• yillar once universite okurken soyle ilginc bir animin gectigi sehir:

    san francisco'da otobus ucretleri o zamanlar 1 dolar 25 cent'ti. otobuslerde bilet atilacak yere bozuk para atiliyordu ve bu sekilde yolculuk yapiliyordu. otobusteki soforler hicbir zaman tam para atip atmadiginiza bakmiyorlardi ve herkese guveniyorlardi. bir gun belediye otobus ucretlerini 1 dolar 50 cent'e cikartma karari aldi. karar ilk ciktiginda bir suru protestolar oldu ve ogrenciler karara gunlerce itiraz ettiler. sonunda pazartesi gunu gelmisti ve karar uygulamaya konacakti. o gun elimde 6 tane 25 cent, yani 1.50 dolar ile otobuse bindim. tam parayi kutuya atacaktim, sofor bana sert bir sekilde "dur" dedi. ben de adamin yuzune mal mal bakarken "gec arkaya, para filan almiyoruz" dedi. meger protestoya otobus soforleri de katilmis ve zam geri alinana kadar musterilerden ucret almayacaklarmis. hatta ucret vermek isteyenlerden bile hicbir sekilde ucret alinmiyordu. sonraki gun otobuste para atilan kutunun delik kismi siyah bantla kapatilmisti ki kimse icine para atamasin. yaklasik bir hafta boyunca sehirdeki tum otobusler bedavaya hizmet verdiler ve sonunda ucretler yeniden 1.25'e indi. bugun otobus ucreti ne kadardir hicbir fikrim yok. san francisco'ya gitmeyeli 2-3 yil, otobuse binmeyeli de 4-5 yil kadar zaman gecti. boyle guzel bir sehirdir san francisco.

    pahaliligini saymazsak san francisco amerika'nin en guzel sehridir. hatta benim icin ilk 5 su sekildedir:

    1. san francisco
    2. portland
    3. san diego
    4. seattle
    5. miami

    edit: su anda 2 dolarmis. bilgi veren arkadaslara tesekkurler.
  • pilot program çerçevesinde cezalarını çekip topluma geri dönen 10 kişiye düzgün bir hayatı seçmeleri karşılığında ayda 300 dolar gibi cüzi bir teşvik vermesini "lütfen silahınızla kimseyi öldürmeyin, pokunuzu yiyelim" parası olarak görmek de ancak fox news takip eden çomarlara yakışır.

    mümkün olduğunca eski suçlulara eğitim ve iş veren yardım kuruluşlarına destek olan biri olarak, suça bulaşmış insanları topluma geri kazandırmaya çalışan şehrimde gurur duyuyorum. 900 bin nüfuslu şehrin bu program için ayda toplam 3000 dolar harcaması o şehirde yaşayan birisine yılda 4 cent’e patlıyor. yanlış yazmadım. 4 dolar değil, yılda 4 cent. bu da suçlu başına yılda 0.4 cent yapıyor. o sabıkalıların tekrar suç işlemeleri durumunda yakalanıp mahkemeye çıkarılmaları ve hapis yatmaları ise bunun binlerce katına mal olan bir şey.

    tabi cumhuriyetçilere kalsa en ufak suça bir kez bulaşanı dengesiz cezalarla hapislerde çürütüp hayatlarını karartmak çok daha mantıklı. yeterki suç işleyenler kodaman ya da kodaman yakını olmasın. nasıl, tanıdık geldi mi?

    bu arada, bu 4 cent maliyetten bahsetmişken eklemezsem olmaz. san francisco bay area denilen metropolitan bölgenin nüfusu 10 milyonun altında. gdp’si ise türkiye’nin gdp’sinin 1.5 katından fazla. gdp’si 1.1 trilyon olan bir bölgenin halkı sabıkalı başına yılda 0.4 cent harcamayı dert etmezken bunun derdi fox news izleyen çomarları germiş.
  • eğer veriler gerçekse numbeo'ya göre bu şehirde yaşayan ortalama bir franciscolu türk lirası cinsinden aylık 64.521 tl kazanmakta ve bu gelirin sadece yarısı harcamalara gitmekte. aynı site ortalama bir istanbullunun aylık gelirini 3.762 tl olarak gösteriyor ve istanbullu bireyin ortalama aylık giderleri gelirlerini aşıyor ki verilen rakamlar oldukça gerçekçi.

