• '' ne zaman taşaklarına bir sinek konar, her sorunun şiddetle çözülemeyeceğini anlarsın. ''
  • sun tzu bu kitabında, olabilecek en basit cümleler ile dünyaları anlatmı$tır.

    "sava$madan kazanmak en iyisidir" felsefesine ek olarak birçok yerinde kazanmanın temel prensibi olan $a$ırtma hadisesinden dem vurur.
    "açken tok gözük, tokken aç.. yorgunken güç gösterisi yap, gücün yerinde iken mazlumu oyna. çünkü bir mücadele ancak $a$ırtmalarla kolayca kazanılabilir" der..

    http://www.ideefixe.com/…p?sid=pp3bdhnygs0sidv6leo7
  • çinli yazar sun tzu, ufuk açıcı kitabı savaş sanatı'nda herhangi bir muharebeyi kazanmanın temel ilkelerini ortaya koymuştur. sun tzu'nin listesinin en başında narin ama güçlü aldatma sanatı vardır. düşmanı kamuflaj, birlik manevraları, dezenformasyon veya başka herhangi bir yolla yanıltmak, düşmanın sizin söylediğiniz yerde, hatta olduğunuzu söylediğiniz kişi olmadığınıza inanmasına neden olabilir.

    hemen hemen tüm başarılı savunma taktikleri ve stratejileri, çoğu insanın erken yaşta öğrendiği bir kavram olan bir dereceye kadar "aldatmaca" içerir. "sürpriz en iyi silahınızdır" veya "kartlarınızı göğsünüze yakın tutun" gibi eski aksiyomları duyduysanız, savaşta şaşırtmaca ve aldatmacanın önemi konusunda zaten temel eğitimi almışsınız demektir.

    o zaman bir liste yapalım, harp ve teoloji tarihindeki en büyük aldatmacalardan bazılarını içersin. bu gerçekten çığır açan, tarih yazan anlar, olası yenilgileri ezici bir zafere dönüştürmeyi başarmıştır. kuşkusuz insan uygarlığı tarihindeki hemen hemen her büyük ölçekli çatışma, en azından birkaç büyük aldatmaca içerir, ancak bu iyi hazırlanmış yalanlar, dünyayı gerçekten değiştirmiştir. öyleyse biraz savaş sanatı yapalım:

    hydaspes muharebesi
    hydaspes nehri, pencap'ın en büyük ve en batıdaki nehridir ve eski zamanlarda hindistan'ın batı sınırıdır. o vakitlerde hint tarafında, kral porus tarafından yönetilen pauravas adlı bir bölge vardır. batı yakasında ise büyük iskender tarafından yönetilen, genişlemiş pers toprakları uzanıyordur. iskender, bilinen tüm dünyayı küçük bir yunan devleti olan makedonya'daki evinden çıkıp fethederek gücünü zaten kanıtlamıştı. amacına ulaşan ve dehasını kanıtlayan iskender, atının ayak basmadığı kalan diğer tarafta ne varsa fethetmek için doğu'ya doğru ilerlemek için güçlü hydaspes nehri'ni geçmeye karar verdi.

    kral porus ise, iskender'in devasa ordusunun geldiğini gördü ve nehrin diğer tarafında pusuya yattı, düşman orduyu bir şahin gibi izliyordu; iskender nehrin yukarısına geçerse, porus karşısına dikilecek; iskender aşağı inerse, porus da onunla birlikte hareket edecekti.

    ama iskender de porus'u izliyordu. porus'un onu nasıl takip ettiğini gören iskender, ordusunun küçük gruplarına her gün nehir kıyılarında mümkün olduğunca fazla gürültü yaparak bir aşağı bir yukarı yürümeleri talimatını verdi. sonunda porus'un birlikleri uygulamaya o kadar alıştı ki, diğer taraftan gelen şıngırtılara dikkat etmeyi dahi bıraktılar. sessizce, iskender ana kuvvetini nehirden geri ve uzağa çekmeye başladı, gürültülü süvarileri ise her gün ileri geri yürümek için kıyıda bıraktı.

    porus, iskender'in tüm kuvvetinin tam cephesine yerleştiğini düşündü; oysa düşmanının piyadesinin ana gövdesinin akıntıya karşı tek geçiş noktasına gizlice girdiğini bilmiyordu. porus sonunda durumu anladı ama harekete geçmek için çok geç kalmıştı. iskender nehri geçmiş ve porus'un ordusuna arkadan saldırmıştı. porus yüzünü ona dönerken, iskender'in atlı süvarileri nehrin karşısına hücum etti ve porus'a yine arkadan saldırmış oldu.

    porus, iskender'in 1.000'den az askerine kıyasla 23.000 adam kaybetti, tam bir kıyımdı.

    trasimene gölü muharebesi
    kartacalı hannibal barca, şüphesiz tarihin en büyük komutanı unvanı için en iyi adaylardan bir tanesidir. trasimene gölü muharebesi, stratejik geri çekilme hareketinin tarihteki ilk kullanımıydı ve bugüne kadar tüm zamanların en büyük ve en ölümcül pususu olmaya devam eder. hannibal, romalı general flaminius'u kendi kuvvetini kırsalda kovalamak için kandırarak pususuna başladı. hannibal'in ilk taktiği, flaminius ile roma'ya giden ikmal hatları arasında hareket etmek, savunma hattının arkasına sarkmak ve roma ordusunu hareket etmeye zorlamaktı.

    roma lejyonları, hannibal'i trasimene gölü'nün kuzey kıyısına ve göl ile çevresindeki tepeler arasındaki dar bir geçide kadar kovaladılar. gecenin erken saatlerinde, hannibal adamlarını kilometrelerce ilerideki kamp ateşlerini yakmaya göndermiş ve flaminius'un hannibal'in güçlerinin hala uzakta olduğuna inanmasına neden olmuştu. gölün sabahın erken saatlerindeki sisini siper olarak kullanan hannibal'in tüm kuvveti, saflarını kuşatmak için flaminius'un cehaletinden yararlandı, kanatlardan torbaya aldı ve dört bir yandan tuzağa düşürdü. hannibal, flaminius'un 30.000 kişilik ordusunun yarısını yok etti ve sadece 2.500 askerini kaybetti.

    kalka nehri muharebesi
    bu muharebe, günümüzdeki ukrayna'da kalka nehri boyunca 80.000 rus (veya o zamanki adıyla kiev rusu) ile 20.000 cengiz han'ın atlı hordası arasında gerçekleşti. rusları yıllarca terörize ettikten sonra, cengiz han'ın baskın gruplarından bir tanesinin akını, eski bizans vasal devleti gürcistan'ın kralının ölümüyle sonuçlandı. ruslar da bunun üzerine bir ordu topladı ve cengiz'in akıncılarının peşine düştü. panik içinde geri çekilmeye başlayan akıncıları kolayca geri püskürttüler. moğolların 1.000 kişilik arka koruması onlara biraz zaman kazandırdı, ama sonunda onlar da rusların ilerleyişinin hemen önünde kalarak kaçtılar.

    ruslar ise atlıların peşine düştü, ancak tam da cengiz han'ın tuzağına doğru çekildiler. cengiz han ana kuvvetini yeniden toplamış ve onu nehir kenarındaki dar bir geçidin yakınına saklamıştı. bu, hannibal'in bin yıldan uzun zaman önce trasimene gölü'nde uyguladığı stratejinin neredeyse aynısıydı; ancak bu örnekte, rusları kendi tabutlarına çeken şey, rus ordusunun sahte geri çekilme denemesiydi. bir grup rus geri çekilme numarası yaparken panikledi ve kaçmaya başladı. bu, rus hatlarında büyük bir boşluk bıraktı ve cengiz han'ın atlı savaşçıları o boşluğa akın etti.

    savaşta rus kayıpları en az 75.000'di; muhtemelen cengiz han'ın pençesinden kurtulanlar yalnızca en başta kaçanlardı.

    normandiya çıkarması
    hitler, müttefiklerin avrupa'yı işgalinin er ya da geç geleceğini biliyordu, ancak düşmanının tam olarak nereden karaya ayak basacağını bilmiyordu, bu da birliklerinin uygun şekilde konumlandırılmasını pratik olarak imkansız hale getirdi. çıkarmadan önce ingiliz istihbaratı, almanlara bir dizi çifte ajan aracılığıyla çıkarmanın nereye yapılacağı konusunda yanlış bilgiler verdi. muhtemelen bunların en etkilisi olan garbo pujol, hitler'i işgalin normandiya'dan 150 km. uzakta olacağına ikna etmeyi başardı. müstakbel başkan, o anki sefer kuvvetleri komutanı dwight d. eisenhower da dahil olmak üzere müttefik generaller, bu yanılsamayı yanlış telsiz trafiği, yanıltıcı mesajlar ve 50 metreden daha uzaktan gerçek gibi görünen balondan sahte tank ve kamyon ordularıyla beslediler.

    bu aldatma modeli, müttefik birliklerin alman kuvvetlerine muazzam bir başarıyla saldırmasını sağladı. d-day seferi, 20. yüzyıl savaşında kasıtlı aldatmanın belki de en büyük ve en başarılı örneklerindendir.

    cannae muharebesi
    bu efsanevi muharebe, hem hannibal'i tarih kitaplarına sokan hem de çoğumuzun en az bir kez kullandığı bir kelimeyi yarattığı söylenen muharebedir.

    roma'nın trasimine gölü'ndeki ezici yenilgisinden sonra ve quintus fabius maximus verrucosus'un sadece hannibal'in bir sonraki saldırısını bekleme şeklindeki parlak stratejisine* karşı sabırsızlaştıktan sonra, roma savaş tarihinin belki de en büyük hatasını yaptı: hannibal'in topyekün bir savaşta 50.000 kişilik gücünü karşılamak için 80.000 kişilik bir ordu gönderdiler. muharebe alanını kendisi seçtikten sonra hannibal, sayıca az olan birliklerini merkezden kanatlara doğru uzanan uzun, ince bir hat şeklinde konuşlandırdı. devasa süvari kuvvetlerini her iki uca da bloklar halinde yerleştirdi, ancak romalılar için hat tamamen düz görünüyordu.

