• herhangi bir alternatifin olmaması: alternatifsiz.insanların sadece bir tane modele muhtaç bırakılması.seçim hakkı bulunamaması ve dolayısıyla o modelden belki insanlara daha yarar sağlayacak olma ihtimali olan modellerle tanışamama durumu.totaliter sistem bulunan coğrafyalarda zorunlu olarak uygulanır.tabii illa bu bölgelere has değildir alternatifsizlik.

    farkına varıldığı üzere oldukça genel anlamda kullanılabilir - örneğin siyasi alandaki alternatifsizlik, ekonomi alanında, medyada, vb...

    dezavantajları daha fazladır - çünkü eğer toplum sadece bir prototipe muhatap edilirse, diğer tadlardan mahrum kalabilirler.insanlar genelde alternatifler arasından seçerek kullandıkları şeylerden daha memnun kalırlar.çünkü bu onlara kontrolün kendilerinde olduğu duygusunu verir.çoğu insan bağımsız olmayı yeğler.dolayısıyla bir başkasının onun adına yapmış olduğu seçimi zorla kabul ettirilirken kesinlikle içinde bir parça buna isyan etme dürtüsü vardır.

    kapitalist sistemin çare bulduğunu iddia ettiğidir..fakat, bazen kapitalizmin ta kendisinin yarattığı bir durum olarak karşımıza çıkar.
  • bazen insanın kendi kendini mahkum ettiği bir sanrı. (bkz: tek hedeflilik)

    bu durum babaya, amcaya, teyzeye bilgisayar öğretmeye benziyor. babam bilgisayarda birkaç işi varsa bunları sırayla yapıyor. önce usb bellekten bir dosya kopyalıyor, o kopyalanırken bekliyor. bitince, tarayıcıyı açıp bankacılık işlemlerini yapıyor. o bitince başka bir iş...

    bilgisayarın tüm bunları aynı anda yapabileceğini hayal edemiyor.

    işte bazen insan da bir hedef belirlemek ve ne olursa olsun onun üzerine gitmek gerektiğini düşünüyor. başarı hikayelerinde hep böyledir ya...

    başka konulardan da hoşlanıyor ama durduruyor kendini. benim amacım bu, bundan sapmamalıyım! bence yanlış, sapılsın. rahat olunsun.
  • vasatlığın en iyi arkadaşı. alternatif gelirse vasatlık gider.
  • içine hapsolduğunuzda sizi yiyip bitiren, başkalarını maruz bıraktığınızda mükemmel bir kaygısızlık hissi veren, maruz kalmaktan sebep verilen kerhen kararlar sonucu insanın özsaygısını en çok kaybettiği haller bütünü.

    hayat periyotlara ayrılmış uzun bir maraton.insan bu periyotların her birinde ayrı ayrı hazlara ulaşabilir, ayrı ayrı acılar tadabilir, ayrı ayrı karanlık gecelere düşebilir, güçlenebilir, sıfırdan başlayabilir.

    ama insan ve insanlık için evrensel olan şudur ki, zaman ilerler, doyuma ulaşılır, devran elbet herkes için döner ve hiçbir çıkarın olmadığı durumlarda kartları yeniden oynamanın hazzına ulaşılır.

    "özerk olamamanın sonuçları hepimiz için korkunçtur. özerk olmamak, güç peşinde koşarak içimizdeki kaosu ve ruhsal hastalık tehdidini geri püskürtme halidir. iç dünyamızı ve daima pusuda yatan iktidarsızlığı kabul etmeyerek, güç hırsının pençesinde kendimizi daha çok reddederek, içimizdeki boşluktan duyduğumuz korkuyu kendi ellerimizle derinleştirerek, aslında geriye gücün peşinde koşmaktan başka bir seçenek bırakmıyoruz.” -- arno gruen
  • sevgili olduğumuz birini düşünürken o kırılma iki tarafın da evet dediği malum anlarda seçimin nihayetinde kabul edilen nedir?
    muhatabımızı kendi kendimize çektiğimiz, kur dansını yaptığımız anda bizim bir üst modellerimizle karşılaşmadığını, alternatiflerden en kötüsü olmadığımız için miydi? varsayalım bizden daha yakışıklı/güzel, zeki, olgun, her anlamda bizden üstün birine denk geldi ve bir yandan da bu vasıfların daha aşağısına sahip olan biz... işte o meşum anda bizi seçmeyeceği, beğenmeyeceği aşikarsa bugün bizi kabul ettiren iyi bir alternatifimizin olmayışı veya hayatında bu kişiyle tesadüf etmeyişi değil midir? öyleyse biz; seçilen, kabul edilen değil, razı olunana dönüşüyoruz. bu dönüşümün farkına varmak, birinin razı olmasına hayatını adamak; taşan duyguların, kendinden geçersine aşkın emsali değil, vasat ve alternatifsiz birlikteliklerin ortak yaşamına dönüşmez mi? davul bile dengi dengine derken daha iyisini bulmamaya, alternatifsiz kalmaya ve de kişiyi razı olmaya itmez mi?
hesabın var mı? giriş yap