz.

    "neden yeryuzunde trilyonlarca canlı varken sadece bir tanesinde bile ise yarar bir mutasyon goremiyoruz?" anlasilan trilyonlarca canli tek tek incelenmis, genetik yapilari anne-babalariyla karsilastirilmis, var olan mutasyonlar tespit edilmis, hicbiri yararli bulunmamis. iddianin sacmaligi bir yana, sunu akilda tutmak lazim: halihazirda cevrelerine iyi adapte olmus canlilarda buyuk bir mutasyonun fayda saglamasi olasiligi dusuk, ama kucuk bir mutasyon (falanca enzimin optimal ph derecesini 0.1 oynatacak bir mutasyon gibi) tek nesilde farkedilmeyecek, uzun vadede fark yaratacak bir avantaj yaratabilir. dogal secilim buyuk mutasyonlardan cok bu tarz ufak mutasyonlarin nesiller icinde birikmesiyle yurur. kaldi ki, mutasyonu faydali/zararli/notr kilan sey cevre sartlaridir. su anda notr olan bir mutasyon, mesela kuresel isinmayla iklim degistikce faydali hale gelebilir. mutasyon deyince aklina uc gozlu simpsons baligi gelen insan boyle incelikleri anlamakta zorlanabilir.
  • karşı çıkanların basbayağı silme cahil olduğu teori. bazılarında gerizekalılık ve/veya ön yargı da var, ama cehalet fiks.

    öncelikle evrimi tekrar anlatayım. şimdi biliyoruz ki, canlılar birbirinden türemiştir. buna dair genetik, embriyolojik ve fosil kayıtlarımız var. basitçe açmak gerekirse birbirine benzeyen canlıların dnaların çok benzediğini**, fetüsken geçirdiği evrelerin çok benzer olduğu, hatta belli bir evreye kadar bu iki canlının ceninlerini dna testi dışında ayırma yöntemi olmadığını biliyoruz. ayrıca fosil kayıtları da şu anki canlıların eskiden varolmadığını, onların yerine başka canlıların bulunduğunu gösterir. bu durumdan çıkan mantıklı sonuç, canlıların birbirinden türediğir. evrim teorisi, yada düzgün çevirirsek evrimin teorisi**, bu türemenin nasıl olduğunu açıklar. ne der evrim teorisi:

    1)canlılar arasında farklılıklar* vardır. sanırım buna itiraz eden çıkmaz. saç rengimiz, göz rengimiz, boyumuz**, enimiz**, kan grubumuz, organ grubumuz vesaire diğer insanlarla tıpatıp aynı değildir. bunların hepsi genlere bağlıdır. tek yumurta ikizleri ise doğal klonlardır, aynı dnaya sahip olduklarından istisna oluştururlar. ayrıca dikkat ettiyseniz, boy ve en dışındaki farklılıkları sadece fosillerle farkedebilmeniz mümkün değildir.

    2)canlılar ürer. eh sanırım bu da bariz. kısır canlılar üreyemez, üreyebilseler ürerlerdi. biz bilinç ile içgüdülerimizi bastırabildiğinden, ürememeyi seçebiliriz, bunlar da istisnalardır. genel olarak bu iddia da doğrudur.

    3)canlılar sonsuza kadar yaşamaz. her canlı ölümü tadacaktır diye gezdiklerine göre, buna itiraz beklemiyorum.

    4)canlılar özelliklerini döllerine aktarır. bu ne demek, çocuklar özelliklerini ebeveynlerden alır. bu da gayet açık bir şey, xinin burnundan hık demiş de düşmüş diye bir deyimimiz var, boşuna değildir. lisede genetik konusunda illa kan grubu örneği verilir, ırsi hastalıklarla beraber. lise mezunuysanız, buna itiraz etmezsiniz.

    5)hangi canlının hayatta kaldığı/ürediği rastgele değildir. bunu biraz daha açıkça anlatacağım.

    bildiğimiz gibi damızlık diye bir kavram vardır. nedir damızlık? istenilen bir özelliğe sahip, üreme kapasitesine sahip canlı. bu özellikler, çocuklarına geçtiği için, bunların bol bol üremesini sağlarız. hatta yeri geldiğinde zorla çiftleştiririz*, bazen yakın akrabalarını kullanarak***. zaten bu bir anlamda şarttır, çünkü sonsuza kadar yaşayamaz, illa yokolacaktır. o özellikten yararlanmak için, yavrularına ihtiyacımız vardır.

