• albüm yayınladığı hafta yazlıkta olmamdan dolayı, ardından arkadaşlarımın albüm ile ilgili söyledikleri, sözlükte hakkında yazılanlar ve forumlarda dinleyicilerin yazdıklarını da okuduktan sonra albümü dinleme isteğim tamamen ölmüştü. bugün arkadaşlarımın artık albümü dinle ve entry gir demelerinden sonra, hazır da şehirler arası yolculuktayken dinlemeye karar verdiğim, ariana grande’nin en kötü albümü diyerek lafa giriyorum.

    hep söylerim, 2000’li yıllardan sonra sektöre heyecan getirecek, dinleyicileri peşinden sürükleyebilecek, sektördeki pastadan bir dilime talip olabilecek, müzikleri ve performansları ile “bu” diyebileceğimiz kimse gelmedi. sektörün en büyük ve en son kazanımları 2008 yılındaki lady gaga ve katy perry idi. bu iki isim de kendilerini fazlasıyla kanıtlayarak, değişmeyecek yerler edindiler. zor olanı, global bir seviyeye ulaşarak, uluslararası star oldular. bu olay, bu iki kadınla birlikte de son buldu. sektör her yıl, belli periyotlar ile bizlere sürekli birilerini empoze eder, işleyiş böyledir. ama bu tarihlerden sonra yüzlerce insan bizlere bir şekilde yansıtılsa da asla kalıcı olamadılar. işte bu noktada, bu bahsettiğim isimler gibi olmaya en yakın kişi olan ariana grande adını duyurmaya başladı.

    sektör iki gruptan oluşur ; birincisi divalardır. divalar ; güçlü vokal performansları ile dikkat çekerler ve bir süre sonra salon şarkıcılığına evrilerek sıkıcılaşırlar ama sektörde daima isimlerini duyabilirsiniz. (bkz ; mariah carey, whitney houston, celine dion. bir diğeri ise showgirl’ler idir. showgirl’ler ; etkileyici performansları, catchy müzikleri, entrikalı özel hayatları ile kana daha rahat karışırlar, diva kategorisindeki müzisyenlere kıyasla daha uzun ömürlü olurlar ve daha fazla para kazanırlar (bkz ; madonna, britney spears, rihanna, shakira). bu noktada, ariana grande’de bu yol ayrımına gelip, tarafını belli etmek zorunda bırakılacaktır sektör tarafından. zira tarafını seçmediği vakit, ne kadar büyük bir sese sahip olursa olsun sektör tarafından tekmelenecektir. (bkz ; christina aguilera, jessie j, kelly rowland).

    tüm bunlardan sonra, umutla dinlediğim, ses rengine ve vokal hakimiyetine, şarkı seçimlerine çok olmasa da bayılarak takip ettiğim tek isim ariana grande idi. rakibesi demi lovato, güçlü vokaline rağmen asla bir ariana grande kıvamında olamamıştı. miley cyrus ise bangerz albümünden sonra gereksiz bir protest tavır sergileyerek sektöre kafa tutmaya çalıştı ama yavaş yavaş etkisini kaybediyor. selena gomez ise büyük hayran kitlesi dışında hiçbir zaman sahici bir müzisyen seviyesinde olamadı. ama ariana onlardan farklıydı. bir şekilde şeytanın bacağını kırdı ve güzel vokali ve güzel şarkıları ile hepimizin gönlünü kazanmayı başardı. ancak şimdi kendisi de farklı bir noktada. zira dinlediğim albüm, belkide kendisini geri dönüşü olmayan bir yola bile itebilir.

    albüm koca bir fecaat. başka bir kelimeye bile ihtiyaç yok aslında. ariana’dan önce üzüldüğüm iki isim var benim. biri sektörün tanrısı olarak nitelendirebileceğimiz max martin, bir diğeri ise zamanın hit maker’ı pharrell williams. bu iki ismin imzasının olduğu işler çoğu zaman banko olarak görülürdü. hayranların çıkacak olan albümü heyecanla beklemeleri için şu isimlerin telaffuz edilmesi gayet yeterliydi. ariana ve beceriksiz ekibi de tam olarak bu stratejiyi uyguladılar. özellikle menajeri scooter braun, ariana’nın max martin ve pharrell williams ile çalıştığını. hatta albümün kariyerinin en iyi albümü olduğunu söyledi. yetmezmiş gibi ekibindeki elemanlar, albümü dinledikten sonra ağladıklarını vs bile söylemişlerdi. siz bu albüme ağladıysanız tez zamanda sağır olursunuz umarım diyorum ben de. zira kariyerinin en güçlü ve önemli döneminde, bu kızı sektöre bu albümle sokan sizler, ancak sağır olmalısınız ki bu işlere onay veresiniz. rezalet.

