• tarihte erkeğin erkeğe ettiği zulüm kadar korkunç boyutlara ulaşmış bir şeye nadiren rastlanır. geleneksel toplumlarda erkekler arasında şiddetli bir güç savaşı vardır. erkek hiyerarşisinin altında kalmak zillet demektir. eğitim oranı düştükçe zulmün oranı artar. altta kalan hakarete uğrar, aşağılanır, horlanır, dayak yer.

    böyle bir toplumda duygularından bahsetmek güçsüzlük göstergesidir. güçsüzlüğünü göstermekten çekinmeyen bir erkek, horlamaların en beterine maruz kalır. zamanla herkesin onun duyduğu acıya kahkahalarla güldüğü bir soytarıya dönüşür. bu yüzden erkeklerin duygularından bahsetmesi, yakışıksızdır. hâlbuki insan, sosyal bir varlıktır. duygularını paylaşması gerekir. duygularını paylaşmazsa bu ruh sağlığını bozar. bu yüzden geleneksel toplumun erkekleri, bastırılmış duygularını öfke patlamalarıyla ifade eder. erkekler arasında samimiyetin şiddetle gösterilmesi bu yüzdendir.

    ruh sağlığını küçük yaşlarda yitirmiş erkek, öfke olarak açığa çıkacak bastırılmış duygularının infilak edebileceği ortamlarda sosyalleşir. geleneksel toplumlarda erkek sosyalliği partizanlık ve taraftarlık üzerine kuruludur. eğitim seviyesi düşük bir erkek, futbol taraftarlığı ile duygularını dışa vurabilirken, eğitimli bir erkek ise abdülhamit'i savundun noktasına varan siyasi kutuplaşmalarla kimlik kazanır.

    açıkçası bu durum o kadar acıklı bir şeydir ki erkeğin içerisinde normal bir insan evladı gibi sosyalleşme barındıran ortamlarda kendini eksik hissetmesine, anormal bir şeyler olduğu hissine kapılmasına yol açar. toksik erkekliğin bilincine varmış biri bile radikal bir kutuplaşma ve taraftarlık içermeyen sosyallikten haz etmez, bunu yadırgar. çünkü toplumun erkeği mecbur bıraktığı sosyallik anlamsız bir rekabet, kutuplaşma, saldırganlık ve şiddet üzerine kuruludur.

    ortalama bir türk erkeği, içinde o denli yalnızdır ki bunun yalnızlık olduğunu bile anlamaz. çünkü duygularını ve tecrübelerini aktarmak üzerine kurulu bir iletişim alışkanlığı olmadığı, hatta böyle bir iletişim biçimini hiç tanımadığı için yaşadığı ruhsal bozukluğun, dengesizliğin ve öfke patlamalarının derin bir yalnızlıktan kaynaklandığını anlamaz bile.

    işte dostlar, sizlere ağabeylerimizin, babalarımızın ve dedelerimizin hikâyesini anlattım. umarım toplum olarak anlamsız bir güç savaşına dayanan toksik erkekliği yendiğimiz günler gelir de insan gibi yaşamayı tecrübe ederiz.
  • tam türkçe karşılığı yok bildiğim kadarıyla ama özetle: erkeğin daha doğrusu erkekliğin toplumdaki genel kabul görmüş ilkelerini irdeleyen bir terim bu. erkek dediğin; duygularını göstermez, saldırgandır, cinsel olarak her zaman aktiftir ve bunu dile getirmekten asla çekinmez. ataerkil toplum anlayışının beraberinde getirdiği bu algı, erkeği toplumda kadına göre erkeğe göre güçlü(?) kılar. ve erkeklik, kendisine toplum tarafından atanmış yetkiler doğrultusunda kadını ezmeyi -bilinçli ya da bilinçsiz olarak-kendine görev edinmiştir.

    mesela bir kadın olarak eve damacana su söylediniz diyelim, ortamda bir erkek varsa hemen elinizden şişeyi alıp mutfağa taşır çünkü bu erkek işidir ve kadın, erkeğine her konuda muhtaçtır.
    eğer bir kavga varsa ve bir erkek o kavgaya karışmak istemiyorsa, korkaktır. şiddet, adam gibi adamlığın şanındandır.

    bu örnekler sonsuza kadar gidebilir. şimdiye kadar bir güç gibi görünse de son dönemlerde erkeklerin bir kısmı üzerlerine yapışan bu etiketin sıkıntısını çekiyor ve rahatsızlıklarını dile getiriyor. gillette'in reklamı da buna güzel bir örnek.