    bu sayede neler başardık. mesela binbir cins köpek ürettik. bunun buldogu var, kangalı var, süs köpeği var, tazısı var, cartı var curtu var. başka örnek istiyorsanız, cins kedilere bakın. veya kuşlara*. bitki istiyorsanız; buğday çeşitleri var, elma çeşitleri var, var oğlu var. bunların hepsi bizim sayemizde oluştu. peki nasıl yaptık bunu?

    canlıların rastgele üremesini engelleyerek.

    ya doğada? doğada hangi canlının hayatta kalabileceği rastgele midir? değildir. her allahın günü yırtıcılardan kaçan bir antilopsanız, daha hızlı olmak sizi hayatta tutar. veya tepki zamanınızın hızlı olması, nasıl kötü çıkan sprintçi yarışı kazanamazsa, geç tepki veren antilop da ölür. daha hızlı kan pompalayan bir kalp, hücrelerinizin enerji üretmesi için gereken maddeleri** rahatça taşımanızı sağlar, ve hayatta kalma şansınız artar. kanda çok hemoglobin olması, ve daha çok oksijen taşıması aynı etkiyi yaratır. iyi viraj alabilmek, yırtıcı yönünü bulana kadar aradaki mesafeyi açmayı sağlar, antilop yaşar. kamuflaj, görünmenizi engelleyebilir. keskin hisler avcıları tespit edip sizi kurtarabilir vs. benzer bir durum yırtıcı için de geçerlidir. dikkat edin, bu saydıklarımın sadece bir kısmı fosillerde gözlemlenebilir.

    elbetteki her farklılık her yerde etkili değildir. kutupta işe yarayacak beyaz kamuflaj, iri, yağlı gövde, çölde ağzınıza sıçar. yüksek yaprakları yiyorsanız uzun boyun iyidir, çimen yiyorsanız değildir. kuşlar size zarar veriyorsa diken iyidir, ama üzerinizdeki böcekleri yiyip yardım sağlıyorlarsa değildir. bir mutasyonun faydalı olup olmadığı, çevre şartlarına bağlıdır. zaten boşuna "survival of the fittest" demeyiz, bu uygun olanın hayatta kalması olarak çevrilir, güçlü olanın hayatta kalması hatalı bir tanımdır. kime göre neye göre değil mi?

    yani neymiş? doğada da hayatta kalmak ve üremek rasgele bir iş değilmiş. eğer suni seçilim dediğimiz, damızlık seçme, ve üremeyi kısıtlama yöntemleriyle, binbir çeşit farklı canlı yaratabiliyor isek, doğa da da aynı şeyin olması kaçınılmazdır. hayatta kalabilecek kadar iyi olanlar, damızlık dengi haline gelirler. ha hayatta kalmak için gereken özelliklerin sayısı, bizim cins türetirken aradıklarımızdan kat kat fazladır, bu durumda çakışmalar da artar. iki iyi özellikle 3 tane kötü yanyana gelebilir, üstüne eşit de değildir bunların faydaları. bir de şans faktörü var tabi, dereye kapılmak, koşarken çukura basıp bacağı kırmak, taş düşmesi vesaire bütün iyi özelliklerinizi silip atabilir. bu yüzden suni seçilim hızlı iken, evrim çok daha yavaştır.

    ancak mekanizmaları birebir aynıdır. yani yukarıdaki maddeleri kabul ediyor iseniz, evrimi de kabul etmeniz gerekir. etmiyorsanız, ya ön yargılısınızdır, ne anlatıyor bu anlamak için değil, neresi yanlış bunun diyerek okumuşsunuzdur, niyet bozuk olduğundan anlamamazlıktan gelirsiniz. ya da maalesef kapasiteniz yetersizdir. şu noktaya kadar okuduysanız, artık cahil değilsiniz. umarım ilkidir, çünkü ön yargıdan vazgeçilir ama öbürünün çaresi yok.
  • bir de cehalet kaynaklı saçma sorular meselesi var. başlayalım.

    >evren çok karmaşık, o zaman allah var.

    karmaşıklık dizaynı kanıtlamaz. fraktaller doğada dizaynsız da oluşur, gayette karmaşıktır bunlar. bu ben bilmiyorum öyleyse allah var argümanı, mantıksızdır.