    pharrell williams bence sahip olduğu tüm skill’leri 2013 yılında daft punk ile yaptığı random access memories’e adadı ve geriye en ufak bir yetenek kırıntısı kalmadı. o günden bu yana ne üretiyorsa koca bir çöp, adam sahip olduğu her şeyi feda etti sanki. brooklyn carter’ın verdiği örneğe dikkat çekeceğim ben de ; william nasıl albüm konusunda katiyen fire vermeyen britney spears’ın 8. albümü britney jean’i itin götüne sokturacak kadar kötü hazırladıysa, pharrell’da aynısını ariana’ya yapmış. adının geçtiği istisnasız her şarkı berbat, hepsi bir diğerinin aynısı. bu kadar mı üretemiyorsun be kardeşim. üretemiyorsan da yapma. vasat seviciler yüzünden şu işleri bile övüp, bağrına basacak insanlar varya, en çok ona yanıyorum.

    daha no tears left to cry ilk yayınlandığı gün albüme dair tüm beklentilerimi sıfıra indirgemiştim çünkü genelde müzisyenlerin en en büyük silahları lead single’ları olur. çıkış şarkıları, albümlerinin ateşleyici gücü olur ve o güvenle, o şarkılarla geri dönüş yaparlar. ariana no tears left to cry ile geri dönüş yaptığında anlamıştım albümün geri kalanının pek bir şey ifade etmediğini. anlamıştım ancak bu kadar kötü bir albümle gelebileceğini ben bile düşünmemiştim.

    albümde, god is a woman dışında elle tutulur tek bir iş yok. herkes everytime’dan bahsetmiş ama bence o da çöplüğün içindekilerden farksız. bunca zaman, böyle büyük isimlerle çalışıyorsun ve ortaya gerçekten bu şarkılar çıkıyorsa sana da yazıklar olsun. hiç mi müzikal kulağın yok, hiç mi iyi şarkı kokusu alamıyorsun da babasının parasıyla albüm yapan 3. sınıf şarkıcılar gibi önüne sürülen her işi kabul ediyorsun, anlamak çok güç.

    zamanında god is a woman camila cabello eziğine gitmiş, kaydetmiş ama demo haliyle bırakıp albümüne almamış. çok şükür ki almamış. bu güzel şarkı ariana’nın güzel sesiyle çook daha güzel bir form bulmuş. zira kendisi, tüm sıkıcılığıyla bu şarkıyı da sıradanlaştırıp, önemsizleştirebilirdi. nicki minaj ile yaptıkları light is coming hakkında tek kelime etmek istemiyorum. side to side gibi catchy işler yapan bu ikilinin artık tıkandıklarını görüyoruz. ses uyumlarına bayıldığım için ben yapacakları tüm collab işlere sonsuz kredi vermiştim ama ı-ıh, asla gerek yokmuş böyle bir şeye.

    asıl takıldığım şey ariana’nın gerçek anlamda manchester olayına yer ayırmaması. no tears left to cry’yı o saldırıya adadığını söylese de, albümde ölenler için şöyle ciğer söken bir ballad beklerdim ben. malum kendisi bir müzisyenin başına gelebilecek en korkunç olaylardan birini yaşamıştı. bu konu, onun müziğine ayna olabilecek güçte bir olaydı. bu kadar yüzeysel bırakması asla anlayamadım. aptal amerikalı şarkıları yapacağına keşke bu tarz derin mesajlar taşıyan ve gerçeğin yansıması olan işler yapsaydı çok daha mantıklı olurdu.

    bu albümden sonra bir kez daha anladım ki, icra ettiğin müziğin herhangi bir noktasında parmağın yoksa insanların seni sürükledikleri yollara girmeye mecbursun. mesela bakın taylor swift’e, tüm şarkılarını hemen hemen kendisi yazar ve besteler. şarkılarını, çalışacağı prodüktörlere kısmen hazır şekilde götürür ve en önemlisi ise ne istediğini biliyor olur. bu ise başarıyı kaçınılmaz bir şekilde kendisine getirir. ariana gibi şarkı yazmada, beste yapmakta yetersiz olan isimlerin kaderi ise, prodüktörlerinin çalıştıkları dönemdeki yaratıcılık seviyeleri ile sınırlı kalmaktır.