    korkutucu olan ise dünya'nın bu açıdan en iyi kentlerinden biri ile türkiye'nin en büyük kenti arasındaki gelir uçurumunun 17 kata kadar açılmış olması. san francisco'ya göç eden bir türk ortalama bir standart tutturması durumunda 12 ayda 350 bin tl biriktirebiliyor. sadece 3 sene orada çalışması durumunda türkiye'de hem sıfır ev hem sıfır araba alabilecek standarda erişebiliyor. türkiye'de ortalama bir çalışan olarak kaldığı durumda ise zaten ekside olacağından ekstra bir gelir kaynağı olmaksızın ömür boyu herhangi bir varlık sahibi olma şansı kalmıyor.
  • golden gate koprusu ve sahilinde dolasmaktan sonra hirsizlik turizminde de kendini gosteren sehir.

    evet, bu sehirde 950 dolara kadar yapilan hirsizliklara ceza meza yok. gidin bir supermarkete, posete doldurun istediginiz herseyi ve kapidan cikip gidin. %90 ihtimal kimse sizi engellemeyecek. ola ki sizi durdurmaya calisan bir sik kirigi cikarsa dikkate almayin bile. korkmayin bir sikim yapamaz.

    %0.001 ihtimal, sizi fiziksel gucle durdurmaya calisan birisi olursa basin yaygarayi. "i'm minority, i'm diversity, i'm musluman immigrant, i'm people of color" diye bagirin, hemen pembe gotlu liberal sjw'ler yaninizda bitiverir ve sizi koruma zincirine bile alirlar. hatta, bana ayrimcilik ve irkcilik yapildi diye magazaya tazminat davasi bile acabilirsiniz. gulmeyin, yapilmisi var.

    yapmaniz gerekenlere ornek: ornek1 ornek2 ornek3

    sozun ozu, ultra liberal ve sjw'lerin cirit attigi, suclularin el ustunde tutuldugu, calisanlarin yuksek vergilerle cezalandirildigi sikko bir sehir.

    edit: daha önce yazmıştım, sehirde pilot program adı altında daha önce silahlı saldırı yapmış kişilere "aman pokunuzu yiyelim, size hafta $300 para verelim, yeter ki kimseyi öldürmeyin" parası verileceğini. sanfranciscolu 50 yaşındaki sjw keko da "ehi ehi, bana düşen pay 3 cent, bütçeme dokunmaz, pis çomar fox news" diye yazınca debe'ye girmişti. onu debe'ye sokan adamlar da "türkiye'de cezalar yetersiz" diye entry giren adamlar.
  • bu ay itibariyle saatlik asgari ücret $15.59 oldu. bu da takriben aylık $2500 ediyor. san francisco'da kiraların bu civardan başladığı düşünülürse şehir için pek yüksek bir ücret sayılmaz ama şehir dışında yaşayanlara cazip olabilir.

    san francisco'daki tüm işverenler buna şu kanunlara tabi:

    - işverenlerin işe alımda çalışanların önceki maaşlarını sormaları yasak
    - çalışanlarının maaş bilgilerini başka işverenlerle paylaşmaları yasak
    - 72 saat zorunlu ücretli hastalık izni vermek zorundalar
    - iş yerinde çocuk emzirme için alan sağlama ve gerekli mola izinlerini vermek zorundalar

    en az 20 çalışana sahip şirketler ise bunlara ek olarak:

    - saatlik en az $1.95 değerinde sağlık sigortası imkanı sağlamak zorundalar
    - babalara 6 haftaya kadar doğum izni vermek zorundalar
    - bakım sorumluluğu olan çalışanlar için çalışma koşulları konusunda esneklik taleplerini karşılamak zorundalar
  • 17 mart - 7 nisan 2020 arasında bay area genelinde alınan shelter in place (place derken residence anlamında) kararı kapsamındaki şehir. bu karar sokağa çıkma yasağının biraz daha esneği oluyor imiş. bu karardan etkilenen toplam nüfus yaklaşık 7 milyon.

