338 entry daha
  • bir besiktasli olarak dunku tempolu, kora kor, muhtesem futbolun belki de ligin en iyi futbolunun oynandigi eskisehir macinin etkisinde izledigim, pek begenmedigim, vasatin altinda karsilasma..

    hayir bu takimlarin ikisi de sampiyonluk adayi ama ortaya koyduklari futbol cok cok kotu. macin en ironik yeriyle baslayayim. selcuk sahin golu atana kadar sadece fenerbahce'nin degil macin da en kotusuydu. verdigi kotu paslar, kademeye giremeyisler, orta alanda hayaletvari bir etkinlik. sonrasinda attigi golle macin adami oluverdi. bir de mac sonu aciklama yapmis ''kaleyi gördüğüm anda vurmayı seven biriyim'' diye, yapma selcukcum, canim benim, birbirimizi taniyoruz gozunu seveyim.

    galatasaray adina dikkatimi ceken su oldu. keita da dahil olmak uzere gs'nin ileri uc adamlari hava toplarinda cok kabiliyetli adamlar degil. fener savunmasinda da lugano ve bilica gibi bu konuda basarili iki adam varken mac boyunca sisirme toplar sonuc getirmedi. esasinda arda da girdikten sonra yerden oynamaya baslamasi gerekiyordu ev sahibi takimin ama yapmadilar. bakiyorum sol frame'e galatasaray'in genc oyuncularina yeteneksiz imali entryler giriliyor. iyi de guzel kardeslerim bu adamlar sezon basindan beri oynuyor bu kadroda simdi mi dikkatini cekti yoksa kabahatli mi aramak istiyorsunuz? kabahatli arayacaksaniz kulubedeki patrona bakiverin, bu adamlari oynatan isme. ne caner'in ne de diger genclerin cok buyuk sucu yok, ellerinden geleni yapiyorlar.

    leo franco hatali gol yemistir evet. top tam onunde sekti, buyuk sanssizlik adam icin ona da evet. ama daha 20 dakika varken butun tribun dusmancasina isliklamak niye? bu mudur galatasaraylilik, bu mudur skor 1-0 iken takimina sahip cikmak? yazik, izlerken cok uzuldum.

    fenerbahce'ye gelince cok iyi oynamayip yine o bahsi gecen psikolojik etkenden dolayi kazandigi bir baska gs maci. hakikaten kotu top oynadi fener de, sadece iyi pas yaptilar toplamda 30 dakikalik bir sure o kadar. elle gosterilecek guzel bir performans yoktu ortada. belki volkan, o da poposuyla on plana cikmayi tercih edip vazgecti macin adami olmaktan. alex desen vasatti, guiza desen oyle.

    sampiyonluk yarisinda besiktas icin umut asilayan mac oldu kanimca. bu kadar kotu futbolla bu iki takimin da sampiyonlugu zor gorunuyor. bana kalirsa dunku besiktas fenerbahce'yi deplasmanda yenemese bile beraberlik alir, ikili averajda olasi esitlikte onune gecer. galatasaray ise kredisini tuketti, evinde bursa'yi yenmeye mahkum etti kendisini. artik o da yetmeyecek diger sonuclari da beklemek zorunda kalacak. ozetle ismi kadar buyuk olmayan bir derbiydi..
  • fenerbahçe'de gereksiz olduğu düşünülen selçuk şahin bile bu sinir harbinden bırakın sağ salimi, kahraman olarak bile çıkabiliyorken; galatasaray'da takımın en büyük yıldızlarından arda dahi hâlâ bu gerginliği üzerinden atabilmiş değil. sanırım aradaki en büyük fark buydu ve herkes farkındaydı. fenerbahçe'nin kazanacağından emindim ama elbette iyi oynuyor falan diye değil, en büyük rakibi karşısında hiçbir zaman dağılmadığı ve hatta yeri geldiğinde derli toplu ayakta kalabildiği için.

    umarım hiçbir galatasaraylı ''bu maç bizim hakkımızdı, çatır çatır oynadık ve yine olmadı arkadaş'' diyecek kadar hasarlı ayrılmamıştır derbi hüsranından. çünkü fenerbahçe'nin galibiyetini kabul etmeyi öğrenmeleri benim için, alınan galibiyetten de daha önemli hale geldi.
  • kanımca son derece sıkıcı geçen derbi. pozisyon açısından kısır olmasının yanı sıra, gelin itiraf edelim, hepimizin az ya da çok hoşuna giden saha içi olayları da yaşanmamış ve izleyenleri heyecanlandıran neredeyse tek bir an olmadan (gol olduğu bile geç farkedilen gol de dahil) tamamlanmıştır. çok kritik bir dönemeçte bu maçı öyle ya da böyle kazanmayı bildi fener, tebrikler.