    albüm salt kötü, üzerinde güzellemeler yapmaya gerek yok. popüler kültür şarkıcı olup, charts kovalıyorsanız “ben sanatsal müzikler yapıyorum” diye ağlıyorsanız böyle albümlerle gelemezsiniz. gelirseniz de üzerine oturursunuz. sanatsal albüm dediğiniz albümler madonna’nın ray of light’ı, christina aguilera’nın back to basic’i ve beyonce’nin beyonce albümü gibi olur. bu albüm ne arkasındaki medya gücünün kendisi hakkında yaptığı pozitif algı yönetimi ile ne de mediacritic gibi mercilerin verdikleri yüksek puanlar ile başarılı sayılmayacaktır. sektör son zamanlarda kimseye yeni bir şans vermiyor. ariana’yı çok seviyorum. bir an önce silkelenip, kendine gelir ve yeteneğinin, abilty seviyesinin bilincine varır. aksi takdirde kralı silindi sektörden, sen kimsin ki bıcırık.
  • çıkış tarihi 17 ağustos olarak açıklanmış ariana grande albümü.

    albüm, streaming döneminde artık deluxe versiyonların bir anlamının kalmamasıyla popüler olan "15 şarkılık" tek versiyon ile geliyor. itunes'taki açıklamaya göre albümün 14 şarkısı explicit ki bu ariana için bir ilk.

    ortalıkta dolaşan şarkı listesi:

    1 - "raindrops"
    3 - "the light ıs coming" (ft. nicki minaj)
    4 - "r.e.m."
    7 - "successful"
    8 - "everytime"
    10 - "no tears left to cry"
    13 - "goodnight n go"
    15 - "get well soon"
    "god is a woman"
    "borderline" (ft. missy elliott)
    "blazed" (ft. pharrell williams)
    "sweetener"
    "better off"
    "breathing"
    "pete" (interlude)

    ilk single olan no tears left to cry, billbaord hot 100 listesine üç numaradan girdi ama bir iki haftada pozisyonunu kaybetti. hala radyolarda yükselmeye devam etse de hot 100'da zirveye oturmaktan çok uzak. ardından yayınlanan nicki minaj ile düet yaptığı the light is coming'in başta ikinci single olacağı söylendi ama şu an promosyon single olarak kalacağı iddia ediliyor. bir önceki albümü dangerous woman'da let me love you şarkısı ile yaptığını tekrar yapacak gibi görünüyor. o şarkıya da klip yayınlamış ama resmi single yapmamıştı. god is a woman'ın ise ikinci single olarak yayınlanacağı iddia ediliyor.

    kendisi bu arada troye sivan ile dance to this ve nicki minaj ile bed düetlerini yayınladı. evet, yine nicki minaj. geçmişte iki defa düet yapmaları yetmezmiş gibi hem grande'nin hem minaj'ın albümleri için iki şarkı daha yapmışlar. kariyer planlamasının nasıl yanlış yapıldığına dair pek çok hata örnek verilebilir ama böylesini çok görmezsiniz. bu, nadir görülen bir aptallıktır. aynı dönemde albüm yayınlayacak iki şarkıcının iki albüm için benzer sound'a sahip iki şarkı yapıp aynı dönemde yayınlaması ve iki şarkıya da klip çekmesi her yerde görebileceğiz bir aptallık değildir. üstelik iki şarkıcının da albümleri birer hafta arayla yayınlanacak.

    minaj'ın da grande'nin de çıkış single'ları listelerde beklenen performansı gösteremedi ve sanırım ikisi de liste başarısı için birbirinden medet umuyor. ancak aynı anda ikisinin de yayınlanması çok büyük bir hataydı. iki şarkının da birbirini engelleme ve başarısız olma ihtimali var.

    diğer şarkılara gelince, imogen heap imzalı bir şarkı olduğu söyleniyor. missy elliott düetini sabırsızlıkla beklediğimi söylemeliyim. albümü dinleyenler şarkıların "light"tan ziyade "tears"a benzediğini belirtiyor. "light"ın deneysel bir çalışma olduğunu söyleyenler var. pete ile ilgili şarkı olduğu ise yalan olabilir. zira böyle bir şarkı gerçekten varsa şu anki sevg— öhöm, nişanslısı pete davidson ile ilgilidir. albüm şubat ayında açıklandığında on beş şarkının olduğu söylenmişti ve o zaman böyle bir ilişki bile yoktu. bu da grande'nin nişanlısı için şarkı listesini değiştirdiği ve şarkılarından birini çıkarıp "pete" isimli yeni bir şarkı yaptığı anlamına gelir.

    her ne kadar zamanlama ve planlamada birçok hata yapmış olsa da albümü beklemekte fayda var. şu entry'de belirttiğim gibi sakin zamanı kaçırdı. şubatı ve martı çok iyi değerlendirebilir, iyi bir çıkış yakalamak için kullanabilirdi ama artık hip hop ve rap'in her yeri domine ettiği yaz aylarında bu pek mümkün görünmüyor.

    ah, bir de lütfen şu tersten yazma ve yapma olayına son versin. albümün kapağı çok kötü olmuş. tersten yazmak ve ters fotoğraflar yayınlamak korkunç bir fikirdi. albüm kapağına baktıkça başım dönüyor.
  • ariana grande'nin, şirketi tarafından ne kadar umursandığını gösteren albüm.

    hem drake'in hem grande'nin kayıt şirketi olan republic records, grande'yle alay ediyor. bunun başka bir açıklaması olamaz.

