• tek kelimeyle mukemmel.
    altmisdort kelimeyle su sekilde;
    insan, evrimde bir sonraki asamaya gecse inanin bu tip filmler yapar. gercekten zamaninin otesinde bir film ve cizgi roman kokenli filmlerin geldigi son nokta. kanimca dark knight'i da ezebilmis bir filmdir. zira watchmen'in aksine dark knight'ta senarist ve yonetmenin gotu gemileri patlatmayi yememistir .
    ote yandan bu filmi sevmeyenleri de anliyorum. ve fakat distopyalardan zevk alan her insanin en iyi 10 filmine girecegini garanti ederim.

    edit: fenerbahceliyim.
  • bırakın en iyi çizgi roman uyarlaması film olmasını bana göre gelmiş geçmiş en iyi 5 filmin arasındadır. bunun asli sebebi filmde -belki çizgi romanda da aynı şekilde işlemiştir bilmiyorum ama filmde bu çok iyi yansıtılmış- net bir şekilde iyi karakterler veya kötü karakterler olmamasıdır.

    her karakterin mantıklı, empati yapabileceğiniz bir motivasyonu vardır ve bu çizgide hareket ederler. izleyici bu karakterlerin yapmak zorunda kaldığı seçimler, verdikleri kararlar ile kendi iç dünyasını bağdaştırabilir. film seyirciyi taraf seçmeye zorlamaz. karakterleri ve motivasyonlarını tanıtır ve izleyici bunların arasından seçim yapar.

    filmde ana karakterler aslında birbirinden farklı bir ahlaki düşünce şeklini veya felsefi görüşü temsil eder. film izlenirken bu şekilde izlenmelidir. örnek vermek gerekirse;

    (spoiler alert-------------------------------spoiler alert)

    rorschach: deontolojik etik

    deontolojist bakış açısına göre bir eylemin "ahlaka" uygunluğu(yani doğruluğu diyebiliriz) o eylemin sonuçlarına göre değil eylemin kendisinin doğru veya yanlış olmasına göre belirlenir. eylem sonucu ortaya çıkan sonuç önemli değildir. yani "amaca giden yolda her şey mübahtır" bakış açısının tamamen zıttı bir düşünce.

    rorschach de olaylara ve hayata bu şekilde bakar. ayrıştığı yerler olsa da kant'ın ödev ahlakına benzetilebilir. rorschach, filmin anlatmak istediğinin aksine çok katı ve hayata siyah-beyaz bakan bir karakterdir. ünlü sözünü hatırlayalım; "ı will not compromise. not even in the face of armageddon" yani meali "kıyametin eşiğinde olsak bile asla uzlaşmam/ödün vermem" gerçekten de kıyametin eşiğine gelindiğinde düşünce şeklinden ödün vermemiş ve bu ölümüne sebep olmuştur.

    hatırlarsınız filmin sonunda adrian veidt milyarlarca insanın kurtulması için şehrin ortasında dr. manhattan'ın eylemiymiş gibi nükleer bir patlama yaratarak milyonlarca insanı öldürmüş, rusya ve amerika'nın birbirlerine karşı savaşması yerine ortak bir düşmanları olduğu yanılgısına kapılmalarını sağlayarak büyük bir yalan üzerine kurulmuş bir barış sağlamıştır. eylem her ne kadar yanlış olsa da (tartışılır) sonuç olumludur. dr. manhattan bunu anlar, veidt'e seni affetmiyorum ancak anlayabiliyorum der.

    ancak deontolojist rorschach sonuç her ne kadar iyi görünürse görünsün "neden" veya "eylem" ahlaki olmadığı için bunun doğru olmadığını, herkesin gerçeği -aslında bu yanlışı,yalanı- bilmesi gerektiğini söyler ve bunu gerçekleştirmeye çalışmaktan -öleceğini bile bile- asla ödün vermeyeceğini gösterir. bunun üzerine dr. manhattan tarafından atomlarına ayrılır. rorschach felsefi görüşüne göre tutarlı hareket etmiştir ve bu uğurda karakterine uygun olarak hayatını vermiştir.

