• hayatımda daha 'ankara' kokan bir grup görmedim/duymadım/dinlemedim.
    abi siz, direkt ankara olabilir misiniz? ciddi soruyorum bunu bak? ankara'nın ete kemiğe dönüşmüş hali sizsiniz bence.
    insanları kandırmayın artık. açıklayın aq.
  • bir eylül akşamında rahat koltuğumda kedim berrak ile otururken gündüz yüzlü kız'ın siyah beyaz fotoğraflarına bakarak beyhude iç çekmelerime fon müziği olsun istediğim grup.

    olsun.
  • 17 mayıs 2022 ankara büyükşehir belediyesi konserinin tamamı yayınlanmıştır.

    keşke ses kameradan değil de foh'dan alınsaydı tadından yenmezdi ama böyle dinleyip/izlemesi bile büyük keyif. emeği geçenlere teşekkürler.
  • ağladığını duyabilmek için pil takılan oyuncaktır ve insan sadist bir varlıktır.
  • burada atılan tivitlerin grubun resmi sayfasıyla alakası yoktur.

    böyle saçma sapan dalga geçer gibi tivit atmasını pek yakıştıramadım bir fan sayfasına.

    onca insan grubun akıbeti ile alakalı bir şeyler bilmek istiyor ama bu arkadaş da pil bitti, karbonlu yanarlı dönerli pil değiliz diye alelade dalga geçiyor…

    her neyse… cem baba çok özlüyorum çoook!

    “karanlık senin yağmurun içinde günler açmıyor”
  • uzunca bi suredir nuansta (sakarya) caliyolar, iyiler ve yakinda kasetleri cikiyo ya da zaten gecen hafta cikti
  • kesinlikle "behzat ç. öncesi pilli bebek" ve "behzat ç. sonrası pilli bebek" olarak iki döneme ayrılarak incelenmesi gereken müzik grubudur.

    "behzat ç. öncesi pilli bebek" dönemi baraka bar ve nüans bar'da büyük bir keyifle, insan gibi dinlerdik pilli bebek'i. insan gibi derken, biz masamızda güzel güzel oturur, biralarımızı içerken cem kısmet bira şişesiyle çaldığı gitarla mest ederdi bizi. dinlemeye gelen herkes sevdiği, bildiği için gelir dinlerdi. pilli bebek de güzel güzel tüm parçalarını çalardı.

    "behzat ç. sonrası pilli bebek" dönemi olarak 14 eylül 2011'de nefes bar'daki konserlerine gittim yıllar sonra...