    2016'da drake'in views albümünden yaklaşık üç hafta sonra dangerous woman'ı çıkarmışlardı ve dangerous woman drake'in albümüne takılarak ikinci olmuştu. şimdi yine aynısını yapıyorlar. drake' in scorpion haziran sonu geliyor ve üç hafta sonra da sweetener'ı yayınlayacak republic records. drake'in sahip olduğu streaming desteğini düşünürsek (grande'nin iki katı), bu kız nasıl liste başı olacak? scorpion o muazzam streaming desteğiyle haftalarca bir numarada kalma ihtimaline sahipken grande'nin bir kez daha drake'e takılma ihtimali var.

    üstelik yeni single'ı bu hafta drake'in nice for what ve god's plan'ine takılarak abd'de üçüncü oldu. ingiltere'de bile yine drake yüzünden ikinci oldu ki şu an ingilizlerin manchester olayından dolayı grande'ye karşı çok büyük sempatileri var. buna rağmen şarkı bir numaraya oturamadı.

    şubatın başında bitmiş bir albümün çıkış parçasını yayınlamak için bu kadar beklememelilerdi. nisan sonu ya da mayıs başı albümün çıkış tarihi olmalıydı, single'ın değil. post malone'un albümü yüzünden no tears left to cry'ın yayınlanma tarihini bir hafta ileri aldılar, drake için albümü temmuza attılar ve çıkış parçası ile albümün arasına üç ay gibi çok uzun bir süre koydular. albüm dönemi daha başlamadan sıkıntıya girmiş durumda.

    republic records ya bünyesindeki şarkıcıları birbirine kırdırmaktan zevk alıyor ya da grande'nin kariyerini drake'inkine yem etmekte kararlı.

    pop açısından bu kadar zayıf geçen bir yılda bu kız zamanlama avantajını kullanıp yükseltmiyorsa daha ne zaman yükselişe geçecek?
  • bugün dünya genelinde dijital ortamlarda sunulmuş ariana grande'nin dördüncü albümü. single lar gayet umut vaad ediyordu fakat albümü 4 kere baştan sona dinledikten sonra epey bir hayal kırıklığına uğradım diyebilirim.

    özellikle terör saldırısı olayından sonra ariana'dan zaten full dance-pop albüm beklemiyordum. no ters left to cry ve god is a woman ile bunun ayarını çok iyi tutturmuşlardı zaten. ama albümde özellikle pharrell yapımı olan şarkılar o kadar bayat ve tekrarlayıcı ki bu albümün tümüne yayılmış neredeyse. aslında the light is coming'de bazı şeylerin alarmını almalıydık. şöyle söyleyeyim albümde bayık ve bayat hangi şarkı varsa pharrell prodüksiyonu. hiç anlamak için credit e bakmanıza gerek yok dinleyin ne demek istediğimi anlayacaksınız.

    albümde güçlü duygular uyandıran neredeyse single lar ile beraber 4 bilemedin 5 şarkı var. gerisi anlamsız tekrarlardan ibaret.

    ariana yeni neslin çağdaşlarından ayrılan en önemli ve parlak ismi iken bu kadar iddiasız bir albüm beni üzdü gerçekten.

