• bugün nisan 22. günlerden pazartesi. yoğun bir kar yağışı altında güne merhaba diyoruz. tallinn'e gelme kararı almamızdan beri duyduğumuz "always winter" kavramının ne demek olduğunu sonunda öğrendik.

    yaklaşık 8-10 aydır burada yaşıyoruz. keyifli bir süreç demek çok zor. genelde evde ve spor salonunda vakit geçirdik. sosyal aktiviteler maalesef bizi çok açmadı. olan aktiviteler de kapalı alan ve alkol ağırlıklı aktivitelerdi. sonucunda temiz bir depresyon ile başlayan maceramız adaptasyon adı altında olan kabullenmeyle tam gaz devam etti.

    tallinn teknik olarak bir avrupa şehri. pratikte ise birçok insan burayı rus ekolünde görüyor. fakat değerlendirme yaparken gözden kaçan bir ayrıntıyı dahil etmek gerekiyor. buradaki göçmen sayısı avrupa'nın diğer başkentlerine göre yüzdesel olarak çok düşük. nüfus da zaten az. sonucunda da kültürel yapı ve temel kurallar daha az bozuluyor. ama bunun olumlu bir taraf olmasının nedeni aslında arkasında barındırdığı dev boyuttaki olumsuzluk. burada sokakta hayat yok. hiç yok. burada yemek kültürü yok. burada gezmek yok. burada etkileşim çok düşük. burada ırkçılık yok. dolayısıyla bir göçmen buraya gelirse hayatta kalmak için ya memleketinden tonla para getirecek ya da dijital üzerinden iş hayatını idame ettirecek.

    eşimle 9 ülkede dile kolay yaşamaya çalıştık fakat ilk kez bir ülkenin insanının doğrudan insandan nefret ettiğini gözlemledim. insan sevmiyorlar. tanışmak, temas etmek, iletişim kurmak çok büyük külfet geliyor onlara. sana ırkçılık yapacak kadar seni tanımakla ilgilenmiyorlar. bilmiyorum, belki beyaz tenli olduğumdan hiçbir şekilde ırkçılığa denk gelmemiş de olabilirim. birkaç arkadaşım kavruk tenlilere ve siyahilere ırkçılık yapıldığını söylemişti, onların yalancısıyım. benim ise başıma ırkçılık adı altında sadece bir olay geldi. onda da kıyafet mağazasında özellikle colombia ayakkabı istiyorum dediğimde türk müsün diye sormuştu tezgahtar. güldüm geçtim.

    şehrin ve ülkenin en büyük sorunu ise ruslar. nüfusun %20-30'u olduğu tahmin ediliyor fakat şehir merkezinde hissedilen %35-40 civarı. çünkü hizmet sektöründe ya da masa başı işlerde çalışanların neredeyse tamamını onlar oluşturuyor. ilginç bir şekilde de estonca öğrenmemeye direniyorlar. dünyada tek dili olarak estonca konuşan kişi sayısının yarım milyondan az olması da bunda etken diye düşünüyorum. ruslar için estonya'daki yaşama adaptasyon, kültürel entegrasyon ya da bulunduğu ülkeyi kabullenme hiç uğramamış. bunda ülkeyi komünist rejim ile uzun yıllar yönetmiş olmanın verdiği ego da var sanırım.

    kendi adıma iki kez ev değiştirdim. eski ev sahibim rus ve türk'tü. anlaşamadık, hızlı ayrıldık. sonra yeni eve geçtim. yine ev sahibim rus. sorun türkte değilmiş. ruslar gerçekten sorunluymuş. mesela alt katımda bir başka rus oturuyor. haftada 2 gün türk arkadaşlarımızın çocuklarına bakıyoruz, bizim eve bırakıyorlar. kadın apartman arasından çocuk ayrılırken götünü yırta yırta bağırdı. ingilizce derdini anlamak istedim, ingilizce de bilmiyormuş. kapısına gidip elimde google translate ile iletişim de kuramayacağımı kestirerek ev sahibime haber verdim. o da geldi ertesi gün apartmana, sesten şikayetçiymiş kaltak. dedim bir daha bağırmasın ağzına sıçarım onun. gitsin polisi arasın ki bu işin oluru da bu. insan evladı olan kapıya gelerek uyarır, derdini anlatır. sonucunda ben de ev sahibine hırladım temiz bir üslupla. ev sahibim de rus işte diye ellerini açtı çaresizlikle. o an bir aydınlanma yaşadım işte. estonlarla böyle bir sorun yaşadığınızda işin resmi prosedürlerini takip ediyorlar. ruslar ise kendi metodlarında en boktan yol neyse onu izliyorlar. bu durum trafikte de aynı. anlatmaya üşeniyorum ama kısaca estonlar trafik hız limiti neyse ona emekli albay gibi harfiyen uyarken, ruslar estonların arasında makas ata ata geziyorlar.