    romalı lejyonlar hannibal'in merkezine çok sert vurdular ve kartaca ordusunu eğri bir çizgi haline gelerek geri itildiler; ancak kanatlar pozisyonunu korumuştu. zafere doğru adım adım yaklaştıklarını düşünen roma orduları, hannibal'in yayı ters dönene ve kanatları roma'nın etrafını sarmaya başlayana kadar ilerledi. sonunda romalılar üç taraftan kuşatıldı ve hannibal, torbayı kapatmak ve arkadan saldırmak için süvarilerini arkalarından gönderdi. bu, klasik double envelopment taktiğinin tarihteki ilk kullanımıydı.

    hannibal, roma ordusunu hiç'e ya da latince ad nihil'e indirmişti. fransızlar daha sonra hannibal'in cannae'de roma ordusuna yaptığı şeyden yola çıkarak ad nihil'i annihilate* kelimesine uyarlayacaklardı.

    stonewall jackson'ın 1862 vadi seferi
    general robert e. lee saldırgan ve zeki bir komutan olduğu için doğru bir şekilde hak ettiği övgüden payını alır, ancak nesnel olarak, thomas stonewall jackson, iki konfederasyon generalinden taktik konusunda daha yetenekli olandır. jackson'ın 17.000 kişilik ordusu pek de küçük bir kuvvet değildi, ancak ilk büyük taarruzunda karşılaştığı virginia'daki shenandoah vadisi'ne çekilen 52.000 kişilik birlik ordusuna kıyasla sönük bir güçtü. bu eşitsizliği telafi etmek için jackson bol bol blöf yapacaktı.

    richmond'u savunmak için lee ile bir araya isteyen jackson, aniden birlik ordusunun her iki yarısının kesiştiği merkez üssü buldu. birlik, jackson'ın sadece 17.000 adamı olduğunu bilseydi, jackson'ın güçlerini derhal ezerdi. bununla birlikte, jackson düşman hatları arasında casuslar göndererek, gücünün altı haneli olduğu söylentilerini yaydı. birlik güçleri her iki tarafta da yaklaşırken, jackson ordusunu vadi'nin bir tarafından diğer tarafına zorla yürüttü ve sırayla ikiye böldüğü ordusunu tam gücüyle bir araya getirdi. bir orduyu geri püskürttükten sonra vadinin diğer tarafına zorla yürür ve diğeriyle savaşırdı.

    sonunda birlik, tüm bölgenin yüz binlerce konfederasyon askeriyle kaynadığına inanmaya başladı ve jackson'ın daha küçük kuvvetini ileri geri sektirdiğini asla bilemedi. birlik çekildi ve general nathaniel banks tarafından yönetilen taraf, jackson'ı front royal'deki kendi garnizonunun önünde beklerken bulana kadar kaçmaya başladı. banks, ikmal için jackson'dan kaçarken, jackson bir trenle merkezlerine gizlice girmiş, başka bir güçle birleşmiş ve banks'in kendi garnizonunu ele geçirmişti.

    lincoln sonunda stonewall jackson'ın devasa ordusu olduğuna inanarak bölgeden tam ölçekli bir geri çekilme emri verdi ve birlik taaruzu askıya alındı, savaş 3 yıl daha uzayacaktı.

    stalingrad muharebesi
    rusya uzun zamandır askeri aldatmacanın en büyük ustalarından biri olmuştur; 20. yüzyılın başlarında maskirovka adı verilen kapsamlı bir sistem bile geliştirmişlerdir. maskirovka, diğer yöntemlerin yanı sıra kamuflaj, dezenformasyon, aldatıcı hareketler, tuzaklar, sahte geri çekilmeler ve kasıtlı kayıplar dahil olmak üzere eksiksiz bir teknikler paketidir. rusya bu taktikleri, hitler'in stalingrad'daki ezici yenilgisine yol açacak olan uranüs operasyonu'nda kullandı.

    stalin, normandiya'da müttefiklerin kullandığı aynı taktiklerin çoğunu kullandı, ancak birkaç tane daha ekledi. hitler'in egosu ve kendi kendini kandırmasıyla oynayan stalin, almanların eriştiğini bildiği bir telsiz kodunda, rus güçlerinin bölgede zayıf ve başarısız olduğunu söyleyerek sahte radyo mesajları gönderdi. piyadenin umutsuz bir son direnişi gibi davranarak şehrin etrafına sahte siperler kazılmasını emretti ve almanlarla kasaba dışındaki küçük çatışmaları kasten kaybetmek için intihar görevlerine çok sayıda askeri gönderdi. hitler'in güveni tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştığında, neredeyse tüm rus bölgesindeki kuvvetlerini ezici bir güç gösterisiyle stalingrad'a saldırmaya adadı.

    hitler'in milyon kişilik kuvveti sokak çatışmaları dışında sessiz, boş stalingrad şehrinde rahat ettikten sonra, rus tankları, topçuları ve askerleri etraflarında saklandıkları yerden çıktılar. hannibal'i taklit eden stalin, almanları klasik bir çifte kuşatma içine hapsetti ve müteakip onları yok etti. almanlar, 900 uçak, 500 tank ve 6.000 topçu ile birlikte cepheye gönderilen bir milyon askerden 850.000'ini kaybetti.

    stalingrad'ın, hitler'in doğu cephesindeki emellerini kalıcı olarak sona erdirmiş, ikinci dünya savaşı'nın en belirleyici muharebesi olduğu söylenir.

    wwii*
    müttefikler japonya'nın en önemli ve güvenli denizcilik kodu olan jn-25'i kırdılar. avrupa'da ingilizler, almanya'nın lorentz ve enigma şifrelerini kırmak için colossus bilgisayarını kullandılar. artık düşmanın mektuplarını okuyorlar, söyledikleri ve yaptıkları her şeye ve müttefiklerin yaptıkları hakkında düşündükleri her şeye erişiyorlardı. bu noktada kendilerini etik bir çıkmazın içinde buldular: düşmanın kodları değiştirmesini riske atmadan bu bilgi üzerinde açıkça hareket edemezlerdi; ancak hem almanya'da hem de japonya'da üstünlük sağlamak için keşifleriyle kazandıkları gücü en üst düzeye çıkarmaları gerekiyordu.

    bu ikilemi çözen büyük aldatmaca karşı istihbarattı. müttefikler, japon filosunun belirli bir zamanda belirli bir yerde olacağını öğrendiklerinde, onları durdurmak için gemileri önceden belirlenmiş koordinatlara yerleştireceklerdi. daha sonra, japonların zaten kırdığını bildikleri bir kodla mesajlar göndererek, müttefik gemilerinin "doğru zamanda doğru yerde olduğu" için ne kadar "şanslı" olduklarını tartışıyorlardı.

    müttefikler de aynı şeyi avrupa'da yaptılar, "amaçlarına ulaşamayan" bir sürü görev ürettiler, ancak tam da bu şekilde, bir panzer tümeninin bir köprüyü geçmesini engellemek için mümkün olan en iyi konumda oldular. bu mesajların amacı, kodlarının kırıldığını asla bilemeyecek olan naziler tarafından ele geçirilmekti.

    iwo jima muharebesi
    deniz piyadelerinin japonya'nın anakarasına ulaşmak için adadan adaya zıplama seferlerinde, stratejik önemi ne olursa olsun, yol boyunca her bir toprak parçasını ele geçirme politikasını benimsediler. çoğu ada için yapılan muharebeler, özellikle japonlara karşı zordu. kamuflaj, bubi tuzakları ve sürpriz saldırıların ustalarıydılar ve adaların beton gibi kireçtaşı kayalarında tünel kazdıkları biliniyordu.

    küçük iwo jima adası da bir istisna değildi, ancak birleşik devletler kuvvetleri japonya'nın tahkimatlarının kapsamını büyük ölçüde hafife aldı. iwo jima, birkaç tüneli olan, görünüşte barışçıl bir ada değildi; kayaya oyulmuş bir kaleydi. müttefik kuvvetlerin 110.000 askeri karaya çıktığında, birkaç bin japon ve olağan topçu ve silah çeşitleriyle karşılaşmayı umuyorlardı. bunun yerine, silah mevzileri, kıyı topçuları, 21.000 japon askeri ve onları taşımak ve tedarik etmek için 20 km.lik yeraltı tünelleriyle dolu, iyi silahlanmış bir eşekarısı yuvası buldular. bunların hepsi, ancak 3.5 km. genişliğinde, görünüşte pastoral bir adanın altına oyulmuştu.

    japonlar sonunda yenildi ancak muharebe 7.000 amerikalının hayatına, 19.000 yaralıya, bir eskort gemisi batışına ve iki geminin hasarına neden olmuştu. iwo jima'nın, başkan truman'ın hiroşima'ya nükleer saldırı başlatma kararındaki bardağı taşıran son damla olduğu söylenir.

    vietnam savaşı
    ikinci dünya savaşı'nda japonlardan taktikler öğrenen amerikan ve avrupa güçleriyle savaşan kuzey vietnamlılar, aldatmacanın gücüne gerçekten inanıyorlardı ve hatta zaferin tek koşulu olarak görüyorlardı. iwo jima'da dağı kazan japonlar gibi, zararsız görünen ormanları görünmez kalelere dönüştürmek için yeraltına tüneller kazdılar. sahte geri çekilmeleri ve sahte zayıflığı düzenli olarak kullanan ve abd birliklerini gitmelerini istedikleri yere yönlendirmek için sık sık şaşırtma saldırıları başlatan vietkong, amerikan birliklerinin olası her zayıflığından yararlandı.

    vk, düşmana mümkün olduğunca yakın olmak için "amerikan dostu" barlar, restoranlar ve genelevlerden oluşan ağlar kurdu. askerlerin bu yerlerde etkileşimde bulunduğu herkes casus olabilirdi. bu casuslar sıklıkla şiddet veya sabotaj eylemlerine girişirken, işlevleri çoğunlukla askerlerin hareketlerini, taktiklerini ve moralini önceden haber almak için askerlerin söylediklerini dinlemekti. ikinci olarak, güvendikleri askerlere ve komutanlara yanlış bilgi vererek hiç orada bulunmayan hayalet orduları kovalarken onları pusuya düşürmekti.

    mısır'dan çıkış*
    musa'nın israillileri mısır'dan çıkarıp kızıldeniz'e ve vaadedilen topraklara doğru ünlü bir şekilde yürüttüğü dönemde, komutanlar genellikle önlerinde yanan bir ateş dumanı eşliğinde yürüyerek ordularını hizada tutarlardı. ordu, gündüzleri ateşin duman sinyalini ve geceleri açık alevinin ışığını takip etti. bunlar büyük olasılıkla exodus'ta bahsedilen "gündüz duman ve gece ateş sütunları"dır. ibraniler rabbin meleği'ni takip ediyor olsun veya olmasın, ancak musa'yı ortak bir işaret ateşiyle takip ediyorlardı.