    ev dışında bir araya gelmek yasak, temel ihtiyaç sağlayan dükkanlar dışında tamamı kapanıyor, temel ihtiyaçları sağlayanların ise açık tutulması isteniyor. evden çalışılabilen işletmeler evden çalışmak şartıyla açık olabilir.

    grup halinde olmamak kaydıyla şehirde yürüyüşe çıkılabiliyor ama escooter, bisiklet, araba kullanmak yasak, sadece 2 metre mesafe şartını korumak kaydıyla toplu taşıma kullanılabilir. (anlamadığım şey izolasyon amaçlı bir yasakta neden izolasyonun allahı olan arabalarımızı kullanmamızın yasak olduğu)

    sokağa çıkma ve araç kullanma yasağının istisnası temel ihtiyaçlar ama kapsam çok dar değil. temel ihtiyaçlardan kasıt market, eczane, sağlık hizmetleri, aile veya dostlarınızla bu ihtiyaçlar çerçevesinde görüşmek olabileceği gibi doğa yürüyüşü yapma amacıyla arabanıza atlayıp bir kıra, ormana gitmeniz de istisna kapsamında, yani san franciscoluların olmazsa olmazı hiking'e izin var.

    https://www.sfdph.org/…c19-07- shelter-in-place.pdf
  • elli kere yazılmıştır ama yine yazalım.

    şehrin üç tarafı suyla çevrili. batısında pasifik okyanusu var. soğuk su akıntısı kuzey kutbunun buz gibi sularını california sahiline getiriyor. ısınan su bulut ve sis yaratıyor. bu arada, yazları california üzerinde ısınan hava yukarı hareket edip alçak basınç yaratıyor. okyanus üzerindeki soğuk ve bulutlu yüksek basınçlı hava bu alçak basınca doğru hareketleniyor, ancak bütün california sahiline tepeler set çekmiş olduğundan soğuk hava içerilere giremiyor.

    işte burada olan san francisco’ya oluyor, çünkü california sahilinde tepelerin geçit verdiği tek nokta san francisco körfezinin girişindeki o ünlü golden gate köprüsünün olduğu yer. bütün o yüksek basınçlı soğuk hava o noktadan bir huniye girer gibi california’nın içindeki devasa vadiye akıyor. bu durum yaz aylarında haziran başından eylül başına kadar sürüp, bu aralıkta san francisco’nun havasını kapalı ve soğuk yapıyor. eğer şehrin 10 dakika kuzeyine, 10 dakika batısına veya 10 dakika güneyine giderseniz 30 derece üstü güneşli bir havayla karşılaşıyorsunuz çünkü o sis ve bulut ısınıp dağılıyor, ama şehir içerisinde güneşi görmeyip yaz ortasında mont giymeye mecbur kalıyorsunuz.

    bunları yazdıktan sonra eklemeliyim. bunun haricinde şehrin pamuk gibi bir iklimi var. aralıkta şubatta tişörtle gezeceğiniz türde havaya sürekli rastlanıyor. yazları ne giyiyorsanız kışları da aynısıyla geçiriyorsunuz. kar hiç yağmıyor. hava sıcaklığı 10 derecenin altına inmiyor. yağmur bile bazı senelerde çok az yağıyor. şehrin havası sizi yılın 9 ayı memnun ederken yazları üşütüyor. şehrin her şeyinin olduğu gibi iklimi de aykırı.
  • suyu soğuktur, okyanusta yüzemezsiniz. haziran ortasından ağustos ortasına kadar da hava kasım ayındaki istanbul gibidir. ancak onun dışında iklimi çok güzeldir. kışı yoktur. yıllarca kış ortasında gecenin ikisinde tişörtle bardan çıkıp mont giyme ihtiyacı duyamadığımı bilirim.

    arada sırada ocak'ta şubat'ta hava sıcaklığının 30 dereceleri bulduğu olur. ayrıca son 3-4 yıldır san francisco içerisinde kazak giydiğim tek bir gün olmadığını da ekleyeyim. bir tişört, üzerine ince bir penye mont, onun üstüne de bir ceket veya montla tüm kışı geçirebilirsiniz.

