• pilli piç
  • bana çocukluğumun en dramatik anlarından birini yaşatmış olan oyuncak.

    bizim peder beyin uzaktan bir arkdaşında ailecek misafirlikteyiz. ben hatırladığım kadarıyla aileye ilk defa konuk oluyorum. yaş taş çatlasın 8-9. evde toplam 4 çocuğuz, hepimizde de sanal bebek var. birbirimizin karakterlerine bakıyoruz felan. ablamla bu misafir olduğumuz kızın bebeğini incelerken azına sıçtığımın bebeği benim elimdeyken öldü. öldüğünü anladığımda zaten hayat durdu, konuşmalar yavaş yavaş akmaya başladı beynimde. ablama bir dönüp bakışım var aha abla ben sıçtım galiba diye aynen şu şekilde http://i1191.photobucket.com/…ittle-kid-shocked.jpg

    abla dedim sen büyüksün yap bi güzellik kurtar kardeşini. yoksa ölü takliti yapcam amk bildiğin altıma sıçtım sıçacağım. sanki boğarak öldürdüm bebeği. bok vardı ne elime alıp besliyosam. ne naif duygularla sanal bebeğe hamburger yediriyordum halbuki...

    baktım ablam da düşene bir tekme vurdu, hiç oralı olmadı. kendi pisliğini kendin temizle bakışıyla arkasını döndü. koca dünyada yapayalnızdım. üstelik hiç tanımadığım bir evde birini öldürmekle suçlanacaktım.

    yaa çok güzelmiş kardeş senin bebek dedim bıraktım kızın yatağının üstüne götün götün misafir odasına, annemin yanına gittim anne ben sıkıldım hadi gidelim diye. dur olum daha yeni geldik dedi annem. baktım kaçarı yok şu kuruyemişlerden yeyim bari diye annemin koltuğunun yanına iliştim.

    bi baktım içeri bebeğini öldürüp katil olduğum kız girdi. bana bi bakışı var sanki annesine tecavüz ettim. gitti annesinin yanına dudağını büzdü sessizce bir şeyler söylüyor. ulan dedim kızım (içimden ama yüzüne karşı) ağlarsan s.kerim seni (evet yaşım 8-9) ağlamadı neyseki. annesi kafasını okşadı içeri yolladı, sonra peşinden gitti. orda neler döndü bilmiyorum. sonra ben uyuklama numaraları yapmıştım erken kalkalım diye ama yine yememişlerdi. o günü atlattıktan sonra da kurban kestim zaten, o yaşta gidip zekat felan verdim.

    beyaz bir sanal bebekti. inşallah o sanal bebeği üreten çinli iş adamından taa işçisine kadar o fabrikada çalışan herkes basur olur. amin.
  • zamanında cami avlusuna bıraktığım bebek. yıllar sonra büyümüş kocaman i pad olmuş gelmiş. çok sitem etti lakin.
  • küçükken alıp alıp bir haftada bozduğum meret.

    yalnız düşünüyorum da taa o zamandan bu işlerden pek anlamayacağım belliymiş. kız kardeşimin sanal bebeği bebeklikten çıkar nine dede olurdu nerdeyse, benimki daha kundaktayken ölürdü. o şimdi evli, mutlu, çocuklu; bense yalnız, derbeder, efkarlı. çok ezikmişim lan. sıradaki şarkı bana gelsin o zaman

    (bkz: orhan gencebay'dan batsın bu dünya)
  • el kadar çocukken hayatıma girip , kısa sürede dengemin içine etmeyi başarmış şeytan icadıdır efendim bu. pembe plastik bir ev şeklindeki aygıtta yaşayan sanal bebeğim, hayatımın geri kalanını tüm bu sorumluluk boklarıyla uğraşarak geçirmemin tek müsebbibidir.
    sanal bebek, temelinde üç gubidik ihtiyaç bulunan, koca kafalının tekinden başka bir şey değildir: yemek, su, ve oyun. tüm mesele , bu üç ögeyi, muhtelif kombinasyonlarla, doğru şekilde sıralayabilmektedir.
    ancak, programlayanına yandığımın salak aleti, gecenin bir yarısında "acıktım ulan" diye patavatsızca ötebilmekte, "eğlendir beni" diye densizleşebilmekte, bir ayaklarımı yıka demediği kalmakta, kabuslarımdaki koca adayı gibi olabilmektedir. çocukların bir melek kadar saf olabilmesinin altında bir nebze şaşkınlık, ve malesef biraz da aptallık yattığından mıdır nedir, gecenin 3ünde kalkıp, aman aleti çişe tut, yok gazını çıkar, yok mamasını yedir derken, bendeki sorumluluk duygusunu biraz fazla dallandırıp budaklandırmış olan sanal bebek, kendisiyle aramda bir duygusal bağ kurmayı başarmış, ilerki yıllarda ağzıma sıçmış tüm olayların sorumlusu duyguların temelini atmıştır.
    şimdiki aklım olsa, ondördüncü kattan aşağı atar, arkama bile bakmam.
  • ölür diye korktuğum için bir türlü almaya yanaşmadığım aletti, evet o kadar da yufka yürekliydim,salakta denilebilir, pekala.
  • üstündeki zincirin anahtarlık olarak kullanıldığı öğrenildiğinde ufku iki katına çıkarabilme potansiyeli olan bebek.

