• 1* artık günümüzde bir tuşla yapılabilen bir hadise. ancak basılan paranın rezerv para olup olmadığı önemli. rezerv para denilince kast edilen; dolar, euro, yen, isviçre frank'ı gibi sağlam paralar. yastık altı yapıldığında zarar ettirmeyeceği düşünülen paralar. dolayısıyla türk lirası bir rezerv para değil. rezerv kelimesi zaten ingilizce'de reserve'den geliyor, fakat biz onu yine fransızca okuyarak türkçe'de kullanıyoruz, diğer birçok kelime gibi. 'reserve' de zaten stok, ihtiyat, kaynak anlamlarına geliyor. rezerv paranın da bu sayede anlaşılması daha kolay bir hale geliyor.

    2* para basmaya dönecek olursak, özellikle son korona virüs ile birlikte, tekrar bir parasal genişleme (quantitative easing), nam-ı diğer para basma furyası başladı. aslında bunun geçmişi 2008'lere dayanıyor. daha önce de birkaç kez belirtmiştim buralarda, o da dünya üzerinde neyin ne olduğunun anlaşılması için kullanılması gereken ölçütlerden birinin fed'in yayınladığı bilanço tablosu olduğuydu. tablodan da görüleceği üzere günümüzde 7 trilyon doları aşmış bir bilanço görülüyor. tablonun iki noktası önemli, birincisi 2008'deki sıçrama, ikincisi geçtiğimiz 3 ay içerisindeki, yani mart-mayıs 2020 içerisindeki sıçrama. 2008'den önce 900 milyar dolarlarda olan bilanço, 12 yıl sonra bugün 7 trilyonu aşmış vaziyette ve bu gidişle 8'i de geçecek gibi duruyor. ayrıca izleyen süreçte de fed'in ne yapacağı belirsiz. yani 2008'i izleyen yıllarda yavaş da olsa bilanço büyültülmeye devam ettiği gibi, önümüzdeki süreçte de benzer bir durumla karşılaşabiliriz. nereye kadar peki? 10 trilyon? 15 trilyon?

    3* amerikan doları artık dünya parası. ister kapitalist olun, ister sosyalist olun, ister ne isterseniz onu olun. bugün doları anlamazsak dünyayı anlayamayız. ekonomi bilimi de artık salt teknik ekonomi değil. bilimlerin birbiri içerisine geçtiği bir dönemdeyiz günümüzde. hukuk bilmeden ekonomi, politika bilmeden hukuk, ekonomi bilmeden politika yapılamaz benim düşünceme göre. o yüzden zaten türkiye'deki birçok ekonomist, "özgürlüklerin ve evrensel hukukun korunduğu bir ülke olmadıkça ekonomimizin düzelmesi zor" açıklamasını yapıyor. sebebi budur.

    4* para basma olayına geri dönelim. yukarıda bahsedilen her iki sıçramada da dünya bir kriz içerisindeydi ve parayı basan otorite de, abd doları'nın merkez bankası olan fed idi doğal olarak. evvelden de belirtmiştim, geçtiğimiz haftaki asaf savaş akat ve ege cansen'in programında asaf hoca ne dedi? "dünyada bu kadar saçma olay yok, hem dolar dünyanın parası, ama aynı zamanda bunu amerikalılar kontrol ediyor" şeklinde bir açıklamada bulunup, keynes'ten "dünya parası"na ilişkin açıklamalar yaptı. mutlaka izleyin, linki burada. youtube'a geç yükleniyor, perşembe akşam 9'ları yıllardır canlı yayınlanıyor.