    artık yapımcılar/şarkıcılar da şu pharrell sevdasından bi çıksın artık 2002'de değiliz. üretemiyor adam doğru düzgün.
  • az önce dinleyip hemen buraya damlamak istediğim bugün çıkan ariana grande albümü. bir şekilde sinirimi atmam gerek o yüzden buraya yazmalıyım. albüm için heyecanlıydım gayet çünkü ariana grande’yi dinlerim ve şarkılarını severim genelde. manchester olayından sonra araya girmesi de iyi oldu depresyondaydı ve bayağı kötü bir dönemdi anlayabiliyorum. ama bu kadar kötü bir geri dönüş de beklemiyordum. bu kız 10’ların en büyük olaylarından biriydi bana göre. sadece şarkılarıyla değil olaylarıyla, taklitleriyle, sevgilileriyle olsun hep dikkat çekmeyi başarmıştı. o yüzden de insanların gözü hep üzerindeydi ve büyük de bir beklentileri vardı. benim de öyleydi yalan yok. taa ki albüm kapağına evet albüm kapağına kadar. albüm kapağından sıkıcılık aktığını ilk gördüğümde anlamıştım dedim ki sıçtık bayılıcaz avamlıktan. stil hala aynı saçlar aynı bir tek albüm kapağını sarı ve ters yapmış. (bravo büyük gelişme). yani sen dangerous woman gibi bir albüm çıkarmış bir insansın ya bırak da umutlanalım hep daha büyük beklentilerimiz olsun. kendine çok güveniyorsun ya hani yanındakiler de hep pohpohluyor seni tam diva gibi yaşayıp gidiyorsun. e abi bu albüm bu singlelar için kimse dürtüp “abi siz napıyorsunuz bu kız artık bir ikon olmuş durumda bu şarkılar ne ya” demedi mi? az önce baktım da twitter’ına bir hayranı “ariana stanler into you, bang bang gibi şarkılardan sıkıldı bu era yakışmış” tarzı bir şey yazmış bu da ona “evet artık evde hissediyorum sound’umu buldum” diye cevap vermiş. pardon da ariana hayranları dediğimiz kitle 7-17 yaş arası bir kitle ve bu kitlenin senin yaptığın bubblegum pop’tan sıkılma ihtimalleri yok kusura bakma. bu ergenler açıp da yeni albümünden hangi şarkıyı dinleyip zevk alabilirler bana söylesin biri. ayrıca bu kadar charts meraklısı hit kovalayan bir kızın da böyle bişey yapmasına anlam da veremedim sanki aynı ariana grande’den söz etmiyoruz. zaten çıkardığı singlelar için kötünün iyisi demiştim ama artık cidden eminim buna. çıkardığı singlelar en iyisiymiş meğerse. sen bu milleti 4 aydır şişir şişir, sürekli promo yap, herkes albüme bayıldı bilmem ne de doğal olarak böyle fos çıkarsın tabi. asıl yapmak istediğini bulmak 5 yılını mı aldı afedersin? tarz değiştirmek çok büyük bir risktir e helal olsun bunu yapmışsın ama çıkardığın singlelarla albümdeki şarkılar niye birbirini tutmuyor? no tears left to cry’la better off şarkısı aynı havada mı şimdi? ayrıca azıcık da olsa missy elliotla olan şarkıdan ümitliydim o da fos çıktı. bir tek everytime fena değil. o da kötünün iyisi yine. kariyerinin en kötü dönemini başlattın umarım floplamaktan helak olursun ne diyim. albümü dinlerken uykum geldi sıkıcılıktan. albümden yine dinleyeceğim tek şarkı god is a woman arada da no tears left to cry. ben giderim dangerous woman’ı my everything’i dinlemeye devam ederim. sana da nişanlınla ve flop albümünle mutluluklar *
  • çok kısa tespitleyip gideceğim.

    arianacım, madem bir albüm yapıyorsun ve tasarım konsepti olarak her şarkının adını küçük harfle yazmaya karar veriyorsun, o zaman aynı tutarlılığı god kelimesinde de görmemiz daha iyi olmaz mıydı?

    ebru gündeş bile 1998 yılında sen allahın bir lütfusun albümünün şarkı listesinde allah kelimesini küçük harfle yazabilmişken hem de...
    (ebru'nun adının altında yazana değil, şarkı listesindeki yazıma bakın. görselin daha büyüğünü bulamadım.)

    (peki benim 20 (oha!) yıldır ebru gündeş'in albümündeki bu detayın hafızamda kalması ve 20 yıl boyunca orada durması?)
  • ing. tatlandirici. en cok kullanilan anlami, insanlarin bir seyi tatli hale getirmek icin koyduklari-ettikleri bir cins malzeme olsa da, spesifik alanlarda kullanimi da mumkun olan bir kelime hatta bir kavramdir. kendisi ile ayni mecazi anlamda kullanilan ve her turlu ic ve dis siyaset iceriginde kendine yer edinen bir diger kelime de lubricant'tir ama ona sonra gelecegiz.

    insan hayatinin her evresinde gecerli olan "cazip hale getirmek" olgusunun politik dilde vucut bulmus seklidir bu kelime. akillara kimi zaman "yoksa rusvet mi lan bu" diye bir kurt dusurse de, gercek sweetener dogasi geregi rusvet degildir, asla da olamaz. amaci, bir seyi kisinin baski noktalarini sikarak degil, ona reddedemeyecegi bir teklif yapacagim yaklasimi ile kabul ettirmek, isi karsi parti icin tatlandirmak ve masaya her iki taraf icin de kabul edilebilir bir anlasma koymaktir.
  • çıkış tarihi büyük ihtimalle ertelenmiş olan ariana grande albümü.