    the comedian: absürdizm/nihilizm

    absürdizm, insanlığın evrende bir anlam bulmasına yönelik uğraşlarının boşa bir çaba olduğunu ve önünde sonunda bu anlam uğraşının başarısız olacağını söyleyen felsefi düşünce akımıdır.
    nihilizm ise sade bir anlatımla, her şeyin anlamdan ve değerden yoksun olduğunu savunan felsefi görüştür. nihilistler tanrı'nın varlığını, iradenin özgürlüğünü, bilginin imkânını, ahlakı ve tarihin mutlu sonunu reddederler.

    the comadian da böyledir. devamlı tekrarladığı bir söz vardır. "its a joke, it is all a joke" yani her şey bir şakadan ibaret. komedyen her şeyin boş olduğunu, hayatın bir anlamı olmadığını düşündüğünden ona göre hiçbir şeyin önemi yoktur. yaptığı pervasız hareketleri, muhtemelen kendi çocuğunu ve annesini vurması, tecavüzü, şiddet eğilimi vs. hepsinin sebebi bu.

    adrian veidt/ozymandias: yararcılık/sonuçsalcılık

    yararcılık kısaca, en doğru ahlaki eylemin faydası en yüksek olan olduğunu söyler.
    sonuçsalcılık ise kişinin davranışının sonuçlarının, söz konusu davranışın doğruluğu veya yanlışlığı hakkındaki herhangi bir yargının nihai temeli olduğunu savunur.

    yani yapılan "eylem"in ne olduğunun, nasıl yapıldığının bir önemi yoktur. asıl önemli olan ve o eylemin ahlaki (doğru) olup olmadığını belirleyecek şey "sonuç"tur. filmle ilgili en sevdiğim şey de ozymandias karakterini klasik "filmin kötü adamı" şeklinde işlememiş ve öyle de yansıtmamışlar.

    ozymandias, amerika ve rusya arasındaki soğuk savaşın karşılıklı nükleer savaşa dönüşeceğini, milyarlarca insanın öleceğini öngörür ve kendi düşüncesine göre bunu engellemenin tek yolu iki ülkenin ortak bir düşmana karşı savaşmasını sağlamaktadır. bu sebeple dr. manhattan'ın asıl düşman olduğuna inandırmak için patlattığı bomba ile milyonlarca insanı öldürür ancak bu sayede milyarlarca insanı da kurtarır. sonuç: milyarlarca insan kurtuldu, milyonlar da öldü ama bu eylemi yanlış yapmıyor. bir önemi yok. hareket ahlakiydi.

    rorschach ile tamamen zıt bakıyorlar hayata diyebiliriz ozymandias için. rorschach için ortaya çıkan sonucun bir önemi yok önemli olan eylemin kendisinin ahlaki olması, ozy için de tam tersi, eylemin kendisinin bir önemi yok önemli olan ortaya çıkan sonucun yararlı olması.

    dr. manhattan için bir şey demek biraz zor. filmin sonunda laurie'nin milyonlarca ihtimal içinde doğmasını, tanışmalarını ve birbirini sevmelerini mucize olarak tanımlamasa; kendisi için materyalist veya determinizm denilebilirdi.

    diğer karakterler de başka etik kurallarla bağdaştırılabilir. ama ana hatlarıyla bakarsak film (tabi ki çizgi roman uyarlaması ama film çok iyi anlatmış) gerçekten muazzam. kendinizi filmdeki herhangi bir karakterle özdeşleştirebilirsiniz veya karşınıza alabilirsiniz. karakterler siyah veya beyaz değil (rorschach'in bakış açısının aksine) hepsi gri.

    saçma sapan marvel filmlerinin 8 puanlarda gezdiği imdb'de bu filmin puanı maalesef 7.6
    çok daha fazlasını hak ediyor.
  • açılış fragmanında bile bir filme yetecek kadar aksiyon, olay ve bilgi mevcuttur. anlattığı alternatif zamanlı evren için müthiş bir hazırlık yapar.

