• tam türkçesi: "düzelti". metnine göre hem eğlence hem kanser oluşturabilen iş. en zor olanı edebi metin düzeltisi ve tecrübesiz çevirmenin elinden çıkmış olan metnin düzeltisidir. yapan* kişinin* bir süre sonra zevk alarak kitap okuma gibi bir lüksü kalmaz; yabancı dildeki kitapları "nasıl çevrilir acaba?" diye, çeviri kitapları ise "nasıl çevirmiş acaba, yanlışı var mı?" şeklinde okumaya başlar, üstüne üstlük türk bir yazarın elinden çıkan türkçe bir kitabı ise imla yanlışı arayarak okursunuz*.
  • çok zevkli bir şey. basılı metin üzerinde "hatalı kelimeyi yuvarlak içine al, ordan bir ok çıkart, doğrusunu yaz" şeklinde yapıldığı da olur, bilgisayarda düzelttiğin yerleri renklerle belirterek, kırmızı dipnotlar koyarak da olur. ama ben dünyanın en şanslı insanı olduğum için, kelimelerin başındaki h harflerini söylemeyen, söylemediği gibi yazı dilinde de kullanmayan, hemen kelimesinin emen diye yazıldığına can-ı gönülden inanan bir insanın anılarını redakte etme işi geldi beni buldu. vallahi çok zevkli.
  • zor iş. tümleci atarsın öbür tarafa tümbürleç olur. yüklemi yüklenir götürürsün öbür tarafa, yükü taşımaz. sap gibi betonarme programları kullansam mı diye düşünürsün. düşünmezsin. vaktin, konsantrasyonun olmalı bu işi yapabilmek için. ilk defa yazılmasından daha zor diyebiliriz.
    bir de son okuma diye bir hadise var, o daha beter. nerden girmiş oraya fazladan bir r harfi, nasıl sıtkı yerine sıktı yazmışlar da milletin sıtkını sıyırmışlar?
  • yüksek ünvanlara sahip insanlarin, prestijli kisilerin, saygin sahsiyetlerin yaptigi, bazen akillarin almadigi yazi hatalarini düzeltip yayina hazir hale getirmeye calismanin ismi. söz konusu yazarlara* sunulan takdirlerin buharina ekmegini banarak doyan insanlarin ugrasi.
  • (özellikle çeviri yapıtlarda) "redaksiyon", "redaktörlük", "editörlük", "düzeltmenlik" konularında kafası karışık olan kişiler için (örneğin bir kitabın editörlüğünü üstlenmiş birine, yaptığı işi küçümsercesine, "sen redaktörsün, editör değilsin" diyen kişi ya da kişiler için) kimi yararlı bilgiler... ilk bilgi, türk dil kurumu'nun özerk bir kurum olduğu 12 eylül öncesi dönemlerinden kalma "batı kaynaklı sözcüklere karşılık bulma denemesi 2" adlı kitabın "redaksiyon" maddesi (tdk, 1978; s. 140-141) :

    //latince 'redigere' (düzene koymak) eylemi fransızcaya 'rédiger' olarak geçmiş ve "yazmak, kaleme almak" anlamını kazanmıştır. bu eylemden türeyen 'rédaction', yazma, kaleme alma demektir. sözcüğün bir ikinci anlamı da, bir metin üzerinde gereken düzeltmeleri yaparak onu yayıma hazır bir duruma getirmedir. fransızcadan "redaksiyon" söylemiyle dilimize geçen bu sözcüğün ingilizce karşılığı olan 'editing' de dilimizde kullanılmaya başlamıştır. bu nedenle, fransızca redaksiyon (ingilizce editing) sözcüğünün birinci anlamı için "yazıdüzen", ikinci anlamı için de "yayımdüzen" karşılıkları önerilmektedir. bu işi yapan kişiyi belirleyen redaktör ('rédacteur') için 1. "yazıdüzenci", 2. "yayımdüzenci" karşılıkları önerilmektedir.