    türklere gelince de burada bir fetöcü dalgası olduğu söyleniyor. onları da burada yaşayan türkler mimlemişler, bize her fırsatta bu markete gitmeyin, bu insanlarla görüşmeyin, bunlar terörist diye anlatıyorlar. bir de kocaları çalışan türk hanımları var burada mesela. bildiğin altın günü falan yapıyorlar her hafta. katılan arkadaşlarımız var, neden katıldıklarını soruyoruz; vakit geçmiyor diyorlar. biz çalışmaktan karı koca götümüzü kaşıyamıyoruz.bu durumu, estonya kışında ve tallinn'in yarattığı yalnızlıkta çaresizlikten bulduğu ilk anayurt insanına sarılmak olarak yorumlayabiliyorum.

    ilk aracımı aldım mesela burada. bankacılık sistemine girmeden araç kiralar gibi türk kredi kartıyla taksitle araç aldım. 6000€ peşinat ve aylık 500€ taksitle 60 ay'da volkswagen taigo sahibi olacağım. aracın kapanış ücreti de 10k€. bankacılık sistemindeki kredi hakkımı ev almak için saklıyorum. o yüzden pahalı olsa da böyle bir yol izledim. yoksa hazır parayla mal mürk almak hak getire...

    son olarak da fiyatlardan bahsederek kapatayım. yeme, içme çok pahalı. çok. market fiyatları türkiye'den bir tık pahalı. yakıt pahalı. kira için eli ayağı düzgün bir ev 600-650€'dan başlar. sonra paran ve gücün ile doğru orantılı kalite ve standartını arttırabilirsin. faturalar kol gibi. çünkü rusya doğal gaz ambargosu uyguluyor. neredeyse 9 ay doğal gaz yakıyorsunuz hiç abartısız. biz tek oda yakmamıza rağmen geçen ay 300€ fatura geldi. çocuklu arkadaşımıza 450€ geldi bu ay.

    bu kadar olumsuzluğa rağmen neden oradasınız sorusuna da ülkenin güvenliği, sosyal devlet anlayışını ve bürokrasi olmamasını cevap olarak verebilirim. türkiye gibi cennet vatanın aksine, estonya gibi koşulları cehennemden farksız olan bir yerde yaşamak maalesef bize kendimizi daha güvenli ve adaletli hissettiriyor.

    değerli vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ederim.

    dip not: estonya'ya nasıl geldiğimizi ve hayatımızı idame ettirdiğimizi soranlar olmuş. youtube
  • hemen hemen her kuzey ülkesi gibi kışın -20'lere varan soğukları olmasa, baltık ülkelerinin yaşanılası en şirin şehiridir. kendisi bu ülkenin harjumäa bölgesinde yer almaktadir ve nüfusu 450.000'dir.

    tarihi ve turistik yönleri bakımından, bırakın istanbul'u, anadolu'da bulunan herhangi bir ilçeden daha az seçenegi bulunmasına karşılık, devlet bu şehri allayıp pullayarak, reklamını yaparak bütün avrupa'ya tanıtmıştır.2010'da istanbul'un üstleneceği avrupa kültür başkenti görevini ertesi sene bu şehir yapacaktır. özellikle, almanya'dan ve ingiltere'den gelen yabancı turistler ucuz uçuşlar sayesinde bu şehire gelerek, 3-4 gün konaklar ve sonra geri dönerler.

    tallinn'de görülecek pek fazla bir ayrıntı yoktur. şehirde bir kaç bölüm vardır. bunlar şehir merkezi anlamına gelen kesklinn, endüstri bölgesi tondi, ve toplu konut bölgeleri lasnamee ve mustamee'den oluşur. birde en güneyde varoş bölgesi nomme yer almaktadır.

    turistik bakımdan şehirde görülecek tek yer kesklinn bölgesidir. bu bölgede suriçi, katedral tepesi ve alışveriş merkezlerinin bulunduğu viru meydanı en önemli yerlerdir. görüleceği üzere, şehir zamanla, sovyet etkisinden kurtulup hızlı bir şekilde avrupalılaşmaya başlamıştır. fakat estonlar ve ruslar, bu yerlere daha çok eğlenme amaçlı gelirler. old town içinde bol miktarda cafe, restoran, bar, club ve pub bulunmaktadir.