    * ilk sahnesinde, bir adam eli silahlı bir hayduta yumruk atar. yumruk atan nite owl'dur. arkada tedirgin bakışlar atan çift mr. and mrs. wayne'dir. evet batman'in annesi babası. batman, bu evrende sadece bir film karakteri olarak yer alır. arkada da afişleri vardır.

    * sonraki 3 karede, önce minutemen organizasyonunun iki üyesi comedian ve silk spectre tanılır. ardından da diğer karakterlerin olduğu toplu bir poz.

    * japonya'ya nükleer bomba bırakan enola gay adlı uçağın bir yüzünde silk spectre'nin resmi ve miss jupiter yazar. silk spectre'nin ismi sally jupiter'dir.

    * jenerikte adı geçen gerard butler ise filmde yoktur.

    * times meydanındaki kutlamada meşhur olan denizci ve hemşire öpüşmesi, bu filmde silhouette ve hemşirenin lezbiyen öpüşmesi olarak değişir. denizci arkada yürür.

    * dollar bill adlı karakter, banka önünde öldürülür. captain america benzerliği gözden kaçmaz.

    * silk spectre'nin hamilelik yüzünden emekliliğinde meşhur the last supper pozu verilir. bu sırada comedian, the last supper'daki judas'ın yerinde durmaktadır. silk spectre'yi hamile bırakan da kendisidir.

    * mothman akıl hastanesine götürülürken, silhouette ve hemşire öldürülür. lezbiyen ilişkileri yüzünden öldürüldüğü süsü verilir.

    * kafası okşanan çocuk rorschach'dir.

    * çizgi roman tarihinin en güçlü ve alt metni en zengin karakteri sayılabilecek dr.manhattan, kennedy ile birlikte. bu olaydan sonra kennedy'i vuran ise comedian.

    * silk spectre'nin kızının önünde kavgası sürerken, ekranda vietnam hükümetinin baskıcı politikalarına karşılık, tarihin en unutulmaz protestolarından birisi vardır. thich quang duc kendini yakmaktadır. altyazı da vietnam savaşı haberi vardır.

    * rorschach ve ilk işareti.

    * brezhnev ve castro da moskova'da. soğuk savaş günleri.

    * jan rose kasmir ve meşhur peace march pozu. bir değişim ile. silahlar ateş alıyor.

    * bir gün herkes 15 dakikalığına meşhur olacak sözü ile bildiğimiz gri peruğuyla andy warhol ve nite owl isimli çalışması. yanındaki şapkalı da truman capote.

    * amerika ay'da. ay yüzeyinde dr.manhattan. neil armstrong, "good luck mr.gorsky" adlı cümleyi söylüyor. bir şehir efsanesine göre, mr.gorsky, karısının oral seks yapmasını istemiş. gorsky'nin karısı da, "oral seks demek. unut sen onu. yan komşunun çocuğu ay'a giderse, sana ancak öyle oral seks yaparım" demiş.

    * ozymandias, new york'da meşhur olan studio 54 önünde. arkasında mick jagger, david bowie var.

    * watchmen organizasyonu bir arada.

    * son olarak, nixon üçüncü kez seçilmiş. amerika tarihinde ikiden fazla seçilmek mümkün değil. "vigilantes outlawed" yazıyor. süper kahramanlar kanun kaçağı ilan ediliyor. kıyamet saati de 12'ye 10 kalaya getiriliyor. en sonunda da meşhur söz. who watches the watchmen.

    * müzik ise bob dylan'dan the times they are changing.
  • amerikan çizgi romanının dönüm noktalarından biridir. engelez çizgi roman geleneğinin piri alan moore senaryosu ve pek bilinmeyen tony danza tipli ingiliz çizer dave gibbons işbirliğinin ürünü olan watchmen, belki de tüm amerikan çizgi romanının ruhunu özetlediği için özeldir, süper kahramanlar ve sadece "kahramanlar" hakkındadır, 80'lerin nükleer savaş paronayası döneminin doruklarında yazılmış olduğu için çok etkileyici bir arkaplanı vardır. o kadar kalabalık ve ayrıntılı bir hikayesi var ki, bir tek yakınokumayla bile çözülmesi çok zor, her karesi ayrı ilgi ister, fasikülleri ayrı ilgi, bütünü ayrı... amerikan ikon'larını, myth'lerini deconstruct ederek yeniden kurar, daireler çizer, 80'lerin gündemindeki her konuya, her sembole, her fenomene el atar.