    "behzat ç. sonrası pilli bebek" dönemi olarak en belirgin özelliği dinleyici(!) sayısının inanılmaz sayıda arttığıdır. pilli bebek'in sayfasında yayınladığı "müziklerini yapacağımız yeni bir dizi var: behzat ç." haberini duyunca ilk bölümden itibaren pilli bebek sayesinde izlemeye başladığım behzat ç. 'yi. sonra içimizdeki pilli bebek sevgisinden çok daha ötelere giden behzat ç. aşkı hükmetmişti bünyemize. yani derdim kesinlikle behzat ç. ile değil. behzat ç.'nin hastayısız! ancak behzat ç.'den iki parçasını dinleyip de, pilli bebek konserine gelen kalabalık rahatsız etmedi desem yalan söylemiş olurum. neydi o kalabalık o izdiham. ne oturabildik, ne ayakta kalabildik, ne sahneyi tam görebildik, ne öyle ne böyle... neyse dedik, olsun dedik, pilli de hak ettiği kalabalık seyirciyi bu şekilde karşısına alsın, olsun! olsun demek de zor ama... ne yapalım artık!
    amma velakin dizi de çalan iki parçada konser inim inim inlerken diğer parçalarda nispeten sakinlik söz konusuydu. e bari dersinizi çalışıp gelseydiniz ya konsere. iki albümü de çok güzeldir pilli bebek'in. yıllar geçse de dinlenebilecek başucu albümlerinden. pilli’yi behzat ç. ile tanımak ayıp değil, pilli'yi sevip sadece behzat ç.'deki iki parçayla kalmaktır ayıp olan. git bir albümünü al, dinle. eğer hala beğeniyorsan o zaman gel konsere. buraya kadarlık lafım sevgili kalabalık dinleyiciyeydi.
    şimdi lafım pilli bebek'e!
    bir ankara grubu olarak, henüz siz bu kadar meşhur(!) olmamışken, sizi haftada 2 gün, 3 gün, yıllar boyu izlemiş olan ankara seyircisini niye üzdünüz?
    saat 21.00 da başlayacak olan konser saat 22.15'te başladı. bu sözünde durmazlık, bu popüler grupların konser kaprisleri yakıştı mı pilli bebek'e? biz sizi bizden sanırdık. ama bir değişim olmuş. soundcheck falan filan derken ve üzerine ilk parça “malabadi köprüsü”nde gitar teli kopunca konser epey geç başladı. neyse sonrasında biz pilli ile hemen havaya girdik. pilli’yle neşelendik, keyiflendik.
    ancak konser sonrası bir vicdan azabı koydu içimize pilli!
    biz arkadaşlarla “kedi”yi söylemesi için bağırırken, yanımızdaki arkadaşlar “eylül akşamı” diye bağırdıklarında, onları susturduk, “eylül akşamı cepte, merak etme. kapanış parçası olarak çalacak eylül akşamı’nı, kesin. çok net” diye adamları susturduk. adamları susturduğumuz için vicdan azabı çekiyorum hâlâ!
    siyah beyaz’ı iki kez çaldılar(değer mi? değer, 3 bile ederi var!). vedat sakman’dan bir, cem karaca'dan iki parça çalacağına, ankara’da bir eylül akşamı verilen pilli bebek konserinde, (bak, dikkat ettiysen, geçtim kendi isteğim olan kedi’den) eylül akşamı’nı söylememek olur mu hiç? olur mu hiç?
    hadi diyelim ki, listeye koymamıştınız, biz konser sonrası “bir daha! bir daha!! bir daha!!!” dedik, “eylül akşamı” diye bağır bağır bağırdık (evet evet, konser sonunda sahnenin solundaki azimli ve vazgeçmeyen eylül akşamı grubu bizdik!) niye geri dönüp de bir eylül akşamı patlatmadın yüzümüze? yüz demişken, “gündüz yüzlü kız”ı bile söylemediler sesimizi çıkarmadık. ama eylül akşamı çalınmaz mı yahu? kimler kimler, ne ünlüler, ne şımarıklar, kim olursa olsun, seyirci “bir daha! bir daha!! bir daha!!!” deyince, konser bitse bile geri dönüp çalardı, bir ya da gönlünden koparsa birkaç parça! pilli bebek sen niye bizi parçaladın da bir parça daha çalmadın? bu işin raconu bu değil mi? konser biter, "bir daha, bir daha" denir ve bir parça daha çalınır.
    çalmadılar! çalmadılar!
    olsunlar! olsunlar!
    biz ne yaptık? eve gelip evde çaldık eylül akşamını...
    küstük mü? hayır.
    ama anladık ki, pilli bebek artık, behzat ç.'den sonraki pilli bebek'tir.
    bir zamanlar fakir ama gururlu olarak dinlediğimiz üç beş kişinin bildiği "pilli" değildir.

    olsun...
    zaten ne kaldı ki geçmişten?
    "...çocuk düşlerimiz yok artık..."
  • salı perşembe barakada dinlerken müridleri olarak aman meşhur olmasınlar, ayağa düşmesinler,şurada öğrenci halimizle ucuza bira içip müziğin kralını dinliyoruz derdik. yıllarca ankarayı terketmeme sebebimdi. aşklarımın , hüzünlerimin fon müziğiydi. bok varmış gibi geldiğimiz istanbulda sesine hasret kaldık cem babanın. şimdi 4 aydır behzat ç. ile dinliyoruz pilliyi. yıllarca barakada pillinin tonmaisterliğini yapan adını bile bilmediğim ama 6 sene selamlaştığımız elemanı behzat ç. de akbaba olarak görüp o günlere gidiyorum.

    deniz gezmiş ölmeden önce rodrigonun gitar konçertosunu dinlemek istediğini söylemişti. 10 dakika sonra öleceğimi bilsem cem babadan siyah beyazı dinler öyle ölürüm.

    edit : galatasaraylıyım.
  • kendini harcayan grup...

    90'ların sonuydu sanırım, ankara'dan gelen bir arkadaşımdan hacıladığım albümleriyle tanıdım kendilerini (bkz: uyandırmadan). yaptıkları tarzda pek türkçe albüm yoktu, üstelik gayet başarılıydılar.

