• o değil de hiddink bu maçta selçuku beğenip milli takıma alabilir tehlikenin farkında mısınız?
  • maçtan önce en çok konuşanlardan biriyken maçtan sonra tek bir yorum yapmadı diyen bir çok kardeşimiz olduğunu tahmin ediyordum, sağ olsunlar bunu mesajlarıyla da dile getirdiler. kimi seviyeli, kimi seviyesizdi ama olsun, ben hepsine terbiye sınırları içersinde karşılık verdim ve söylediklerine yarın (bugün) yazacağım entry'de cevaplar bulacaklarını ilettim.

    işte o entry!

    24 yıllık yaşantım boyunca yaşadığım en büyük hayal kırıklıklarından biriydi bu maç. baştan söyleyeyim.

    senelerdir hiçbir fenerbahçe maçından önce bu kadar galibiyetten emin olmamıştım. sami yen'de oynanacak maçlardan önce bile fikir sorulunca "kısmet..." falan dedim hep. ama bu maça gelirken takımımın trabzonspor karşısında aldığı mağlubiyetteki futbolunun bile fenerbahçe'nin antalya, antep gibi maçlarında oynadığı futbolun fersah fersah ilersinde olduğunu düşünüyordum. zira fenerbahçe gol yemediği son 4 maçında toplam 5 gol pozisyonu üretebilmişti.

    bir de hafta arasında oynanacak olan türkiye kupası maçında fenerbahçe'nin az da olsa yorulacağını, sakat veya cezalılar verebileceğini düşünüyordum ve emre belözoğlu'nun sakatlanmasıyla da düşündüğüm oldu. kendisine dün akşamdan beri içtiğim yaklaşık 35. sigaranın az evvel masaya düşen külü kadar bile değer vermememe rağmen fenerbahçe futbol takımı için olmazsa olmaz 4 adamdan* biri olduğunu düşünüyorum. onun da derbide oynamayacağını öğrenince, sami yen'deki pozitif futbolumuzun ve de cassio de souza soares lincoln'den sonraki iç saha şovmenimiz abdul kader keita'nın ilk yarıdaki fenerbahçe maçında yaptıklarını affettirme isteğinin fenerbahçe'yi yenmemize yeteceğine emin olmuştum.

    dünkü maç ise tüm düşüncelerimi boşa çıkardı. fenerbahçe'nin hücum yapmayıp 0-0'a yatacağını ve kötü oynarsak 1 gol bulup maçı kazanacağını maçtan önce tribün tayfama söylemiştim. volkan demirel'in ilk kale vuruşundan itibaren topun yerinin beğenmeme, arkadaşlarını sağa sola gitmeleri konusunda uyarma gibi ömer çatkıç hareketlerine başlaması da bu 0-0'a yatma tezimi doğrular nitelikteydi. maçın ilk dakikasında mustafa sarp'ın sağ ayak içiyle uzak köşeye topu bırakmak yerine orta yapmayı tercih ettiği pozisyon, gio'nun jo'dan gelen topu volkan da sol köşede yarde yatarken boş köşe yerine dışa vurduğu pozisyon ve de keita'nın volesinde volkan'ın çıkardığı şut dışında hiçbir varlık gösteremedik. ki fenerbahçe'nin karşısına çıkan her takım bundan daha fazla pozisyon üretmişti daha önceki maçlarda, ki o maçlarda emre de oynuyordu. o sebeple galatasaraylı kardeşlerimden ricam "son dakikada penaltımız verilmedi", "fenerbahçe'nin pozisyonu yoktu" gibi argümanlar sunmasınlar. fenerbahçe zaten yıllardır sağ ve sol kanat hücumcusu olmadan oynayan bir takım. zico gittiğinden beri de çatır çatır hücum ettikleri maç sayısı 5'i bulmaz. adamların sistemi bu, akıllı bir şekilde üstlerine gidip gol atarsan yenersin, bilica-lugano-volkan gibi insan azmanı adamlara havadan top şişirirsen yenilirsin. dün de tam anlamıyla bu yanlışı yaptık. yaptık derken bunun suçlusu da biz değiliz, abdullah avcı-yılmaz vural-ertuğrul sağlam gibi adamların yıllardır gördüğü bu gerçeği göremeyen frank rijkaard. fenerbahçe'yi yenen her takımın yerden hızlı pas yaparak oynadığını gözlemlemek bu kadar zorsa eğer, bizim elimizden bişey gelmez.

