• savaşın sonunda zaferle dönmeyeceğini bilen insan, zafer kazanmak icin savaşmaz asla. tıpkı yağmurundan uzak kalmış bulutun gökyüzünü sıkması gibi sabırsızlıkta saklı sıkıntı. olmasi gerektiğini düşündüklerinin olmaması, hiç olmayacakların zamana takılması kadar canını sıkar insanın..
    ve bunun icin zaferlerin savaşmadan da elde edilebileceğine inanırım ben. zaten savaşın sonunda zaferle dönmeyeceğini bilen insan, zafer kazanmak icin savaşmaz asla. kendi şarkısını bilir ve onu söyler yalnızca, usulca....
  • kısaca savaşın "düşmana irademizi kabule zorlamak için bir kuvvet kullanma eylemdir" olarak tanımlandığı tam anlamıyla bir "savaş" kitabı...
  • kitabın almanca aslı üç cilt ve sekiz "kitap"tan oluşmaktadır. türkçe'de, may yayınlarınca 1975'de, spartaküs yayınlarınca 1997'de basılanı ise, şiar yalçın'ın fransızca'dan yaptığı "özet" çevirisidir.

    iki asır önce kaleme alınan ve bütün dünya dillerine çevrilmiş savaş edebiyatının bu en ünlü klasiğinin tamamının hala
    türkçeye çevrilememiş olması "manidar"dır.
  • ankara sbf'de son derece güzel ve yaratıcı bir soruya konu olmuşluğu da vardır:

    "clausewitz olduğunuzu varsayın. "savaşa dair" kitabınızı 21.yüzyılın ilk on yılı ardından yeniden yayınlamaya karar verdiniz. kitabınızı
    a. yeniden nasıl bölümlerdiniz?
    b. hangi bölümleri metinden çıkarır, hangi yeni bölümleri eklerdiniz?
    c. sizden sonra aynı konuda yayınlanmış metinlerle bir tartışma ihtiyacı hâsıl olur muydu?
    d. eğer cevabınız evet ise bu metinler hangileri olurdu? sözkonusu metinlerle nasıl bir tartışma yürütürdünüz.
    e. metninizi şiddet meselesine doğru genişletir miydiniz?
    f. askeri çevrelerle sınırlı bir metin olup olmaması sizin için önemli olur muydu?
    g. kitabınızın küresel düzeyde yeniden klasik bir metin niteliğini kazanması için nasıl bir yol izlerdiniz?
    h. kitabınızı yeniden düzenlemek yerine yoksa yeni bir kitap yazmayı mı anlamlı bulurdunuz? neden?

    yukarıda belirtilen hususları göz önüne alan, aynı sırayı takip etmekle birlikte, şıkları birleştirip tek bir metin halinde terkip eden bir değerlendirme yapınız.

    p.s. cevaplarınızda "ben" kipi kullanmak yerine, olgu ve kavramlara dayalı bir analiz diliyle yazın. örneğin, "...aslında yeni bir kitap yazmam yerinde olur...." yerine "..geleneksel analizin sınırları aşan yeni gelişmeler yeni bir analizi zorunlu kılmıştır...." vb.
  • savaşların gerçekte ne ve neden olduğunu anlamayı sağlayacak, belki de dünyadaki en etkili eser.
    ayrca kitabın tamamı, şuradan okunabilir.
  • türkçesiyle "savaş üzerine", ingilizcesiyle "on war", ünlü prusyalı general ve savaş teorisyeni carl von clausewitz tarafından yazılmış ve askeri strateji ve genel strateji üzerine yazarın teorilerini içeren kitap. kitap, toplam 10 bölümden oluşmaktadır. yazar, kitabı 1816-1830 yılları arasında yazmıştır ama kitabın ilk baskısı 1832 yılında yapılmıştır. kitap, askeri ve siyasi çevrelerde çok etkili olmuş ve kitaptaki fikirler üzerine sayısız kitap ve makaleler yazılmıştır. karl marx'tan helmuth karl bernhard von moltke'ye, mao zedong'dan dwight d. eisenhower'a kadar farklı siyasi ve sosyal görüşlerden birçok lider, asker, siyasetçi ve düşünce adamı, kitaptaki fikirlerden faydalanmış ve sık sık kitaba atıfta bulunmuşlardır.

    vikipedi - https://tr.wikipedia.org/wiki/savaş_üzerine
  • carl von clausewitz’in başyapıtı. yalnız yazar eserini tamamlayamadan öldüğü için kitabı baskıya hazır hale getirmek –clausewitz’in harp akademisindeki öğrencilerinin de yardımıyla- eşine düşüyor. uzun yıllar prusya’daki askeri çevreler hariç kitap fazla bilinmiyordu.

    kitabı asıl popülerleştiren kişi aynı zamanda clausewitz’in harp akademisinden öğrencisi de helmuth karl bernhard graf von moltke (isme bak be! sadece ismin azametinden bile adamın en azından tümgeneral olması garanti).1866’de königgrätz ’da avusturyalıları, 1871’de de sedan’da fransızları yenerek bismarck’ın alman birliğini sağlaması yolundaki engelleri kaldıran moltke bir anda döneminin “celebrity”si oluyor. bu başarılarından sonra moltke, kitap hakkında “incil’den sonraki başucu kitabım, en fazla faydalandığım kitap” gibi cümleleler kurunca vom kriege’nin popülerleşmesi başladı. 1873 yılında ilk ingilizce tercümesi yayınlandı. o günden sonra da strateji, taktik, doktrin, askeri tarih gibi konularda yazılan neredeyse her kitapta bu esere atıfta bulunuluyor.