    bununla birlikte, incil'deki hesaba göre, "israil ordusunun önünde giden tanrı'nın meleği hareket etti, onların arkasına gitti. duman sütünü önlerinden hareket etti ve onların arkasında durdu, mısır ordusu ile israillilerin arasına girdi." bu hesap doğruysa, musa ateş sütununun önüne değil arkasına yönelmişti. bu, kuşkusuz sinyalin ne anlama geldiğini bilen mısırlıların kafasını karıştırdı ve muhtemelen sütunun çölde kaybolduktan sonra rotasını değiştirdiğini ve kendilerine doğru ikiye katlanmaya başladığını düşündürdü.

    o gece, musa'nın zümresinin arkasındaki parlak ateş ışığı mısırlıları kör etti ve diğer taraftaki ibranileri görmelerini engelledi. ibranilerin kamp kurduklarına inanıyorlardı, ama aslında kurumuş gelgit bataklığını gizlice geçiyorlardı. firavun aldatmayı anladığında çok geçti. medcezir ile sular çoktan yükseldi ve firavun'un adamlarının onları takip etmesini imkansız hale getirdi.

    mısır'dan çıkış*
    exodus, musa'nın "elini denizin üzerine uzattı ve rab bütün gece güçlü bir doğu rüzgarıyla denizi geri sürdü; denizi kara yaptı ve sular ikiye bölündü" der. ilahi müdahale teorisi dışında, bu olaylar için başka bir ilginç açıklama olabilir. musa çölü iyi biliyordu; ayrıca kızıldeniz'in ya da o zamanki adıyla kamış denizi'nin alışkanlıklarını da iyi biliyordu. incil'deki bu deniz, aslında gündüzleri düzenli olarak suların yükseldiği ve geceleri deniz rüzgarları esmeye başladığında kuruyan bir gelgit bataklığıydı.

    musa bu döngünün farkındaydı ve ibraniler sadece bir gece beklerlerse, denizin israillilerin geçmesine ve gelgit geri döndüğünde onların arkasından kapanmasına yetecek kadar "ayrılacağı" sonucuna varabilirdi. ağır savaş arabaları çamura saplanacağı için bu mısırlıları tuzağa düşürecekti.

    kırkgeçit muharebesi
    birinci haçlı seferi'ni ani baskınlarla yumuşatmaya çalışan i. kiliçarslan, samanlı dağları üzerinden iznik'e doğru ilerleyen haçlı ordusunu vurduğu taarruzdur. ihtiyatsız bir şekilde vadiye acılan geçide yürüdüler ancak selçuklu ordusu geçidin sarp noktalarında pusuda bekliyordu. 5000 kişilik selçuklu ordusu 20.000 kişilik haçlı kuvvetini geçitte sıkıştırdı, panik ve kargaşaya yol açarak neredeyse kayıpsız bir şekilde yendi. 17.000 haçlı yok edilmişti.

    bonus: truva atı
    truva savaşı sırasında, odysseus ünlü bir şekilde devasa tahta bir at inşa ettirdi ve onu bir sürü silahlı adamla doldurdu. truva liderlerine, hediyesinin tapınağı yunanlar tarafından yıkılmış olan tanrıça athena'ya bir adak olduğunu söyledi. truvalılar hediyeyi kabul ettiler ve at güvenli bir şekilde surların içine girer girmez odysseus'un adamları dışarı çıkıp şehri katlettiler. yıllar süren savaş, truva'nın kıyımı ile bitecekti.
  • harp sanatının klasik askeri doktrin ve stratejilerinden birçoğunu duymuşuzdur. stratejilerin isimleri veya arkalarındaki tarih ise pek bilinmez. ordulara zafer kazandıran, taarruz ya da müdafaa fark etmeksizin muharebe alanında kullanılan nice strateji vardır. yeni bir koleksiyon daha oluşturalım ve bu sefer de harp sanatı stratejilerine yoğunlaşalım:

    yağma ve baskın (kaynakları yok etmek):
    oldukça standart bir strateji ve kapsamlı herhangi bir askeri harekatın temeli; kaynakları tüketmek, sabotaj, yok etmek veya mümkünse tercihen düşman silahlarını ve malzemelerini çalmaktır. aynı zamanda, elektrik santralleri, baraj gölleri, çiftlikler, tesisler ve mahsuller gibi hayati malzemelerin üretim araçlarının ve lojistik konumların yok edilmesi de önemlidir. yağmacılar, tıpkı ingilizlerin ruhr nehri barajlarında yaptığı ünlü baskın gibi, bir savaş çabasını desteklemek için kullanılan hayati tesisleri de hedef alabilir*. bir "baskın", birincil hedef olarak bizzat düşman askerlerini değil, özellikle malzemeleri ve yardımcı kaynakları hedef alan herhangi bir saldırıdır.

    hava üstünlüğü (yüksek konumu ele geçirmek)*:
    dünyanın en temel taktik kavramlarından biri yükseklere çıkmaktır. piyade savaşlarında bayır aşağı inerken saldırmak, yokuş yukarı marş etmekten çok daha kolaydır. gandalf ve rohirrim'in miğfer dibi muharebesi`'nde tepeden aşağı hücumunu gözünüzün önüne getirin; yüksek konumu aldılar ve saruman'ın elit uruk-hai ordusunu ezmek için bu hücumun aşağı yönlü momentumunu kullandılar. ve bu savaş aynı zamanda yokuş aşağı hücum etmenin bir başka faydasını da ortaya çıkarır. zamanı doğru ayarlarsanız ve saldırınızı sabah veya akşam için planlarsanız, güneşi arkanıza alarak taarruz edebilir, düşmanı kör edebilir ve kuvvetlerinize büyük bir savaş avantajı sağlayabilirsiniz.*

    ancak bir ordunun kara kuvvetleri, bir saldırı için "gökyüzünden geldiği" bilinen tek güç değildir. bu günlerde, "yüksek yer" genellikle gökyüzünün bizzat kendisi de değildir. ikinci dünya savaşı'ndan bu yana, hava üstünlüğü kuran orduların harpleri kazandığı kabul edilir. çoğunlukla, yüksek yer aynı zamanda düşmanı topçu ile bombardımana tutmak için menzil avantajı da sağlar. bizzat uçaklı hava kuvvetleri söz konusu olduğunda ise, doğrudan tepeden düşer.

    blitzkrieg:
    blitzkreig, almanca'da "yıldırım savaşı" anlamına gelir ve ezici güçler kullanan, hızlı hareket eden, oldukça agresif, genellikle beklenmedik bir saldırı anlamına gelir. hitler, bu saldırı biçimini ilk kullanan kişi değildi (en meşhuru 1939 polonya'dır), ancak çok iyi bir nedenle bunu desteklemiştir. birinci dünya savaşı'nda savaşan almanlar, siperlerin, yavaş ilerlemelerin, statikliğin ve yıpratma savaşlarının anlamsız dehşetini en ön sıradan izlemişlerdi.

    hitler bu yüzden blitzkrieg'i tercih etti ve bu yüzden çok iyi işledi. hitler'in planladığı, hızlı luftwaffe bombardıman uçakları tarafından yönetilen hızlı ve kararlı bir saldırıyı kimse beklemiyordu. düşman ordular, yerleşik askerlerin ve topçu kuvvetlerinin ağır ağır hareket etmesini bekliyorlardı; almanya, son derece nüfuz edici manevralar kullanarak ve aylar yerine saatler içinde bölgeyi ele geçirerek herkesi şok etti. ancak nihayetinde müttefikler, tepelerine inen hitler'in yıldırımına radar, hızlı yanıt veren savunmalar ve kendilerine ait yıldırım saldırılarıyla adapte oldular.

    boğma noktası:
    genel harp stratejisi olarak, tarihin en ünlü boğma manevrası zaten bilinir: cesur leonidas ve dar thermopylae geçidi'ndeki küçük spartalı grubu. sadece 300 spartalı, gülünç derecede dar bir dağ geçidinde müdafaacı olarak 200.000 kadarlık pers ordusunu geride tuttu.

    günümüzde bir "boğma noktası", bireysel askerler için bir kapı, deniz kuvvetleri için dar bir boğaz veya sina yarımadası'ndaki süveyş kanalı bölgesi kadar küçük bir şey olabilir. hepsi farklı ölçeklerde boğma noktalarını temsil eder.

    sızma:
    sızma genellikle gerilla savaşının bir parçası olarak kabul edilir, çünkü bir düşman hattının içine veya arkasına saldıran bir kuvvet birliğini gizlice sokmak anlamına gelir. abd özel kuvvetlerinin çoğu, güneydoğu asya'daki vietkong, avrupa'daki ingiliz komandoları ve truva atı'na kadar uzanan tarihteki neredeyse tüm çatışmalarda bir dereceye kadar sızma kullanılır. ancak daha geniş anlamda, sızma her zaman sinsilik değildir. düşmana arkadan ve merkezden saldırmak için neredeyse 10.000 paraşütçüyü düşmanın elindeki bölgenin ortasına bırakmak anlamına da gelebilir. casuslar gece gizlice girse de, wagner'den ride of the valkyries* bangır bangır dinleyerek gökten düşse de, prensip aynıdır. sızma basitçe, kuvvetinizi bu hatların etrafından dolaştırmadan düşman hatlarının arkasına yerleştirmek anlamına gelir. hatların etrafından dolaşıp arkadan saldırırsanız, bu "sızma" değil, bir kuşatmadır.

    böl ve fethet:
    bu strateji artık bir tür mecaz haline geldiği için pek bilinir ancak düşündüğümüzden daha da etkilidir. ama belki de düşünülen nedenlerden dolayı değildir ve birkaç farklı şekil alır. en temel biçim; düşman varlığını fiziksel olarak ikiye bölmektir. bu, her seferinde bir yarısının yok edilmesine, ön saldırı hattının etkili bir şekilde ikiye ayrılmasına, hatları inceltmeye ve düşmanı iki ayrı komuta yapısını ve tedarik zincirini sürdürmeye zorlamaya olanak sağlar.

    ikinci şekil, düşmanı ikiye bölerek ya birini savaştan çıkarmak, ya da (en iyisi) onları birbirine düşürmektir. ilkinde ilgisizlik ve moral bozukluğu işe yarar ve düşmanın saflarındaki iki farklı grup arasındaki farklılıklardan yararlanmak ikincisinde zaferi yaklaştırır. bir ordunun iki bölümünü birbirine düşürmek için propaganda ve casusları kullanabilirseniz, sizinle savaşamayacak kadar birbirleriyle savaşmakla meşgul olduklarından, tüm karşı gücü savaştan men etmiş olursunuz.