    çizgi roman seviyorsun? avrupa-amerikan ayrımcısı değilsin? o zaman watchmen'i kaçırma, tabii hala bilmiyorsan.
    sormayı da unutmayalım, klişeyi atlamayalım: "who watches the watchmen?"
  • watchmen'de olaylar 1985 yılında geçer. richard nixon 5. dönemini doldurmaktadır. watergate skandalı hiç yaşanmamıştır zira comedian watergate'i gerçekte ortaya çıkaran gazeteciler carl bernstein ve bob woodward'ı infaz etmiştir. abd ve sscb arasındaki güç savaşı ve nükleer kriz gün geçtikçe artmaktadır.

    yurdumuzda bu filmi izleyenlerin yüzde kaçı nixon'ı tanıyor veya soğuk savaşın ne olduğunu biliyor bilmiyorum (bilmek zorunda da değiller). süperkahraman filmi sanıp da gidenler filmden çok sıkılabilirler. çizgi romanını okumamış kişiler olayları anlamakta ve filmin içine girmekte zorlanabilirler. hakkında hiç bir şey okumadan, konuyu çok az da olsa bilmeden sinemaya gelinip de "x'e mi girelim buna mı girelim, bu aksiyona benziyor watchmen'e girelim" diye o anda karar verilip girilecek bir film değildir. zira izlediğim salonda oflayanlar puflayanlar, filmin 3/4'üne doğru çıkanlar olmadı değil.

    ben çizgi romanının hayranı olarak filmi bir iki ufak kısım hariç çok beğendim. film 3 saate yakın ve -olması gerektiği gibi- çok yavaş tonda ilerliyor. spider-man, batman zannedip de aradıkları aksiyonlu şamatalı süperkahraman macerasını karşılarında göremeyenler eminim bu filmden nefret etmişlerdir. salondan çıkarken birisinin "hulk daha iyiydi" dediğini duydum. bu herhalde star wars izlerken "godfather daha iyiydi" demek gibi bir şey. öncelikle bu kesinlikle bir süperkahraman filmi değil. bu film(ve çizgi roman), alıştığımız süperkahraman konseptini kökünden değiştiren ve gerçek/fantazi karışımı alternatif tarih yaratan bir film. "şu sahne acayipti"'den ziyade genel işleniş ve türe bakışı açısından devrim yaratan bir eser. işte bu yüzden izlediği şey hakkında kafa yormayı ve düşünmeyi sevmeyen popcorn izleyicimize çok ters geldi.

    alan moore, "bu çizgi roman sinemaya olması gerektiği gibi aktarılamaz" derken biraz haklıymış. alan moore bu çizgi romanın, "sinematik" kelimesinin tam zıttı olduğunu ve her sayfasının ince detaylarla dolu olduğunu söylemişti. okuyucunun sayfalara uzun uzun bakabileceğini, gerektiğine geriye dönüp tekrar okuyabileceğini ve böylece olaylara olabildiğince dahil edildiğini ve bunun sinema gibi akışkan bir ortamda yapılamayacağını söylemişti. yine de zach snyder olabilecek en iyi şekilde aktarmış çizgi romanı sinemaya. çizgi romanı filmden çok daha iyi yapan bazı ufak detaylar atlanmış olmasına rağmen bence harika bir filmdi. zaten çizgi romanı sayfa atlamadan aktarmaya çalışsalar herhalde 5 saat falan olurdu film. belki çizgi romanda olmayan fazla vahşet gereksiz durmuş olabilir ama o da beni hiç rahatsız etmedi.

