• mahsun, falakadan şişmiş ayaklarıyla yeraltından çıkıp yeryüzü dünyasına karışır her sabah. bmw'yi çalmamıştır, otomobil çalmaz mahsun, sizin yaşamınızdan bir gecelik rahatlık çalar. otomobilinizin rahat koltuğunu çalar, geceleri dolaştığınız şehrin aydınlığını çalar.

    bir kadın sever mahsun. bir şilep geçer kadının gözlerinden, eroin dolaşır damarlarında, kadının saçları dolaşır mahsunun aklına. bir tekne batar sevdiğinin yüzüne dokununca. hergün bir düş batar mahsunun denizinde, hergün yeni bir düşe inanır mahsun inatla, yaşama inandığı için.

    kaynak: filmin dvd kapağından itina ile copy paste edilmiştir.
  • hayatta kalma üzerine enfes bir film. belki de insanoğlunun en büyük hatası, hayatta kalmak dışındaki meselelerin içine de kendisini atmasıdır. muazzam bir sahne vardı filmde:türk milli takımı rakibini yeniyor ve ahali kendisini sokağa atıyor. mahzun'sa çorbasını kaşıklama derdinde. açlığını giderme derdinde. hayatta kalma derdinde. kimlik, güç, aidiyet, başarı, vsnin ne önemi var ki hayatta kalmanın yanında?
  • filmde ahmet ugurlunun oynadığı mahsun süpertitiz karakteri gibi takılan gerçektende bir adam var.hisar taraflarında red alertın iki kez sarı vosvosunu hacilayan dursun isimli bu sahıs filmdeki mahsun gibi her türlü araba,otobüs ve benzeri taşıtın içine rahatlıkla girebiliyor,içlerine girdiği arabaları temizliyor,polislerde bu adamla uraşmanın usanmışlığından yakalandığının ertesi günü salıveriyorlarmış...hatta gene boğaziçinin kapısındaki kokoreçcilerin orda bi arabanın içine girmiş elinde birayla iş üstünde arabayı çalıştırmaya çalışırken görüp gecenin bi yarısı yanına gidip muhabbet etmiştim adamla hodjam senin filmini yaptılar biliyomusun diye...o da evet biliyorum görüşemedik tlfda uzun zamandır ahmet uğurluyla falan demişti,muhabbetin tırışka ciddiyetinde ve fena şarhoştu...sonunda da tebrik ettik uzaklaştık o da kaldığı yerden düzkontak yapma çalışmalarına devam etti...
  • sınıfa girerken hocanın elinde sınav kağıtları vardı, arka sırada oturmuştum, sonuçtan umutluydum hakkını vererek çalışmıştım konuya ve bir hafta önce tabutta rövaşata filmini izlemiştim. masasına geçti ceza hukuku hocamız ve sınav sonuçlarından duyduğu hoşnutsuzluğu dile getirdi. bir olay sormuştu sınavda suçları bulmamız gereken bir pratik;

    ceza hukuk hocası: evet arkadaşlar sessiz, sınav sonuçlarınız üzücü. toplam yirmi bir suç olan bir pratik sordum size en yakın olan ise on yedi suç bulmuş. bu arada michel hanginiz?
    michel: benim hocam.
    ceza hukuku hocası: michel, sen yirmi iki suç bulmuşsun, bu zamana kadar benim sınavlarımdan tam not alan öğrenci olmadı ama sen çok yaklaştın. kullanma hırsızlığı demek...
    michel: anlamadım hocam.
    ceza hukuku hocası: pratiği hazırlarken, adam pişman olup aracı alarak kızı geri götürdüğü bölümde, araç arkadaşına ait ve bu bir kullanma hırsızlığıdır, pratiği hazırlarken bu benim gözümden kaçmış ama senin kaçmamış. 78 aldın.

    tck madde 146 kullanma hırsızlığı

    hırsızlık suçunun, malın geçici bir süre kullanılıp zilyedine iade edilmek üzere işlenmesi halinde, şikayet üzerine, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilir. ancak malın suç işlemek için kullanılmış olması halinde bu hüküm uygulanmaz.

    bir kaç hafta önce izlemiştim tabutta rövaşata filmini ve filmde ana karakter ısınmak için otobüsü kaçırıyordu geziyor ve daha sonra temizleyip bırakıyordu. o an aklıma bunun hangi suç kapsamına geleceği düşmüştü araştırdığımda madde 146'yı gördüm kullanma hırsızlığı. mahsun'un yersiz yurtsuzluğu benim ceza hukuku sınavından yüksek not almama yaramıştı.

    hayatta kalabilmek için mülkiyeti eline geçirmek amacı gütmeden yapılan hırsızlık, bizden çalınanları başkalarından ödünç almak aynı konu üzerine daha sonra bin jip filmini izledim bu kez mahsun tatile giden insanların evlerine giriyor onlar gelene kadar evlerinde kalıyor karşılığında ise bozuk ev eşyalarını tamir ediyordu. yersiz yurtsuz insanların yaşamlarını bizden bir süreliğine ödünç almasını anlatır tabutta rövaşata.