    maç genel anlamda centilmence geçti ama kameralar çekmezken tribünlere dönüp artistik hareketler yapan, kendisine yanlışlıkla hafif bir faul yapmış adamların üstüne sanki kendisine yumruk atmışlar gibi yürüyen, maçtan sonra röportajda ise "allah yardım etti kurtardım" gibi yapmacık yorumlar yapan volkan demirel, kendisine ufacık bir darbe gelse sopayla dövmüşler gibi kendini yerlere atan keita ve tribünden alex'in sırtına su atan o gerizekalı taraftar yine de maçı çirkinleştirmeyi başardılar.

    maç hakkında son bir şey söyleyeyim, dünkü leo franco mucizesi olmasaydı, ya da penaltıyla veya keita'nın şutuyla beraberlik gelseydi de bu entry'deki tek bir cümle bile değişmeyecekti.

    gelelim bundan sonrasına.

    fenerbahçeli kardeşlerimizden biri* sağ olsun benim bu entry için yapmayı düşündüğüm bir çalışmayı yapmış. o entry de bize gösteriyor ki fenerbahçe ve galatasaray'ın arasındaki rekabet -birbirleriyle oynadıkları maçlar açısından- bitmiştir. bu rekabetin tekrar başlaması için galatasaray'ın fenerbahçe'yi birkaç yıl boyunca içerde dışarda üst üste yenmesi gerekiyor, ki hepimiz biliyoruz, böyle bir şey olmayacak.

    gelinen bu noktada kendi açımdan yaptığım çıkarım şudur ki; bundan sonra fenerbahçe maçları öncesinde konuşmayacağım gibi, sonrasında da konuşmayacağım, yensek bile. iddaa'da da sakatlıklara, form grafiğine, maçın oynandığı stada bakmadan fenerbahçe'ye 100 lira yatıracağım. kaybedersem zaten sevinirim, kazanırsam da teselli olur. win-win hesabı.

    bu maçın yarattığı kötü psikoloji sebebiyle ben dahil herkesin ligin galatasaray açısından bittiğini düşündüğünü biliyorum ama bence erken konuşuyoruz. daha oynanacak 7 maç var ve galatasaray'ın bursa hariç zor maçı kalmadı. rakipleri ise birbirleriyle ve trabzonspor-eskişehirspor gibi takımlarla oynayacak. bu süreçte galatasaray'ın deplasman fobisini kırması halinde şampiyon olamasa bile en azından lig ikinciliğini alıp şampiyonlar ligi vizesini alması çok da imkansız görünmüyor.

    "bu maç eğer galatasaray gol hediye ederse 0-1, etmezse 0-0 biter" diyen hıncal uluç'u, fenerbahçe'nin nasıl yenileceğini göremeyen frank rijkaard'ın karşısına galatasaray'ın nasıl yenileceğini bilerek çıkan daum'un fenerbahçesini* ve taraftarını tebrik ettikten sonra kendi camiamdan bazı arkadaşlara hazırladığım lafları da yazıp nick'imin hakkını vererek bu maç hakkında başka tek kelime etmeyeceğim.

    sevgili frank rijkaard,

    4-3-3 sistemini oturtmak istemeni anlayışla karşılıyorum ama bunu yapmak için önce o ortadaki 3 için futbolcular alman lazım, alınana kadar da elindeki malzemeyle çıkabilecek en iyi kadroyu çıkarmanı beklememizi de sen anlayışla karşıla. biliyorsun ki fenerbahçe'nin bir hücum gücü yok, koy o zaman neill'i orta sahanın gerisine, emre-servet de arkada olsun. çok mu zor yahu? bir de haddinden fazla şans tanıdığın franco sana 1 puan dahi kazandırmamış, aksine kaybettirmişken ufuk ceylan'ı kenarda oturtman saçma değil mi? bırak da bu saçma sapan golleri o yesin. ne kaybedersin?

    sevgili sabri sarıoğlu ve sevgili lucas neill,

    sezon boyunca yüzümü kara çıkarmayan bir tek sizlersiniz. teşekkür ediyorum.

