• "kopuşlar acı veriyorsa bağlar hakiki demektir." (s.41)
  • byung-chul han tarafından yazılmış günümüz toplumlarını çok güzel açıklayan, 57 sayfa olmasına rağmen insana ansiklopedi serisi bitirmiş kadar düşünsel yetkinlik katan kitap.

    okuduğum her sayfada özellikle 1980 darbesi ile başlayan ve mevcut iktidar dönemde kuvvetlenen; ülkemizdeki biat kültürü, otoriteyi mutlak savunuculuk durumuna nasıl geldiğimizi ve maalesef bunun hemen hemen neden kalıcı olduğunu üzülerek görmemi sağladı.
    şu alıntı ne demek istediğimi daha güzel anlatacaktır:
    “ devrimin mayası birlikte hissedilen acıdır. neoliberal mutluluk dispozitifi bunu daha doğmadan öldürür. palyatif toplum acıyı tıbbileştirerek ve özelleştirerek siyasetten arındırır. böylelikle acının toplumsal boyutu baskılanır ve bastırılır. yorgunluk toplumunun patolojik dışavurumları olarak yorumlanabilecek kronik ağrılar hiçbir protestoyayol açmaz. neoliberal performans toplumdaki yorgunluk bir (bkz: ben-yorgunluğu)olduğu ölçüde apolitiktir. insanları biz olarak bir araya getirmek yerine tekilleştirir. “
  • alıntı:

    " günümüzdeki algofobinin temelinde bir paradigma değişimi yatar. içinde yaşadığımız toplum her türlü acı çekme duygusundan kurtulmaya çalışan bir olumluluk toplumdur.

    acıysa olumsuzluğun ta kendisidir.

    psikoloji de bu paradigma değişimini izleyerek "acı çekme psikolojisi" şeklindeki negatif psikolojiyi terk ederek sıhhat, mutluluk ve iyimserlik ile ilgilenen "pozitif psikoloji"ye yönelmiştir. "

    ...

    amerika'daki sağlık politikaları gereği pozitif psikolojiye mutluluk misyonu ile ilaçlar yoluyla ulaşmayı amaçlayan yaklaşımlara dair amerikalı ağrı uzmanı david b. m. tarafından yıllar önce dile getirilmiş şöyle bir söz de bulunmaktadır:

    - "günümüz amerikalıları acısız bir varoluşu anayasal hak olarak gören dünyadaki ilk nesildir muhtemelen"
  • palyatif "paltoyla örtmek" anlamına gelen pal/iare sözcüklerinden oluşur. tıpta temeldeki hastalığın tedavisinin mümkün olmadığı durumlarda hastanın acılarını geçiştirmek için kullanılan yöntemlerdir.

    palyatif toplum aynı zamanda bir "beğendim" toplumudur. beğeni çılgınlığına kapılmıştır. "like" günümüzün imi, hatta ağrı kesicisidir. sadece sosyal medyaya değil, kültürün bütün alanlarına hakimdir. bizzat hayat instagramlanabilir olmak durumundadır; yani acı verebilecek çatışmalar giderilmiş olmalıdır. acının arındırıcı olduğu unutulur. acı katartik bir etki gösterir. beğeni kültürü katharsis (arınma) imkanından yoksundur. bu da insanların beğeni kültürünün yüzeyi altında biriken olumluluk cürufunda boğulmasına yol açar. günümüzde acı deneyiminin temel özelliklerinden biri acının anlamsız olarak algılanmasıdır. acı karşısında bize dayanak sunacak ve yön verecek anlam bağlantıları mevcut değildir. acı çekme sanatını hepten yitirmiş durumdayız. acının tümüyle tıp ve eczacılık alanlarına ait kılınması "acıyla kültürel olarak başa çıkma programı"nı bozar. acı artık ilaçlarla mücadeleyi gerektiren anlamsız bir kötülüktür.