    5* john maynard keynes bence çok önemli bir iktisatçı. bu gibi insanlar aynı zamanda bence birer filozof. atatürk de öyleydi. filozof olmak için illa okul okumaya gerek yok, samimi düşünce yeterli. işte keynesyen politikalar dendiğinde aslında bahsedilen kişi john maynard keynes oluyor. 1883-1946 arasında yaşamış britanyalı ekonomist. aslında ikinci dünya savaşı sonrasında kurulan yeni dünya düzeninde sözünü geçirememiş ve istediği şeyleri tam olarak elde edememişti. bunda kuşkusuz almanya'nın mağlubiyetine sebebiyet veren temel gücün abd olması da yatıyor ancak bugün dönüp baktığımızda keynesyen politikaların ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. ülkeler ancak keynesyen politikalarla krizlerden çıkabiliyorlar. bunları bugün söylemek kolay, ancak o dönem belirtmek çok başka bir boyut. neoliberal politikalar bir noktada keynes'in belirttiği şekilde devlet müdahalesi olmadan çöküyor. hele ki son 30-40 yılda yaşamakta olduğumuz internet ve küreselleşmeyle oluşan sanal finansal balonların patlaması sonrası devlet müdahalesi kaçınılmaz. fed'in bilanço artırımları da zaten bu noktada kaynaklanıyor. bugün ise görüş, nasıl olsa bundan sonra fed hep para basarak batık şirketleri kurtaracak, o zaman daha fazla yatırım yapalım şeklinde. bu yüzden şu anda borsalar bu kadar krize rağmen neredeyse korona öncesi seviyelere geldi, fakat reelde (v) tipi değil (l_) tipi toparlanma söz konusu oluyor. bu kopukluğun nedeni merkez bankalarındaki sınırsız para basma gücü ve bundan sonra hep para basarak şirketleri kurtaracağı yöndeki hatalı algı. çare para basmak değil aslında.

    6* fed'in ise krizden çıkış politikası hep para basıp şirketleri fonlamak oldu. diğerleri de onu izlemek dışında hiçbir şey yapamadı. ancak yanis varoufakis'in 'kızımla ekonomi sohbetleri' adlı kitabında ifade ettiği gibi, krizin olmadığı durumlarda piyasalar her zaman devleti ve müdahaleciliği eleştiren bir tavır takınırken, hemen hemen her on yılda bir yaşanan krizler esnasında da devlete dönüp kurtarılmayı bekledi avucunu açıp. tam bir ikiyüzlülük hadisesi. bugün yaşanan mevzu da bu. peki varoufakis kimdi? varoufakis harley kullanan ve yunanistan batınca ekonominin başına geçen nevi şahsına münhasır bir ekonomist abimizdi. bankalar hakkında da "para yaratma" üzerine çok sağlam eleştiriler yazmıştı kitabında. çipras ile beraber imf'yi, küresel düzeni yerden yere vuran bir abimizdi. hele ki çipras'ın imf'yi gömdüğü bir parçayı hiç unutamam, onu da nitekim türkiye 2020'de %5 küçülecek/@dragonlady entry'mde alıntılamıştım. mutlaka okuyun vaktiniz varsa.

    7* yukarıda belirtilen para basmayla birlikte fed'in yarattığı para, doğrudan veya dolaylı olarak batık veya likit paraya ihtiyaç duyan şirketleri fonluyor. önce hazine tarafından kurtarma paketleri açıklanıyor, bu amaçla tahvil ihraç ediliyor, fed bu tahvilleri yarattığı parayla satın alıyor, abd hazinesi ise bu para ile zordaki şirketleri kurtardığı gibi, vatandaşlara da 1200 dolar gönderiyor. hatta o kadar sorgusuz sualsiz gönderiyor ki, aralık ayında abd'de 5-6 sene çalıştıktan sonra yurda kesin dönüş yapmış bir türk arkadaşım bile geçen gün trump'ı ne kadar sevdiğini söyledi. neden dedim, "abi bana bile 1200 dolar gönderdi trump kardeşim sağ olsun" diye yanıtladı beni.

