• feodal sistemde derebeylik anlamina gelen kelime. ingilizcedir.

    ortacag boyunca avrupa'da ve hatta butun dunyada, bir ulkenin diger ulkeye boyun egdiginin anlami olarak kabul edilmistir.

    ancak bu sistem cok ilginctir. birinin vassali olan bir ulke, otekine belli miktarda gelirinin bir kismini vermek zorunda, ayrica askerlerini de hazir tutmak zorundadir.

    ilginc olan sey ise sudur; a, b'ye vassal olur. b, c'ye vassal olur. bu mantikla, a, c'nin vassali olmalidir, ancak c'nin de a'nin vassali olmasi durumu olasidir.

    karman corman bir derebeylik sistemi iste, kisir dongu olan versiyonlari, bahsedildigi gibi baya bir boldur.
  • oncelikle (bkz: lord) [lakin (bakmayiniz: alirsin ford olursun lord) ]

    vassal, avrupa'nin feodal doneminde yer almis bir sosyal statudur. tumu erkek olan vassal'lar, lord'lara baglilik ve sadakat yemini etmis insanlardir. genellikle soylu kisilerin cocuklari olan vassal'lar, kendileri bir ordu toplayacak kadar zengin olmadiklarindan * lord'larin himayesi altina girmeyi kabul ederlerdi. lord'lar tarafindan verilen satolarda yasayan vassallar, yine lord tarafindan kurulmus olan ordularin basinda savasirlardi.

    ana yukumlulukleri lordlarinin isteklerini karsilamak olan vassallar, ozellikle derebeyler arasindaki savaslarda kilit roller ustlenir, hatta bu savaslardaki yetenekleriyle on plana cikarlardi. lakin, avrupa feodalizmi hicbir zaman japon feodalizmi kadar sadakat icermedigi icin, vassallar, cok sik olmamakla beraber, lordlariyla karsi karsiya gelebilirlerdi.

    edebiyatta da kendilerine yer bulan vassallar, ozellikle ask hikayeleri icinde kullanillirlar. lord'unun karisina asik olan vassal, feodal donem edebiyatinda sikca islenen bir konudur. ayni donemde, direkt olarak bir lord - vassal iliskisini anlatmayan hikayeler de bu temadan etkilenmistir ***
  • genelde büyük abi - küçük kardeş misali çalışırdı bu sistem. en küçük kardeş yani kont büyüyebilmek için vassal elde etmek zorundaydı. abi devlet küçük kardeşini her daim korumakla yükümlüydü yani savaş çıkarsa onun tarafında yer almak zorundaydı. fakat bunun yanında küçük kardeş te istediği zaman abisine asker göndermekle ve gelirinin bir kısmını vermekle yükümlüydü. küçük kardeş büyüyüpte boynuz kulağı geçerse abisine siktir çekebilir daha büyük bir abi bulabilirdi. aile bağları bu sistemde çok önemliydi. kralın kızıyla evlenip kardeşlerini de ortadan kaldırdığınızda kral olabiliyordunuz. tabi öyle kral da kızını herkese vermezdi doğal olarak. genellikle bir alt kademesindekilere verir onların bağlılıklarını* arttırırdı. lakin abisini beğenmeyen gidip daha kolaylık sağlayan bir abiye bağlılık yemini edebilirdi. krallığın toprakları ağaç misali kökten dallara kadar giden bütün küçük kardeşlerin topraklarının toplamına eşitti. ilyadayı okuyan bilir agammemnon kraldır ve bütün kendisine bağlı olanları savaşa çağırır eşşek kadar ordu elde eder gider troyayı ele geçirir. tabii akhilleusa ibnelik yapmasa çok daha kolay geçirirdi ayrı. strateji ve bu olayları severler için tavsiyem bir göz atsınlar (bkz: crusader kings)
  • osmanlicada yazma kitap sayfalarini onarip, yapraklari birbirine yeniden baglayan kisi anlamindadir. cetvelkeslik ve vassallik islerini genellikle ayni kisi yuruturdu.
  • (bkz: korunan) demektir

    bir diger orta cag avrupa feodalite ekonomi iliskisi;
    (bkz: süzeren)
  • görebildiğim kadarıyla, bizdeki ezbere ve yanlı eğitim sistemi yüzünden, feodal sistemin işleyişi yeterince iyi anlaşılamamıştır.

    mesela osmanlının feodal sistemle yönetilmediğini ve feodalizmin avupa'ya özgü bir yönetim biçimi olduğunu iddia eden güya tarih profesörleri bile vardır türkiye'de.