    şehir ulaşım konusunda çok avantajlı bir konuma sahiptir. her ne kadar, türkiye'den direkt uçuş olmasada, letonya'nin başkenti riga'dan otobüsle 4 saat, finlandiya'nın başkenti helsinki'den feribotla 2 saat, isveç'in başkenti stockholm'den feribot turları ile de 16 saat mesafededir. isveç, kuş uçuşu yada uçakla 2 saat mesafede olsada, halk özellikle de gençler, diledikleri kadar eğlenebileceği feribotları seçerler. bu yüzden, haftasonları çok sayıda finli ve isveçli turist, alışveriş sebebile, kendi ülkelerine nazaran daha ucuz olan tallinn'e gelirler. iskandinav ülkelerindeki alkollü içki satışındaki vergi politikası nedeni ile, ucuz içki satışı tallinn turizmini direk etkiler. çünkü, bir feribot bileti sadece 23 euro'dur.

    old town'in içinde oleviste kilisesi bulunur. bu kilisenin kulesi, şehrin en uzun tarihi binasıdır. hatta, şehrin gelişmesi ile merkeze yapılması kararlaştırılan viru keskus alışveriş merkezi ve sokos hotel plazasi sirf bu yüzden çok tepki almıştır. bu kuleye varmadan, içinden geçilen büyük bir meydan bulunur. bu meydan town hall square diye tabir edilir ve büyük günlerde, özellikle yılbaşı gecesi, halk bu yerde -20 derece soguga aldirmadan çılgınlar gibi eğlenirler ve vodkalarını yudumlarlar.

    bir diğer görülesi yer ise alexander nevsky katedrali'dir. dünyada bir çok şehirde bu katedralin aynısı bulunur.*, tallinn'in en büyük ortodoks kilisesi buradir ve görünüş itibari ile moskova red square'ı anımsatır. 1894 yılında yapımına başlanmış, inşaatı 6 sene sürmüştür.

    tallinn, türkiye'de pek meşhur olmasada, avrupa ve amerika'da ki büyükşehirlerin olmazsa olmazı şehir parkı barındırır. central park veya hyde park ile boy ölçüşemeyecek kadar küçük olan kadriorg park, halkın yeşillik ihtiyacını karşılar. parkın az ilerisinde, estonya cumhurbaşkanı'nın ikametgahı bulunmaktadir. önemli günlerde, buradaki sarayda resepsiyonlar yapılır. tc tallinn büyükelçiliği'de bu binayı 29 ekim resepsiyonlari sebebi ile kullanmaktadir.

    şehir içi ulaşım otobüs, troleybüs ve tramvaylarla sağlanır. bir bilet 6 kron* olup, (10 kron yaklaşık 1.2 ytl) biletsiz binmeniz halinde cezası 600 kron'dur. fakat kontroller ayda bir kere olduğundan beleş binmek bir rutin haline gelmektedir. ha oldu da kontrol var, aşağıdaki maddeyi okuyunuz o zaman.

    (bkz: #11767213)

    tallinn'in kuzeyinde baltık denizi, güneyinde ise ülemiste gölü bulunmaktadir. bu sebeplen, diğer baltık ülkelerine nazaran karasal iklimin özellikleri gözükmez, fakat st. petersburg'dan gelen rüzgar, hava sıcaklığını/soğukluğunu -20'ye kadar düşürebilir. ülemiste gölü ise şehir su şebekesine gider. türkiye'ye göre suyu biraz serttir.

    estonya'da yaşayan birisi olarak yakın çevrem tarafından bana sorulan sorular, şehrin mimari özellikleri/kültürü/tarihi hakkında değil de, daha çok gece hayatı ile ilgilidir. bu sebeplen, aşağıya yazmayı uygun gördüğüm detaylar işe yarayacaktır.

    baltık ülkelerinde gece hayatı kıyaslamasında tallinn 2. sırada gelir. litvanya'nın başkenti vilnius'u geride bırakmış fakat riga'yı sollayamamıştır. estonlar ve ruslar gece yarısına kadar evlerinde veya ev partilerinde içerler. kafaların döndüğü vakit (00/00.30 civarı) dışarı çıkılınır ve old town'ın içindeki club/bar veya publara doğru yol alınır.

    merkezdeki bir kaç club ve bar'ın özellikleri,

    hollywood club: giriş 90 kron'dur. cuma ve cumartesi geceleri kalabalıklıktan adım atılacak yer bulunamaz. en güzel club da denilebilir fakat belirli bir rutinden sonra aynı şarkıları dinlemek sıkıcı olabiliyor. çarşamba geceleri ladies night'dır ve bayanlara giriş ücretsizdir. perşembe geceleri ise voucher ile gece 1'e kadar giriş ücretsizdir.

    venus club: giriş 100 kron'dur. tallinn'de ki rus azınlığa hitap eden bir club olması sebebi ile güvenlik görevlisinden, dansçısına, hatta barmenden müşterisine kadar herkes rus'tur. ayda bir russian party düzenlerler. denk getirebildiğiniz ve bir rus arkadaşınız olduğu takdirde eğleneceğiniz garantidir. ayrıca eklemekte yarar var, özellikle cuma ve cumartesi geceleri, maalesef tallinn'de ki erkek türk nüfusunun büyük bir bölümünü burası barındırır.

    club prive: şehir merkezinde, niguliste kulesinin yanında bulunur. giriş 130 krondur. ufak olmasına karşın, güzel müzik çalarlar.

    von krahl: küçük bir club'dır. rutinden sıkıldıysanız, uğramakta yarar var.