    yazın, şehrin üstünü sis kaplayıp havayı soğuttuğu günlerden birinde n-line tramvaya binip tünele girdiğiniz cole valley sis altında ve hava sıcaklığı 15 dereceyken, iki dakika sonra tepenin diğer yanında tünelden çıktığınızda duboce park'ta güneşli, 30 derece sıcakta milletin bikinilerle güneşlendiği bir ortam bulabilirsiniz. kısacası buradaki mikroiklime dünyanın başka hiç bir yerinde rastlayamazsınız.
  • abd'nin batisindaki kaliforniya eyaletinde bir sehir. kozmopolitanligin dibine vurmus bu guzeller guzeli sahil sehri bir sehirden ote kucuk bir dunya gibidir. abd sehirleri icinde istanbul'a olan benzerligi ile dikkat ceker. ayrica gaylerin baskenti olarak da bilinir. baslica komsu sehirleri san jose, stockton ve sacramento'dur. los angeles'a otobusle 7 saat mesafededir. guzelliginin hakkini istediginden olsa gerek cok pahali bir sehirdir.. gibi genel tanimlari verdikten sonra sehri inceleyebiliriz.

    nasil gidilir;

    ben iskence cekerim, ucuz olsun yeter diyorsaniz abd icinde hemen her yerden greyhound otobus firmasiyla gidebilirsiniz. ucuz olsun ama azicik da rahat edeyim diyorsaniz bir alternatifi de shuttle'dir fakat sadece los angeles'tan gitmeye kalkisirsaniz var bu. ayni fiyat, minibus gibi bir arac ama en azindan kimin bindigi belli. tek kotu yani gunde bir kere oglen 12.30 civari sefer olmasidir, bir gununuz yolda gecer. shuttle sizi sehir merkezine kadar goturur.
    cok uzak yerden gidiyorum, otobus olmaz bana derseniz tek alternatifimiz ucak oluyor haliyle. havaalaninda merkeze nasil gelecegiz? taksiye binmek gibi bir akilsizlik tabi ki yapmiyoruz. shuttle ayarlamak da muhtemelen kolaydir ama bunlara hic gerek yok zira sehirici ulasim cok gelismistir. bart denilen yeralti metrosuna biniyorsunuz, 45 dakika icinde istediginiz yere gidiyorsunuz. ordan sonra otobuse binmek vaciptir, cok esyaniz varsa taksiye de binebilirsiniz. bart havaalanindan merkeze, tek sefer 5 dolardir. kopruyu gecmeyen sehirici otobus de 1.25 dolardir. bu sehirde arabaya kesinlikle ihtiyac duymazsiniz.

    nerde kalinir;

    guvenilir, temiz, guleryuzlu, merkezi ve ucuz bir hostelde elbetteki. pacific tradewinds tam da aranilan yerdir. ev gibi huzur doludur. calisanlari hostelde yasar. mutfagi, banyosu, tuvaleti hep tertemizdir. ucretsiz internet erisimi vardir. tam techisatli mutfagi olmasinin yaninda sizin bulasiklarinizi bile yikarlar. su linkten websitelerine ulasilabilir; http://www.sanfranciscohostel.org/ . adresi de soyledir; sacramento st uzerinde, kearny st ve montgomery st arasindadir. lakin tabela namina kapiya astiklari sey haddinden fazla kucuk oldugu icin cadde uzerinde 5 tur atip yine de bulamayip aglamaya baslamak olasidir. gerek yok, hemen umitsizlige kapilmayin. bir kere kendisi sacramento uzerinde kuzeye yururken sag taraftadir, bunu bilelim. beyaz, demirli bir kapisi vardir. azicik dikkatli bakarsaniz duvara goreceksiniz, korkmayin. benim kalma yeri olarak siddetle tavsiyem bu olmasina ragmen diger alternatifleri de veriyorum;
    usa hostels san francisco. bu da downtown bolgesinde bir hostel, abd icinde 2 subesi daha var. biri hollywood'da digeri de las vegas'ta. kalmadigim icin temizlik gibi konulari bilemiyorum ama o da ucuz bir hostel. konum olarak digeri kadar guvenli bir bolge olmayabilir, bunu da downtown'larin hep evsizler tarafindan isgal edildigini gormeme bagliyorum. daha buyuk bir hosteldir, daha cok bilinir.
    bir digeri hostelling international san francisco'dur. hi'lar genelde daha pahali oluyor ama diger hostellere gore daha kaliteli oluyor. genellememek lazimmis zira pacific tradewinds ekibi hi sf'nun cok pis ve yerinin kotu oldugunu vurguladi.
    illa baska yerler de vardir ama soylemeye gerek yok bunlar en olasi yerler, yeterli.