    dijitalleşme anestezi uygulamasıdır. dijital platformlar bizi sürekli olarak gözetliyor ve yönlendiriyor. duygularımız ve niyetlerimiz toplanıp sömürülüyor. interneti, gözetlenmeyi gerçek hayata yayıyor. takılabilir/ giyilebilir nesneler bedenimizi de ticari müdahaleye açıyor. algoritmik iplerle bağlı kuklalar hâline geliyoruz.

    motivasyon hocaları ve olumlu düşünmenin diğer temsilcilerinin iş piyasası yüzünden mali yıkımın eşiğinde bulunan insanlara iyi bir haberi var: en ürkütücü 'değişimler'i bile kucaklayın ve bunları fırsat olarak görün.

    mutluluk herkesin kendi başına uğraşması gereken bir şeydir artık. eziyet de kişinin kendi başarısızlığının sonucu olarak yorumlanır. böylece devrimin yerini depresyon alır. kendi ruhumuzu tedaviyle uğraşırken sosyal çarpıklıklara yol açan toplumsal ilişkileri gözden kaçırırız. korku ve güvensizlikle boğuşurken bunun sorumlusunun toplum değil kendimiz olduğunu düşünürüz...

    byung-chul han
  • kitap içerisinde aldo palazzeschi'den bir alıntı:
    “acıda bulabildiği gülünecek şey oranında derindir insan.daha önce insani acının derinliklerinde gömülü olmayan biri yüreğinin derinlerinden gülemez.”
    bunun yanında bir de daha önce (bkz: şeffaflık toplumu) kitabında vurguladığı düşüncelere paralel olarak
    “özgürlük ve gözetim birbirinden ayırt edilemez hale gelir.” söylemi en takılı kaldığım yerlerden oldu.

    en zorlayıcı kısmı da “acının ontolojisi” bölümü olduğunu düşünüyorum. biraz varlık felsefesinden temel gerektiriyor.
  • kendi ruhumuzu tedaviyle uğraşırken sosyal çarpıklıklarla yol açan toplumsal ilişkileri gözden kaçırırız(syf 23)
  • byung-chul han'ın bir kitabı. tam adı palyatif toplum günümüzdeki acı şeklinde ben metis yayınlarından okudum.

    kitap "palyatif" bakımı tıbbı yaklaşımından yola çıkarak toplum üzerinde anlamlandırmış. günümüz zamanını ele alan kitap modern toplumun varoluşsal krizlerine odaklanmış. modern toplumun getirdiği hızlı yaşam tarzıyla başa çıkma konusunda bize ipuçları vermiş. toplumda var olan acı korkusunu (algogfobiyi) ve bunun yol açtıklarını modern toplum perspektifinde özetlenmiş.

    kitabın içinden, kitabın kendi kendini özetlediğini düşündüğüm cümleleri spoiler içerine yazdım.

    homo doloris = acı çeken insan.

    --- spoiler ---

    "acıda bulabildiği gülünecek şey oranında derindir insan. daha önce insani acının derinliklerinde gömülü olmayan biri yüreğinin derinlerinden gülemez."

    "aşırı toplumsal çelişkilerin mevcut olduğu 1920'lerde mali krizin arifesinde zenginlerin aşırılıklarını ve fakirlerin sefilliğini vurgulayan pek çok işçi temsilcisi ve radikal aktivist mevcuttu. buna karşılık 21. yüzyılda bambaşka türde ve çok sayıdaki ideolog sürüsü bunun tam karşıtını yayıyor: eşitlikten son derece uzak olan toplumumuzda her şeyin iyi olduğunu ve çaba gösteren herkesin çok daha iyi bir konuma geleceğini. motivasyon hocaları ve olumlu düşünmenin diğer temsilcilerinin sürekli çalkalanan iş piyasası yüzünden mali yıkımın eşiğinde bulunan insanlara iyi bir haberi var: en ürkütücü 'değişimler'i bile kucaklayın ve bunları fırsat olarak görün."

    palyatif toplum, ilaçlar ya da medya yoluyla oluşan duyarsızlık sayesinde eleştiriye karşı bağışıklık kazanır. sosyal medya ve bilgisayar oyunları da anestezikler gibi etki gösterir. toplumsal sürekli anestezi, bilgi ve düşünmeyi engeller, hakikati baskılar."