    sevgili abdul kader keita,

    sen bu takımdaki en büyük hayal kırıklığısın. çalışırsın çabalarsın ama yeteneğin yetmez anlarım. mustafa sarp gibi mesela, adamın yeteneği bu kadar fazlasını beklemiyoruz. ama sen ne yapıyorsun keita? deplasman maçlarında bir şeyler yapmayı denemiyorsun bile. 1 metre sağına su şişesi düşüyor maçı bırakıp şişeyi gözlemciye götürüp kart görüyorsun. seni arkadan üstüne atlayıp düşüren carlos kartını görecekken adama yumruk atıp 2-1 olan maçı çevirme şansımızı bitiriyorsun. adam arkadan bileğine dokunuyor, yıldırım çarpmış gibi çırpınarak yerlerde kıvranıyorsun, 2 metre soluna su bardağı düşüyor su zerreciklerinden sakatlanıp kıvranıyorsun. allah aşkına bırak bu işleri keita, bu gözler ayağı kırılmışken oturduğu yerden kenara ayağının kırıldığını gösterip gülümseyerek sakız çiğneyen uche'yi de gördü bu ligde. bundan sonra orta sahadan top alıp 10 kişiyi geçip gol atsan da, şu noktadaki takımı kaldırıp şampiyon yapsan da umrumda değilsin. önce uche gibi, aziz pierre gibi, ergün gibi, kewell gibi adam ol, sonra karşıma çık.

    bu entry'i buraya kadar okuma zahmetini çeken herkese saygılar, sevgiler.

    bksibk, parallel universe, 29.03.2010
  • fb'ye ofsayt verilen pozisyon için: (hatta golle sonuçlanan)

    http://i44.tinypic.com/15i11g8.jpg

    gs'ye ofsayt verilmeyen pozisyon için:

    http://i41.tinypic.com/azfitz.jpg

    daha da söylenecek söz yok sanırım.
  • fenerbahçeli futbolculardan maça özhan canaydın ile ilgili başsağlığı pankartıyla çıkmalarını istiyorum. yıllar önce kendisinin 6-0 lık maçta yapmış olduğu rakip takımı alkışlama büyüklüğünün karşılığını bir nebze olsun vermiş olurlar böylece. eğer bu durum bile gerginliğin önüne geçemeyecekse kendi adıma üzüleceğim yıllar boyu nasıl böyle bir takımı desteklemişim diye.

    peşin edit: fenerbahçeliyim.

    24 mart 2010 fenerbahçe manisaspor maçı editi : teşekkürler fenerbahçem. çok üzdün beni şimdiye kadar ama inan hepsini affettim bu akşam. bana bu akşamı yaşattın ya derbinin sonucunun artık hiç bir önemi yok gözümde. yeter ki şu hep dalgası geçilen adı konamayan büyüklüğünü derbi akşamı da göster.
  • kötü oynayan değil
    kötü de olsa, kıt kanaat da olsa topunu oynamaya çalışan,
    eksiğini gediğini görüp haddini bilerek oynayan,
    nizami golü verilmediğinde hakeme saldırmak yerine off çekip topun peşine koşmaya devam eden,
    her pozisyonda "hocam eliyle aldı", "hocm ondan çıktı", hocam şurama bastı, burama vurdu, oramı elledi" diye hakeme ve yardımcılarına yalvarıp dayılanmayan,
    tribünden atılan su şisesi iki metre uzağında değil boynunun altında patladığı halde ortalığı birbirine katmayan,
    rakibinin ufak sertliklerinde bacağı kopmuş gibi feryat edip yerde yüzyirmibeşbin takla atmayan,
    golü bulduğunda evsahibi rakip taraftarı tahrik etmeden sevinmesini beceren takım kazandı.

    diğer kötü oynayan
    kötü futbol ve kötü davranışlar sergileyen,
    her pozisyonda hakeme ve tribünlere oynayan,
    sırtına ufak bir darbe aldıktan sonra yerlerde yuvarlanıp brünü tutarak feryat eden,
    ayağındaki topun aut çizgisini geçmek üzere olduğunu görünce tır çarpmış gibi takla atmaktan çekinmeyen,
    rakibin açıkça göğsüyle aldığı topu hentbol itirazı yapmaktan utanmayan, orta sahadaki basit bir taç atışı için bile hakeme dayılanan,
    toptan çok hakemle ve tribunle oynayan takım kaybetti..

    kazanan iyi oynamamış olunca kaybedenin top oynadığını sanan şaşkınlar maçı bir kez daha izlemeli.

    ve aslında kazanan o kadar da kötü değil
    sadece yeteri kadar iyi idi.
    bu kadar kolay olacağını biliyorken kendini yormak boşuna olmaz mıydı?
  • az önce bu maçla ilgili arkadaşımın facebook profilinde bir ileti gördüm ve yıkıldım gerçekten.