    yıllar sonra ankara'ya yerleştim. bir şekilde gecenin bir saati şehirlerarası yoldan gelen tanımadığım uzun boylu bir herifi karşıladım. muhabbet ettik, laf lafı açtı, iletişim bilgileri alınırken pilli bebek lafı geçti. kendisinin yıllardır kullandığı nicki olduğunu (bkz: pillibebek) ayrıca grubun fanı olduğunu söyledi. neredeyse ilk kez pilli bebek'i bilen birisini gödüğüm için sevinmiştim. ama asıl sevincim grubun ankara'da sahne aldığını öğrendiğim zaman gerçekleşti. salı-perşembeleri baraka'da çıkıyorlardı o zaman, dinlemeye gittik beraber. o sayede dinlediğim en iyi canlı performansı dinledim, sahnede ilk albümlerini de aşıyordu bu adamlar. çünkü asıl başarıları yeniden düzenleyip yorumladıkları cem karaca, fikret kızılok, ilhan irem, barış manço vs şarkılarındaydı (bkz: orjinalinden iyi olan coverlar). kısa sürede baraka'nın abonesi olmuştum...

    birkaç yıl sonra yeni albümün geleceğini duyuldu. ama bu albüm sürekli "yakında" çıkıyordu. ertelendikçe ertelendi, her sorduğumuzda kayıtlar bitti deniyordu ama albüm falan yoktu ortada. sonra grup istanbul'a taşındı. ve nihayetinde albüm çıktı (bkz: olsun).

    olsun kesinlikle kötü bir albüm değil. ancak ilk albümden sonra, sahne performanslarını bilenler daha fazla şey bekliyorlardı. ama bunun dışında bazı strateji hataları da vardı. şöyle ki;

    insanlar kulaklarına tanıdık gelen şeyleri dinlemeyi severler. bu kuralı bilen hemen tüm gruplar mutlaka albümlerine cover parça koyarlar, konserlerinde ise eğer mfö, pentagram gibi pek çok albümü olan köklü gruplar değillerse seyirciyle iletişimi kuvvetlendirmek için konser programının en azından çeyreğinde cover çalarlar. bu arada kendi parçalarını da dinleterek insanların aşina olmasını sağlarlar. böylece bir dahaki konserde insanlar kulaklarının alışık olduğu şeyleri dinleyeceklerdir. bu stratejinin en iyi örneklerinden birisini duman sergilemiştir. ilk albümlerinde pek tanınmaz iken sonraki albümlerde sezen aksu cover'ı ile patlama yapmışlardır. acı ama bu işin kuralı budur, insanlar bildikleri, kulaklarının alışık olduğu şeylere ve bunları çalan gruplara daha çabuk ısınırlar. pilli bebek gibi mükemmel ötesi cover'ları olan bir grubun bunu kullanamaması büyük hatadır...

    albüme cover konmamasının belki sebepleri vardır, telif hakları ile ilgili sorun olmuştur, eserin sahibi izin vermemiştir vs. ama ankara'da verdikleri iki konsere gittiğimde gördüm ki kendilerinin tanınmasını sağlayacak, eserlerinin geniş kitlelere ulaşmasına yarayacak fırsatları kullanamıyorlar. sahneye çıkıp konser boyunca iki albümden bestelerini çaldıkları zaman grubun fanları dışında kimse eğlenemedi. o kadar överek götürdüğüm arkadaşlarıma da mahçup oldum çünkü kimse konsere şarkı öğrenmeye gitmez. konserde amaç eğlenmektir ama ilk kez duyulan şarkılarla eğlenmek de pek kolay olmuyor. iki konserde de ilk kez gelenlerin tepkisi "pilli bebek bu muymuş?" oldu malesef. halbuki bestelerin arasına tüm grupların yaptığı gibi cover koysalar insanlar eğlenir, bir dahaki konsere de gider, konserlere gittikçe besteleri de öğrenir, daha çok eğlenir ve albümü alırdı. ortada kesinlikle bir strateji hatası var. üstelik amerikayı yeniden keşfetmeye de gerek yok, pilli bebek yanında dünkü çocuk sayılan ama gene ankara'dan çıkan ve konserleri dolup taşan duman, manga gibi grupları incelemek yeterdi sanırım. üstelik pilli'nin müzik kalitesi çok daha üstünken bu şekilde kendini harcaması üzücü.

    sanırım bu entry'yi okurlar ama muhtemelen onaylamazlar. ama yeni albüm yapacağım, istanbul'a yerleşeceğim deniyorsa bu işleri kuralına göre oynamak, müziğinden taviz vermeden insanlara kendini sevdirmek lazım. bana kalsa albüm de çıkarmasınlar istanbul'a da gitmesinler. gelsinler salı perşembe baraka'da çıksınlar şu feleğin tekerine karşılıklı çomak sokalım. ama gideceklerse de hakkını versinler...

    (bkz: sözlüğe boşalmak)
  • ankarayı sevme , sevdirme nedenidir pilli bebek.

    ayrıca, (bkz: özledik be amirim)
hesabın var mı? giriş yap