    bonny & clyde : tallinn'de ki orta yaş ve high-class kesimin takıldığı clubdır. 90'lar pop müzikleri çalarlar. giriş 150 kron'dur.

    club überlingen: tallinn'de ki genç ve high-class kesimin takıldığı clubdır. kesin dresscode vardır ve müzikleri daha çok elektronik ağırlıktadır.

    nimeta bar: tallinn'de ki en güzel ve takılmalık bardır. giriş ücretsiz olup, içecekler uygun fiyattadır. cuma ve cumartesi günleri dans pisti tıklım tıklımdır. dolayısı ile gece yarısından evvel gitmek uygun olup, yer kapmak gerekmektedir. kapıdaki güvenliğin ruh haline göre 21 yaş altı giriş yasaktır. hafta içleri veya gündüzleri, futbol bar olarak görevini icra eder. bilardo oynayabileceğiniz tipik amerikan bar özelliklerini taşır.

    nimega bar: nimeta bar'ın kopyasıdır. müzikleri daha hoş olmasına rağmen, gençler tarafından pek rağbet edilmez. her sene muhakkak bir defa 10 kron ayı organize ederler. bu ayda, belirli günlerde içecekler 10 krondur. mesela her hafta salı günler tekila 10 kron, çarşamba günleri smirnoff vodka 10 kron gibi.

    vana major: namı diğer irish pub. burası erasmus öğrencilerinin ve yabancıların uğrak noktasıdır. alkol oranına göre eğlenirsiniz. her ne kadar ortam küçük olsada, istediğiniz kadar dağıtıp zıvanadan çıkabilirsiniz. bu barın görevi içinizdeki hayvanı ortaya çıkarmaktır. fakat en son aldığım haberlere göre, burayı sadece depeche mode şarkıları çalan bir depeche mode bar a dönüştüreceklermiş. ayrıca bu barın karşısındaki duvarda kral çarşı yazmaktadır. giriş ücretsizdir.

    kuku bar: ismi enteresan olsada, daha çok 45 yaş üstü bayanların tek başlarına takıldığı bir bardır. canlı müzik dinleyebileceğiniz özel geceler vardır. giriş 45 krondur.

    molly malones: tallinn'de ki en büyük irlanda barı olsa gerek. avrupa liglerin maçları buradan izlenebilmektedir. snacks olayında adamlar aşmışlar.

    normalde tallinn'deki barlarda bir biranın fiyatı minimum 35 kron'dur. fakat kaliteye göre bu artmakta 55'e kadar çıkmaktadır. fakat türkiye ile karşılaştırıldığında gayet ucuz ve eğlenmelik bir yerdir.

    tallinn'de restoranlar gayet uygun olup, eston ve rus mutfağının en lezzetli ürünleri tadılabilir. fakat aşırı yağlı ve patates kökenli oluşu mideyi bozabilmektedir. dikkat! fakat, oraya gitmişkende, olde hansa restoranında yemek yememekde olmaz. fiyatlar 350 kron olmasına rağmen, yaşayacağınız atmosfer ve yiyip/içeceğiniz otantik şeyler bir daha görülemeyecek düzeyde.

    neyse çok yazdık çok ettik kısaca tallinn güzel şehir.
  • gezeceklere tavsiye:

    estonya gibi tallinn de çok vaktinizi alacak bir yer olmayacaktır. 2 gün size fazlasıyla yetecektir. zira çevresindeki stockholm, helsinki, st. petersburg ve riga'nın yanında eski şehri hariç size sunacağı pek de fazla imkanı yok. %30'unun rus olmasına rağmen rusları hazetmeyen estonlarla dolu şehir, size kapılarını viru kapısı ile açar.

    eski şehir (old town) kentin belki de yegane cazibe mekanı. ortaçağdan kalma yapılar iyi korunmuş vaziyette. eski şehir aynı zamanda halen ayakta duran surlarla çevrili.

    barlar:::
    *labor: deney tüplerinden shot keyfi, balonjoje'de kokteyl, kimya laboratuvarı malzemeleriyle gecenin tadını çıkarın.
    *koht: şömineye bir odun da siz atarken metal müziğin keyfine varın, sigaranızı şöminenin kıyısında tüttürün. her türlü biranın bulunduğu barda fiyatlar 2-6 euro arası değişiyor.
    *red emperor: bir tallinn klasiği. uçak koltuklarında amatör grupları dinlemeye hazır olun. ucuz biranın, langırt ve bilardonun keyfini çıkarın ha bi' de küvetin
    *mad murphy's irish pub: guiness bir kutsal sudur
    *porgu: iç tasarımıyla sizi ortaçağa götüren mekan, aynı zamanda leziz ve büyük porsiyonlu yemeklerle iştah kabartıyor.
    *beer house: size ev yapımı bira sunuyor.
    *ice bar: -6 derecede vodka qeyf. yaban mersini ikramları.