    bir galatasaraylı olarak maçı kaybetmek filan çok yıkıcıydı tabi ama şimdi oraya girmeyeceğim. değinmek istediğim nokta tribünümüzün içimi burkan hali. saat 4 buçuk civarı samiyen çevresinde dolaşıyoruz ve oturacak yer yok. oturacak yer olmamasını bırakın içecek bira yok. resmen çevredeki tekel bayilerinde filan bira bırakmamış adamlar, her yerde acayip kuyruklar filan. kıpkırmızı bir halde çevrede dolaşan taraftar toplulukları. derbi günleri öglenden stadın oraya gelip maça kadar içerek fenere küfretmeyi eğlence olarak algılayan taraftar sayımız her geçen sene artıyor. sonra bu adamlar tribüne giriyor ve doğal olarak o kadar içkinin üzerinene bağıracak hal, ne mantıklı hareket edecek kafa kalmış oluyor. maçın başındaki üçlüde bağrılıyor, arada takım baskı kurduğunda iki dakika gaza gelinip bağrılınıyor filan. bunun dışında bugün maçın büyük çoğunluğunda çıt çıkmayan bir tribündük kapalı üst olarak. ki hani erken gol yeriz taraftarın morali bozulur filan öyle bir durum da yok, gol öncesinden bahsediyorum yani.

    bütün maç abuk subuk birkaç tezahürat dışında takımını ateşleyecek hiçbir hareket yapma. ne bir düzenli tezahürata katılma, ne top rakipteyken yuhalama, ne iyi bir hareket yapan oyuncuyu alkışlama, ne hakemi baskı altında bırakacak ani tepkiler, hiçbirşey yapma kıpkırmızı bir halde maçı seyret sadece. sonra kalecimiz aptal bir hata yapsın ve geriye düşelim. ve bütün maç çıt çıkarmayan taraftar gitsin daha maçın bitimine 20 dakika kala bu kadar kritik bir maçta her ayağına geldiğinde kalecisini yuhalamaya başlasın. maçın da sıkıcılığı sayesinde biraz çevremi gözlemledim o dakikalarda, öyle adamlar var ki adeta servete top gelince bir heyecanlanıyor, dikkat kesiliyor, şimdi topu franco'ya verse de bir yuhalasam diye. sonra da çıkıp yenilsen de yensen de, başarılar gelir geçer filan diye bağırıyolardır allah bilir başka maçlarda...

    maçtan kopuk, arada bir dönüp rakip takım taraftarına el kol hareketleri, çıkışta görüşelim komiklikleri yapmak dışında bir eylemde bulunmayan, bütün gün boyunca en büyük konsantrasyonunu ve maça ilgisini, maça yaklaşık 1 saat kala rakip takım heyeti sahaya gezmeye çıktığında sağlayan garip bir taraftar kitlesi gittikçe çoğunluk olmaya başladı özellikle derbi günlerinde tribünümüzde. gidip mağlubiyeti tribünlere bağlayacak değilim ama galatasaray taraftarları olarak birkaç senedir en ufak caydırıcılığı ve korkutuculuğu olan bir atmosfer sağlayamadığımız da bence çok aşikar. bundan bir 5-6 sene önce bir gün bir fener maçında kendi taraftarınız bir oyuncunuza her top geldiğinde yuhalayacak deseler siktir git derdim. ama oluyor işte, çok kötü bir yönde değişiyor tribünlerimiz. bu maçın benim açımdam en büyük önemi bunun yüzüme tokat gibi çarpması oldu.
  • yine, yeni, yeniden "malumun ilamı" olan maç.