    >evrim uydurma, yaratıcı olmadığını göstermez, lamarck, ara tür.

    evrim uydurma değildir. tanrı olmadığını göstermez, o doğru. ha bazı dinlerin tanrılarının elinde patlar, o ayrı konu. o da iddialarının kıvrılamamasındandır. ve evrim yaratıcı olmadığını gösterir iddiası dindarların iddiasıdır, biz bunu hiç iddia etmedik. kendiniz çalıp kendiniz oynuyorsunuz.

    lamarck'ın evrimle hiç bir alakası yoktur. lamarck'ı örnek göstermek ben hiç bir şey bilmiyorum demekten farksız.

    ara tür, tam tür diye birşey yoktur. bu eski ve kafa karışıklığına sebep olan bir kavram. şu başlığı okumaya zahmet etseniz göreceksiniz ama, yine de açıklayayım. tür kavramı, bizim canlıları sınıflandırmak, ayırmak için icat ettiğimiz birşeydir, soyuttur. ara tür, birbirini takip eden 3 canlı ortasındaki türdür. a,b,c kuşları birbirini takip ediyor ise, b a ile c'nin ara türüdür, ileride d kuşu ortaya çıkarsa c ara tür olur. biz yeterince evrimleşirsek, şu andaki türümüz ara tür olacak. yani neymiş ara tür iki tam tür arasındaki ucubik birşey değilmiş. crocoduck gibi birşey yok. canlılar azar azar değiştiğinden, her ara tür de gayet fonksiyonel canlılar. yani balık bir anda yarasaya dönüşmüyor ki, arası ucubik birşey olsun? arada onlarca ve onlarca aşama var, ve hepsi de fonksiyonel. bu argümanda ancak cahil yada okuduğunu anlamaktan aciz insanlar için geçerli.

    >canlılar niye dar bir sıcaklık aralığında yaşıyor, niye güneşte yaşam yok?

    zaten cevap verilmiş, ama bende birşeyler ekleyeyim. şimdi bir kere bu evrimle alakalı değil. evrim türlerle ilgilenir yaşamın başlangıcıyla değil. darwin'in origin of the life* yerine origin of the species* başlığı kullanması boşuna değildir. bu abiyogenezin konusudur. yine cahillik.

    yaşam kimyasal bir olaydır. kimyasal aktivite yoksa yaşam mümkün değildir. aşırı soğukta enerji olmadığından reaksiyon elde edemezsiniz. o sıcaklıklarda herşey katıdır zaten. çok aşırı sıcakta da atomlar kimyasal bileşik oluşturamazlar, yine yaşam olmaz. zaten pek çok madde birbiriyle bir çözücünün içinde çözülmeden reaksiyona giremez bile. üstelik karmaşık moleküller için ametaller şarttır, metallerin bağ yapma kapasitesi çok sınırlıdır. yani yaşam için, enerji kaynağı ve kimyasal aktivite gerekir. fakat yaşamın şartlarının olması, allahı kanıtlamaz, evrimi bile çürütmez. evrim canlılardaki değişimi inceler, oluşumunu değil. bir kaç yüzyıl önce insanların zannettiğinin aksine, güneş lekelerinde şehirlerin olmaması, size faydasızdır.

    >faydalı mutasyon yok. bütün mutasyonlar zararlı.

    yine bir cahillik örneği. bir defa bir mutasyonun faydalı olması çevre şartlarına bağlıdır. misal şu link:

    http://www.wired.com/…ech/health/news/2005/01/66198

    burada ccr5 isimli bir mutasyondan bahsediyor. bu mutasyon varsa, aids olamıyorsunuz. yani faydalı bir mutasyon. aids olmasaydı nötr olacaktı. aids olmasaydı ancak başka bir hastalığa yakalanabilir hale getirseydi bizi, zararlı olacaktı. hayır bazen bu naneler hem yararlı, hem zararlıdır bile. mesela orak anemisi ömrünüzü kısaltır, ama sıtmaya da yakalanmazsınız(http://en.wikipedia.org/wiki/sickle-cell_disease).

    bütün mutasyonlar zararlı demek için ise, basını bile takip etmiyor olmak lazım. örneğin aşağıdaki linkte her insanda 100 ila 200 arası mutasyon oluştuğunun kanıtlandığı yazıyor, ki dna kopyalama enziminin hata oranları ve dna uzunluğu bilgisi kullanılarak yaklaşık değerler yıllar önce hesaplanmıştı. kısaca hepimiz mutantız, ve hilkat garibesi de olmadığımıza göre mutasyonlar aslında hemen her zaman nötr.

    http://news.bbc.co.uk/…i/science/nature/8227442.stm

    >kısacası benim imanımla yakından uzaktan ilgisi yok yani evrim zırvasının.