    yemek:::
    *f-hoone: eski şehrin kıyısında bir hipster semti olmaya aday kalamaja'da. eski bir sanayi deposunun düzenlenerek özgün bir mekan haline gelmiş f-hoone'de günün menüsü öğle yemeği için daima en ucuzu. kendi salata malzemelerinizi seçin. vejeteryan menüsüyle vejeteryanlara da hitap ediyor.
    *lido: solaris avm'nin içinde bulunan mekan, self servis bir lokanta. yerel tatları uygun fiyata yiyebilirsiniz.
    *kompressor: büyük porsiyonlu krepleriyle iştahınızı kabartacak.
    *ııı draakon: elektriğin olmadığı mekanda gerçek ortaçağ atmosferini yakalarken geyik eti çorbası, çöreklerin keyfine varın. birası da ucuz.
    *olde hansa: blackhead'lerden kalma şimdilerde turistik kalburüstü ortaçağ mekanı olarak geçen mekan, yerel mutfağı ve meyhane kültürünü denemek için ideal, yemek için estonya nezninde pahalı olan 25 euro'yu gözden çıkarmanız lazım.
    *estonian design house: tasarım mağazası, aynı zamanda aperatif yiyecekler sunuyor.

    tallinn'e / tallinn'de / tallinn'den ulaşım:::
    *komşu ülkelere geçmek için tren değil otobüs tercih edin, hatta ilk olarak simple express'i deneyin. çevrimiçi alınan biletler bazen kampanyada oluyor, st. petersburg'a 3euro'ya gitme ihtimaliniz var mesela. onun haricinde ecolines, lux express var.
    *otogarın internet sitesi
    *tren seferleri için tallinna baltijaam
    *helsinki'ye gitmek için en ucuz yol eckarö line , terminal a'dan kalkıyor değişmediyse.
    *stockholm gemileri terminal d'den kalkıyor. tallinnk
    *lennart meri havalimanı
    * tallinn içi ulaşım rehberi
    * toplu ulaşıma ühiskart denen yeşil kartla biniyorsunuz. r-kiosk gördüğünüz her yerden toplu ulaşım kartı alabilirsiniz. 3 günlüğü 8 euro olması lazım.
    * bir müddet oturma izni alarak kalacaksanız sevindirici haber: toplu ulaşım tallinn'de ikamet edenlere ücretsiz.

    market fiyatları::: (euro üzerinden)
    * yerel bira: 0.80-1.00
    * şarap (standart): 5.00-15.00
    * sigara 2.30-3.50
    * vodka (1l): 5.00-12.00
    * türk yoğurdu (1kg): 3.50
    * ekmek: 0.30-1.00
    * zeytin (200g): 1.00
    * kıyma (1kg): 3.00-4.00
    * süt (1l): 0.65-0.85
    * sert peynir (1kg): 6.00-8.00
    * lor (1kg): 3.00-3.50
    * muz (1kg): 1.00
    * portakal (1kg): 1.00
    * patates (1kg): 0.25
    * pancar (1kg): 0.35
    * makarna (500g): 1.00
    * filtre kahve (500g): 5.00-5.50
    * lipton çay (20li): 1.30
    * snickers: 0.50

    * benzin (1l): 1.20

    ayrıca:::
    *hiçbir park mayıs ortası gelmeden cezbedici değil, park plaj gezme işi yazın. kadriorg parkı, pirita plajı, rocca al mare plajı, ülemiste gölü güzel adresler.
    * şehri tepeden seyredebileceğiniz 2 adres: patkuli vaateplatvorm ve kohtuotsa vaateplats (the times we had yazılı duvar)
    *teletorn adlı televizyon kulesini ziyaret edebilirsiniz, hatırı sayılır yükseklikte.
    *vaktiniz varsa saaremaa, hiumaa adalarını ziyaret edin.
    *ingilizce anlaşmada problem yaşamayacağınız bir yer.
    *rusça biliyorsanız işinize çok da yaramayabilir, insanlar rus'a dair ne varsa önyargılı. sadece rus asıllı estonlarla iletişim kurabilirsiniz bu yolla.
    * en ucuz market maxima, en kazığı solaris ve stockmann.
    * marketlerde kali yazan pet şişelerdeki içecek kvas
    * vana tallinn güzel bir lezzet, estonya likörü.

    ne almalı? (hediyelik):::
    *kehribardan yapma takı, süs eşyaları (malum, estonyanın %70'i orman)
    *magnetler gereksiz pahalı, neden bilmiyorum ama alacaksanız abartmayın, paranızın hakkını vermiyorlar.
    *vana tallinn: estonya likörü
    *glögg: sıcak şarap
    *matruşka (rusları sevmeyip matruşka satmaları... neysssse)
    *bahsettiğim seyir teraslarının çevresinde baharatlı ya da ballı badem satıyorlar, gerçekten çok güzel bir tat.