    çalım:
    futbol tutkunları klasik aldatmacaya aşinadır: ronaldinhovari bir şekilde rakibin bir yöne gittiğinizi düşünmesine neden olan ancak gizlice başka bir yöne gitmeyi planlayan bir "sahte" manevra. askeri terimlerle, çalımlar son derece ayrıntılı aldatma girişimleri haline gelebilir ve tipik olarak düşmanı yanlış yönlendirmek için oyalayıcı güçleri içerebilir. müttefikler, normandiya'daki d-day çıkarmasını planlarken, şişirilebilir tanklar ve ciplerden oluşan sahte bir ordu kurarak ve onları sahte bir çıkarma noktasına getirerek büyük bir çalıma giriştiler. bu arada gerçek işgal gücü, kilometrelerce uzakta kamuflajlı bir şekilde saklanmıştı.

    hitler, müttefik çifte ajanları ve radyo trafiği tarafından kendisine verilen yanlış bilgilere güvenerek, şişme ordunun gerçek olduğuna inanıyordu. müttefikler omaha sahili'nde çok sayıda kayıp verirken, diğer bölgelere çıkarma yapanlar çok daha iyi sonuçlar aldılar, çünkü büyük ölçüde hitler'in birliklerinin çok rahatsız edici bir şekilde dikkati dağılmıştı. bu parlak çalım, d-day'i muhtemelen askeri tarihteki en büyük ve en başarılı aldatma manevrası yapar.

    kurt kapanı (hilal taktiği):
    cannae muharebesi'nde askeri deha hannibal barca tarafından en ünlü şekilde kullanılan klasik kurt kapanı, kaçınılmaz bir tuzağın eş anlamlısı olarak popüler kültürde neredeyse efsanevi bir konuma geldi. cannae'de, sayıca oldukça fazla olan bir hannibal (yaklaşık 30.000 asker), hattını romalılara doğru öne eğri çizecek şekilde düzenledi.

    düşmana en yakın olan çizgisinin ortasını kasten çok ince ve zayıf yaptı, bu düzen ile romalıları kandırdı. hannibal'ın hattına saldırdıklarında, güçlü kanatlar sağlam dururken, merkezindeki zayıf nokta geriye doğru esnedi, esnedi ve esnedi. sonunda hat bir baştan bir başa düzeldi ve zaferi sezen romalılar merkeze sert bir şekilde bastırdı. hannibal ise, keyifle kendi hattının geriye doğru derin bir "v" şekline dönüşmesine izin verdi. kapan oluşmuştu. bir benzerini yüzyıllar sonra gazi mareşal mustafa kemal paşa da en önemli harbimizde deneyecek ve kusursuz bir şekilde başarıyla tamamlayacaktı.

    roma kuvvetleri, kurt kapanı'nın "v" şeklindeki hattın ortasına sıkıştığında, hannibal kanatlarını hızla romalılara doğru çevirdi. romalılar tuzağa düştüler ve hannibal'ın kuvvetleri onları korumasız kanatlardan sardı. hızlı atlı süvari kuvvetleriyle "v"nin tepesini kapattı ve kurt kapanı taktiğini tamamladı, kapan kısıldı. roma kuvveti tuzağa düşürüldü ve her taraftan saldırıya uğradı. hannibal'in güçleri yaklaşık dört saat boyunca her bir roma askerini vahşice katletti, yaklaşık 50.000 ila 70.000'ini öldürdü ve kendi kuvveti yalnızca 6.000 zayiat verdi.

    kurt kapanı'nın bu kullanımı, o zamandan beri askeri tarihin en büyük stratejik zaferlerinden biri olarak kabul edilmiş ve hannibal'in efsanesini güvence altına almıştır.

    fabian stratejisi:
    bu strateji, neredeyse - tekrar ediyorum neredeyse - hannibal barca'yı devirecek olan stratejidir. roma'nın hannibal'e karşı birkaç yıkıcı kaybından sonra, romalı generaller sonunda kartacalı'nın askeri dehasını doğrudan muharebe meydanında asla yenemeyeceklerini anladılar. böylece, roma'nın yeni askeri diktatörü fabius maximus, onunla savaşmayacaklarına karar verdi. hannibal ile doğrudan savaşta hannibal'in istediği şekilde karşılaşmak yerine fabius, onları sürekli taciz etmeleri için küçük gruplar göndermeye, hannibal'in ordusunun gittiği her yerde malzemeleri yok etmeye ve ekinleri yakmaya başladı. bu planın dehası, fabius'un kartaca'dan 1500 km.'den fazla uzakta olan hannibal'in ordusunu yeniden ikmal edemeyeceğini idrak etmesiydi. hannibal, roma'yı devirmek için hızlı ve kararlı imha savaşlarına güveniyordu.

    ve fabius neredeyse başarıyordu. stratejisi mükemmel işliyordu ve hannibal'in ordusu açlıktan pes etmek üzereydi. ama sonra roma gururu ona üstün geldi ve dışarı çıkıp hannibal ile savaşmayı reddettiği için fabius'u görevden aldılar. ardından, roma'nın en iyi 80.000 askerini hannibal'ın istediği savaşa sokan yeni bir askeri lider getirdiler. o savaş cannae denen bir yerdeydi. roma daha sonra hızla fabian stratejisine geri döndü ve hannibal sonunda italya'dan sürüldü. fabian stratejisi, yakıp yıkma taktiği olan scorched earth savaş felsefesine çok aşinadır.

    gerilla savaşı (konvansiyonel olmayan savaş):
    konvansiyonel olmayan savaş pek çok biçim alabilir. esasen, silahlar ve tanklarla birlikte ortaya çıkan üniformalı askerlerden başka bir şey değildir. çoğu insan gerilla savaşıyla ilgili olduğunda, seal timlerini, ingiliz komandolarını ve vietkong'u hayal etme eğilimindedir. bunların hepsi güzel örneklerdir ve hepsi (özellikle vk) sızma, bozma, yıkma, bubi tuzağı ve genellikle karanlıkta gizlice ilerleme konusunda bilinen ustalardır.

    ancak, kime sorduğunuza ve daha büyük stratejik hedefler bağlamında nasıl kullanıldığına bağlı olarak, gerilla savaşı'nın çok daha karanlık bir tarafı vardır: yani terör. yalnız gururlu kurt tipleri değil, düşman bir ülkedeki sivil nüfusa karşı koordineli saldırılar. pkk denen or*spu çocuklarından 11 eylül'e, 7 temmuz londra saldırılarına ve 2015'te paris'teki işid saldırılarına kadar, bunların hepsi geleneksel olmayan gerilla savaşı örnekleridir. açık stratejik hedefler göz önünde bulundurularak, daha küçük kuvvetler tarafından daha büyüklere karşı yürütülen koordineli ya da spontane saldırılardır. bu tür alçakça eylemlere saygı duymak zorunda değiliz ama bu stratejinin de diğerleri kadar uzun bir savaş geçmişine sahip olduğu inkar edilemez.

    pusu (olta veya kan kokusu):
    dünya çapında fps oyuncuları arasında en çok sövülen kişileri tanımlayan kirli bir kelimedir pusuculuk. ancak bu klasik stratejiden bir nedenle nefret edilmektedir: gerçekten işe yarar. hiç beklenmedik bir anda ve konumda aksiyona geçer. "oltanı at ve ihtiyatla bekle" olarak da bilinen bu strateji, "böl ve fethet" ile ilgilidir, ancak tipik olarak, zaten birbirlerinin ölmesini isteyen iki taraf arasındaki çatışmayı teşvik etmeyi, sonra da beklemeyi içerir. pusucu daha sonra gelir ve ganimetleri kaldırır. bu strateji, kişinin rakibi iki karşıt gruba ayırmasıyla çok işe yarar. bu iki taraf arasındaki düşmanlığı körüklerseniz, siz saldırınızı başlatmadan önce birbirlerine saldırmaya başlamalarını umarsınız ve pusuda beklersiniz.

    alan müdafaası:
    alan savunması, kulağa tam olarak nasıl geliyorsa öyle bir strateji olan bir diğer stratejidir: düşmanın hareketlerini bir alanın dışında tutarak kontrol etmek. 20. yüzyılda, kara mayınları, alan savunması için ilk başvurulan silah olmuştur ancak bunlar, uzun bir alan savunması silahları serisinde sadece bir yeniliktir. diğerleri arasında siperler, hendekler, demir dikenleri, ejderha dişi, dikenli teller vs. bulunur. alan savunmasının harika bir örneği, arjantin kuvvetlerinin ingilizlerin kıyılarına çıkmasını fazlasıyla zorlaştırdığı falkland savaşı'dır.

    kuşatma (çevreleme veya abluka):
    çeşitli savaş türleri arasında, çoğu insanın en aşina olduğu strateji budur. saldıran bir güç, bir şehri veya surları çevreler, onun dış dünyayla bağlantısını keser ve nüfusun açlıktan ölmesini, suyunun bitmesini veya teslim olmasını bekler. bu zamana göre test edilmiş strateji benzersizdir, çünkü teoride teslim olarak tamamen kansız bir zafere yol açabilir. esasen bir kaynak tüketme stratejisi olduğundan, kuşatan bir ordunun savunucuları beklemesi ve tek kurşun atmadan kazanması tamamen mümkündür.