    nerelere gidilsin;

    caddeler:
    financial area butun is merkezlerinin toplandigi yerdir. upuzun binalar, hemen hemen butun bankalarin subeleri, nispeten pahali restoranlar burda bulunur. gorulecek pek bir seyi yoktur ama cok bir merkezde oldugu icin istemeseniz de o caddelerde yuruyeceksiniz. china town'u butun dunyadaki china town'lar arasinda en buyugu ve en eskisidir. bu bolgede ucuz ve cok leziz sushi yenebilir. alisveris etmelik cok dukkan vardir, gozunuz donebilir birbirinden ilginc cin mallarini gorunce ama cok heveslenmeyin genelde pahalidir. ayrica cok celiskili fiyatlara sahiptir bu bolge. ayni mali birbirinden bir blok otede duran iki magazada biri digerinin yarisi fiyatina bulabilirsiniz. o yuzden tavsiyem magaza boyle "ben tekim, cok ozelim, benden baska yok buralarda" diye bagirmadigi surece bir seyi cok begendiyseniz diger magazalara da bakip ondan sonra almanizdir. zira cok klasik cin mallarinin cok ucuza bulunabildigi kocaman bir magaza mevcuttur, orayi yagmalabilirsiniz. north beach taraflarinda little italy denen yer bulunur. burda birbirinden harika restoranlarda tahmin edilecegi uzere italyan yemekleri yemek vaciptir, farzdir hatta sevaptir. fiyatlar normallerin ustunde gelebilir ama denemekte fayda var cok guzel pidemsi bir seyleri var bunlarin. cafe-bar tarzi yerler de bolca bulunur. canli muzik, karaoke, club... yine bu bolgede dunyaca unlu lombard street vardir. neden unluymus peki burasi dersek, dunyanin en kivrimli caddesi olur kendisi. boyle kimil kimil, kivrim kivrim. arabalar 5km/h ile ancak inebiliyorlar. siz de yanlardaki merdivenlerden kacla inip cikarsaniz artik.. tamam, caddeyi gorduk, basimiz goge erdi, pardon fotograf cektirecegiz onunde ondan sonra basimiz goge erecek. bir sonraki durak fishermans wharf. tekne turlarinin, iskelelerin vs bulundugu bolge. cok leziz balik yemek mumkun. bizim ortakoy kumpircileri gibi yan yana duran deniz mahsulleri restoranimsilar var, illa ki denensin artik ne seviyorsaniz denize dair derim. pier 43 ve pier 39 guzeldir boyle magazalar, oyun yerleri, cafeler bulunur. pier 39'dan deniz aslanlari izlenebilir. boyle kucucuk koy gibi bir yere doldurmuslar deniz aslanlarini, turist yeri olmus. dunyaca unlu bir baska cadde haight assbury. gerci buna cadde demek olmaz, ikisinin kesisimi iste. neden unlu; zamaninin cicek cocuklari burayi mesken tutmus ve hippi bolgesi ilan edilmis. simdilerde o hippi ruhundan eser kalmadigi yonunde gorusler cok artmis, katilirim zira burasi da bir turist bolgesi halinde. magazalarda fiyatlar ucmus durumda. bir tane 2. el magaza var, ilgililerine, kiyafet satiyorlar, kadin-erkek. oldukca buyuk, e fiyatlar da super. haight cok uzun bir cadde olmasina ragmen asil gidip gorulesi yer dedigim kesisimdir. burdan hemen castro'ya atliyoruz. yakinlar zaten, yurunebilir. castro gay bolgesidir. cok asiri bir atraksiyon yok gibi gorunse de olay cadde uzerinde konuslanmis dukkanlarda, magazalarda biter. her sey gay icin vardir. masaj salonlarindan film kiralama dukkanlarina kadar.. kadin kismisinin bu bolgeye cok yakisikli erkekler varmis, gidip gorelim demesi bir seyler elde edebilmek adina fazlasiyla gereksiz kacacaktir. o yuzden efendi efendi gidilsin, caddede yurunsun, kimsenin huzuru kacirilmadan geri donulsun. bir sonraki durak mission district. burda ne gibi bir atraksiyon var ben cozemedim, 2. el, en ucuz, herbir seyi bulabilmek haricinde. cadde uzeri magazalar, nispeten guvensiz bir bolge, 3lu 5li gruplar halinde gezen latin bebeler.. ama ucuz cidden!