    (bkz: #17094187)
  • daha ofansif bir anlayışla sahaya çıkan galatasaray'ın fenerbahçe'ye yenildiği bir başka derbi daha. yine daha çok saldıran taraf galatasaray, ama kontrollü bir şekilde oynayıp iyi bir savunma ile maçı kazanan fenerbahçe oldu. girilen pozisyonlara baktığımızda, fener'in attığı mucizevi gol dışında bir tane bile pozisyonu yok, ayrıca bunda şaşırdığımız bir şey de yok, zira forvet hattı inanılmaz zayıf. galatasaray ise fenerbahçe'nin güçlü defansı karşısında biri maçın 20. saniyesinde olmak üzere iki pozisyona girdi (keita'nın şutunu da sayarsak üç) ama gol çıkaramadı. sonuç itibarıyla gol pozisyonu fakiri maçta sonucu bir kaleci hatası sayesinde gelen şanslı bir gol belirledi.
    ben tabii ki bir fener'li olarak skora sevindim, fakat:
    bu leo franco'yu ben seviyorum, böyle çok efendi bir adam görüntüsü var, tipik kaleci pisliklerinden hiçbirini yapmıyor, tamam hata yapmasına sevindim ama kendi tribünleri tarafından ıslıklanmasına üzüldüm. ayıp, yazık.
    şu maçta beni en çok sinirlendiren adam volkan demirel oldu. yok yani bir arpa boyu yol gitmemiş bu adam. tamam, süper kaleci, o son dakika refleksi filan muhteşem. ama davranış sorunu var. kıçıyla çıkardığı topu demiyorum, olabilir, seyirci küfretmiştir arkadan filan o da topu istediği gibi tutar, fakat sarı kart gördüğü poziyondaki hareketi gerçekten normal zekada bir insanın yapacağı şey değil. hakem faulü vermiş, milan baroş 10 metre ötende hakeme itiraz ediyor, muhtemelen de bundan dolayı kart görecek, sana ne oluyor, ne halt etmeye oraya koşuyorsun? hayır faulde seni sinirlendirecek bir hareket de yok.. yok yani anlamak imkansız. bu yetmiyor, son dakikada yine keita'ya efeleniyorsun, nedensiz yere, sırf kırmızı kart görmek için sanki.
    hakemler ofsaytlarda birkaç kez fenerbahçe aleyhine hatalıydılar. guiza için kalkan hatalı ofsayta hatalı demek haksızlık olur, zira onu canlı olarak tespit etmek imkansız. fakat ilk yarıda keita'nın çok net ofsaytta olduğu bir pozisyonu yan hakem kaçırdı, eğer o pozisyon gol olsaydı maçın tadı çok kaçardı.
    son dakikadaki pozisyonda penaltı çalınsa itiraz edemezdik zira temas var, sanırım cüneyt çakır'a inandırıcı gelmedi oradaki düşüş.
    gs galibiyeti güzel ama fener'in bu kadar zayıf hücum gücüyle şampiyonluğa ulaşmasına pek ihtimal vermiyorum.
  • beşiktaş - fenerbahçe maçları dışında derbi izlemem. çünkü hemen hemen hiç küfür etmem maç izlerken, futbol sadece zevktir benim için. ama yanımda daima deli gibi küfür eden bir arkadaş, baba ya da amca olduğu için feci gerilirim. bugün de izlememek için çok kastım kendimi, pazarları iş çıkışı erken oluğu için maçın 15. dakikasına yetişebilirdim ama bilerek evden uzakta inip ağır ağır yürüdüm, dedim ya geriliyorum.

    sanırım 35. dakikada vardım eve, gittim oturdum babamın karşısına. devre arası oluncaya kadar sinirlerim tavan yapmıştı bile. sonra açıp sözlüğü kim ne diyor onu okudum biraz, fenerbahçenin net gol şansı ofsayt sebebiyle kesilmiş onu gördüm. ikinci yarı başladı, 10 dakika daha sabrettim, sonunda dayanamayıp hakeme söven babama "fenerin de gollük pozisyonunu yemiş hakem" dedim, demez olaydım gole kadar konuştu: "defans bıraktı zaten, yoksa pozisyon bile yoktu..vs..." 85. dakikadan sonra dayanamadım gittim odama, içerden hala küfür sesleri geliyordu..

    kimse sanmasın ki babamı eleştiriyorum ben burada. bizim halimiz bu işte; biz ne adam gibi maç izleriz, ne rakibe ne de kendi futbolcumuza saygı duyarız. hakemler makina, kazanan takım çok büyük, kaybeden takım eziktir. rakibe su şişesi atan taraftar aynı kafadaki taraftara göre "iyi bile yapmıştır". biz rakip olmak ile düşman olmak arasındaki çizgiyi bilemeyiz. maç sonrası yaptığımız yorumlarda "ezik, melis, siktik, soktuk" demeyi rakibe takılmak sanırız, dönüp aynaya bakmadan...*futbolun sadece futbol olmadığını başka yerinden anlamış bir nesiliz biz...

    maça gelirsek eğer:

    - gio ve keita'nın pozisyonları dışında maçta net pozisyon yok. bence maçın hakkı beraberlikti, sanırım kimsenin buna bir itirazı olmaz.