    şok ve korku:
    julius caesar, kudretli ren nehri'ni geçmek için bir köprü inşa ettiğinde, sadece rakiplerine bunu yapabileceğini göstermek için yapmıştı ve abd hiroşima ile nagazaki'ye atom bombası attığında işe yaradı. ezici güç ve teknik üstünlüğün işaretleri, savaşta uzun ve gururlu bir tarihe sahiptir.

    kuşatma (bombardıman):
    bombardımanla kuşatma; topçu, batarya, mancınık veya hava saldırıları ile bir düşman mevzisine çekiçle vurmak ve yıpratma, kaynakların yok edilmesi ve basitçe düşmanın iradesini ve savaşma kabiliyetini kırma yoluyla kazanmaktır. bombardıman, kuşatma süresini önemli ölçüde kısaltabileceğinden, genellikle kuşatma ile birlikte kullanılır. wwii sovyet ordusu için artık gelenekselleşmiş bir stratejidir. şehirleri tuzla buz ettikten sonra işgal etmek, kuşatmadaki birliklerin moralini çökerten, savaş kazandıran önemli bir stratejidir.

    delme:
    kurt kapanı'nın ve özellikle napoleon'un kullandığı taktik manevraların tam olarak hesaplanmış kusursuz bir dans olduğunu farz edersek, delme taarruzu sadece bir balyozdur. konsept çok basit: düşman hattının ortasından çok güçlü ve kuvvetli bir birliği ileri sür ve düşman oluşumlarının arkasına sarkana kadar balyoz gibi ez. balyoz geçidi açtıktan sonra da, arkaya sark ve düşmana arkadan saldır. basit, değil mi? henüz tam oluşmamış olan ablukayı tek bir sert manevrada birleştirir ve düşmanı torbaya alır. ve diyelim ki, yeni bir formasyona dümdüz geçmek için savaş arabalarınız veya filleriniz ve boşluğu açık tutacak kadar askeriniz varsa, harika bir şekilde işler. aynı zamanda bir yıldırım saldırısı yapıyorsanız da işe yarar ve düşmanın hatlarını aşıp paraşütçüleri arkasına bırakabilirsiniz.

    kavrulmuş toprak (yakıp yıkma taktiği):
    bu muhtemelen fabian taktiklerinin en iyi bilineni ve görünüşte en çaresizidir. kendi ekinlerini ve erzaklarını işgal eden bir düşmana vermemek için yakmak pek de yeni bir politika değildir. vietkong'u kamufle olacak bir ormandan mahrum bırakmak için napalm ve kötü şöhretli yaprak döken agent orange'ın bir kombinasyonu kullanılarak vietnam'da scorched earth'ün ünlü bir varyasyonu kullanıldı. bu strateji, nihai "ben ona sahip olamıyorsam, sen de olamazsın" politikasıdır. tartışmalı ve yakmayı yapanlar için acı vericidir ancak işgalci kuvvetleri ikmal ve donatmaktan alıkoymada etkili olduğu kanıtlanmıştır.

    imha savaşı:
    tarihçiler, 1863'teki gettysburg muharebesi'nin, sadece üç gün içinde 51.000 zayiat yaşandığı için, bir imha savaşına iyi bir örnek olduğunu iddia ederler. bu manevra, tek bir patlayıcı temasla rakibin tüm kapasitesini yok etmeye çalışır. bu tür belirleyici seferlerin nihai hedefi, tüm savaşları tek bir muharebede kazanmaktır. japonlar, uzun yıpratma seferleri yerine uzun süredir tek ve kesin savaşları tercih eder: port arthur ve pearl harbor, planlı bir imha savaşı'nın mükemmel başka örnekleridir.

    yıpratma:
    yıpratma savaşları oldukça basittir: düşmanı, savaşamayacak duruma gelene kadar asker ve malzeme kaybıyla yıpratmak yeterlidir. satranç, amacın, şahı savunamayacak duruma gelene kadar düşmanın taşlarını yemek olduğu, yıpratma temelli bir oyun örneğidir. dama daha da iyi bir örnektir, çünkü oyunun bütün amacı parçaları sistematik olarak ortadan kaldırmaktır. yıpratmaya dayalı stratejiler ile diğerleri arasındaki fark, yıpratmanın düşman kaynaklarının veya personelinin ortadan kaldırılmasına veya yok edilmesine bağlı olması ve kişinin kendi kayıplarının beklenmesi ve hesaba katılmasıdır. satrancı aşınmaya dayalı bir oyun yapan da budur; diğer oyuncuyu, onun taşlarından birkaçını almadan ya da kendi taşlarından birkaçını kaybetmeden mat etmek neredeyse imkansızdır.

    modern savaşta, yıpratma savaşları, uzun, kanlı ve pahalı oldukları için mutlak bir son çaredir. bu, birinci dünya savaşı'nda öğrendiğimiz acı bir derstir.

    bonus, trachenberg planı:
    napoleon bonaparte'ı sahada yenemeyeceğini anlayan koalisyon kuvvetlerinin aldığı stratejik karardır. fabian stratejisi'ne benzer bir şekilde faaliyet gösteren stratejide, koalisyon kuvvetleri, kolordulara ayrılan fransız imparatorluğu ordularının napoleon tarafından yönetilmeyen birimleriyle savaşmayı planlamıştır çünkü savaş tanrısı gibi görülen korsikalı'yı muharebe meydanında yenmek gerçekten çok güç bir şeydir. bu stratejide düşman ordusunun faaliyetlerini iyi gözlemlemek ve ahtapot kolları gibi ayrı ama yakın yürüyen ordunun napoleon tarafından yönetilmeyen parçasını muharebeye çekmek, napoleon muharebe sahasına ulaşamadan da yıpratıp veya mümkünse yenip ricat etmektir.

    not: sürpriz saldırı, ihtiyat kuvvetlerinin kullanımı, stratejik bombardıman, topyekün savaş, asimetrik savaş, derin savaş doktrini, ii. gustaf adolf ile napoleon'un topçu stratejileri, bellum se ipsum alet, karşı taarruz, iç hatlar avantajı, sınırlı savaş, hareketli savaş gibi geri kalanları da sonraya efenim.
  • harp tarihin devasa yığını, bıçak sırtı ve adeta kumar olan risklerle doludur. bir ikinci dünya savaşı generali olan bernard montgomery'nin alaycı bir şekilde gözlemlediği gibi: "savaşın ilk kuralı; moskova'ya yürümemektir."

    duygulardan muaf olan acımasız tarih bu kötü düşünülmüş kararlara muhtelif zamanlarda karşı çıkar. ancak çoğu zaman, riskli hamleler gerçekten işe yarar.

    tarihin en başarılı askeri komutanlarının çoğu, en iyi zaferlerinden bazılarını büyük riskler alarak elde etmişlerdir. harp sanatları serisi için yeni bir koleksiyon daha yapalım ve büyük iskender'in savaşa ilginç yaklaşımından, bonaparte'ın zekasına ve ulysses s. grant'in karmaşık olmayan kişisel savaş sanatına kadar bu koleksiyon, oynanan kumarın bir şekilde karşılığını veren o riskli askeri hamleleri içersin.

    -napoleon'un en büyük zaferi şöyle durup düşününce bugün için bile büyük bir kumardır:

    bonaparte kariyeri boyunca 60'tan fazla muharebeye girmişti ve muhtemelen birçok zaferinin en büyüğü, şimdi çek cumhuriyeti'ne bağlı olan austerlitz'deki zaferiydi. austerlitz muharebe meydanından muzaffer olarak ayrılan bonaparte, kombine bir avusturya-rus ordusunu ezerek üçüncü koalisyon'u sona erdirmiş ve fransa'nın o sırada avrupa'daki baskın güç olarak konumunu pekiştirmişti.

    çatışma sırasında napoleon, aslında olduğundan çok daha zayıf görünerek daha büyük avusturya ve rus ordularını kararlı bir çatışmaya sokmaya çalıştı. sun tzu'nin savaş sanatı kitabını gözden geçirme şansına sahip olması pek olası değildir ancak planları, kadim metnin uygun koşullarda savaşma tavsiyesini mükemmel bir şekilde kapsıyordu:

    "düşmanı baştan çıkarmak için oltalarla yemler at. kırılgan numarası yap ve beklemediği anda onu ez."

    napoleon, austerlitz'e doğru yürürken, yerleşik bir barış aramak için elçiler gönderirken, koalisyon ordusunu belirgin avantajını bozmak ve çok daha küçük ordusuna saldırmaya ikna etmek için büyük bir hile yapmıştı. rus çarı i. aleksandr ve kutsal roma imparatoru ii. francis'in bilmediği ise, napoleon'un girmelerine zorlamaya çalıştığı muharebeye katılacak kadar yakında ihtiyat kuvveti olduğuydu.

    gizli ihtiyat kuvvetlerine rağmen, fransız ordusu hala sayıca azdı ve güçlü bir savunma pozisyonunda bir düşmanla karşı karşıya kaldı. düşmanı baştan çıkarmak için napoleon, general claude juste alexandre legrand'ın güney kanadını zayıf bıraktı. viyana'dan gelen takviyeler, savaşa katıldığında legrand'ı rahatlatmak için yola çıkmıştı, ancak herhangi bir gecikme ölümcül olurdu. plan inanılmaz derecede riskliydi ve legrand'ın düşmana göre sayıca az olan tümeninin hattı napoleon'un savaş planının işlemesi için yeterince uzun süre tutma yeteneğine bağlıydı.

    avusturya-rus ordusu oltaya geldi ve zayıf fransız kanadını kuşatmak için manevra yaparak yer değiştirdi. koalisyon ordusu fransız sağ kanadını ezmek için dönerken, napoleon avusturya-rus merkezinde ana saldırısını başlatmak için en uygun anı bekledi, bekledi ve bekledi. ana saldırının yaklaşımı sis tarafından maskelenmişti ve bu sis daha önce kalkmış olsaydı, hile engellenmiş olacaktı. ama korsikalı'nın şansı o gün yaver gitti. napoleon, mareşal nicolas soult komutasındaki 16.000 askerine saldırı emrini verirken şunları dile getirdi:

    "bıçak kadar keskin bir darbe... ve savaş bitti."

    saldırı, planlandığı gibi avusturya-macaristan ordusunun merkezini parçaladı. ortalık yatıştığında avusturya-rus ordusu paramparça olmuştu; 36.000 asker öldürüldü veya esir düştü.

    bu dikkate değer bir zaferdi, ancak karşılığını almak için devasa risklere dayanan bir zaferdi. savaş tanrısı her şeyi kazanmak için her şeyini riske atmıştı ve kazanmıştı... en azından bir süreliğine.