    eminim öyledir.
  • >evrim eğer bu kadar makul bir yolsa, neden en hızlı evrimleşen türlerden olduğu iddia edilen primatların yaşam süreleri bu kadar uzun, evrimin sürekliliği ve randımanı için yaşam sürelerinin kısalaması ve bir batındaki yavru sayısının artması gerekmez mi?

    hayır. evrim ve türleşme sadece üremeye bağlı birşey değildir. evrim yeterince yavrulayınca oluveren mucizevi bir şey değildir, yeterince sikişince boy uzamaz. uzun olmak avantaj sağlıyor ise, yeterince nesil sonra, uzunların başarısı etkisini gösterir, ve ortalama boy artar. genelde değişiklikler sadece fayda değil bir miktar da dezavantaj getirdiğinden bir yerden sonra boy uzamaz, çünkü daha uzun olmak artık dezavantajdır.

    bu değişikliklerin* hızı doğal seçilim baskısı ile doğru orantılıdır. avantaj çok büyük ise, gerekli adaptasyona sahip olmayanlar* sapır sapır dökülüyorsa mesela*, bu iş hızlı olur. nesillerin hızlı ilerlemesi bir avantajdır, ama bunun ömürle alakası yoktur. her sene 2-3 kere üreyebiliyorsanız, yetişkinliğe geçmek de kısa sürüyor ise, ömrünüzün önemi yoktur. baskı az ise, değişim hiç gerçekleşmeyebilir. yerde haddinden fazla yiyecek var ise, ağaca uzanmak gereksizdir, bu durumda uzunluk avantaj getirmez.

    bir diğer önemli etken de popülasyonun boyutudur. az sayıda canlı var ise, bir canlıdaki mutasyonun herkese bulaşması çok daha hızlı olacaktır. 5 köpeğiniz var ise, bir erkekteki mutasyonu her soya eklemek kolaydır. maksimum 4 dişi vardır, çiftleştirdin hepsiyle, yavrularda var o mutasyon. ya 2000000 tane varsa? o zaman evrim yavaş olur, yada diğerlerinden kopuk küçük bir grup türleşmeye başlar. evrimin en hızlı olduğu zaman, soy tükenirkendir.

    yani neymiş, uzun ömürle de hızla evrilebilirsiniz. şartların yeterince sert olması yeterli. hızlı nesil atlama bu sırada işinize yarayabilecek bir avantaj sadece, şartınız değil.

    >hamamböceğinin bu kadar çok yavrulaması ve hem dinozorlar, hem de insanlar arasında aynı fiziksel özelliklerle hiç evrim geçirmeden yaşaması, doğal düşmanlarına karşı adaptasyonu red etmesinin nedeni nedir?

    hamamböcekleri yeterince versatil ise, minimal değişiklikle farklı ortamlara uyum sağlayabiliyorlar ise, gözle görünür değişimler olmadan da varlıklarını sürdürebilirler. evrim geçirmiş olmak için fiziksel özelliklerinde değişmesi şart değildir. mesela genetik ddt bağışıklılığı bir evrim örneğidir. gözle görülmez, ama vardır. ayrıca amazondaki 20 santimlik hamamböcekleriyle, evlerde yaşayanlar bir mi? göz var nizam var. nasıl yok değişiklik?

    >yaşam alanı bu kadar daralmasına rağmen neden hayvanlarda yararlı mutasyonlar gözlenememektedir? evrim ve çeşitlilik uğruna karış kadar taşlarda sekebilen dağ keçileri neden insanların yaşam alanına uygun mutasyonlardan mahrum kalmıştır? evrim biz gelince mi yavaşlayıp bakteri boyutuna inmiştir? eğer yeterince gözlem yapabilecek kadar zaman geçmediğini düşünüyorsanız, varolan canlı çeşitliliğini dünyanın yaşına oranladığınızda neden 5 nesilde yeni tür çıkarıyorsunuz?

    mutasyon örneği verildi, yararlı mutasyon yok demek cehalettir. dağ keçisi sırf keyfi olsun diye dağdan inmez. mesela ovaları koyunlar kapattıysa, rekabet yüzünden ovada yaşamayı kolaylaştıracak mutasyonların yararı azalacaktır. bu durumda bu mutasyonlar elenir, ve dağ keçileri dağ keçisi kalır. bu karaya çıkmaktan farklı birşey değil o kadar, ki daha geçen açıkladım, ön yargı temelli bir straw man.