    iyi gezmeler.
  • baltık denizi kıyısında yer alan liman kenti. aynı zamanda estonya’nın başkentidir.
    yakın zamanda çok acaip bir ekip ile yaklaşık bir hafta geçirdiğim kent hakkında edindiğim bilgileri siz sözlük ahalisi ile paylaşmak isterim.
    öncelikle beraber olduğum ekibi biraz anlatayım ki neden acaip olarak nitelendirdiğim ve yazdıklarımın ehemmiyeti anlaşılabilir olsun. ekibimiz bir adet estonya polis komiseri, bir adet ınterpol büro amiri, yeter sayıda fin ve isveçli polis, ingiliz deniz polisi ve londra heathrow havalimanı polis amiri, amerikan sahil güvenlikten bir iki kişi gibi ideal frp kadrosu. böyle acaip karakterler arasında senin ne işin var dersen bak inan onu hala çözebilmiş değilim.

    ilk bilmeniz gereken en kolay ulaşılabilir bilgi şu: dışarısı çok soğuk lan. hele de benim gibi güney ege çocuğu iseniz dayanması zor. bir rüzgar esiyor azizim, açıkta nere varsa orayı deliyor resmen. ha bu arada yanımdaki elemanlardan birisi tişort üzerine yelekle takılıyordu. soğuk değil o kadar ya kış gelmedi hala falan derken hava eksi birkaç dereceydi.
    yanlız şunu da söylemeliyim, gittiğim iç mekanların hepsi çok sıcaktı. yani içeri girdikten sonra ince gömlekle vb. rahatlıkla oturuluyor hatta daha kalın bir elbise sıkıntı veriyor. yani uzun lafın kısası lahana gibi giyininiz.

    ulaşımda ben taksi dışında bir araç kullanmadım. old town’a yürüme mesafesi, feribot iskelesi civarında bir otelde kaldım. taksi konusunda şuna mutlaka dikkat edin: sabit bir taksi tarifesi yok. araca göre düzenlenen bir tarife var. yani “oooo bmw 7 40 taksi varmış” diye atlarsanız bilezik gibi geçiriyorlar. tecrübeyle sabittir. zaten araçların en kötüsü bile türkiye taksi standardına göre en üst seviyede olduğundan sıkıntı çekmezsiniz. açılışı € 3 küsur olanlar en ucuzları. arka sağ camda fiyat tarifeleri yazılı.

    yemekler: benim gibi muhteşem hayallerle, baltık denizi kıyısında deniz ürünlerine boğulacağı rüyalarıyla gidecek arkadaşlara tavsiyem; beklentiyi yüksek tutmayın. somon dışında dikkate değer bir balık yok. zaten mutfakları da dar. kahvaltıda kızarmış piliç but, köfte ve kaz ciğeri servis ediyorlar. enteresan vesselam. yanlız ördek gayet güzeldi. somonu da çok severim.
    bu arada old town dışında kaldığım otele çok yakın biz benzinci vardı. burada 24 saat fast food ve kahve bulunuyordu ve fiyatlar çok ucuzdu. şuraya işaretini de koyayım birinin işine yarar belki.

    bira: bu kadar soğuk ve dolayısı ile sulak bir ülkenin bu kadar boktan bir içme suyu ve dolayısı ile rezalet biraları olacağını söyleseler inanmazdım. bazı mekanlar kendi biralarını yapıyorlar. bunlardan nispeten en güzeli kochi aidad idi. 6 çeşit biraları var ve mekanın içinden dev bakır borular falan geçiyor, oldukça ilginç. yemekler de güzeldi. deneyebilirsiniz.
    peppersack adlı restoran ise içebileceğiniz en kötü biralara sahip sanırım. ilginç bir şekilde old town içinde ingiliz ve irlanda pubları var. buralarda eski dost guinness’e rastlamamak kaçınılmaz. bildiğimiz şeytan diyerek kendisi ile dostluğu ilerlettik.
    bu arada içki demişken estonyalı arkadaş yerel bir likör ısmarladı. acaip tatlı fakat alkolü de çok yüksek. çakmağı çakınca yanıyor yani o kadar yüksek. acıbadem likörüne benzer bir tadı var. balyoz gibi vuruyor adama ama deneyin derim.
    yine old town içinde scottish yard diye bir restoran var. buraya mutlaka gitmenizi tavsiye ederim. uzun zamandır gördüğüm en iyi konsept dizaynına sahipler. eski tüfekler, kelepçeler, üniformalar masalar sandalyeler bile çok acaip. tuvalet kapısı hücre gibi, klozet elektrikli sandalyenin ortasına oturtulmuş falan. çok pahalı da değil. garsonların tamamı kadın ve tutukla beni diye yalvartıyor insanı.
    kadın demişken, önemli bir noktaya geldik. biz gitmeden çok anlattılar, beklentimiz yüksekti. eğri oturup doğru konuşalım çirkin değiller lakin bir ukrayna da değil. rus nüfusu çok fazla, aralarındaki farkı ise hemen anlayabiliyorsunuz. estonyalılar daha doğal giyinirken ruslar çok daha feminen giyiniyorlar. estonyalılar çok iyi ingilizce konuşuyorlar lakin ruslar o konuda zayıflar.