    -cesur manstein planı sadece bir uçak kazası nedeniyle uygulamaya konur:

    polonya'nın işgalinden sonra, ikinci dünya savaşı alışılmadık derecede sessiz ilerliyordu. müttefikler alçak ülkelerde alman ordusuyla yüzleşmeye çalıştıkları için alman barış önerileri reddedildi. sık sık kötülenen maginot hattı işini yapıyordu, ancak wehrmacht'ı doğrudan fransa'yı işgal etmek yerine hollanda ve belçika'ya yönlendirdi. müttefikler esasen birinci dünya savaşı'nı yeniden yapmayı amaçlıyorlardı, ancak iki farkla: savaş ve siperler fransa dışında daha az kayıpla olmalıydı. savunmada kalmak ingiltere ve fransa'nın tercihi oldu. ne de olsa denizaşırı imparatorluk kuvvetlerinden yararlanacakları için, zaman onlardan yanaydı.

    almanların kazanması gerekiyordu ve hatta hızlı bir şekilde kazanması gerekiyordu. bu yüzden 1939-40 kışında savaş kazandıran bir taarruza geçmeye çalıştılar. ilk planlar, birinci dünya savaşı'ndaki schlieffen planı'na oldukça benziyordu: alçak ülkeler boyunca paris'i kuşatmak için bir ilerleme yapılacaktı. planın 1914'te başarılı olması pek olası değildi ve 1940'ta neredeyse imkansızdı. erich von manstein'ın ise başka bir fikri vardı, zırhlı bir kuvveti beklenmedik bir şekilde ardenler ormanı'ndan geçirmek ve müttefik hatlarını sedan'da delmek gibi riskli bir plandı. alman komutanlığı böylesine alışılmışın dışında bir yaklaşımı benimsemekte tereddüt etti, ancak alman planlarını taşıyan bir uçak belçika'ya zorunlu iniş yaptığında, yeni bir yaklaşım gerekecekti.

    manstein'ın planı almanların hayal etmeye cesaret edemediğinden de daha iyi çalıştı. müttefikler hala birinci dünya savaşı terimleriyle düşünüyorlardı ve taktik bir gerilemenin stratejik bir felakete dönüşmesine izin verdiler. müttefik hatlarını kırdıktan sonra, alman panzerleri kıyıya hücum etti ve bu süreçte ingiliz seferi gücünün neredeyse tamamını kuşattı. sadece dunkirk'teki hızlı bir tahliye ingilizleri kesin bir yenilgiden kurtardı, ancak fransa mahkum edildi. genellikle blitzkrieg'in polonya ardından en kesin doğuşu olarak görülen fransa seferi, almanlar için olağanüstü bir kazanç sağlayan bir kumardı. bununla birlikte, 1940'ın başarısını tekrarlamak için yapılan her girişim, kasvetli bir başarısızlıkla sonuçlanacaktı.

    -general grant, vicksburg kuşatması sırasında büyük riskler alır:

    1862'de, konfederasyon başkenti richmond'ı ele geçirmek için düzenlenen iddialı bir birleşik operasyon, george b. mcclellan komutasındaki birlik ordusu tereddüt ettiğinde ve robert e. lee'nin güçlerinin birlik ordusunu kovmak için toplanıp bir karşı saldırı başlatmasına izin verdiğinde başarısız oldu.

    bir yıl sonra batıda, vicksburg'ün kilit kalesini almak için benzer bir harekat yaşanıyordu. şehri ele geçirmek, mississippi'nin kontrolünü ele geçirmek ve konfederasyonu fiilen ikiye bölmek demekti. mississippi savaşın iki yakasını ilikleyen düğmeydi. mcclellan'ın aksine, general ulysses s. grant'in bir avantaj elde etmek konusunda hiçbir çekincesi yoktu. bir keresinde, bir cerraha karakteristik olarak iddiasız bir şekilde savaşma yaklaşımını özetlemişti:

    "savaş sanatı yeterince basittir. düşmanının nerede olduğunu bul. en kısa sürede ona ulaş. ona olabildiğince sert vur ve yoluna devam et."

    konfederasyon süvarileri tedarik hatlarını kestiğinde, vicksburg'a daha önceki bir birlik yaklaşımı engellenmişti. grant, uzun bir tedarik hattı sağlamaya çalışmak yerine, mississippi'yi bir bariyer olarak kullandı. david dixon porter'ın komutasındaki gambotlar, şehrin güneyine geçmek için vicksburg'daki kıyı bariyerlerini aşmak amacıyla perdeleme olarak kullanıldı. riskli kumar, porter'ın gemileri sağlam bir şekilde geçerken işe yaradı. grant'in ordusu, güvenli bir tedarik hattı olmadan karşıya geçti.

    hızlı hareket etme ihtiyacı, grant'in gözünde kendi tedarik hattını geride bırakma riskini haklı çıkardı. astları olan generaller bu fikirden korktular ancak grant, adamlarının erzakların dayanmasına yetecek kadar uzun süre karadan ilerleyebileceğine inanıyordu. doğudaki birlik ordusunun yavaş ilerleme kaydettiği yerlerde, grant'in kuvvetleri, john pemberton komutasındaki vicksburg garnizonuyla buluşamadan birkaç küçük konfederasyon ordusuyla çarpışmak ve onları yenmek için son derece hızlı hareket etti.

    grant'in ordusu, pemberton'ın garnizonu ile joseph e. johnston komutasındaki bir destek ordusu arasına girmeyi başardı. grant'in ordusunun hızı, iki gücün birleşmesini ve birlik ordusuna karşı güvenilir bir tehdit oluşturmasını engelledi. şehir bu cesur hamleden sonra 47 günlük bir kuşatmanın ardından düşecekti.

    -moğollar moskova'yı almak için savaş kurallarını bozar:

    savaş kitabının 1. sayfasındaki 1. kuralı az önce dile getirmiştik: “moskova üzerine yürümeyin." 2. kural ise: "asla yalnızca kara kuvvetlerinizle çin'de savaşmayın.”

    ikinci dünya savaşı generali bernard montgomery'nin özlü alıntılar konusundaki hüneri, kendini övme tutkusu tarafından kısmen gölgelenmiştir. ingiliz avam kamarası'na yapılan bir konuşmada ana hatlarıyla belirtilen iki özdeyiş genel olarak doğrudur, ancak tamamen doğru değildir. 13. yüzyılda moğollar; rusya, beyaz rusya ve ukrayna'nın bazı kısımlarını içeren bir ortaçağ krallığı olan kiev knezliği'ni başarılı bir şekilde işgal etti.

    moğollar moskova'ya sadece başarılı bir şekilde yürümekle kalmadılar, aynı zamanda bunu kışın ortasında yaptılar. ancak bu saldırı rus prenslerinin kaşınmaları sebebiyle yapılmış bir saldırıydı. kiev knezliği'ne gönderilen moğol elçileri, moğollarla yapılan herhangi bir anlaşmaya güvenemeyeceklerini hisseden prensler tarafından derhal öldürüldü. öfkelenen moğollar da batu ve subutay önderliğinde kalabalık ordularla geri döndüler.

    batı orduları kiev knezliği topraklarının sert kışlarının elinde kalmışken, moğollar daha sert malzemeden yapılmıştı. dayanıklılığıyla ünlü moğol midillileri ve onların aynı derecede yiğit binicileri, geniş arazileri ele geçirmek için yükte hafif bir şekilde seferler düzenlediler. moğol ordusu ocak 1238'de moskova'ya ulaştı ve sadece beş gün sonra şehri yağmaladı. kışa güvenen ruslar, kış mevsiminin ortasında sefere çıkıp büyük bir kumar oynayan moğollar tarafından yenildiler. moskova, 16. yüzyıla kadar moğol egemenliğine girecekti ve kiev knezliği fiilen sona erdi. işgalin rusya tarihi üzerinde uzun vadeli büyük bir etkisi vardır.

    -julius caesar'ın britanya seferi bilinmeyene bir yolculuktur:

    mö 55 yazında bretonya'da veneti kabilesini mağlup ettikten kısa bir süre sonra, julius caesar'ın dikkati kanalın karşısındaki gizemli adaya çevrildi. o zamanlar romalılar britanya hakkında pek az şey biliyordu, ancak söylentilere göre adalar zenginliklerle doluydu ve almak için olgunlaşmıştı. caesar, ingilizlerin fethetmek için uzun yıllar harcadığı galyalılara sağladığı destek ihtimalinden de endişe duyuyordu. askeri sefer mevsimi neredeyse bitmiş olsa da, bilinmeyene bir keşif gezisi düzenlemeye karar verdi.

    venetiler, britanyalılarla ticaret yaparlardı, ancak romalılar tarafından soylularının katledilmesinden sonra artık ortak bir ruh halinde değillerdi. kanalı aşan kısa yolculuk, tahmin edilenden daha tehlikeliydi. akdeniz'in nispeten sakin sularıyla karşılaştırıldığında, britanya'nın çevresindeki denizler çok daha hırçındı.

    romalılar, kendilerini bekleyen büyük bir ingiliz ordusu bulmak için deal'a geldiler. elimizdeki tek çağdaş kaynak olan caesar'ın kendi anlatımı, romalıların karaya çıkmakta tereddüt ettiklerini, ancak aceleci bir sancaktarın sulara daldığını ve yoldaşlarını takip etmeye zorladığını ileri sürer. kıyılarda çetin bir çatışmanın ardından romalılar, bir kıyı mevzisi kurdular. kabileler barış için müzakere başlatmak adına elçiler gönderdiler, ancak fırtınalar roma gemilerini harap ettikten ve erzak tehlikeli derecede düşük olduktan sonra daha cesur hale geldiler.

    britanyalılarla kesin bir anlaşmaya varamayan caesar, üç haftadan biraz daha uzun bir süre sonra geri dönmeye karar verdi. seferin alternatif bir anlatımı, caesar'ın bir krala karşı teke tek dövüşte kaybetmesiyle ilgili hayali bir hikaye sunan çok daha sonraki bir gal kaynağından gelir. çözülen ingiliz kabileleri daha sonra caesar ve lejyonlarını savaşta bozguna uğrattıktan sonra adadan kovaladılar. ne olursa olsun, caesar'ın seferinin askeri olarak ezici bir başarı olmadığını söylemek doğru olur.

    ancak cesur girişim yurtta alkışlarla karşılandı. britanya'da adım atmak, ayda yürümenin o vakitlerdeki eşdeğeriydi. caesar, kısa ve kaybedilen bu baskını gerçek bir keşif gezisi olarak döndürmeyi başardı, sadece bir keşif göreviydi. kahinler, ertesi yıl ikinci ve eşit derecede sonuçsuz bir keşif gezisi için caesar'a fısıldadı. caesar yerel bir kralla lehte bir anlaşma ve takipçileri için bazı zenginlikler elde etmeyi başardı, bu yüzden en azından halkına sunacağı bir şeyleri vardı.

    romalıların manş denizi'ni tekrar aşması için bir asır daha geçecekti. caesar'ın riskli girişimi, roma halkı nezdinde profilini daha da yükseltti ve daha fazla ve daha büyük siyasi hırsları finanse etti. şansı bir süre daha devam edecekti.