    5 nesilde 1 tür çıkması safsata, hatta gerizekalılık**. canlılar teker teker sırayla mı evriliyor? kuşlar evrimleşirken, memeliler bekliyor mu? evrim çizgisi değil evrim ağacı olmasının bir sebebi var. aynı anda milyonlarca tür evriliyor olabilir, hatta evriliyor da. yeni tür oluşturmak için bir popülasyonu farklı şartların olduğu bölgelere dağıtmak yeterli. her galapagos adasında ayrı ispinoz var, aynı anda evriliyor bunlar, ancak adalardaki şartlar farklı olduğu için, hayatta kalmak için gereken adaptasyonlar farklı oluyor. al sana bir sürü tür. zor muymuş?

    -bir şeyin canlılık aktivitesini yerine getirebildiği süre oldukça kısıtlı, canlılık bu doğa için oldukça zorlu bir yol iken, canlılığı bu gezegen için zorunlu kılan etmen nedir bunu bilmezken, neden evrimin gerekli olduğu iddia edilebiliyor, canlılık bile gerekli değil?

    sonuç amaç değildir. canlılık dünya için zorunlu birşey değildir. evrim bir gereklilik değil bir olgudur. bıraktığımız bir şey yere gerekli olduğu için düşmez, düşmek gibi bir amacı yoktur. bu nane düşer, biz de bunu fizik kurallarıyla açıklarız. bir top yokuştan yuvarlanır, birşeyden seker, birinin kafasına çarpar, canını yakarsa, bu topun o adamın canını yakmayı amaçladığı anlamına gelmez. dünya işine yarasın diye canlıları üretmemiştir. yaşam süslü birşey bile değildir. ortaya çıktığında muhtemelen alt tarafı kendini kopyalayabilen bir molekül, ve etrafında bir zardı. yaşamın karmaşıklaşması, basit kuralla ürettiğiniz fraktalin karmaşıklaşmasından çok farklı değildir. fraktaller etkileyici gözükür, ama etkileyici olmak gibi bir amaçları yoktur, bu bir yan etkidir.

    canlılık kendini yeniden üretir. yaşam süresinin kısa olması, kendini tekrar üretebildiği sürece anlamsızdır. evrimin gerekli olduğunu da iddia etmiyoruz zaten. dağlar kadar kanıt kanıt var, ve bu durumda olmuş olması gerektiğini söylüyoruz. arada fark var. küçük de değil.
  • bir muz bile çürütebiliyor bunu bakın:

    http://www.youtube.com/watch?v=2z-olg0kyr4

    yani yabancı bilim adamlarınca tokatlandı evrim çünkü verdiğim video ingilizce.
  • bugün birisi bana evrim teorisiyle ilgili "öyle bişiy olamaz, o zaman eve maymun alıp besleyelim bakalım insan olucak mı ?" dedi. o noktada evrimle ilgili bir daha kimseye yorum yapmamaya karar verdim.kimlerle neyi tartışıyoruz.
  • bugunku ny times'da, bulunan 4.4 milyon yillik bir hominid iskeleti mansete yakin gecilmis. haber su linkte:

    http://www.nytimes.com/…ience/02fossil.html?_r=1&hp

    haberin can alici bir noktasi surada:

    ... the scientists said, ardi opened a window to “the early evolutionary steps that our ancestors took after we diverged from our common ancestor with chimpanzees.”

    bu da mi gol degil tartismasina girmiyorum. bu haberi ve linki niye verdim? belki bazilari, guncel tartismalara, gelismelere olan uzakligini anlar dusundum...
  • evrim savunucularını insanları cehaletle itham etmekle suçlayan bir iddiada bile cehalet sergileyen karşıtlara sahip bilimsel teori.

    abiyogenezle evrimin aynı şey olmadığını söyleyen sadece bu başlıkta kaç entry var be yavrum. okuyun biraz be. evrime ne rna'nın nasıl oluştuğundan? evrim bir türün bir başka türden nası oluştuğunu açıklar. skinde bile değildir rna'nın dna'nın, türkçesi canlılığın nasıl ortaya çıktığı.

    (bkz: abiyogenez)

    al, itişmek istediğin teori bu. git orada tartış, bu konuyu da kirletme, karartma, karıştırma artık arkadaşım!
  • tanrı diye bir şeyin varlığı olmadığı tanrı fikrinden çok daha gerçekçi olduğu için hayatta olan teori.
hesabın var mı? giriş yap