    8* peki türkiye bu mücadele içinde nerede? yazının başında belirttiğimiz rezerv para olayı çok önemli. çünkü türk lirası rezerv para değil ve birçok ülkede olduğu gibi türkiye'de de merkez bankası var. bu merkez bankasının çoktan bağımsızlığını kaybettiği yönde görüş hem yurtiçi hem yurtdışı piyasalarda hakim. o nedenle de merkez bankasına ait olan para basma yetkisinin ne şekilde kullanıldığı, yaratılan paranın ise nasıl harcandığı ve kimlerin kurtarıldığı önemli. buradan da "neden türk lirası'nı bırakıp amerikan doları'na geçmiyoruz?" sorusunu yanıtlamış olduk aslında. yunanistan'ın krize girdiği gibi, merkez bankanız yoksa, para basamazsınız ve krize girersiniz. abd doları'nı zira sadece abd basabilir. euro'yu da, benzer şekilde, sadece avrupa merkez bankası basabilir. o yüzden türkiye, türk lirası'nı bırakmadan çift para birimli bir ülke olarak yoluna devam etmekte. her şey rezerv para üzerinden belirleniyor, ancak kendi parasıyla da merkez bankası üzerinden yetkilerini ülke elinde tutuyor.

    9* bu noktada mahfi eğilmez'in dün blogunda yazdığı "para basmanın sonuçları" başlıklı yazısı da çok önemli. normal yazılarından biraz daha uzun yazmış usta. işin teorik kısmı da anlatılıyor. bana göre yazının can alıcı noktasını aşağıya spoiler ile birlikte belirtiyorum.

    --- spoiler ---

    buradaki kritik konu basılan paranın nasıl kullanılacağı ve zamanı geldiğinde nasıl sterilize edileceği konusunun topluma şeffaf olarak anlatılmasıdır. bunu sağlamak için basılan paranın, ekonomi canlanmaya döndüğünde nasıl geri çekileceğine ilişkin plan önceden açıklanmalıdır. basılan para mutlaka bütçe içinde, bütçe kurallarına uygun olarak harcanmalıdır. kamu harcamalarında tasarrufa gidilmeli ve insanlara basılan paranın gerçek ihtiyaçlara yönlendirildiği gösterilmelidir.

    --- spoiler ---

    10* bu gibi hususlar bugünün mevzuları değil. para basıldığını hepimiz biliyoruz. ancak söylendiği gibi, velev ki krizdeyiz ve para basılması tek çare oldu, o zaman basılan bu para nereye gidecek? önemli olan soru bu. bu soruya evvelden ali babacan, basılan paralar üzerinden yandaş inşaat şirketlerinin kurtarıldığına yönelik duyumlar aldığını ifade etmişti. öte yandan, böyle olsa bile, şeffaf bir anlayış yok. yani kim kurtarılıyor, neden ve ne için? bunların açık olması lazım. açık olmazsa güvensizlik ortamı pekişir ve lira darbe alır. lira'nın darbe alması demek, en somut tabiriyle marketteki peynirin, sütün fiyatının yükselmesi demek. kasaya gidince "5 tane muza 20 tl ödedim" demek. o yüzden bu olayların her biri çok önemli.

    11* ayrıca merkez bankasının bastığı paralar da kanununa aykırı bir şekilde kullanılıyor. bilindiği üzere 1211 numaralı kanunun adı, türkiye cumhuriyet merkez bankası kanunu. verdiğim hyperlink üzerinden kanunu açın ve 45 ila 51'inci maddelere gidin. 45 hariç tüm maddelerde 'mülga' yazdığı, yani başka bir kanun ile kaldırıldığını (ilga edildiği) göreceksiniz. 45 ise sadece değiştirilmiş. bu işlemlerin tarihi ise 25 nisan 2001 tarihi. peki '2001 tarihi' ve 'merkez bankası' olgularını yan yana koyunca aklınıza ne geliyor? evet, türkiye'de yaşanan 2001 krizi. demek ki bu maddelerin kaldırılması ile aslında krizden çıkış adına bir hukuk reformu gerçekleştirilmiş o günün yönetimi tarafından. akp'nin ise takdir edildiği en büyük yönlerinden biri, bu sorumlu anlayışı batıya dönük bir şekilde bir dönem yürütmesi oldu. ta ki 22 mayıs 2013 tarihine kadar. o gün, daha önce de ifade ettiğim gibi, fed'in dolarları ileride çekeceği ilan edilmişti ve 2018'deki kur krizini yaşamamızın sebeplerinden en kuvvetlisi bu sayede gerçekleşmişti. sadece biz değil, küresel olarak gelişen piyasalar krizlerle yüzleşmişti.