    kadınlar içinse durum çok daha farklı. yıllardır süre gelen baskılar, tacizler tüm dünya kadınlarının sorunu. sırf kendi yaşadığım ya da şahit olduğum örnekleri burada sayfalarca anlatabilirim ama sadece boş bir çaba olur bu. zira türk toplumunun henüz toxic masculinity gibi bir kaygısı yok.
  • tarhiselciliğin sefaletinde sürüklenenlerin yeniden ve yeniden üretmekten bıkmadığı banalliği* bir maske olarak* giyinmeyi ve bu maskenin suratı sıkmasının yarattığı huzursuzluğu anlatan konsepttir.

    erkekliğin çirkin bir temsilini zorlama pozlar üzerinden yaşatmak bünyede ve etrafta sıkıntı yaratır; bu sıkıntının gebe olduğu sonuçları ile de en başta erkeği bu pozlara zorlayan toplum yüzleşmek mecburiyetinde kalır.

    en başta erkeğin kendisine sıkıntıdır; kadına, doğaya, topluma yani öteki olana getirdiği sıkıntılar dolaylıdır.

    psikolojik çerçeveden bakınca bastırma* mekanizmasının işlerliğidir burada tehlikeli olan. erkek ağlamaz, erkek umursamaz, erkek siker geçer, erkek hissetmez, erkek korkmaz gibi insan-dışı beklentilerle ketlenen ve insanlığından soyutlanarak kazananı olamayacağı bir savaşa asker hale getirilen erkek, bu insan-dışılığını bir iletişim modeli olarak benimsemeye başlar.

    götünde ayı bağıran erkek de ayı gibi bağırmayı normali haline getirecektir haliyle.

    bir yönden de erkekliğin toxic olmayan bir versiyonu olduğu fikrini de a priori hakikat olarak baz alan bir fenomenin kabulüdür ki erkekliği yıkmak peşinde koştuğunu iddia edenlerin bu fenomenin varlığı ne oranda ve nasıl kabul ettiklerini merak eder insan.

    ne var ki yeller esiyor başlıkta, tuhaftır.
  • toksik maskülenlik. maçoluk.
    toplumdaki en büyük sıkıntı bu bence.
    bütün kötülüklerin babası.
    zorbalık.
  • bu aralar bolca tartışılan kavramdır. konunun yabancısı olarak girdim, yin'in yazdıklarını okudum. bir de yin'in yazısında referans verdiği ve calequendi tarafından (bkz: #123008868) "kıytırık" denilerek mükemmel biçimde çürütülen araştırmalara rastgele baktım. alıntı sayılarına ve yazarlara bakalım buyrun:

    gender differences in emotion regulation
    799 alıntı. yazanların her biri alanında profesör
    kateri macrae, kevin ochsner, ıris mauss. her birinin 8000 üzeri alıntısı var, h indexleri yüksek.

    sex differences in the neural basis of emotional memories
    806 alıntı. yazanların her biri yine profesör. turhan canlı, john desmond. yazanların her birinin 10 bin üzerinde alıntısı var.

    sex specific neural circuits of emotion regulation
    27 alıntı.

    testosterone and estrogen impact social evaluations
    39 alıntı. yazarları yine 1000+ alıntıya sahip.

    on the effects of testosterone on brain behavioral functions
    125 alıntı.

    egalitarianism, housework and sexual frequency in marriage
    133 alıntı, yazanların 100+ alıntı sayısı var.

    insanların tartıştığı, üzerine yüzlerce makale yazdığı, fikir belirttiği düşünceleri yanlış bilgiler, kıytırık makaleler diyerek kesip atmak ne kadar kolay, maliyetsiz. bir de hitlere bağlamış ne alakaysa.
  • bugün kadınlarda meme kanseri tabu olmaktan çıkıp açıkça konuşulabilen bir konu olmuşken, aynısı henüz testis kanseri konusunda erkekler için yapılamamıştır ve bunun sebebi bizzat toxic masculinity'dir. erkekleri her ortamda güçlü ve erkeksiymiş gibi davranmaya, zayıflıklarından utanıp saklamaya zorlayan muhafazakar kültürdür.

    bu kavram erkek cinsiyetinde kusur görmez. ataerkil muhafazakar erkek cinsiyetçisi kültürde kusur görür bu da bu grubu çıldırtır haliyle. erkekler değil, sağ görüş sorunludur.

    bu başlıkta "bundan bahsedenlerin asıl amaçları erkeklere karşı cinsiyetçilik yapmak" mesajı verip amerikan sağcılarının komplo teorilerini savunan ama bizim argümanımıza cevap vermeye hiç de yanaşmayan yazarların tarafının cinsiyetçilik olduğu belli.