    debe edit: neden 78 aldığım soruluyor, cevap vereyim.

    ceza hukuku sınavında suçları bulmak tek başına yeterli değildir arkadaşlar. tüm suçları bulup nitelikli hallerini de yazmalısınız hatta suçun oluşup oluşmadığını da. şöyle örnek vermek gerekirse;

    hırsız a, b'nin evine girer ve fark edilince kaçarken televizyona çarpar düşürür.

    burada a'dan b'ye mala zarar verme suçu var yazılır. daha sonra ise mala zarar verme suçu yalnızca kasten işlenebilir, taksirle mala verme suçu gerçekleşmez yazılır. böyle detayları atlarsan tam not alamazsan.
  • benim gözümden bu film, masumiyetin kaybı ile ilgilidir. mahsun ayartılır ve masumiyetini kaybeder, cennetinden kovulur.

    eroinman kız hayatına girene kadar mahsun, yaşlı balıkçı tarafından korunur, kollanır, her gece bir araba çalıp onun içinde uyur ama ertesi gün arabayı yerine koyar, polisten dayak yer ama soluğu dışarıda alır, arabası alınan şahıs aslında pek de mağdur olmaz. mahsun'un arabayı alırkenki tek amacı, sıcak bir yerde uyumak ve uyuyacağı yere giderken akıp giden şehrin ışıklarına bakıp gönlünü eğlemektir. mahsun'un helal dairesidir şehrin ışıkları, sıcak bir uyku için "ödünç aldığı" arabanın getirisidir. sonra mahsun dünya üzerindeki cennetine (kaçak da olsa) girer. onu dış dünyadan, polisten koruyan heybetli surların arkasında bir cennet bahçesi ve cennet kuşları. mahsun cennet kuşlarını gezmeye çıkarır. yakalanmaz.

    ama bir gün hayatına o eroinman kız girer, önce kıza yardım eder, acıyıp evine alır ama kız eroin parası kazanmak için mahsun'un evinde fuhuş yapar. mahsun'un masumiyetine ilk kayda değer leke burada sürülür. sonra da mahsun kızı götürmemesi gerektiği halde "taksim'e götürür" ve kız orada da eroin alır. bir diğer deyişle mahsun havva'ya uyup yasak elmayı yer! daha doğrusu yemeye kalkar: önce kızın cinsel cazibesine kapılıp teknenin dümenini bırakır; adem havva tarafından ayartılır; tekneyi ve kendisine kol kanat geren teknenin sahibini kaybeder. teknenin sahibi mahsun'un ön dişini kırar, çirkinleşir mahsun, bu çirkinleşme kirlenen masumiyetin yansımasıdır. sonra da surların içindeki tavus (cennet) kuşlarından birini öldürüp yemek üzere derisini yüzer; adem yasak elmaya meyleder... ve bekçiye yakalanır! haberlere çıktığında "açtım" der ama aç değildir. çalıştığı umumi tuvaletin sahibi yemeğini ve yatacak yerini vermektedir, mahsun günaha yuvarlanmıştır. cennetinden kovulur, bundan sonra asla tavuskuşlarının olduğu o cennet bahçesine giremeyecek, cennet kuşlarını kucağına alamayacaktır. o eroinman kız da asla onun olmamıştır zaten.

    hiçbir şeyin yokken de her şeyini kaybedebilirsin. film bu yönü ile buruk biterken, inceden de bir umut aşılar. adem dünyaya iner.
  • derviş zaim'in, gerçek kişi ve mekanlardan yola çıkarak çektiği bir kırkambar filmdir..

    bebek'te sokak hayatı yaşayan mahsun süpertitiz (ahmet uğurlu) ve çevresindeki insanların dramı çerçevesinde, dışlanmış ötekinin kıstırılmış yaşamı üzerine bir mesnevi olan filmde, mahsun, ısınmak içün araba çalar, arasıra reis (tuncel kurtiz)'in balıkçı teknesinde çalışır; çıkma ekmek yer, çıkma gömlek giyer; sarı'yı sever, rakıyı şişeden, güzel marmara'yı derinden içer ve de her daim zeki'nin kahvesinde oturan kafa güzel kadını sever..

    tabii araba hırsızlığından mütemadiyen kodese tıkılır, polisten bir araba dayak yer; lakin yine de vazgeçmez, ne bulursa çalar: otobüs, ambulans, itfaiye arabası, vs..

    komiserle reis'in bunun üstüne bir diyoloğu da mevcuttur nitekim: polisler sıkıldı, hakimler sıkıldı, psikologlar sıkıldı, avukatlar sıkıldı, doktorlar sıkıldı vs. uzar da gider..

    kadının (ayşen aydemir) sarı bir fuları vardır, eroini damarına zerkederken bu fularla bağlar, mahsun bir gün tuvalette bulur ve yıkar.. sarı öldüğünde mezarına rakı ve şarap döker..

    rumelihisar'ına, zamanın iran şahı tarafından tüm zamanların demirel'ine hediye edilmiş olan tavuskuşlarının geldiğini duyunca, aşkı tavuskuşlaşır mahsun'un.. araba çalıp, tavuskuşlarına istanbul'u gezdirir..