    -büyük iskender granikos'ta hayatını riske atar:

    büyük iskender, tarihin en büyük askeri komutanlarından biri olarak anılır ve bunun için iyi sebepler vardır. kısacık 13 yıldaki fetihleri dünyayı sonsuza dek değiştirdi ve tarihteki konumunu sağlamlaştırdı. 33 yaşını görmemiş biri için muazzam bir başarıdır.

    tüm büyük başarılarına rağmen, iskender'in kariyeri boyunca inanılmaz derecede riskli hamleler yaptığına şüphe yoktur. cephenin merkezinden liderlik etme alışkanlığı kesinlikle cesur ve ilham vericiydi, ancak bu aynı zamanda fetihlerinin büyük ölçüde şansa dayandığı anlamına geliyordu. pers imparatorluğu'na karşı granikos'ta giriştiği ilk büyük muharebe gibi birkaç örnek bu şansı simgeler.

    ordusu kendisini, granikos nehri'nin diğer tarafında kendilerini bekleyen deneyimli komutan rodoslu memnon'un komutasındaki 5.000'den fazla yunan paralı asker tarafından desteklenen darius'un bir satrapıyla karşı karşıya buldu. persler yunan komutanını gerçekten dinlemiş olsaydı, iskender savaştan çok önce çözülebilirdi.

    tartışmalı bir nehir geçişi, özellikle at sırtında genellikle büyük bir taktiksel hatadır, ancak savaş kuralları iskender için pek geçerli görünmüyor. perslerin cesaretten ziyade coğrafyaya güvendiğini düşündü ve bu yüzden şahsen nehrin karşı tarafındaki pers süvarilerine karşı kendisinin liderlik ettiği bir saldırı başlattı.

    neyse ki iskender için, persler atlı kuvvetlerini yunan paralı askerlerinin önüne lütufkar bir şekilde yerleştirmiş ve memnon'un birliklerini seyirciden biraz daha fazla hale getirmişlerdi. muharebe alanının ortasına dalan iskender'in fetihleri, spithridates adlı bir pers soylusu tarafından neredeyse öldürülecekken hızlı ve rezil bir şekilde sona erecekti. spithridates iskender'e arkadan yaklaştı ve kılıcını kaldırdı, savuracakken kara klitus zamanında müdahalesi ile spithridates'in kolunu kesti iskender'in hayatını kurtardı. sert ve tehlikeli bir çarpışmadan sonra, pers süvarileri dağıldı ve iskender'in tüm ordusu artık sayıca çok az olan yunanlılara karşı döndü. paralı askerler de iskender'e yenildi. hayatta kalan birkaç kişi, iskender'in ordusu için köleleştirildi.

    -robert bruce, bannockburn'deki ikinci gününde oynadığı kumarla krallığını kazanır:

    bannockburn muharebesi, ingiltere ile yapılan birinci iskoç bağımsızlık savaşı'nda belirleyici bir temastı. o zamanlar, ingilizlerin elindeki tek büyük iskoç kalesi, krallığın tam kalbindeki stirling kalesiydi. merkezi konumu ve edinburgh ile glasgow'a yakınlığı nedeniyle stirling, tarihsel olarak iskoçya'nın anahtarı olarak görülmüştür.

    ingiliz garnizon komutanı, kurtarıcı bir ingiliz ordusunun zamanında gelmemesi durumunda kaleyi teslim etmeyi kabul etti. i. edward'ın hayal kırıklığı yaratan varisi ii. edward, kaleyi kurtarmak için kişisel olarak büyük bir ingiliz kuvvetine liderlik etti. robert bruce, yakındaki bannockburn'da, stirling kalesi'ne giden yolu kapatmak için adamlarını topladı.

    genel olarak konuşursak, iskoçlar meydan muharebelerinde ingilizlere karşı özellikle başarılı değillerdi. üstün ingiliz silahları ve ölümcül uzun yaylar, çatışmaların çoğunun ingilizlerin yolundan gittiği anlamına geliyordu, ancak iskoçlar asla meydan muharebesine yanaşmamaya çalışıyordu. robert kendini çok etkili bir gerilla lideri olarak göstermişti, ancak tacını güvence altına almak için er ya da geç ingilizleri savaş meydanında kesin bir şekilde yenmek zorunda kalacağını biliyordu.

    23 haziran 1314'te iskoç ordusu, ingiliz kuvvetlerinin öncüsü ile çatıştı. bruce, teke tek dövüşte bir ingiliz şövalyesini bile yendi. atlı ingiliz şövalyeleri herhangi bir zemin elde edemediğinden, özenle seçilmiş zemin iskoç mızrakçılarını büyük ölçüde destekledi. iskoçlar ilk günün sonunda ormana çekilirken, robert zafere uzak olduğunu düşünüyordu ve muharebeyi bırakmayı şiddetle değerlendirdi. kaderini düşünürken, kaçan bir şövalye ingiliz moralinin düşük olduğunu bildirmek için geldi ve onu avantajını zorlamaya teşvik etti. robert ertesi gün her şeyi riske atmayı seçti.

    muharebe meydanında ingiliz ordusuna yaklaştıklarında bir anda diz çöktüler. ii. edward yanlışlıkla bunu merhamet için bir rica olarak algıladı, ancak bir ingiliz şövalyesinin edward'dan değil, tanrı'dan merhamet için dua ettiklerini söylediği bildirildi:

    "bu adamlar ya fethedecek ya da ölecek."

    ikinci gün bataklıklarda acımasız bir çatışma vardı; ingiliz okçuları iskoç süvarileri tarafından körfezde tutulurken, atlı şövalyeler ilerleme kaydedemedi. ingilizler yakındaki bir nehrin kıyısına geri itildikçe, iskoç kamp takipçileri - “ufak halk” olarak bilinen rengarenk bir ayaktakımı - ormandan çıktı. ufak halk'ın ortaya çıkışı, ingiliz ordusunun savaşma isteğini kırdı. birçoğu kaçmaya çalışırken nehirde boğuldu ve ii. edward kaçarken neredeyse esir alınıyordu. sadece bir avuç ingiliz askeri sağ salim eve dönebildi. bağımsızlık mücadelesi devam edecekti, ancak bannockburn'deki zafer mücadelede çok önemli bir andı.

    -japonya tarihi cesur bir kararla düğümlenmiştir:

    sekigahara muharebesi, japon tarihinde önemli bir andı. büyük savaş lordları arasında savaşla geçen bir yüzyılın büyük bölümünden sonra, iki büyük ordu, sonraki 2.5 asır boyunca ülkenin kaderini belirleyecek bir çarpışmada karşı karşıya geldi. doğu ordusu, harekete geçmek için onlarca yıl sabırla bekleyen önde gelen şogun tokugawa ieyasu tarafından yönetiliyordu. batı koalisyonunun başında, efendisinin küçük oğlunun iktidara geldiğini görmek isteyen merhum totoyomi hideyoshi'ye sadık bir samuray olan ishida mitsunari bulunuyordu.

    tokugawa'nın yükselişine karşı koymak amacıyla birleşmiş olsalar da, batı ordusunda kore işgali üzerine uzun süredir devam eden kinlerden kaynaklanan çatlaklar vardı. en dikkate değer olanı, ishida ile 16.000 kişilik büyük bir kuvvete komuta eden genç bir samuray olan kobayakawa hideaki arasındaki anlaşmazlıktı. düşmanları arasındaki bu anlaşmazlığı bilen ieyasu, genç adamı astları aracılığıyla kendi tarafına katılmaya ikna etmeye çalıştı. hideaki, savaş devam ederken bile tarafsız kaldı. iki ordu çatışırken, kobayakawa klanı yakındaki bir tepeden savaşı uğursuzca izledi.

    güç dengesi ileri geri sallandı ve muharebe en önemli anına ulaştığında, ieyasu hideaki'yi öyle ya da böyle savaşa katılmaya zorlamaya karar verdi. savaş lordunun mitsunari'ye karşı kişisel düşmanlığının kazanacağını hesapladı ve adamlarına kobayakawa klanına ateş etmelerini emretti. doğu ordusunun defterini kolayca dürebilecek önemli bir kumardı.

    ama ieyasu'nun emrinin istenen etkiye sahip olduğu ortaya çıktı. hideaki, adamlarını ieyasu'nun tarafında savaşa gönderdi. diğer ordular kaçtı ve batı kuvvetleri için gün kaybedildi; tokugawa, japonya'yı 265 yıldan fazla bir süre demir yumrukla yönetecekti. hamlesini yapmak için bu kadar uzun süre bekledikten sonra, ieyasu'nun üstün güce yükselişi, muharebe alanında hesaplanmış bir riskten geliyordu.