    park ve bahceler:
    golden gate park kocaman olmakla birlikte icinde de pek cok eglence barindirir. kucuk kucuk bir suru bahce, yemyesil, tertemiz.. cok vaktiniz varsa butun bir gun gecirilebilir ama vakit darligi varsa en cok gidilsin denilen yerlerden birisi japanese tea garden'dir. girisi 4 dolar, kucucuk bir bahce, icerde ne aradiginiza gore aldiginiz keyif de degisir. iceri girmisken caylardan birini icip de deneyin bari. bu bahcenin hemen yaninda deyoung museum diye bir muze var. ilgililerine; http://www.deyoungmuseum.org/ adresini de veririm. neyse sonuc olarak bu park icinde aktivite cok. bir de haight st'e giderken buena vista park var. kopek falan gezdirmeye gidiyor insanlar buraya ya da merdiven cikalim spor olsun, dogaya da karisalim diyorlar. kafa dinlemelik, yatip uyumalik.. golden gate park'in batisinda ocean beach var. cok ahim sahim diyemem, nerde akdeniz sahilleri nerde ocean beach.. ama iste bir fark var; adam okyanus. suyu hep cok soguk oldugundan burda insanlar yuzmek haricinde her turlu isi yapiyorlar. gerci bizdeki gibi kumda futbol oynayalim durumu yok, onun yerine amerikan futbolu oynuyorlar, frizbi olsun yok efendim ucurtma ucurmak olsun oyle bir takim eglencelikler. tabi kosmak, atlamak, ziplamak gibi bas aktiviteleri es gecmiyoruz. ayagim okyanusa degmedi demeyeyim diyenlere.. upuzun kocaman sahil, sen de kos..

    manzaraliklar:
    iki cok sahane yer soylemek istiyorum manzara gormek isteyenlere. hatta istemeyenlere de.. simdi bu sehir cidden cok guzel, o yuzden onu boyle dagdan tepeden, karsidan falan gormek insanin boyle icini isitiveriyor. tepeden gorelim, hem gunduz halini hem gece halini gorelim, nasil mi; twin peaks denen yere daha gunes batmadan ama batmaya yakin gibi gidelim. o gunesi orda bir batiralim, rengine, durusuna, gidisine hayran olalim.. fotograf cekelim, sehri izleyelim, huzunlenelim ama gulup eglenelim de gunes batinca sehrin isiklari yansin, bir de gece gorelim, ne guzel parliyor diyelim, gozumuz kamassin, gitmek istemeyelim ama alemlere akmak vakti gelmis olsun, seni cok sevdim twin peaks diyerek ayrilalim ordan. tamam, ilk gorev tamamlandi. simdi bir de karsidan gorelim sehri. treasure island bay bridge'in ortasinda, oakland-san francisco arasinda, san francisco ya bagli, zamaninda denizcilerin kendine mesken ettigi, tatil koyu kivaminda, sessiz mi sessiz, bir o kadar da guvenli, huzur dolu bir yer. buraya otobus gidiyor, o yuzden ulasim sorunu yok. tabi ben twin peaks'e gidilsin diye anlattim ama tepeye cikan bir otobus olmadigini soylemedim, neden, gitmezsiniz diye.. buraya azimle tirmanan insanlar var, o zor is, ya otobusle dibine gider sonra taksi tutarsiniz ya otostop sansinizi denersiniz ya da arabali bir arkadas edinirsiniz, o sizi goturur.