    grande'nin kendisi geçenlerde twitter'da albümün ağustosta çıkmasıyla ilgili bir tweet'i beğendi. fanları da albümün ağustosun sonunda çıkacağını söylüyor. ayrıca bir sonraki single'ın the light is coming olduğu ve 20 haziran'da yayınlanacağı haberi dolaşıyor.

    albümün çıkış tarihi ertelenirse hiç şaşırmam. dangerous woman'da olduğu gibi drake'in gölgesinde kalmak istemiyor muhtemelen. no tears left to cry'yı indirimli halde piyasaya sunmalarına ve radyoda desteklemelerine rağmen bekledikleri çıkışı yapamadılar. en azından albümü bir numara yapmaya çalışacak grande'nin ekibi. bu da drake'ten kaçmakla mümkün.

    grande'nin yapması gereken iki şey vardı. biri daha olgun bir tavır takınmak, diğeri zamanlamayı iyi kullanmak. ikisini de yapamadı. tavşan kulaklarından kurtuldu ama gitti 8-10 yaş reyonundan giyinmeye başladı. böyle tarz mı olur? zamanlamayı da ayarlayamadı. pop müziğin yerlerde olduğu bir dönemde çoktan tamamlanmış albümünü piyasaya süremiyor.

    son olarak, bu albüm dönemi için ona tersten yazma fikrini kim verdiyse alacağı olsun.
  • will.i.am, britney spears'ın kariyerine britney jean sıçmığıyla nasıl taş koyduysa, kadının hızını kestiyse pharrell williams'ın da aynısını ariana grande'ye yaptığı feci sıkıcı ve leş albüm. zaten beklentim yoktu ama albümü dinledikçe sinirleniyorum ekibindeki bir kişi bile ''sen napıyorsun lan bu albüm bok gibi'' dememiş mi şaşırıyorum. lirikler aşırı vasat, ariana zaten iyi söz yazarı değil ama arkasındaki ekibi de çok kötü iş çıkarmış. şarkılardaki pharrell etkisi aşırı rahatsız edici. tekdüze beatler ve her şarkının introsunda pharrell klasiği olan 3 tekrar var, bütün şarkılar tahmin edilebilir. bu kızın sesine piyano ağırlıklı altyapılar çok yakışıyor ama şarkının akışı sıkıcı olduğu için ariana'nın vokal şovlarıyla bile şarkılar çekilmiyor.

    bütün iyi şarkılarının arkasında ilya salmanzadeh varken pharrell ısrarına anlam da veremedim zaten. albümün en iyi şarkıları god is a woman, everytime ve breathin. ve bu 3 şarkının arkasında da ilya var. son dönemdeki haline tavırlarına, tipsiz ve çirkin sevgilisiyle olan vıcık vıcık ilişkisine zaten gıcık oluyordum albüm kötü gelince ölümüne salladım. dangerous woman ve my everything gibi güzel ve catchy albümleri yapabilmiş bu kadar iyi bir vokali olan kızın şu çöplüğü albüm diye piyasaya sürmesine katlanamadım sori. daha taksidi bitmemişti bu kızın. hot 100'da 1 numarası bile yok. umarım aretha franklin'in ölümünün de sayesinde listelerde 2. sıraya geriler ve albüm serisi bozulur bu da götünün üzerine oturur.
  • ariana grande'nin konsept albüm fikrini çok yanlış anladığını gösteren dördüncü stüdyo albümü.

    saatlerdir aynı beat üzerine aynı ritimle söylenen tek bir şarkı dinliyor gibiyim. playlist'e baktığımda şarkının biri bitiyor diğeri başlıyor ama ben hep aynı şeyi duyuyorum. konsept albümler aynı sound etrafında şekillenir, lakin ariana bu "şekillenme" kısmını pek umursamamış. sadece "aynı sound" kısmını almış ve oradan yürümüş.

    pharrell williams'ın, şarkıların hem yazım aşamasına hem prodüksiyon kısmına ağırlığını koyduğu albümün öne çıkan en önemli kısmı hiçbir şeyin öne çıkmaması. max martin ve ilya'nın devraldığı yerlerde bir parça canlanma olsa da genel olarak albüm akılda kalıcı değil. bir iki şarkıyı çıkarıp albümü dinlerseniz, bir saat uzunluğunda tek bir şarkı dinliyormuş gibi hissetmeniz kuvvetle muhtemel. üstelik bunu size hissettiren tek şey melodi ve prodüksiyon değil, grande'nin vokalleri de dümdüz, ne iniş var ne çıkış. bu da albümü, etkileyici ya da vurucu yapmak yerine son derece sıradan ve unutulabilir kılıyor. yayınlanan single'lar dışında albümün ilk dinleyişte akılda kalan şarkı sayısı sıfır.

    albümün tek sorunu prodüksiyonu değil elbette, bir hikayesi yok. şarkılar bir bütün olarak bize hiçbir şey anlatmıyor. "narrative" dediğimiz özellik eksik. hele bazı şarkılar var ki kendi içinde dahi anlamı yok, genel konsepte nasıl katkısı olabilir? buradaki en büyük problem ise ariana grande'nin gerçek bir şarkı yazarı olmaması ve bütün işi etrafındakilere bırakması.