    "... her an her yönüyle acıya en derinlerine kadar açık olmak suretiyle mutluluğun en yüksek türlerine açık olabilir."

    "hayatı yaşanır kılan ne varsa hepsini hayatta kalma uğruna seve seve feda ederiz. pandemi karşısında temel hakların radikal bir şekilde kısıtlanması da sorgusuz sualsiz sineye çekilir."

    "pandemi döneminde neoliberal çalışma kampının adı "home office"tir: evde çalışma. onu despotik yöntemlerin çalışma kamplarından ayırt eden sadece sağlık ideolojisi ve kendini sömürme şeklinde paradoksal özgürlüktür."

    "ölmeyecek kadar canlı ve yaşamayacak kadar ölüyüz. salt hayatta kalma kaygımızla biz de virüse, o ölmemiş varlığa, sadece üreyen, yani yaşamamaksızın hayatta kalan varlığa benzeriz."

    "acının anlamlılığı hayatı bir anlam ufkuna oturtan bir anlatı gerektirir. anlamdan arınmış, artık anlatmayan, çıplak bir hayatta mümkündür sadece anlamsız acı."

    "andersenn'in presnses ile bezelye tanesi masalı geç modern dönem öznesinin aşırı duyarlılığına ilişkin bir mesel olarak okunabilir. şiltelerin altında bir bezelye tanesi geleceğin prensesine o denli acı verir ki bütün gece gözüne uyku girmez. görünen o ki günümüz insanı "bezelye tanesi üzerindeki prenses sendromu"ndan müstarip. bu sendromun paradoksu, giderek azalan uyaranın giderek daha fazla acı vermesidir.
    ...bezelyeyi çekip alacak olsak bu kez de yumuşak şilteler acı verecektir insanlara. acı veren tam da bizzat hayatın süreduran anlamsızlığıdır ."

    "can sıkıntısı acının zaman içerisinde çözülüşünden başka bir şey değildir yani."

    "yalnızlık, yakınlık duygusunun yaşanamaması acıyı güçlendirici bir etki gösterir. kronik ağrılar belki de tıpkı çizikler gibi bedenin ilgi ve yakınlık hatta sevgi isteyen çığlıkları, günümüzde temasın seyrek hale geldiğine işaret eden etkileyici ipuçlarıdır. görülen o ki ötekinin iyileştirici elinin eksikliğini duyuyoruz."

    "günümüzde acı verebilecek yoğun bağlardan kaçınılır. her şey palyatif bir rahatlık alanında gerçekleşir."

    "acı duyuyorum o halde varım. varoluş duygusunu da acıya borçluyuz. acı ortadan kalktığında yerine koyacak bir şey ararız. yapay olarak yaratılan acı buna çare olur. macera sporları ve riskli davranışlar kendi varlığından emin olma çabalarıdır."

    "acıya karşı durmaya çalışan aklın muazzam gerilimi, baktığı ne varsa her şeyin yeni bir ışık altında ışıldamasına yol açar ve bu yeni ışıklandırmanın verdiği anlatılmaz uyarı acı çeken insanın intiharın bütün çekiciliğine karşı durmasına ve yaşamaya devam etmeyi son derece arzulanır bulmasına yetecek güçtedir genellikle."

    "palyatif toplumda aynının devamını görürüz. her şeyi dener ama bir deneyim edinmeyiz, her şeyi fark eder ama bilgiye ulaşmayız. enformasyonlar ne deneyime ne bilgiye götürür. dönüşümün olumsuzluğundan yoksundur."

    "günümüzde sabır ve bekleme de yıpranan ruh durumlarındandır."

