• the green mile'a ilham kaynağı olmuş gibidir kanımca.
  • bu novella’nın adının da robert burns’ün 1785 tarihli “to a mouse, on turning her up in her nest with the plough” (bir fareye, onu yuvasında sabanla ters çevirmek hakkında) şiirinin bir dizesine gönderme olduğunu hatırlayalım, şöyle ki:

    the best-laid schemes o' mice an' men
    gang aft agley,
    an' lea'e us nought but grief an' pain,
    for promis'd joy!

    farelerin de insanların da en iyi düşünülmüş planlarının çoğunlukla yolunda gitmediğini, vaad edilmiş mutluluk yerine geride sadece acı ve yas bıraktıklarını ifade etmektedir bu dizelerde burns; ki george ve lennie’nin para kazanmak, küçük bir çiftlik satın almak, bir yerde amerikan rüyası’nı gerçekleştirmek gibi tasarılarının nasıl yavaş ama kesin bir şekilde paramparça olduğunu simgelemesi bakımından hoş bir seçimdir bence bu başlık. steinbeck geçici olarak something that happened koymuştur hikayesinin adını, -küçük, sıradan adamı anlattığını, yaşananların önemsizliğini vurgulamak için bir ihtimal-, ama yakın bir arkadaşı onu burns’ün şiiriyle tanıştırmış, edebiyatın isimsiz kahramanlarından biri olmuştur bu şekilde.
    böyle adlarıyla bir başka edebi esere gönderme yapan, hemingway klasiği for whom the bell tolls (çanlar kimin için çalıyor) ve huxley klasiği brave new world (cesur yeni dünya) geliyorlar aklıma: ilki john donne’un no man is an island diye başlayan ve “and therefore never send to know for whom the bell tolls; it tolls for thee” diye biten şiirine; ikincisi shakespeare’in the tempest’ında miranda’nın gördüğü garip insanlar karşısında babasına “o brave new world, that has such people in it!” demesine istinaden…
  • benim için camus'nun yabancı, kafka'nın dönüşüm, juan rulfo'nun pedro paramo ve marquez'in kırmızı pazartesi adlı yapıtlarıyla birlikte en kısa ama en derin roman olan bu yapıt için "gayri-ahlaki" uyarısı yapılmış, hem de açık görüşlü olarak bilinen memleketim izmirde.

    kendi deneyimimden hareketle bu müstehcenlik konusunda bir iki laf etmek isterim. belki cidden müstehcen ifadeler yer alabilir, ama romanı iki kez okumuş ve şu an 28 yaşına girmekte olan biri olarak hafızamı ne kadar zorlasam da aklıma dostluğun, dost sahibi olmanın önemi dışında bir şey gelmiyor.

    bu romanda ciddi ciddi cinsel bir uyarı hisseden varsa bir agnostik olarak en yakın camiiye gidip freud'a saatlerce rahmet okumak istiyorum. çünkü bu romanı müstehcenlikle suçlamak ancak freudyen bir çaba gerektirir.

    (bkz: iğrençsiniz ibneler)
  • nedendir bilinmez bana hep şu sözü hatırlatan roman:
    (bkz: ayı yavrusunu severken öldürürmüş)
  • john steinbeck'in isim yaptığı kitaplarından biri, en iyi romanlardan, en çok uyarlaması yapılan eserlerden biri.

    biri "ödö" diğeri "fodo" isminde iki arkadaş wardır, ödö, küçük tefek bi adamdır, fodo ise dev gibi cüsseli ama 6 yaşındaki [kesin] çocuğun zekâsına sahip bi oğlancıktır. çeşitli çiftliklerde çalışarak hayatlarını devam ettiren bu ikili arasında garip bi bağ wardır, "ödö" kimi zaman "fodo"dan nefret etmekte fakat çocukluktan beri beraber büyüdükleri, anneannesi onu kendisine emanet ettiği ve asıl olarak hayatında en çok onun kendisine ilgi gösterdiği gerekçesiyle ondan ayrılamamaktadır, ayrıca para nedir bilmeyen fodo'nun da parasını kendi almaktadır...

    fodo'nun haywanlara karşın bi zaafı wardır, onları görünce okşamadan duramaz, ilgisini çeken nokta tüyleridir, en nihayetinde bir çiftliğe yerleşirler, orda garip tipler wardır, zenciler, kumarbazlar, asil veya asıl adamlar burjuvalar, aldatılan ağa oğlu, hoppa kadın falan... bu diyalogların neticesinde fodo'nun bu zekâ durumunu bilmeyen hoppa kız, fodo'yla okşaşmaya başlar, kızın saçları uzun, okşanasıdır, elinin ayarını hiç bi zaman tutturamamış olan fodo, kıza çeşitli zararlar verir ve sonra da firar eder, bu hadise çok büyük olaylar olmasına mahal verir; ödö ise, çok dertli bir seçim yapmak zorundadır.olaylar erişir.
  • "insanlarla fareler hiçbir zaman hayallerini gerçekleştiremezler" sözüyle en duygusuz insanın bile içini sızlatabilecek kitap
  • kısa süreli uçak yolculuğu için çok uygun bir kitap. uçuş saatini beklerken başlarsınız. uçakta devam edersiniz. kitabın sonuna geldiğinizde hostes yemek servisi yapıyordur. bir şey isteyip istemediğinizi sorar. son sayfayı da bitirip kitabın kapağını kapatır ve yaşlı gözlerle hostese dönerek evet istiyorum dersiniz. "bana küçük tavşanları anlatır mısınız?"
  • sonunda en acı verici olan sahnenin, yapılması gereken en doğru hareket olduğu roman...

    --- spoiler ---

    candy'nin yaşlı köpeğini kendi öldürmeyip başkasının öldürmesine izin vermesinden sonra yaşadığı pişmanlığı, george yaşamayacaktır. bu açıktır. ama artık kimsesizdir ve hastadır o, hem de çok.

    "kimsesi yoksa delirir insan. kim olduğu hiç önemli değildir, yeter ki yanında biri olsun. inan bana, insan fazla yalnız kaldı mı, hastalanır."

    --- spoiler ---
  • steinbeck'in bu eserde lennie ile geniş, büyük fakat bir o kadar da güçsüz halk topluluklarını, george ile de tıfıl ancak halkın beynini uçurabilecek kudrete sahip devlet sistemini simgeleştirmeye çalışıp çalışmadığı tartışma konusudur.
  • şu aşağıdaki muhterem zevattan oluşan komisyon tarafından liselerde okutulmaması istenen kitaptır:

    mehmet ceran, izmir milli eğitim şube müdürü

    tarık uğur, konak hâkimiyet-i milliye ilköğretim okulu müdürü

    faruk öz, konak mithatpaşa teknik ve endüstri meslek lisesi edebiyat öğretmeni

    hüseyin helva, gaziemir kipa 10. yıl lisesi öğretmeni

    cihan celep, buca 85. yıl anadolu lisesi edebiyat öğretmeni

    ikisi edebiyat öğretmeni. aklıma buca lisesi edebiyat öğretmeniyken 35 yaşında ölen şair ali rıza ertan geldi... o da öğretmendi...

    ek edit: bütün bu komisyonu kuran ve ilin milli eğitim müdürü olan zatın adını ve söylediklerini de unutmayalım:

    vefa bardakçı: "kitabın tamamını okumadım ama sakıncalı görülen bölümlerini okudum. bir öğrencinin okumasının gerekli olduğunu düşündüğüm bölümler değildir."
hesabın var mı? giriş yap