    şimdi değerli sözlük okuru, gelelim kıymetli bilgilere. cumartesi akşamı tallinn’de iseniz old town içindeki hollywoods adlı kulübe gidin. hatta biraz erken gidin saat 11buçuk gibi. mekan 12-1 gibi dolmaya başlıyor. tekno müzik var, ortam güzel. burada tavsiye edilen diğer yerlere de gittim fakat genelde çoluk çombalak doluydu. yaşınız 25’e kadarsa dikkate alın derim.
    biz hollywoods’a gittiğimizde rte estonya ziyaretini yeni bitirmişti. sigara odasında kel ve ayıdan bozma bodyguard ateş isteyince muhabbet ettik. türk olduğumuzu duyunca rte’nin kafilesinden misiniz diye sordu. evet dedik, birkaç gün daha kalıp hem toplantı yapacağız hem de tallinn’in tadını çıkartacağız (gerçek değil). çok misafirperver davrandı, gözüm üzerinizde olacak sıkıntı olursa ben buralardayım falan deyince götümüz kalktı açıkçası. burada ekipten ayrıydık. belki kullanabilirsiniz. mekanlarda kadınlar rahat, kezban değiller. hatta kendimi kadın gibi hissettim zaman zaman. günün sonunda birşey yapmadım ama o özlenen “ego boost” yeti bana.

    şu olaya ise çok dikkat edin: özellikle küçük ve orta ölçekli barlarda vb. normal vatandaş gibi masada veya barda oturmuş muhabbet eden kızlar var. baktığınızda evden çıkmış orada outran normal kişiler gibi duruyorlar. bunların yakınlarında ve onlarla ilgilenmeden kendi aranızda muhabbet ederken mesela birinizin yaptığı espriyi yüksek sesle arkadaşına tekrarlayarak gülüyorlar. sen de sanıyorsun ki estonya da kızlar çok sıcak kanlı bilmemne. muhabbete başlıyorsun. hadi başka yere gidelim diyerek acaip yerlere götürüyorlar. buralarda korkunç fiyatlı içkiler, nargile vb. ısmarlatıyorlar ve bardan komisyon alıyorlar. hatta mekan boş ise uyuşturucu verip soyma olayı da yaygınmış. bizim başımıza geldi de ekip sağlam olunca sorun olmadı. dikkat edin. özellikle ruslardan uzak durun. kesinlikle masaj salonuna gitmeyin. eğer normal masaj yaptıracaksanız tallink spa hotel’de 1 saat vücut masajı €55. mutlu sonlara kanmayın.

    internet konusu da yazılmış gerçi ama heryerde bedava internet var. yanlız vodafone operator olarak bulunmadığı için yurtdışı ek paketi satın almam gerekti. sizing için önemli ise bu konuya dikkat edin.

    çok güzel müzeleri var. old town’daki müzeler nefis, zaten old town’un kendisi nefis. binalar, sokaklar öyle güzel ki. seaplane harbour adlı, 2. dünya savaşından kalma kapalı uçak hangar – deniz müzesine gitmenizi özellikle tavsiye ederim. lembit adlı denizaltı ve 100 yaşındaki buharlı buzkıran gemiyi görebilirsiniz. ılginç bir tecrübe oldu benim için.

    bu arada pek insane değer verilmediğini de hissettim şöyle ki: peppersack’da yemek yerken tek başıma sigara içmeye çıktım. ben kapının önündeyken 15 metre ötemde yolun ortasında bir genç küt diye yere düştü. bir iki bakındım insanlar yanından geçip gidiyor. gittim yanına kaldırdım. gözleri yuvalarında dönüyordu çocuğun herhalde uyuşturucu komasında falandı. kaldırımın kenarında müsait bir yere oturttum bunu. kustu. yoldan birilerini çevirip ambulans çağırttım. bir çift vardı estonyalı onlar biraz ilgilendiler. ambulansı arayıp biz bekleriz dediler çünkü üzerimde gömlek vardı sadecde. restorana geri dönüp yemeğimi bitirdim, 15 dakika sonra ne oldu diye bakmaya çıktığımda çocuk halen oturttuğum bölgede yerde uzanıp titriyor, kusuyordu. gidip komiser elemana durumu anlattım da ondan sonra ambulans geldi ve çocuğu kaldırıp götürdü. ilginç bir durum yani kimse kimseyi umursamıyor mudur nedir. belki de münferit bir olaydır.