    öncelikle şunu net olarak ortaya koyalım: doğudan batıya istisnasız tüm tarım toplumlarının temel örgütlenme ve yönetim biçimi feodalizmdir. kaskatı bir gerçekliktir bu.

    vassal, en basit tabirle bir beye/lorda bağlı olan ast beydir. örnek: kastamonu ve çevresine hakim olmuş candaroğulları beyliğini ele alalım. candaroğlu o bölgenin beyidir. onun da vassalları yani ast beyleri vardır. sahip olduğu bölgenin topraklarını bu ast beyler arasında paylaştırır.

    her bir ast bey, mesela ilçe büyüklüğünde birer bölgenin sorumlusudur. temel vazifesi o bölgenin topraklarının köylüler tarafından işlenmesini sağlamak ve zamanı gelince de üründen belli bir pay almaktır. aldığı pay ile hem kendi geçimini sağlar hem de geliriyle orantılı olarak asker besler. aldığı ürünün bir kısmını da bağlı olduğu beye sunar. savaş çıktığında da askerlerini toplayıp bağlı olduğu beyin ordusuna katılır ve onun ast rütbeli komutanı olur.

    bir bey bağımsız olabilir veya kendinden güçlü başka bir beye savaşta yenildiği için(eğer yok edilmesi uygun görülmemişse) bağlanıp onun vassalı olabilir. böylece beylerin de beyi olan kral, padişah veya sultanın yönettiği ülkeler ortaya çıkar.

    bu sistemde bir bey veya onun vassalı ölünce, genelde en büyük oğul görevi devralır. peki varsa diğer erkek çocukların akıbeti ne olacaktır? onlar da din adamı olmak üzere medreseye, kiliseye veya budist tapınağına gönderilirler elbette. kurumsal din, tarım toplumlarının olmazsa olmazlarındandır. düzenin meşruiyetini sağlamak başta olmak üzere, kurumsal dinin pek çok işlevi vardır tarım toplumlarında.

    ben burada feodal sistemi en genel hatları ve özü itibariyle anlattım. pratikte ise coğrafyaya veya şartlara göre pek çok farklılıklar söz konusu olabilir. küçük oğul isyan çıkarıp yerine geçmek için abisini öldürebilir veya osmanlı standart sistemi yeterince stabil bulmadığı için, merkezi yönetimi güçlü tutmak üzere, toprakları köksüz devşirme kölelerin idaresine havale edebilir vs...ama tüm bu farklılıklar meselenin özünü değiştirmez.

    not:

    1. tarım toplumları parasal ekonomiler değildir.

    2. tarım toplumlarında kölelik standart bir uygulamadır. köleliğin olmadığı bir tarım toplumu düşünülemez. allah niçin kölelik gibi insanlık dışı bir uygulamayı kaldırmayı emretmemiş diye sorulamaz. bilakis tarım toplumlarında köleliğin mevcudiyeti allah'ın emridir. allah'ın emrinden kasıt da varlığın doğası ve iktisadın kanunlarıdır.
  • bozulmuş ve yıpranmış yazmaları yenileyerek onaran sanatçı.
  • aslı "vasal" olan bu tabir, bizim literatürde daha çok "vassal" şeklinde geçmektedir. etimolojik kökenini incelediğimizde vasal, keltçe bir tabirdir. latince'ye ise "vassallus" veya "vasall" şeklinde aktarılmıştır. bu ipucundan yola çıkarsak, bizim literatürdeki vassal tabirinin latince'den devşirilmiş olabileceği ihtimalini düşünmek mümkündür.