    çizgi romanı okumayıp da filmi beğenenlere acil olarak çizgi romanı okumalarını tavsiye ve rica ediyorum.
  • alan moore’un 1986–87 yılları arasında 12 fasikül halinde yayınlanmış grafik romanı: “who watches the watchmen (gözcüleri kim gözleyecek?)” sorusu üzerine kurgulanmış bir etik manifesto.
    moore, kitleleri yönlendirmek için yaratılan kusursuz ve örnek amerikan süper heroları yeryüzüne indiriyor ve onları sıradanlaştırıyor. bu “gözcüler” her şeye o kadar müdahiller ki, dünya polisliğini yapmayı bırakın, amerika başkanını bile seçebiliyorlar.
    v for vendetta’da ingiltere’nin faşist rejim altında çürümesini eleştiren moore, bu sefer elini amerika’ya uzatıyor. “rambo” filmlerinden aşina olduğumuz tek kişilik ordu figürler hayatımız üzerinde söz sahipleri. peki, bunları kim denetleyecek? yanlış yapmaları nasıl önlenecek?

    nostaljik bir havada ilerleyen öyküde eski bir süper kahramanlar grubundan bahsediliyor. “minutemen”adlı bu örgütte şu kişiler var:

    nite owl (ı) (hollis mason)
    silk spectre (ı) (sally juspeczyk, daha sonra yahudi kökeninden utandığı için soyadını jupiter olarak değiştiriyor)
    captain metropolis (nelson gardner)
    hooded justice (bu maskeli kahramanın rolf muller olduğu tahmin ediliyor)
    mothman (byron lewis)
    dollar bill
    silhouette (ursula zandt)

    bu karakterler görevlerini bitirip emekli olmuş şahıslar ve romanda arada bir isimleri zikrediliyor. hollis mason’un anılarını anlattığı “under the hood” adlı “kurgu içinde kurgu” romanında bu karakterlerin en gizli sırları ifşa ediliyor.

    watchmen’in başkarakterlerini oluşturan yeni grubun adı ise “crimebusters”. minutemen’in geleneğini sürdürmeyi amaçlayan bir tür “derin devlet”:

    the comedian (edward blake)
    rorschach (walter kovacs)
    ozymandias (adrian veidt)
    doctor manhattan (jon osterman)
    silk spectre ıı (laurel juspeczyk)
    nite owl ıı (dan dreiberg)’den oluşuyor.

    roman, postmodern bir film noir gibi ilerliyor. komedyen’in gizemli bir biçimde öldürülmesinin ardında karanlık bir komplo sezinleyen arıza adam rorschach, hem adım adım bu gizemi açıklığa kavuşturuyor hem de diğer karakterleri bizlerle tanıştırıyor. olay örgüsü içinde asıl kilit kişi komedyen olsa da benim derdim bu şahıs: rorschach.
    sorunlu çocukluğunun izlerini antisosyal kişiliğiyle yanında taşıyan kovacs’ın yolu psikiyatri kliniğinden de geçiyor. çünkü toplumun dejenerasyonundan rahatsızlık duyuyor ve insanların ilgisiz kaldığı vakalarda bireysel kurallarını uyguluyor. burada kendisine gösterilen (ismini borçlu olduğu) mürekkep lekeleriyle (rorschach testleri) serbest çağrışım yapması isteniyor. yüzünde duygu durumuna göre değişen lekeler olan bir maske takıyor. bu maskenin kumaşı kitty genovese’in elbisesinin bir parçası aslında.