    "algoritmik iplere bağlı kuklalar haline geliyoruz. psikopolitik bir araç olan big data insan davranışını öngörülebilir ve yönlendirilebilir hale getiriyor. dijital psikopolitika bizi bir özgürlük krizine götürüyor."

    --- spoiler ---
  • byung chul han'ın kitabı.

    "günümüzde her yerde genel bir algofobi, acı korkusu hakim. acı toleransı da hızla düşmekte. algofobi sürekli bir anesteziye yol açtı. acı yaratacak her durumdan kaçınılıyor. algofobi siyasete de yansıdı. uyum ve uyuşma baskısı arttı. siyaset palyatif bir alana yerleşerek her türlü canlılığını yitirdi. "alternatifsizlik" siyasi bir ağrı kesicidir. mutlak "orta yol" palyatif bir etki gösterir. tartışmanın ve daha iyi savlar uğruna mücadelenin yerini sisteme uyma baskısı alır..."
  • okuması keyifli, ufuk açan kitap.
    --- spoiler ---

    -devletlerin kendi varlıklarını devam ettirebilmek adına temel sorunun toplumsal değil; bireysel olduğunu aşılayan, bir politika devam ettirdiklerinden bahsedilen “mutluluk zorlaması” bölümü çok ciddi hoşuma gitti. özelikle devrime karşı en iyi tedbirin ben-yorgunluğu olduğunu söylediği kısım çok etkileyiciydi.

    -acıdan kaçarken en temel insani faaliyetlerden bile uzaklaştığımızdan ve hatta hayatta kalmak için insanlıktan uzak karantina uygulamalarını kabul ettiğimizden ve home office kültürünün modern hapishane olduğundan bahsettiği “hayatta kalma” bölümü de çok hoştu.

    --- spoiler ---
  • güney koreli yazar, akademisyen ve kültür kuramcısı byung-chul han tarafından kaleme alınan kitap.

    latince "paltoyla örtmek" anlamına gelen palliare sözcüğünden türüyen palyatif, anlam olarak köklü bir çözümü olmayan, geçici olarak işe yarayan, geçiştirici demektir. tıpta ise hastalığın tedavisinin mümkün olmadığı durumlarda hastanın şikayetlerini ve özellikle acılarını gidermeye yönelik tedaviyi tanımlamak için kullanılır.

    bizler ise palyatif toplum olarak acılarımızdan kaçıyor, üstlerini örtüyor ve onlara geçici çözümler arıyoruz. acı, boş ve anlamsız geliyor. hayatı sadece mutluluk, haz ve eğlence merkezli görüyoruz. oysa acı, disipline edicidir. acıyı engellemeye çalışırız ama mutluluğun yavanlaşıp sıkıcı bir rahatlığa dönüştüğünü göremeyiz.

    tüm bu kaçışlara rağmen insan yine acıdan beslenir, acılar ortadan kalktığında onun yerine koyacak bir şeyler arar ve yapay olarak yaratılan acılar buna çare olur. mesela yapılan macera sporları ve riskli davranışlar insanın kendinden emin olma çabasıdır diyor yazar.*

    yazara göre palyatif toplum, hakikati olmayan bir toplumdur, aynının cehennemidir. ona göre acılar insanı farklı yapan ve ona değer katıp derinleştirendir. ona göre sürekli mutluluk içindeki acısız hayat artık insanın hayatı olmayacaktır çünkü olumsuzluğun peşine düşüp onu dışarı atan hayat kendini geçersiz kılar.

    "acıda bulabildiği gülünecek şey oranında derindir insan. daha önce insani acının derinliklerinde gömülü olmayan biri yüreğinin derinlerinden gülemez."

    ve kitabın çok anlamlı son cümlesi: "insan hayatta kalmak uğruna kendini ortadan kaldırır. muhtemelen ölümsüzlüğe de erişecektir, ama hayatı pahasına."
hesabın var mı? giriş yap