    2021 yılında sağ görüş hala toxic masculinity'ye hiçbir cevap verememiştir tek yaptığı komplo teorileriyle konuyu savuşturup sulandırmaktır.
  • aslında çok basit bir anlamı vardır ve sağcıların büyük sıçtığı bir meseledir:

    erkeklerin erkeksi olduğunu düşünerek yaptıkları ancak kendi kendilerine ve/veya çevrelerine zarar vermeleriyle sonuçlanan davanışlar. cesaret, maçoluk, adamlık adı altında aptallık yapmak. örneğin meydan savaşında taktik maktik yok bam bam bam deyip düşmana bodoslama dalıp ölmek. örneğin konuşarak halledilebilecek bir meselede erkekliğin ispat edileceği düşüncesiyle kavga çıksın diye uğraşıp soluğu karakolda almak. ama en güzel örneğini sona sakladım:
    (bkz: ismet inönü milletimizin erkekliğini öldürdü)

    bu kavrama karşı çıkanlar, tam olarak toxic masculinity'de tarif edilen zarar verici davranışları sergilemeyi savunan sağcı muhafazakar kadın düşmanı çomar tayfasıdır. bunların ve toxic masculinity'nin varlığı kendileri dahil bütün erkeklerin ve erkeklerin etrafındaki herkesin zararınadır.
  • gaslighting denen nanenin kralıdır.

    bu kavramı dilinden düşürmeyen feminikler, erkekleri sırf erkek oldukları için hissettiklerinden, yaptıklarından ve tercih ettiklerinden utandırmaya çalışır. böylelikle onları neyin doğru olduğu konusunda sürekli kadınlardan onay bekleyen bir oğlan çocuğuna çevirmek ister. bunu da sanki erkeğe iyilik yapıyormuş gibi sunar; ama aslında amaçları kendi sözlerinden çıkmayacak bir erkek kitlesi yaratmaktır.

    aslına bakarsanız modern toplumda bu laf toplumsal ölçekte bir shit test örneğidir. bir erkek olarak bunu karşınızdaki kadından duyduğunuz anda bilin ki sizi sırf cinsiyetiniz erkek olduğu için olur olmadık her hareketiniz eleştirilecek. dediklerini yapıp zehirli erkeklikten kurtulduğunuzda da takdir edileceğinizi sanmayın. zaten buradaki esas amaç erkeği düzeltmek değil, onun bu tarz kolektif suçlamaları yutacak kadar saf olup olmadığını test ederek erkek adam ya da oğlan çocuğu notu vermektir.

    o yüzden bu saçma sapan yaftalamaya boyun eğen adama hiçbir kadın zerre saygı duymaz ve romantik anlamda ilgi hissetmez, daha doğrusu içgüdüleri gereği hissedemez. sadece zehirli erkek olmadığını düşündüğü adamın sırtını sıvazlar, aferin der. daha sonra siz de aynı kadının bu sözde zehirli hareketleri kadınların ne dediğini umursamadan sergileyen adamların kucağına koştuğunu gözyaşları içinde izlersiniz. ki biz buna kısaca hatunların efendi adam yerine piç tercihi diyoruz.

    sözün özü, bu tarz bir kolektif suçlama kültürüne prim vermeyin. bu lafı duydugunuz kadından şener şen gibi topuklarınız götünüze vura vura kaçın. yatırım tavsiyesidir.
  • tayfun atay'ın toplum ve bilim dergisinin 101. sayısında yayımlanan erkeklik en çok erkeği ezer başlıklı makalesinde anlatılan durum.
  • bu kavram bu kısa videodaki kadar güzel ifade edilemezdi heralde. şimdiye kadar tam kafamda oturtamadığım bu kavram ve çevresindeki diğer bağlantılı konular bu video sayesinde iyice netleşti kafamda. nevzat kaya hocanın şahane anlatımıyla burada

    özetin özeti tanım : 250bin yıllık insanlık tarihinde erkeğin son 10bin yılda kadından, önceki 240bin yılın intikamını almasıymış.
hesabın var mı? giriş yap