    - leo franco'nun yediği gole bakarak takımdan gitmesini isteyenler yanlış yolda. bir gol bir kaleciyi ne kötü kaleci yapar ne de bir kurtarış mükemmel kaleci yapar. beşiktaş maçında yine aynı kalecinin mucizevi kurtarışının bizi ipten aldığını unutulmamalı. ama konu ufuk ceylan'ı kazanmaksa* onun yeri ve zamanı şimdi değil. şimdi yapılan şey düşene tekme vurmaktır. ayıptır. haftalar önce aynı şey guiza'ya yapıldı, anlıyorum o anki siniri stresi ama biraz daha hoşgörü takıma maç kaybettirmez hatta belki kazandırır.

    - volkan demirel'in yaptığı hareket bence gecenin iki çirkinliğinden biriydi. diğeri ise alex'e su atan densizdi. ancak volkan'a klübü tarafından ceza verilmesi konusu tamamen fenerbahçe'nin kendi içinde halletmesi gereken bir konudur. hatta bu konuda volkan ile keita'nın birbirlerine benzerlikleri şaşırtıcı. bu yetenekte iki adam oyunlarıyla değil yaptıklarıyla konuşuluyorsa eğer, önce kendileri düşünmeliler "neden" diye..

    sonuç olarak bu gece belki de yeni bir başlangıcın adımını attık. yıllar sonra ilk defa galatasaray ve fenerbahçe taraftarı ortak olarak hareket ettiler. sebebinin "ölüm" olması bunu küçültmemeli. daha iyi, daha dostça ve rekabet ettikçe birbirini güçlendirecek bir sürecin başlangıcı olmalı bu. yıllar sonra belki bu maçın pozisyonları, golleri* unutulacak ama bugün atılan bu adım asla unutmamalı.

    son olarak tabii ki tüm fenerbahçelileri gönülden tebrik ederim.*

    ve galatasaraylılara küçük bir hatırlatma:

    (bkz: galatasaray'ın adının olduğu her yerde umut vardır)
  • maçın kırılma noktası bence frank riijkaard'ın arda turan'ı oyuna aldığı andır.

    galatasaray rakibini inceden ezmeye başlamışken arda'nın girmesi düzeni mahvetmiştir. kaldı ki arda ısınırken yüzüne zoom yapan lig tv kameraları sayesinde arda'nın sakatlığını atlatamadığını, halen acı çektiğini yüzünden anlayabildik. buna rağmen oyuna girmesi, hem de mehmet topal'ın yerine girmesi, riijkaard'ın kumarıydı ancak kulübedeki hesap sahaya uymadı.

    sonrasında değinilecek fark ise kalecilerdi. biri 35ten içeri alırken, diğeri ceza sahası içinden vurulan voleyi muhteşem çıkardı ve fenerbahçe'nin 5. maçını da gol yemeden tamamlamasını sağladı.

    sonuç olarak galatasaray temellerini 2008'de atmaya başladığı tarihinin en pahalı ve en kaliteli kadrosuyla ve gelmiş geçmiş en kaliteli teknik direktörüyle fenerbahçeyi geçen sezon olduğu gibi bu sezon da yenemedi. başkanlık seçimi dün değil, yarın olsa adnan öztürk başkan seçilirdi..
  • az önce bu maçla ilgili arkadaşımın facebook profilinde bir ileti gördüm ve yıkıldım gerçekten.

    (bkz: saatleri geri alın cimbom'a bir daha koyalım)
  • golden önce selçuk aynı yerlerden yanlış olmasın ama 3 tane daha şut çekmeye çalıştı. belli ki tembihlenmiş. belli ki planlanmış. o şutları hatırlamayabilirsiniz, çünkü tehlikesizlerdi, hatta şutlarından biri bi kaç oyuncuya çarpıp güiza'nın önünde kalıyordu ki güiza eliyle aldı mutlak gol kaçtı falan, bildiniz di mi? tamam anladık daum dahi, bi tanesi tuttu, gol oldu. ama soru şu: neden selçuk? fener'de uzaktan kim güzel vurur diye sorsalar, en son sayacağım adam yahu selçuk... rıdvan hoca demişti bir keresinde, "kimle gol atacak bu fener, selçuk'la mı, başkasına çarpmadan girmez onun şutu" diye... hayret ya, bu cimbom hakikaten şanssız bize karşı.
  • kadıköy mecidiyeköy hiç farketmez hatta adını aslan koyduğunuz o tepelere de çıksanız sizi yine gelir bulur ve yeneriz...
    dedirten çekimleri aslantepede devam edecek olan film
75 entry daha
hesabın var mı? giriş yap