    bir siyaset terimi olarak vasal, daha güçlü bir devletin güdümüne girerek siyaseten bağlı olma anlamını ifade etmektedir. güçlü bir devletin himayesini kazanmayı başaran küçük ölçekli siyasi oluşumlar, vasallık statüsüne geldiklerinde bağlı oldukları efendiye, siyasi-diplomatik hizmetlerin yanında savaşlarda da askeri katkıda bulunmakla yükümlüydü. vasal tabiri, ortaçağ avrupası'ndaki feodal sistemde hami-mahmi yani himaye eden ile edilen arasındaki hukuki bağı tanımlayan bir kavram olarak tam anlamını bulmuştur.

    vasal tabiri, osmanlı siyaset ve yönetim stratejilerini kavramamıza yarayan çok özel bir anlam ifade eder. geniş ve kozmopolit bir coğrafyada hakim olan osmanlı devleti, her yönü ayrıntılı hesaplanmış, çok yönlü, esnek ve katılımcı yönetim stratejilerini başarıyla geliştirmiştir. vasallık da bu bağlamda uygulanan politikalar içerisinde önemli yer tutmaktadır.

    prensipte vasal statü, askeri güçle veya kendi iradeleriyle himaye altına alınmış beyliklerin doğrudan osmanlı merkezi yönetimine bağlanmasını sağlayan yumuşak bir geçiş evresidir. boyunduruk altına alınan yerel güç unsurları istimalet denilen bu evrede, ya merkezi otorite ile uzlaşma sağlayarak işbirliği yapmaları sağlanır ya da eğer bu mümkün olmazsa, siyasi sistemin dışına itilerek tasfiye edilirlerdi. mesela 1365 yılında vasal statüyle osmanlı boyunduruğuna giren bulgar çarlığı, 1393 yılına gelindiğinde doğrudan merkezi idareye bağlanmış durumdaydı.

    osmanlı idari taksimatında, doğrudan merkezi otoriteye alınan bölgelerle bir nevi yarı özerk statüdeki beylikler/devletler kesin çizgilerle birbirinden ayrılır. zira vasal statüdeki oluşumlar, yerel hanedanlarını koruyabildikleri gibi eflak ve boğdan özelinde açıkça görüldüğü gibi iç işlerindeki özerkliklerini sürdürmekteydiler.

    osmanlı devlet sitemindeki vasal uygulaması kapsamında, bu yolla boyun eğdirilip himaye altına alınmış beylerden siyasi, askeri ve bilhassa ekonomik anlamda beklenen yararlılıklar (vergi ödemeleri, temel gıda ürünlerinin sağlanması vs.), bir anlamda padişahın vasal devletler üzerindeki efendilik hukukunun tamamlayıcı bileşenleriydi.

    bu uygulamanın osmanlı idari sisteminde tam olarak ne zaman başladığına ilişkin net bir bilgi bulunmamaktadır. sistemli fetih siyasetinin genişlemesine paralel olarak vasal sistemin yaygınlaştığını düşünebiliriz. bu statüde osmanlı himayesine alınan ilk devlet, bizans'tır (1362-1453). bunu sırasıyla bulgar çarlığı (1365-1393), sırp despotluğu (1389-1444), eflak (1394-1877) ve boğdan voyvodalığı (1455-1877), macar krallığı (1526-1541), erdel prensliği (1541-1699), ukrayna kazak devletidir (1650-1654, 1669-1676).

    istanbul'dan çok uzak olan bölgelerde vasal yönetimin kalıcı biçimde uygulandığı görülmektedir. mesela kafkasya'daki hanlıklar, dubrovnik, kırım hanlığı veya doğu anadoludaki bazı aşiret beylerinin vasal statüde tayin beratı verilerek merkezi yönetim tarafından atandığı bilinmektedir.

    kaynak
  • pastırma adlı entry'si ile açılmaması gereken uykumu açmış taze yazar. eğlenceli şeyler yazacağa benziyor hadi bakalım takipteyim.
    hoşgeldin.
  • aynı evde birbirimizi pek gormesek de bir sure yasamisligimiz vardır.. nizam duzen tertip default olarak yuklu bir sekilde dunyaya gelmistir: haftasını , gününü dakikasını planlayarak yasar(dı?). sanata pek duskundur , insaat sektorunun taçsız kralıdır.

    10 sene oldu hala beraber icki icme sozu var bana bilmem hatırlar mı?
hesabın var mı? giriş yap