    çok uzun entry’nin özü: tallinn bana göre rusya’nın euro geçen ve az avrupa dokunmuş versiyonu gibi bir hisse sahip. çok vakit geçirilecek bir şehir değil ama görülesi bir yer. kendinize özellikle dikkat edin, çeşitli tiplerde dolandırıcılık yaygınmış. ruslardan uzak durun. sadece karı kız için gitmeyin. amacınız bu ise ukraynaya yönelin.
  • toplamda 60 türkün yaşadığı estonya başkentidir.

    bir organizasyon için birgün yolunuz düşerse elçiliğe gidip kapının ziline büyük bir sevinç ve beklentiyle basın, sanki adamlar sizi görünce halay çekmeye başlayacaklarmış gibi hayaller kurun. işte o anda kapıdaki cihazın hoparlöründen kimooo? sesiyle irkileceksiniz. merhabalar biz türkiye'den geldik diye haykırın, oysa karşıdaki ses size sadece konu neydi? diye soracaktır. zar zor ikna edip içeri girin. o gün avrupa şampiyonası almanya - türkiye yarı final maçı olsun ve siz o maçı almanlarla izleyeceksiniz. elçilikten kısıtlı bir süre için verilebilecek bayrak ricasında bulunun, konunun büyükelçiye kadar gittiğine şahit olacaksınız. en kötüsüde toplanan konsey, ilgili bayrağı kimliğinizi ''tc kimliğinizi'' rehin bırakmanız karşılığında vermeyi kabul edecektir.

    edit: yukarıda anlatılan kişi ve kurumlar gerçektir.
  • 2011 yılı avrupa kültür başkenti.

    sene içinde yapacakları etkinliklerden birisi "60 saniye yalnızlık" isimli film projesi. konuyla ilgili bir yetkilinin söyledikleri şu şekilde: "proje bir anlamda sinemaya yönelik bir ilan-ı aşk. dünyanın her köşesinden gelen yönetmenlerden yalnızlık üzerine bir dakikalık birer film çekmelerini istedik. bunlardan bir saatlik bir film oluşturacağız. filmi denizin üzerine inşa edilecek bir sinema perdesinde göstereceğiz. film de sinema perdesi de gösterimin ardından ateşe verilecek.".

    tek kopya olarak üretilecek filmin sinema perdesiyle birlikte ateşe verilecek olmasının nedeni, projeyi her türlü materyalin milyonlarca kopyasının oluşturulduğu dijital çağda sadece bir kez yaşanabilecek bir görsel şölene dönüştürmek.

    bu ana tanık olma şansını yakalayamayacak gibi görünsek de, keyfini çıkaracak olanların coşkusuna ortak olmakta bir sakınca bulunmasa gerek.
  • türkiye'den bu kente gitmenin en kısa yolu; önce helsinki'ye uçmak, ardından gemiyle 'karşıya geçmek'tir. zira finlandiya'dan estonya'ya geçiş, kadıköy'den eminönü'ne geçmekten pek farklı değildir.
  • karşı kıyısı helsinki kadar olmasada soğuk göt kesmektedir. cumartesi geceleri ayık 50 kişi ile tüm şehir ele geçirilebilir.
  • ruzgar esmis esmis*, tallinn cikmis ortaya. deniz kiyisinda super bi ortacag kentiymis bu. inanilmaz kompakt bir yapiya sahip, her bi sey yuz metrekarelik alana sigdirilmis gibi. tum binalar, modern cagin parasutculerine bir tehdit olustursun diye sivri tasarlanmislar. bulutlar yuzunuze cok yakin durmaktalar ve sehrin bir hitchcock filminden firlamis gibi durmasinin baslica nedeni olmalilar. bu sehir gunesin batisinin en kizil izlenebildigi yerlerdenmis, oyle diyor yerel halk.

    halkin cogunlugu estler ve rustlardan olusmakta. harbi estonyalilar ruslar'a ciddi sekilde antipati beslemekteler. hayat tarzlarini, giyim-kusamlarini, oturup kalkmalarini, kendi elit yapilarina ve mayis ayinda ab'ye girecek olan magrur bunyelerine yarastiramiyorlar. unutmadan, averaj bir estonyalinin gununun dortte biri litvanyali ve letonyali arkadaslarindan hic bir farki olmadigini dusunmekle gecermis..

    soguktur tabii ki. helsinki'den ya da stockholm'den asagi kalir yani yoktur.. isinmak icin tuhaf sokaklara gizlenmis geleneksel restoranlardan birine girip burak corbasi icebilir, ya da hic beklemediginiz bir anda size bir gulucuk atan kizlardan birinin pesine takilip girdiginiz bir live jazz bar'da kendinize bir martini soyleyebilirsiniz..
  • avrupanin diger kentlerine (özellikle almanya ve hollandadakilere) nazaran neredeyse hic türkün bulunmadigi, bu nedenle de türklere karsi herhangi bir önyargilarinin (henüz) olmadigini kesfettigim estonyalilarin baskenti. deniz kiyisindadir ve finlandiyanin baskenti helsinkiye hizli feribotla 1 saat 15dk da ulasabilirsiniz.
hesabın var mı? giriş yap