    örnek: 1. toplantı notlarının 'yazıdüzen'ini yapıp bir makale hazırlayın. 2. a) büyük bir derginin 'yayımdüzen' işleri sanıldığından çok daha güçtür. b) işlerin çokluğu nedeniyle gazetemize yeni bir 'yayımdüzenci' almak gerekti. c) bu dergide üç yıl 'yayımdüzenci' olarak çalıştım.//

    konuyla ilgili ikinci bilgiyi düzeltmenlik üzerinden verelim ki, arada onun da ne olduğu tam anlaşılsın. memet fuat'ın "çoğunluğun gücü" adlı kitabındaki "düzeltmenlik" başlıklı yazısından kısa bir bölüm (adam yayınları, 1998; s. 246) :

    //düzeltmen yazarın verdiği yazıyla, dizilen yazıyı karşılaştırarak okur. dizgi yanlışlarının yanı sıra atlamaları da yakalar. kolay bir iş değil. her tümcede bir aslına, bir dizilene bakılacak. hızlı iş isteyen bir ortamda, diyelim bir gazetede, genellikle iki kişi birlikte çalışmak gerekir.

    bu işin en tatsız yanı ise "redaksiyon" ile karıştırılmasıdır...

    "redaksiyon" fransızcadan aktarma bir sözcük : "yazılmış bir yazıyı belirli kurallara göre düzeltmek amacıyla gözden geçirme. " türkçede bu sözcüğe karşılık "yazıdüzen, yayımdüzen" karşılıkları önerilmiş, ama pek kullanılmıyor. 'redaktör' yazarla ilişkide olan, onu bazı konularda uyaran, iznini alarak gerekli değişiklikleri yapan bir uzman. 'düzeltmen' ise verilen yazının dizilirken değişikliğe uğramamasını sağlamakla görevli bir uzman.//

    yukarıdaki bilgilerin ışığında ("redaktör" ile "editör"ün aynı anlama geldiğini de öğrendiğinize göre ¹), bir kitabın basıma hazırlanmasında -itirazları, geri dönüşleri, karşılıklı düzeltmeleri saymazsak- kabaca şöyle bir sıralama izleniyor diyebiliriz :

    1) yazar (ya da çevirmen)
    2) redaktör (ya da ingilizce kökenlisini yeğliyorsanız editör)
    3) düzeltmen.

    *

    ¹ kimi yayınevleri kitaplarının künyesinde "redaktör" ile "editör"ü birlikte ama farklı anlamlarda kullanıyor; onların dilinde "redaktör" kitabın düzeltmeni oluyor. dolayısıyla o yayınevleri zaten karışık olan kafaları daha bir karıştırıyor.
  • yazilmis bir metin uzerinde gerekli duzenlemeleri yaparak yayima hazir hale getirme isi.
  • bilimsel metinlerin belki de en kolay düzeltilen metinler olmasının nedeni, hem hiçbir cümlenin başka bir anlamı olamayacağı, hem de başa çıkmanız gereken en asli işin "uzun cümleler" olmasıdır. ancak edebi metin çevirisinde hem dile, hem konuya hem de terminolojiye hakim olmak zorluğunun yanı sıra, bir de üstüne üstlük yazarım çeşitli imalarını, göndermelerini, cinaslarını, söylemini, biçemini, dilin ahengini ve tınısını da algılayabilmek gerektirmektedir. redaksiyon bunların hepsinin sağlıklı bir mekanizmayla metne uygulanmasını ve metnin böylelikle yayıma hazırlanmasını içerir.
  • deli pösteki sayar gibi hata aramaktır...
    mini mini virgüllerin, bi yerden sonra gözlerin önünden matrixvari şekilde akan harflerin, akılalmaz cahilliklerin kabuslara girmesidir düzelti.
    mesleki deformasyonun had safhaya çıkması, keyfine okuduğunuz kitabın en heyecanlı yerinde yanlış virgüle tutulup olaydan kopuvermektir. -de, -ki hatalarını çok yapan insanlarla konuşmak* istememek, yolda tabelalara afişlere tutulmak demektir.
    bi yerden sonra illaki biri çıkıp "aman salla ya sen de çok biliyosun .mına koyyim" diyecektir, nasıl anlatılır ki kendisine içinde bulunulan kabus durumu?
    fenadır fena
  • yan yana iki nokta diye noktalama işareti olmadığını bilmeyenlerin, mükemmeliyetçi olduklarını iddia ettikleri mecra.
  • redaksiyon, bir metnin imla, gramer ve anlatım açısından dile hâkim bir editör tarafından elden geçirilerek düzenlenmesi ve yayımlanmaya uygun hale getirilmesidir.
hesabın var mı? giriş yap