    ne ise, devam edemiyciim mümtaz, sonunda bir televizyonda mahsun süpertitiz'in ardından, şirin sosis, tombul sosis reklamı çıkar, ve biter..

    film bir koymuştur; filmin çekimlerinden sonra ayşen aydemir'i kaybetmek iki..
  • mahsunun kayığı parçaladıktan sonra gerçekten topun ağzındayken sabah bir topun ağzında uyanması inanılmaz güzellikte bir anlatımdı.
  • ahmet uğurlu'nun kızın tuvaletten çıkmadan önce saçlarını taradığı sahnede boğazımın düğümlendiğini , gözlerimin dolduğunu yazamadan geçemeyeceğim... kim olursa olsun her insan aşık olabilir, ben o an bunu anladım...
  • --- spoiler ---

    mahsun, en dipteki kişidir. filmin sonunda uzun saçlı, genç halini görürüz bu dayak yeme ve itilme işlemi uzun zamandan beri sürmektedir. hayata dair her şey aldatıcı, yalancı ve kurallara dairdir. mahsun'un tek dünyası arkadaşlarıdır çünkü ''arkadaşlar iyidir'' zaten ''hiçbir şeye izin vermiyorlar'' dır. üşüdüğü için sıcak bir gece geçirmek adına en küçük araçtan en büyüğüne ( belediye otobüsü- müthiş-) hepsini çalmaz, ödünç alır. aldığı yere geri bırakır. o bir hırsız değil, evsizdir çünkü hırsızlar aldatır. iran devlet başkanının gönderdiği tavus kuşlarından yalnızca birini kurtarabilir, onu arkadaşlarından ayırdığı için özür diler. sarı'nın mezarını, şarap ve rakı alarak yad eder arkadaşlarıyla. sigara, alkol, esrar,hap ve eroin gibi her türlü maddenin kullanıldığı bir topluluk serilir gözler önüne. yaşamdan kaçmak isteyen yorgun savaşçıların taarruzu gözler önüne serilir. bağımlı kadın mahsun'u aldatır ve der ki '' arkadaşlarımı da getiririm '' en dipteki kişi mahsun değil, kadındır çünkü arkadaşı yoktur. mahsun'un iç temizliği yıkadığı fular gibidir. o fular mahsun'un aşkıdır. tuvalette unutulan, eroinman bir kadının kan değmiş fularını lavaboda yıkayan kendi imkanlarınca paklanan bir aşk. temizlenen bir sayfa gibi bütün kirlerinden arınmış. reis'in teknesi hayattır, dümeninin başına mahsun geçer, bir süre güzelce yol aldıktan sonra sadece masumca bir saç okşama ve yanaktan öpmeye dalınca izin vermez rota, gider, koca denizde engele çarpar. tıpkı ödünç aldığı arabalarla simgelenen ödünç alma hayatlar gibi. yine de inadına kendi alır iznini ayakları pahasına.
    okşadığı tavus kuşunu kesmesi mahsun'un düştüğü kıskaçtır. aç kalınca gider, boğazlar siyasi güzelliği.

    sanılanın aksine, dar bir ''tabutta rövaşata''sını yapmıştır mahsun. siyasete, insanlara ve aldatanlara rağmen, arkadaşça ve insanca kalarak. hiçbir suçu yoktur onun.

    filmin müzikleri başlı başına filmin ruhunu yansıtan sesler. pkk, yükselen ve kapı komşumuz iran'dan gelen radikal islam sesleri, sivas olayları, 90'ların değişen toplumu, hortumculuk ve tabi ki alarmlı arabalar -artık ona da izin yoktur- işte tam bunların ortasında kafası dumanlı, ''mahsunca'' bir filmdir.
    --- spoiler ---
  • sicacik, samimi mi samimi filmi. gerçekten film gibi film*

    gece tesadüfen bir alt yazi ile varligindan haberdar olunca, uyumaktan vazgeçtim. geçtim karsisina ve tuhaf bir tedirginlikle izlemeye basladim filmi. agirdi*. gittikçe agirlasiyordu.

    ister istemez fena bir hareket bekliyor insan mahsun'dan. gelmedi. ister istemez bir kazik bekliyor reis ve digerlerinden. gelmedi. "bir istanbul hikayesi ancak böyle güzel anlatilir" der gibiydi film; hüzün, sürekli bir kaybedis, sag kalma azmi ve sicacik bir kaç öpücügün içindeki ask. mahsun süpertitiz en asil duygunun insanidirdedirtiyor adama.

    loser yasamina özenen türk gençleri aklima geldi ve dedim ki kendime "acaba her tür arabayi çalacak kadar yetenekli olabilecek miydiniz? olabilse idiniz, arabayi temileyip yerine birakir miydiniz?", "bir orospuya asik mi olurdunuz, tecavüz mü ederdiniz?", "tavuskuslarina sarilmayi isteyecek miydiniz bakalim"...

    ve daha bir çok soru sordum.
    yerim seni sosis
hesabın var mı? giriş yap