    --- spoiler ---

    rorschach… bir sorgulama masasında, yüzünde bereler var. geçmişte yaptığı illegal bir olay hatırlatılıyor kendisine. küçük bir kız kaçırılmış fidye için; fakat yanlışlık olmuş. zengin bir adamın değilfakir birinin küçük yavrusu kaçırılan… rorschach, söz konusu bir çocuk olduğu için, kişisel olarak soruşturmayı üstleniyor ve çocuk hırsızının peşine düşüyor. batakhanelerde birkaç adamı hırpalıyor, biraz kötü hırpalıyor. ve sonuncusu, suçlunun adını veriyor. şehir dışında döküntü bir evde, sobanın içinde yanık kumaş parçaları keşfediyor rorschach. çiçekli, küçük bir kızın üzerinde taşımaktan hoşlanacağı türden bir kumaş. arka kapının dışında bir şeyler yiyen ve açlıkları bastırıldığı için yarı neşeyle güreşen köpeklerin sesini duyuyor. pencereden baktığında, maskesindeki lekeler şiddetle kasılıyor. köpeklerin paylaşamadıkları kemikler küçük bir insana ait! hızla eline geçirdiği baltayı, bir köpeğin kafasına indiriyor, yarıyor ve hayvanın beynini ortaya çıkarıyor. sorgulanırken kendisine gösterilen mürekkep lekelerinde işte bu köpeğin parçalanmış kafasını görüyor. fakat neyi çağrıştırdığı sorulduğunda yalan atıyor.
    --- spoiler ---

    not: 19 mart 2009 tarihinde sanatlog’da yayınlanan yazı değiştirilerek aktarılmıştır.

    debe editi: debeye nasıl girdim ki bununla? şüküleyen herkese teşekkürler

    edit: @after all this time der ki hooded justice rolf müller değilmiş.

    edit yine: bu edit silindi
  • bana göre son 15-20 yılın değeri bilinmeyen en büyük başyapıtlarındandır.

    her yıl bir sürü tornadan çıkmış içi boş marvel filminin domine ettiği piyasada beğenmeyeninin bol olmasını normal karşılıyorum, öyle herkese hitap edecek tarzda bir film değil çünkü. soğuk savaş, yakın dönem amerikan tarihi gibi konulara meraklı olmayan birinin tadını almasının zor olduğu; sağlam politik altmetinler üzerine kurulmuş bir evren söz konusu.

    kısa bir parantez de müziklerine açmak lazım. hans zimmer ustamızı ve dark knight'da çıkardığı işleri sever sayarız elbette ama watchmen soundtrack açısından çok bambaşka bir seviyede. the times they are a-changin' eşliğinde bu alternatif evrende yaşanan bazı önemli olayları gösteren mükemmel bir introyla henüz en başta çıtayı çok yukarıya koyan film bu çizgisini 3.5 saat boyunca koruyor.

    ortalama bir "süper kahraman filmi" izleyicisine hitap etmeyecektir kesinlikle, zaten böyle bir amacı da yok. bu yönde bir önyargısı olup da izlemeye çekinen varsa kesinlikle izlemeli.
  • an itibarıyle star tv'de yayınlanmakta olan film. dr. manhattan'ın önünü arkasını nasıl gösterecekler (!) merak ediyorum *

    edit : an itibarıyla "porno" sözcüğünün biplendiği film. dr. manhattan da tesettüre girecek, anlaşıldı * (bkz: ferit şahenk) (bkz: muhteşem yüzyıl)

    edit 2 : dr.cuğum siyah bir slip giymiş, öyle geziyor. hiç yoktan slipin içini iyi doldurmuşlar. olayın büyüklüğüyle (!) ilgili mesaj her şekilde alınıyor *
  • aslında hallelujah'ın en ilginç kullanıldığı film de bu filmdir. öyle ki kelime anlamını elhamdülillah ya da şükürler olsun olarak bildiğimiz hallelujah'ın filmde, başlarda çükünü kaldıramayan nite owl*'un küçük* silk spectre*'i, afedersiniz sikmesiyle beraber çalması çok ilginçtir. nite owl, adeta "hallelujah, nihayet kalktı, allahıma bin şükür çatur çutur sikiyorum kadını, şansıma silk spectre'i de malin akerman oynuyor, ohh ohh" der içinden.
  • watchmen, bir çizgi romandan ötedir. günümüz tüketim çılgınlığının içinde, sadece para kazanmak uğruna yazılan, çizilen eserlerden ayrılır. bir prequel'i, squel'i veya watchmen 2 veya watchm3n yoktur. watchmen, bir fikri ölesiye savunmuştur. ve watchmen ölmüştür.
hesabın var mı? giriş yap