    12* öte yandan, tcmb kanunu'na dönecek olursak, yukarıda belirtilen maddeleri izleyen maddelerde de yine 2001'in izleri görülecektir. bu noktada para basmayla bağlantılı en önemli maddelerden biri de 56'ncı maddedir. burada da doğrudan, "banka, hazine ile kamu kurum ve kuruluşlarına avans veremez ve kredi açamaz. hazine ile kamu kurum ve kuruluşlarının ihraç ettiği borçlanma araçlarını birincil piyasadan satın alamaz" ifadesi var. ibrahim turhan, tcmb eski başkan yardımcısı ve borsa istanbul başkanı, geçtiğimiz günlerde bu anılan maddeye aykırı olarak nasıl kredi verildiğine yönelik görüşlerini paylaştı. tcmb, kendi kanununa aykırı olarak faaliyet göstermeye başladı bugünlerde. burada deva veya gelecek partilerine yönelik güzelleme yapmak değil amacım, ancak benim derdim vaktiyle görevlerini iyi-kötü düzgün yapabilmiş insanların görüşlerini paylaşmak. durmuş yılmaz, ali babacan, uğur gürses, mahfi eğilmez, faik öztrak, kemal derviş, zümrüt imamoğlu, refet gürkaynak gibi isimlerin her birini yeri geldiğinde paylaştığım açık bir gerçeklik.

    13* tüm bunlarla birlikte bir de varlık fonunu unutmayın. varlık fonu, şu anda bir kara delik. 18 kanundan ve sayıştay denetiminden muaf. geçen gün tesadüfen fark ettim, at yarışlarına ilişkin mal, mülk, bahisler vb. gibi kıyıda köşede kalmış bütün bu faaliyetler bile varlık fonuna devredilmiş. zaten kamu bankaları da devredilmişti. daha başka hazineye ait birçok gelir kalemi de varlık fonuna bırakılmıştı. aranızdan birileri "hadi oradan sen de!" diyecek. onları 6132 numaralı at yarışları hakkında kanun'un ek madde 2'sine bakmalarına davet ediyorum. kanunu açtıktan sonra aramaya "varlık" yazarak kolayca bulabilirsiniz. 49 yıllığına bütün bunların nasıl devredildiğini göreceksiniz. bunun gibi bir sürü örnek çıkartırım size. teknik bilgiye girmek istemiyorum sadece.

    14* demem o ki, mahfi eğilmez'in yazısından alıntıladığım noktada, devlet tarafından tamamen kapalı, şeffaf olmayan bir politika izleniyor. varlık fonu üzerinden kimin kurtarıldığı belli değil. basılan paralar ya kanuna aykırı olarak kredilendiriliyor, ya da nereye gittiği bilinmeden bazı işlemler yapılıyor. öte yandan varlık fonu, hazinenin birçok gelirine konmuş vaziyette ve devletin parası sorgusuz sualsiz sağa sola harcanıyor, ki ali babacan'a göre fon üzerinden inşaat şirketleri kurtarılıyor. bu gidiş, iyi bir gidiş değil. birçok ekonomistin söylediği gibi, 70'ler, 80'ler, 90'lar ekonomisine geri döndük. üst üste yaşadığımız krizler aslında vaziyeti çırılçıplak bize gösterir sonuçları.