    (bkz: saatleri geri alın cimbom'a bir daha koyalım)
  • galatasaray taraftarının, galatasaray isminin o muazzam itibarını geri verme olasılığını elinde tutan maçtır.

    çünkü görüyoruz ki; galipleri yalnızca centilmenler, centilmenleri herkes alkışlar.

    bir fenerbahçeli olarak söylüyorum ki, galatasaray ismi, aristokrasinin ismidir ve o kaliteyi muhafaza etmelidir. yoksa ver fener'i ali şen'e, ver cimbom'u adnan polat'a, ver ülkeyi rte'ye... ondan sonra çık kalitesizliğin içinden çıkabilirsen....

    hadi be cim bom; uefa kupasıyla tarihe merhaba dedin - aldık elimize galatasaray bayrağını yollara düştük; şimdi gerçek tarihi yazmak elinde.

    güzelliği büyük başkan özhan canaydın başlattı, fener taraftarı büyüttü, yüceltecek olan da şimdi ; tam da bu maçta galatasaray taraftarıdır.

    bu maç milattır; eski güzel günlere dönmek için.

    (bkz: back to the future)
  • fenerbahçe'de gereksiz olduğu düşünülen selçuk şahin bile bu sinir harbinden bırakın sağ salimi, kahraman olarak bile çıkabiliyorken; galatasaray'da takımın en büyük yıldızlarından arda dahi hâlâ bu gerginliği üzerinden atabilmiş değil. sanırım aradaki en büyük fark buydu ve herkes farkındaydı. fenerbahçe'nin kazanacağından emindim ama elbette iyi oynuyor falan diye değil, en büyük rakibi karşısında hiçbir zaman dağılmadığı ve hatta yeri geldiğinde derli toplu ayakta kalabildiği için.

    umarım hiçbir galatasaraylı ''bu maç bizim hakkımızdı, çatır çatır oynadık ve yine olmadı arkadaş'' diyecek kadar hasarlı ayrılmamıştır derbi hüsranından. çünkü fenerbahçe'nin galibiyetini kabul etmeyi öğrenmeleri benim için, alınan galibiyetten de daha önemli hale geldi.
  • nedense bazı insanlar maçı seyretmeyi beceremiyor. volkan topa koşarken baros'un bir anlık arkasına bakıp dikleşmesini görememek şaka olsa gerek. neyse artık tekrarında görürler.
  • valla, ne söylenir ki? fenerbahçe'yi tebrik etmek gerekiyor..

    hakikaten, son yıllarda üzerimizde kurdukları bariz üstünlüğü inkar etmemek lazım. var işte böyle bir şey. bunun sebebini doğa üstü şeylerde aramaya gerek yok. motivasyon meselesi. bizim fenerbahçe'ye yenildiğimiz her maç, bir sonraki maçı daha da zora sokmaktan başka bir şeye yaramıyor artık.

    yani, kendi sahanda, eski başkanın vefat edip sana ekstra bir motivasyon sağlayacakken, başkanın seçimli kongreyi kazanıp tekrar seçilmişkin, kazanırsan şampiyonluk yolunda çok ciddi bir avantaj kazanacakken, sakatın, cezalın yokken ve şu kadroya, şu teknik ekibe sahipken yine de fenerbahçe'ye üstünlük sağlayamıyorsan yapacak bir şey yok demektir. şu tabloda bile "ben bunları yenerim" diyemiyorsun artık.

    bu işin eski haline dönebilmesi için, birbirine karşı hiç oynamamış iki tane onbirin sahaya çıkıp mücadele etmesi lazım. hatta onların da iki takım arasındaki rekabetin ne boyutta olduğundan ve geçmişinden haberdar olmaması gerek. ülkemize bir günlüğüne gelip, maçı oynayıp gidecekler. işte o takdirde fenerbahçenin üzerimizdeki baskısını hissetmeyebiliriz.

    ne franco'dan bahsetmek istiyorum, ne de iki haftadır bu maça bilendiği halde sahada adım atamayan arda'dan. şu oyunu oynayan takımın şampiyon olamayacak olması, işin en güzel yanı bence. velhasıl, siktiret.
hesabın var mı? giriş yap