    türkçe’ye tam teşekküllü çevirisi tuğgeneral fahri çeliker tarafından emekli olduktan sonra atase için yapılmıştır. kitabın türkçe’ye neden bu kadar geç tercüme edildiği veya ekşi sözlük'te aynı konu hakkında hem savaş üzerine hem vom kriege diye iki farklı başlık olmasıysa ayrıca ele alınması gereken tartışma konuları.

    savaş üzerine başlığında yer alan eserin zor okunduğuna dair tespitler –belki bir kısmı tercümeyle ilgili olabilir- çoğunlukla kitabın yazım amacıyla ve süreciyle ilgili. clausewitz’in kitabı yazma amacı ne bir askeri tarihçi gibi savaşları objektif bir şekilde ele almak ne de genel okuyucuyu hedef alan bir bestseller yazmak. amacı (prusya’nın) profesyonel subay sınıfı için ilerideki savaşlarda faydalanabilecekleri, savaş hakkında her konuyu içeren bir manual bırakabilmek.(belki de bu yüzden 14 yıl boyunca üzerinde çalıştığı eseri bir türlü tamamlayamadı)

    clausewitz, napoleon savaşları sırasında jena auerstedt gibi savaşlarda prusya ordusunun grande armee karşısında hezimete uğramasına ve sonrasında ülkesinin fransızlarca işgal edilmesine şahit oldu. savaş sonrasında atandığı harp akademisi komutanlığı sırasında bu acı tecrübelerden ders çıkarılması ve ileride bu durumlara düşülmemesi için bu eseri yazmaya koyuldu. kitabın isminin belirttiği gibi “savaş üzerine” olan her konuyu ele almayı çalışıyordu. mesela; muharebe alanına intikal sırasında kolordunun ihtiyat alayının konumundan, ikmal hatlarının emniyet ve tedbirine yönelik alınması gereken önlemlere kadar her detaya değiniyor. bir diğer konu da savaşlar konusunda verdiği örneklerin çoğunun napolyon savaşlarındaki muharebelerden veya yedi yıl savaşları sırasında büyük frederik’in yaptığı muharebelerden oluşması. bu da bahsedilen dönemler hakkında fazla bilgi sahibi olmayan okurların kitabı okumasını zorlaştırıyor.

    kısacası kitap sadece o meşhur “savaş siyasetin başka yollardan devamıdır.” veya "ilk baştaki politik hedefler savaş boyunca birçok kez değişebilir ve nihayet tümüyle farklı bir hal alabilir, çünkü bunlar olaylardan ve bunların muhtemel sonuçlarından etkilenir.” gibi genelgeçer savlardan oluşmuyor. dolayısıyla 200 yıl sonra okuyan bu eseri okuyan kişiler; eğer kitabın konu edindiği dönemler hakkında detaylı bilgiye sahip değillerse, kurmaylık için hazırlanmıyorlarsa veya konu hakkında tez falan yazmıyorlarsa belli bir yerden sonra kitaptan kopabiliyorlar.
  • alfa yayınları tarafından savaş üzerine adı ile yayımlanan temmuz 2018 tarihli birinci basım kayda değer yazım hataları içermekte, probleme ek olarak bu durum halihazırda uzun cümleler ile kurgulanmış metinlerde okuyucuyu yıpratan bir hal almaktadır.
  • türkçesi savaş üzerine olarak dilimize çevrilen, prusyalı general clausewitz in yazdığı son 200 yıldaki büyük liderlerin komutanların sürekli atıf yaptığı eserinin orijinal adı.

    söz konusu eser sadece savaş üzerine teknik bilgiler içermemekte olup aynı zamanda bazı yönleriyle bir kişisel gelişim kitabı olarak da yararlanılabilecek kadar çok yönlü bir eser. türkçe çevirileri 2020 yılında bile hala kötü olsa da o yıllarda savaşın içinde cephede olan bir generalin bu işin metodolojisini, edebiyatını, teorisini bu derecede kotarması ve üstelik bunu sistematikleştirerek yapması takdire şayan zaten bu eseri kanımca bu kadar farklı ve orjinal yapan da bu akıl olsa gerek.

    düşünün topyekün savaştan muharebe şekillerine kadar bir çok teknik konu olan eserde aynı zamanda yer yer insanların iç dünyalarıyla ilgili asıl işi yazarlık olan değme yazarlara taş çıkaracak derecede tahlillerde yapılmıştır bu eserde. mesela bu konu da inatçılık üzerine çok sevdiğim pasajlardan biri :

    " inatçılık bir zeka eksikliği değildir ; üstün muhakeme yeteneğine boyun eğmemekte direnmeyi tanımlayan bir deneyimdir... inatçılık mizaca ait bir kusurdur. iradenin bu bir çeşit eğilmezliği, her türlü fikre karşı bu tahammülsüzlük aslında bencilliğin özel bir biçiminden başka bir şey değildir. inatçı insan sadece kendi ruhi faaliyetlerinin emirlerine uyar ve sadece başkalarının da sadece bu emirlere uymasını ister. buna bir çeşit kendini beğenmişlik de diyebilirdik, ama aslında bunun da ötesinde bir şeydir. kendini beğenmişlik dış görünüşle yetinir, oysa inatçılık bir şehvettir. "
hesabın var mı? giriş yap