    öğretmenler masası bir nevi musalla taşıydı bu bebekler için. açlıktan öldükleri için ortaokulda öğretmen masasının üstü toplu mezar gibi olurdu.
  • media markette satıldığını duyup koşup aldım, nostalji yaşıyorum iki gündür.

    ilkokuldayken her nisan-mayıs aylarında okulun yanındaki kırtasiyeye gelirdi yüzlerce ve bir ay okulda sanal bebek furyası gezerdi, büyütür evlendirirdik. biri ölse hep beraber üzülürdük, sanal bebeklerimizle büyük bir aileydik sınıfça be.

    penguenim bob şu an 6 yaşında, çok mutluyuz, ölmeyecek bu sefer. ölmeyecek...
  • kadınlardan ve günün birinde çocuk doğurma potansiyeli olan her türlü yaratıktan uzak tutulması gereken oyuncak. niye mi? çünkü iki büyük çocukluk travmamdan birinin müsebbibi bu şeytan icadı oyuncak.

    1) yıl 1993. 6 yaşında falanım, lahana bebekle oynuyorum. kardeşim bir yaşında, dolaptan gizlice aldığım onun bebek mamasıyla lahana bebeğimi besliyorum. hava kasvetli, yağmur yağdı yağacak. besliyorum besliyorum ama bi türlü doymuyor bebek, hep huzursuz ve rahatsız*. bir saat falan geçiyor, sıkıntı dayanılmaz hale geliyor ve birden kendimi anne olduğuma ve lahana bebeğin benim gerçek çocuğum olduğuna inandırıyorum. üstüme tarifi zor bi yük çöküyor. anneyim, küçüğüm, çalışmıyorum, çocuğum var ve ortada baba yok. yalnızım, hafakanlar basıyor. benim için çok büyük bi sorumluluk bu çocuk, nasıl altından kalkacağım diye düşünmeye başlıyorum. öyle ki dışarı çıkamıyorum, çünkü bebekler yalnız kalmamalı. neyse birkaç saat daha öyle geçiyor, akşam annemle anneannemlere falan gidiyoruz, kuzenlerle oyuna dalıyorum. yavaş yavaş unutuyorum ama bi travma olarak kalıyor hep hafızamda.

    2) yıl 1996. 9 yaşındayım. bi sanal bebeğim var, 12 hayvanlı. onunla gayet mutlu mesut yaşarken patsito'dan tek hayvanlı bi sanal bebek daha kazanıyorum, sorumluluğum iki katına çıkıyor. tam da bu zamanlar, bi hıdırellez günüydü, çok iyi hatırlıyorum, gece bi arkadaşın bahçesinde ateş yakılacak ve ateşten atlamaya ve ip oynamaya gideceğiz oraya. tek hayvanlı sanal bebeğim görece daha az zahmetli*, karnını doyurup altını alınca 10 saat falan sorunsuzca uyuyor. 12 hayvanlı olanında ise 12 yaşında bi dinozorum var. öyle bi emek yok ama, haftalarca yememişim yedirmişim, içmemişim içirmişim, saçımı süpürge etmişim, o yaşa kadar büyütmüşüm. bi de müşkülpesent, yemek yedirmek, temizlemek yetmiyor. neymiş oyun da oynatacaksın. kart oyunu mu oynattın, bi dahaki sefere top oyunu oynatacaksın. haspam sıkılıyor üst üste aynı oyunlardan. neyse bunun da yemini suyunu verdim, oyununu oynattım, uykuya yatırdım, akşama doğru vınnn dışarı oynamaya. tabii bizim hıdırellez etkinlikleri gece 11'e kadar sürdü, aklımda sanal bebek falan yok hiç. taa neden sonra eve geldik, televizyonun önünde gördüm bunu, şıptık şıptık yapıyor ekranı. kalbim deli gibi çarparak gittim yanına, rip! bizim dinozor öbür dünyayı boylamış, mezar bi sağa bi sola kayıyor ekranda götünü attıra attıra. bir hüzün dalgası, bi keder bende. yok "yeterince sorumlu bi anne olamadım"lar, yok "kendi evladıma kıydımlar" bilmem neler. ev ahalisi bu elemime mana veremez halde, gerizekalı olma ihtimalimin korkusu içinde. neyse sonra annenin teskinleri, babanın açıklamaları falan. meğerse programlama diye bi şey varmış, piçuslar ancak 12 yaşına kadar büyüyebilecek şekilde yazmışlar kodu. her ne kadar rahatlasam da bu açıklamayla sonra defalarca denedim tabii, neyse ki 12 yaşı geçmedi hiçbir dinozorum.

    kıssadan hisse: çocuklarınızı mümkün olduğunca cinsiyetsiz yetiştirmeye çalışın. 6 yaşında anne olmayı falan öğrenmelerine gerek yok. asker olmayı öğrenmelerine gerek olmadığı gibi. korkmayın, ahlak ve vicdan cinsiyetli bir şey değil.
  • sürekli olarak aşı olmak isteyen ve kakasını yapıp duran, ortalarda mutsuz mutsuz dolanan piksel piç.

    çok tatlı.
hesabın var mı? giriş yap