    -hannibal tüm zıt koşullara rağmen alpleri aşar:

    hannibal efsanevi bir taktikçiydi, ancak ikinci pön savaşı sırasında muharebe alanındaki zaferlerini tam bir zafere dönüştürmek için mücadele ediyordu. astlarından biri olan maharbal'a atfedilen bir alıntı bunu en iyi şekilde göstermektedir:

    "kuşkusuz, hiç kimse tanrı'nın tüm armağanlarıyla kutsanmamıştır. sen, hannibal, nasıl zafer kazanılacağını biliyorsun; ama onu nasıl kullanacağını bilmiyorsun."

    roma cumhuriyeti'ni yokoluşun eşiğine getiren uzun ve acımasız bir italya seferi sırasında romalılara karşı üç göz kamaştırıcı taktik zafer kazanmıştı. diğer düşmanların çoğu, nihai zaferden çok önce havlu atmış olurdu, ancak romalılar, korkunç kayıpları absorbe etme ve baskıya devam etme konusunda inanılmaz bir kapasiteye sahipti. epirli pyrrhus, bu dersi hannibal gibi zor yoldan öğrenmişti. nihayetinde hannibal de öğrenecekti.

    ikinci pön savaşı'nın başlangıcında, kartacalıların bir donanması yoktu, ancak iberya'da roma'ya karşı bir sefer başlatmak için güçlü bir üsleri vardı. romalılar, ispanya'dan italya'ya giden tek bir yol olduğuna inanıyorlardı ve geçidi korumak için bir ordu gönderdiler. hannibal'ın ise elbette başka fikirleri vardı.

    alpler'de bir ordu yürütmek, imkansız görünen inanılmaz derecede riskli bir hareketti. romalılar, korkunç hava koşulları ve düşman kabileler nedeniyle kimsenin dağlardan bir orduyu geçmeye çalışacak kadar aptal olmayacağını varsaydılar. hannibal'in bunu nasıl yapacağına dair kesin bir planı bile yoktu, sadece roma'ya saldırmak için azimli bir kararlılığı vardı. görevin imkansızlığına ilişkin olarak kendisine atfedilen “ya bir yolunu bulurum ya da bir yol açarım” sözü, aslında hiçbir çağdaş kaynakta geçmez.

    heyecan verici sözler bunlar.. ancak bu ünlü yürüyüş, hannibal'in adamları italya'yı görmeden çok önce kolayca yıkıma yol açabilirdi. gerçekten de pek çok tecrübeli savaşcı, cehennem yürüyüşü sırasında dağların tepesinde donarak öldü. kesin rota, yoğun akademik tartışmaların konusu olmaya devam eder. antik kaynaklar her zaman bir tutam şüphe ile okunmalıdır, ancak polybius'a göre, hannibal yol boyunca şaşırtıcı bir şekilde 69.000 adamını kaybetti. modern tahminler, 10.000 civarında bir kayıp sayısına parmak basar, ancak bir ispanyol çalışması bu sayıyı 500'e kadar düşürür.

    her şeye rağmen, hannibal'in ordusu mö 218 ekim'inde alpler'i geçmeyi başardı. kartacalılar için kabus bitmişti. ama romalılar için henüz başlıyordu.

    -atinalılar maraton'da her şeyi riske atar:

    yunanistan'a ilk pers seferi sırasında, istilacı pers ordusu yunan köyü marathon'da durdu. daha küçük atina ordusu çevredeki tepelerde güçlü bir savunma pozisyonu alırken, daha büyük pers ordusu düzlüklerde kalmaktan memnundu. her iki taraf da diğerinin daha güçlü pozisyonuna ilerlemek istemediğinden, birkaç gün boyunca bir açmaz başladı. spartalı takviye kuvvetlerinin yakın gelişi, persleri, savunmasız atina'yı ele geçirmek için gemiyle bir süvari ordusu göndererek harekete geçmeye zorladı.

    yunan komutan miltiades ise, cesur bir planla savaşı perslere götürmeye karar verdi. hala sayıca az olan atinalılar, daha fazla yer kaplamak ve pers kuvvetleri tarafından kuşatılmasını önlemek için hatlarını inceltmeyi seçtiler. merkezde sadece dört sıra derinliğindeki hatlarla, yunanlılar her şeyi hızlı bir zafere bağladılar. ölümcül pers okçularının meselelerde çok fazla söz sahibi olmasını önlemek için, yunanlılar perslerle göğüs göğüse çarpışmaya hızla girmek için tam zırhla hücum ettiler.

    çoğu zaman güvenilmez olan herodot'a göre, zayıflamış yunan merkezi gerçekten de pers kuvvetleri tarafından geri itildi, ancak ordunun kanatları galip geldi ve pers merkezini kuşatmak ve dikkate değer bir zafer kazanmak için geri döndü. acı bir şekilde hayal kırıklığına uğramış spartalılar, zaferde herhangi bir rol almak için çok geç geldiler ve muharebe alanını yalnızca kıskançlıkla gezebildiler. kumar ise yaramıştı.

    -san juan tepesi muharebesj bir efsane yaratır:

    1898 ispanyol amerikan savaşı muhtemelen en iyi theodore roosevelt ve onun rough riders'ının san juan tepesi muharebesi'ndeki efsanevi hücumuyla hatırlanır. roosevelt'in o günkü kahramanlıkları onu ulusal bir şöhrete ve hatta beyaz saray'a kadar yükseltti.

    tabii ki, anlatının arkasındaki gerçek daha karmaşıktır. roosevelt medya konusunda inanılmaz derecede bilgiliydi. bir imaj yaratmaya ve ilerici bir siyasi gündemi ilerletmeye yardımcı olmak için gazetecilerle karşılıklı yarar sağlayan ilişkiler geliştirdi. halk, politik olarak birbirine bağlı kovboylar ve yerli amerikalılar olan rough riders'ın hikayelerini pek sevdi.

    san juan tepesi'nin can alıcı çatışmasında, roosevelt'in süvarileri, atlarından inmek ve kettle tepesi'ni yürüyerek almak zorunda kaldılar. san juan'daki ispanyol garnizonu küçüktü, ancak tahkim edilmiş yokuş yukarı bir konumdaydı. ağır bir sayısal avantajla bile, cepheden yokuş yukarı bir saldırı tam olarak mükemmel bir fikir değildi. amerikalılar yokuş yukarı hareket ederken ağır kayıplar verdiler ancak tehlikeli bir risk alınmış ve işe yaramıştı. rough riders, büyük ölçüde takdir edilmeyen birkaç faktör dışında pek başarı da gösterememişti.

    birinci faktör; muharebeyi kazandıran 9. ve 10. buffalo süvari alaylarının eşit derecede cesaretiydi. ispanyol-amerikan çatışmasının olağandışı özelliklerinden biri ise, siyahi askerlerin savaşta aslında beyazların yanında hizmet etmesiydi. abd ordusu, siyahi askerlerin küba'daki koşullara çok uygun olduğunu varsayıyordu. o sırada roosevelt, siyahi askerlerin kettle hill'deki katkısını teyit etti, ancak daha sonraki yazılarında siyahilerin zaferdeki rollerini düşürdü.

    ikinci ve en önemli faktör ise modern silahların kullanımıydı. john henry parker tarafından komuta edilen bir gatling silah müfrezesi hayati destek sağladı. silahlar, ispanyol garnizonunun başını aşağıda tutan ve amerikan kayıplarını asgari düzeyde sınırlayan ölümcül bir kurşun yağmuru yağdırdı. 8 dakikadan biraz fazla bir sürede, sadece üç silahla yaklaşık 18.000 mermi harcandı.

    savaşın efsanesi takip eden yıllarda büyüdü; roosevelt, ölümünden çok sonra 2001'de onur madalyası'na bile layık görüldü. ancak anlatıya bakarsanız, san juan tepesi zaferi çoğunlukla ateş gücü ve sayılar sayesinde oldu. kesinlikle akıllıca bir stratejiye bağlı değildi.
  • -ama öğreniciğim.
    -neyi öğreneceksin?
    -kumarbazlığı, itliği, hergeleliği.

    (bkz: okur profili)
  • sun tzu'nun yazdığı savaş politikalarını anlatan kitaptır.

    --- spoiler ---

    bütün savaşlar hileye dayanır. bu nedenle, saldırabileceğimiz halde öyle değilmiş gibi davranmalıyız; güçlerimizi kullanacağımızda etkin değilmiş gibi görünmeliyiz; yakın olduğumuzda düşmanı onlardan uzakta olduğumuza inandırmalıyız; uzakta olduğumuzda da yakında olduğumuzu düşünmeliler.
    --- spoiler ---

    kitaptan alıntılar için; tık tık.
  • ağırlıklı olarak strateji, bir miktar da taktik içeren kitaptır. bu kitabı okuyarak starcraft'ta başarılı olunmasını pek beklemeyiniz. buna karşın yalnızca silahlı çatışmalarda değil, günlük hayatta, yöneticilikte yardımcı olabilecek bir kitaptır.

    çok acayip özet geçmek gerekirse sun tzu derki:
    1- istihbarat çok önemli. karşındakinin planlarını öğrenmen lazım. bunun yanında karşı tarafa adamını sokup onu yanlış bilgilerle beslemen lazım. paralel olarak ta senin planlarının kesinlikle sızmaması lazım. (bununla ilgili yerleri okurken hep steve jobs geldi aklıma.)
    2- esnek olacaksın. çokça tekrarlanan bir örnek su gibi biçimsiz olacaksın. bir takım ilkelerin olsun tabi ama bulunduğun durumun gereklerine uygun hareket et. (bkz: doğal seçilim)
    3- bir de savaşa giderken kendi kaynaklarını harcama savaş için. savaştığın yerin kaynaklarını sömür. (bkz: live off the land) savaş yapmak için kendi ülkenin kaynaklarını kullanmaya kalkarsan düşmanın direnme gücünü zayıflatmadığın gibi kendi ülkeni fakirleştirirsin.
  • gercek anlamda savasin nasil yapilmasi gerektigini anlatsa da aslinda hayatta her alanda girilen mucadelelerde nasil davranilmasi gerektigini anlatan bir rehber.

    kitaptan bir alinti:

    "eger dusmani ve kendini biliyorsan, yuz savasin sonucunda bile korkmana gerek yok. eger kendini biliyor ama dusmani bilmiyorsan, kazandigin her zafer icin bir de yenilginin tadini alacaksin. eger ne kendini ne de dusmani biliyorsan, her savasta yenik duseceksin."
  • "savas sanati" ismini tasiyan 3 ayri kitap vardir.
    kitaplari kisaca ozetleyecek olursak;

    en okunasi olani sun-tzu'nun ilk cagda yazmis oldugudur. zira general, devlet adami ve filozof olan sun-tzu kendi tecrubelerinden yararlanmis, savasmadan kazanmayi ogutlemistir.

    machiavelli'nin yazdigi dell'arte della guerra, bu 3 kitabin en az muhattap alinanidir; zira kalem efendisi olan, hayatinda hic ordu yonetmemis machiavelli teoride kulaga guzel gelen, ancak uygulanmasi biraz zor olan tavsiyelerde bulunmaktadir. tarihi ornek gostermekte, iskender ve roma gucunu birlestirmeye calismaktadir. talim, antreman, disiplin vs. konularindaki saptamalari yerindedir.

    clausewitz orjinal adi vom kriege olan eserinde napoleon savaslari boyunca prusya ve rus ordusunda* kazandigi tecrubeleri, istatistiki verilerle destekleyerek sunmaktadir. bu uc kitabin en kalini budur.

    ayrica, konuyla ilgili bir baska kitap icin;
    (bkz: ok, balta ve mancinik)
hesabın var mı? giriş yap