    şarkıların yarısı "filler" ve forumlarda kullanıldığı şekliyle "ariana-generic" ahahah. ariana'nın tek tip vokaliyle boğduğu, birbirinin aynısı gibi tınısı olan şarkıları anlatmak için bu ifadeyi bulmuşlar.

    artık yapılan hataları anlatmanın bir anlamı yok ama sormak istediğim bir soru var. albümün bittiği duyurulduğunda grande'nin şirketindekiler bunun en iyi albümü olduğunu, daha önce yaptığı hiçbir şeye benzemediğini ve grande'nin şarkıların tamamının yapımına dahil olduğu açıklamışlardı. grande'nin görünürde de olsa dahil olmadığı en az iki şarkı var ve değil onun en iyi albümü olması, en kötü albümü bile olabilir. bu kadar yalanı söylerken ne düşünüyorlardı acaba?

    albüme gelirsek, yayınlanan üç şarkı no tears left to cry, the light is coming ve god is a woman albümde farklı sound'ları olan şarkılar. geriye kalanı birbirinden ayırmak için en az dört beş kez dinlemek gerek. bana göre albümün iyileri no tears left to cry, breathin, goodnight n go, ve god is a woman. felaketler ise sweetener, better off, successful, the light is coming.

    raindrops (an angel cried): the four seasons'ın an angel cried şarkısından otuz saniyelik alıntı intro ile başlıyor albüm. grande, acapella söylediği şarkıyı kısa tutmak yerine tamamını acapella olarak cover'lasaymış albüm için daha faydalı olabilirmiş. 7/10

    blazed: yukarıdaki girişle bu şarkının ne alakası var, merak ediyorum. bu şarkıyla birlikte albümdeki pharrell çilesi başlıyor. tropik yaz şarkısı havası verse de ne sözleriyle ne de vokalleriyle dinleyeni gerçek anlamda yakalayabilen bir şarkı değil. ayrıca şarkının her yeri pharrell kokuyor. altta daha kötüleri olduğunu bildiğim için buna ortalamanın üstünde diyeceğim. 6/10

    the light is coming: işte tam olarak şu teknikle yazılan şarkıyı, pharrell tek başına batırmak istememiş, bir de nicki minaj'ı almış yanına, beraber batırmışlar. grande bu şarkıyı ilk kez bir festivalde söylemiş ve iki dakikalık fan videolarından dinleyebildiğim kadarıyla fena değil demiştim. tamamını dinlemenin sonucunda gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki olmamış. 3/10

    r.e.m: pharrell işkencesi devam ediyor. albümdeki ilk "ariana-generic" şarkının tek özelliği sözlerinin, albümün geneline kıyasla çok daha pozitif bir hava yansıtması. 5/10

    god is a woman: bu şarkı yayınlandığında "iyi" ifadesini özellikle kullanmıştım, zira "eğer ariana bu şarkıyı ikinci single olarak yayınlıyorsa daha iyisi yok demektir," diye düşünmüştüm. grande albümde size sürprizler yapmaz ki öyle de oldu. god is a woman, böyle bir albümde standardın üstünde kalıyor. bunca pharrell şarkısının arasında max martin, savan ve ilya çalışması gerçekten kendini belli ediyor. "bu alümde" (bu ifade önemli) alacağı not 7/10.

    sweetener: bir pharrell faciası daha. albüme adını veren şarkı, açıkça albümün en kötü şarkısı. %100 filler ve anlamsız tekrarları şarkıyı bir şekilde daha da kötüleştirmiş. 1/10.

    successful: bir başka "ariana-generic" şarkı, bir başka filler. üstelik konu olarak da ne anlattığı meçhul. ayrıca pharrell williams'a somak isterdim. acaba böyle bir şarkıyı yazıp yayınlamaktan utanmadı mı? 3/10

    everytime: albümün martin/savan/ilya üçlüsüne geçtiği her noktada biraz olsun canlanma geliyor ancak yine de "ariana-generic" olmaktan kurtulamamış. gerçi pharrell'ın facialarından daha iyi olduğu su götürmez bir gerçek. 6/10

    breathin: single olarak yayınlananların dışında albümdeki en iyi şarkı. ilya/savan kotecha yapımı şarkı grande'nin söylemiyle anksiyete ile ilgili yazılmış. 7/10