    sanat yok mu:
    var, olmaz olur mu. sehrin kendisi "ben san'at'im" diye bagiriyor zaten. yok ben muzede gormek istiyorum sanat neymis diyorsaniz, museum of modern art'a (bkz: moma sf) goz atabilirsiniz. 5 katli oldukca buyuk bir muze. sanirim carsambalari kapali, diger gunler normal isleyiste. ogrenci indirimi var. ilk 2 kati sabit sergiler, ust katlar degisiyor. bir de asian art museum var. simdi bu sehirde cok asyali oldugu icin bu muze de ilginc olabilir, bilmiyorum.

    baska nereye gidilecek:
    alcatraz island'a pier 33'den tur var. gece turlari biraz daha pahali ama yola gunduz cikip gece dondugunuz icin yine 2 rengi karistirmis oluyorsunuz. bir de olani biteni anlatan insan var tepenizde, iyi yani. vapur, gemi, tekne, motor neyse iste o goturdukleri alet, onunla 25 dk kadar yakin mesafe sehre. her yerden gorunuyor zaten sehirde. ilginc bir yer, hapishane falan..oyle.
    union square cok merkezi bir yerde. en guzel yeni yil zamani oluyor diyorlar, kocaman bir cam agaci, isil isil.. bir meydan, etrafi magazalarla cevrili, sokak muzisyenleri eksik olmayan her daim islek kalabalik bir yer. ogle tatilinde is amcalariyla dolar, arada tek tuk kadina rastlamak da mumkundur.
    iki cable car hatti vardir. powell-hyde ve powell-mason. illaki bir kere binilsindir, tek yon 5 dolardir. powell-hyde hatti yuksek hat oldugundan daha guzel manzara gorulebilir.
    golden gate bridge hakikaten de cok buyuk bir koprudur. direkleri hemen hemen sehrin her yerinden gorulebilir. uzerinde yuruyup sehri seyretmek oldukca yerinde bir hareket olacaktir.

    bar-club isi:
    simdi bu sehirde bir gay club'a gitmeden donulmemesi gerekir. o insanlarin nasil eglendigini, ne sekilde parti yaptigini gormek, ufku genisletmek lazimdir. zira hayatiniz boyunca boyle bir gosteriye baska yerde sahit olamayabilirsiniz. castro bolgesinde cok iyi club'ler mevcuttur ama orasi uzak, ben daha merkezde isterim derseniz oralarda da mevcut. en buyuk ve bilindik club'larindan biri ruby skye'dir. bu adamlara internet sitesi uzerinden uye olup sovlara, partilere davetiye kazanmak, yaninizda bir de +1 goturmek mumkundur. icinin mimarisi cok guzel, cok siktir. aslinda genel olarak barlar, klupler namina konusmak gerekirse, nerede olursaniz olun inanilmaz bir rahatlik hissedersiniz. kimse yadirgamaz, acaip acaip uzayli gormus edasiyla bakmaz, rahatsiz etmez, goz hapsine almaz. o yuzden tek basina da cikacak olsan korkma, cik, bir seycik olmaz.

    cok uzun oldu ben hala ne yaziyorum bilmiyorum. biraksan bi 10 sayfa daha anlatirim ben bu sehri. istanbul'dan sonra insanin sevebilecegini hissettigi bir baska sehir daha cikmasi karsisina heyecan yaratiyor, ne diyeyim. havasi dengesiz olmasina ragmen mis gibi, tertemiz kokuyor. yollar dag-tepeden gecilmese de, inip cikmasi adami oldurse de, zengin sehri dense de, insanin kendini kaptirmasi, surda yasasam bir kac sene demesi isten bile degil.. oyle guzel bir yer iste..

    bir de son olarak; (bkz: the cheesecake factory) demek istiyorum.

    haydi kullanma kilavuzunuz hayirli ugurlu olsun, kazasiz belasiz, bol eglenceli geziler dilerim...
hesabın var mı? giriş yap