    15* warren buffett'ın sözünü tekrar hatırlatacağım "sular çekildiğinde kimin çıplak yüzdüğü belli olur". mart ayında sular bir anda çekildi ve türkiye, vatandaşına para hibe edeceği yerde, iban gönderecek duruma düştü. koskoca türkiye. suriyeliye gelince 40 milyar dolar harcadığıyla iftihar edip, bir 40 daha harcarız diyen, ama vatandaşına gelince iban gönderen türkiye. daha vergi artışlarından, hayat pahalılığından, işsizliğin alicengiz oyunlarıyla düşürülmesinden, tüik yöneticilerinin düzenli olarak görevlerinden alınmasından, doların 3 ayda 5'lerden 7'lerde rekor kırmasından vb. bahsetmedim. bugün yaşadığımız ve merkez bankalarının para basmasıyla oluşturulan illüzyon sizi aldatmasın. bu illüzyon, ikinci dalgayla beraber yerle bir olacak. başta bekçilere verilen kapsamlı yetkiler olmak üzere alınan tedbirlerin, zor koşullara karşı insanlardaki isyan dürtüsünü bastırmak için alınan birer ihtiyati tedbir olduğunu bilin. bu gidişat ile milli gelir düştükçe düşecek, biz de fakirleştikçe fakirleşeceğiz. yeni bir hikaye şart.

    16* sorunların özüyle değil, neticeleriyle savaşınca burnumuz işte böyle çamurdan çıkmıyor. don kişot gibi, sadece değirmenlerle savaşıyoruz.

    *

    (bkz: 2020 ekonomik krizi/@dragonlady)

    (bkz: hazine garantilerinin mücbir sebeple feshi/@dragonlady)

    (bkz: kemal derviş'in ekonomik kriz öngörüsü/@dragonlady)

    (bkz: 30 mayıs 2020 abd olayları/@dragonlady)
  • kar payları alabildiğine yüksek olan kişi/kurum/kuruluşlar için sarfedilen argo tabir.

    "..olm para basıyo la ibneler.."
  • aleni hırsızlıktır

    dünyada en çok türkiyede yapılır.
  • siyasi iktidarların yaşam kaynağı.

    yatırıma, memura, çiftçiye, tüccara, ona buna basıp dağıtılan paraların, kümesteki kazlardan vergi marifeti ile geri alamayınca, tekrar matbaaya dönüş yoluyla yaratılan enflasyonla eritilip yok edilmesi şeklinde giden bir devir daim şekli.
  • haberlerde asla duyamayacağınız, gazetelerde okuyamayacağız sadece çeşitli bankaların atmlerinden para çekince anlayabileceğiniz durumdur.

    paralar yepisyeni gıpgıcır ise bir de üstüne üstlük seri numaraları birbirini takip eder şekildeyse bulunduğunuz ülkenin darphanesi şakır şükür para basıyordur efenim.

    türkiye’de oluyor mu bilemem, siz bileceksiniz!
  • matbaada banknot hazırlamak
    çok kısa zamanda çok para yapmak
  • devletin vatandaşlarını soymasının yoludur
  • enflasyon coşturucu eylem. madeni para basmak devletin, banknot basmak ise sadece tcmbnin yetkisindedir. 90lı yıllarda kimi cin politikacıların bütçe açığını kapatabilmek için çözüm olarak düşünebildiği eylemdir de.
  • 1971 e kadar basılan her para için rezerv olarak altın gösterilmek zorundaydı ,71 de bu kural kalktı ne tesadüftür ki visa ve mastercardın kurulması kredi kartlarının ortaya çıkması bu dönemlere denk gelir. diyelim ki kredi kartıyla bir harcama yapıldı aslında harcanan para sanal bir para bu da demek oluyor ki aslında kredi kartı harcamasıyla olmayan bir parayı dolaşıma soktuk aslında para bastık. kağıt olarak üretmesekte kredi çeken, kredi kartı kullanan herkes para basmış oluyor.

    özel bankalar merkez bankalarından çektiği kredinin 5 katını kredi olarak dağıtabiliyor. bu sebeptendir ki şu an dünyadaki tüm likiditeyi toparlasak dünyadaki tüm borçları ödeyemiyoruz. hatta tüm nakit+altın/gümüş+gayrimenkulü de sattık varsaysak ödeyemiyoruz. sonumuz hayrola.
  • para mı basıyorum ben? sorusuyla bana babamı hatırlatan sözcük öbeği. gerçekten para basan bir babam olsaydı, para mevzuları konuşulduğunda böyle bir söze sığınamazdı.

    örnek: http://www.yenisafak.com/…iv/2005/kasim/06/g01.html
hesabın var mı? giriş yap