    no tears left to cry: albümün standartlarının üstünde olsa da çıkış parçası olarak hiçbir şey vadetmediği gerçeğini değiştirmiyor. bunu yayınlandığında da söylemiştim, ancak albümün geneline bakınca yayınlayacağı daha iyi bir şarkı da göremiyorsunuz. nedense bana chained to the rhythm'i hatırlattı. albümün geneline göre iyi bir şarkıydı ancak lead single olarak bekleneni vermekten çok ama çok uzaktı. bu da aynı. single olarak seçilmemeli, bir albüm şarkısı olmalıydı. ariana bunun seviyesinde şarkılarla allbümün yarısını yapmalı, diğer yarısını da üst seviye şarkılarla doldurmalı ve öyle geri dönmeliydi. "album track" olması gereken şarkı çıkış parçası olarak karşımıza çıkmamalıydı. yine de albümün geneline göre 7/10.

    borderline: missy elliott imzalı bir şarkının bu kadar kötü olması kabul edilebilir bir şey değil ve yazıklar olsun ki yine pharrell imzalı. missy elliott kısımları hariç söylenebilecek tek şey "ariana-generic." 5/10

    better off: grande'nin albümü batırmak için pharrell williams'a özel olarak ihtiyaç duymadığını, başkalarıyla da batırabileceğini gösteren şarkı. bir filler ve "ariana-generic." 3/10

    goodnight n go: bu şarkıyı güzel yapan ne ariana ne de onun sözde şarkı yazarları. bunu güzelleştiren imogen heap. şarkı imogen heap'in aynı ismi taşıyan şarkısından sample alınarak ve bir kısmı cover'lanarak yapılmış. özellikle imogen heap tarafından bestelenmesi şarkıyı diğerlerinden ayırıyor. tavsiyem, gidin imogen heap'in orijinal şarkısını dinleyin. heap'in hatrına 7/10.

    pete davidson: sözüm ona özel bir şarkı. bir buçuk dakikalık şarkı için dört kişi bir araya gelmiş. bu şarkıya objektif yaklaşma gibi bir çabam yok. 1/10

    get well soon: pharrell ile albümü kapatmış ariana ve yine bir şeyler olmamış. en azından vokaller iyi. 5/10

    albüm beklentileri vermekten çok uzak, dangerous woman'ın yanına dahi yaklaşamamış, ancak buna rağmen eleştirmenlerden iyi puan alacak ve muhtemelen bir numaraya oturacak. sebebi ise manchester patlaması. patlamadan sonra ariana'ya karşı inanılmaz bir sempati ve sevgi gösterisi var. bu arada ne ilginçtir ki albümde manchester ile ilgili doğrudan hiçbir şey yok. ingilizlerin en azından ölenlerle ilgili bir ballad beklediğine eminim.

    grande ile ilgili beş ay önce yazdığım entry'de dediğim üç temel şey vardı. sesinin kariyeri için yeterli olmayacağı, çocukça tavırları bırakması gerektiği ve onun gibi isimler için şarkı seçiminin hayati önem taşıdığı. hiçbirini yapmadı. maalesef ki iki hafta önce bu şeyleri tekrar yazdım ancak bu kez geçmiş zaman kullanarak.

    belli ki pharrell williams korkunç bir seçim olmuş. adam altı ay önce justin timberlake'in albümünü batırmıştı, şimdi de grande'yi batırdı. gerçekten şarkıcıların şu pharrell sevdasından vazgeçmesi gerekiyor. şunu da belirteyim, evet max martin imzalı şarkılar pharrell'ınkinden iyi, ondan daha iyi yapmış ama genel olarak iyi mi? mesela siz albümden bağımsız şekilde ele aldığınızda, everytime'ı harika bir şarkı olarak tanımlar mısınız? pharrell'dan daha iyi olması, aslında onun da performansının düştüğünü ve iki yıldır battığı gerçeğini değiştiriyor mu? sakın bana reputation demeyin. sakın! (bkz: #80383424)

    ariana'nın bu albümle herhangi ciddi bir başarı elde edeceğinden şüpheliyim. yine de bir süre daha takip edip grammy'de ne yaptığını görmek istiyorum. ben her ne kadar bir max martin şarkısının ödül kazanamayacağını düşünsem de, 2018 pop solo şarkılar açısından çok zayıf olduğu için bu geleneğin bozulup no tears left to cry'ın "en iyi pop solo performans"ı kazanacağını iddia eden çok kişi var. bunun doğru çıkıp çıkmayacağını merak ediyorum.

    umarım birileri grande'ye bir daha asla pharrell williams'la çalışmaması gerektiğini, mümkünse aynı ortamda bile bulunmamaya özen göstermesini söyler.
hesabın var mı? giriş yap