• nevşehirli damat ibrahim paşa, osmanlı padişahı ııı. ahmet'in boğdurttuğu beşinci vezir-i azamdır. adından da anlaşılacağı gibi nevşehirli olup genç yaşta köyünden kalkıp hem akrabalarını görmek hem de iş bulmak için istanbul'a gelmiştir. demek ki günümüzde olduğu gibi o zamanlarda bile iş bulmak için istanbul'a göç varmış. genç ibrahim istanbul'a varınca akrabalarını bulur. bu akrabalarından eski masraf katibi mustafa efendi himayesi ile sarayın helvacı ocağına yazılır. torpil ve kayırma da ta o zamanlarda varmış demek ki. neyse bizim genç nevşehirli ibrahim'in(gerçi o zamanlar muşkaralı ibrahim olarak biliniyormuş) saraya girişi o giriş...

    genç ibrahim önce katipliğe yükselir. saray evkafı katipliği, kızlarağası yazıcılığı yapar. sonra da henüz şehzade olan ııı. ahmet'in gözüne girmeyi başarır. ııı. ahmet de padişah olunca itibarı artar. mekke ve medine muhasipliği, mora'da mevkufatçılık ve 1716'da avusturya savaşlarında niş defterdarı olur. istanbul'dan belgrad'a kadar köprülerin onarımı, ordunun donatımı, toplarla cephanenin nakli işleri ve zahirenin sağlanması işlerini başarı ile halleder. ordu varadin'de yenilince durumu anlatmak için edirne'ye gelir. durumu öyle bir anlatır ki; vezir-i azam vekilliğine atanır.

    damat ali paşa'nın şehit düşmesiyle ondört yaşında dul kalan ve kendisinden kırkdört yaş küçük olan padişah kızı fatma sultan ile evlenir. böylece, "nevşehirli ibrahim paşa", "nevşehirli damat ibrahim paşa" olur. 9 mayıs 1718 pazartesi günü mühr-ü hümayun'u teslim alarak, 13 yıl sürecek olan vezir-i azamlığa çıkar.

    barışçı bir kişiliğe sahip paşa'nın eylemleriyle, sadrazamlık yıllarının oldukça renkli geçmesine neden olmuştur. istanbul'da dillere destan eğlenceler düzenlemiş ve âlemler yapılmıştır. devletteki aksaklıkları gidermek için reformlar da yapmıştır. 1727 yılında ilk matbaa kurulmuştur. doğduğu yer olan muşkara'yı baştan sona imar ettirmiştir. muşkara ismi kısa süre sonra "yeni kent" anlamına gelen "nevşehir"e dönüşmüştür. günümüzde de ismi nevşehir'dir.

    1730 yılının eylül ayı geldiğinde istanbul eski kadısı zülali hasan efendi ile ayasofya vaizi ispirzade'nin el altından hazırladıkları, patrona halil'in öncülük ettiği ayaklanma önce kıvılcımlanır. sonra da yangına dönüşür. patrona halil ayaklanması karşısında ne yapacağını şaşıran ııı. ahmet, kızkardeşi hatice sultanın; "tahtını kurtarmak istiyorsan isyancıların istedikleri kelleleri ver onlara" dediği akla da uyar. vezir-i azam nevşehirli damat ibrahim paşa, kaptan-ı derya kaymak mustafa paşa ve kethüda mehmet paşa'nın öldürülmelerini emreder. üçü de boğularak cesetleri sarayın alayköşkü tarafındaki duvardan isyancıların önüne atılır.

    öldüğünde yetmiş yaşında olan nevşehirli damat ibrahim paşanın cesedi, bir öküz arabasıyla sultanahmet meydanı'na taşınarak orada paramparça edilir. ayaklanmacılar paşa'nın cansız bedenini bir beygirin kuyruğuna bağlayarak saraya geri yollarlar. halep eski kadısı şakir bey, para ile adam tutup ibrahim paşa'nın paramparça edilmiş cesedinin parçalarını gizlice toplatmaya çalışmış ve bulunabilen parçalar geceleyin şehzadebaşı'ndaki ibrahim paşa sebili yanına gömülmüştür.

    tahtını kurtarabilmek için hem damadı hem de vezir-i azamı olan ibrahim paşa'yı ve yakınlarını boğdurtmasına rağmen, ııı. ahmet yine de devrilmekten kurtulamamıştır. 2 ekim 1730 günü ııı. ahmet tahtı yeğeni ı. mahmut'a bırakmak zorunda kalmıştır.
  • ezdin voyvodası ali ağa'nın oğlu olan ibrahim paşa saraya helvacı olarak girmiş, baltacı ve evkaf katibi olarak değişik görevler yapmış ve bu arada henüz şehzade olan ahmed, iii'ün yakın hizmetinde bulunmuştur. şehzade ahmed tahta çıkınca 1703 yılında darüssaade ağası yazıcısı olmuş ancak sadrazam ali paşa tarafından saraydan uzaklaştırılmıştır. 1712 yılında yeniden sarayda vazife almış ve harem dairesi muhasebecisi olmuştur.1715 yılında mevkufatçı olarak mora seferine katılmış ve 1716 yılındada vezir rütbesi ile rikab kaymakamı olmuştur.1717 yılında sadrazam ali paşa'dan dul kalan ahmed,iii'ün kızı fatma sultanla evenmiş ve 1718 yılında sadrazam olmuştur. ibrahim paşa tulumbacı örgütünü ve devlet matbaasını kurmuş,çeviri ve bilim kurulları oluşturarak çok sayıda yabancı eseri türkçeye kazandırmıştır. boğazda ve haliç kıyılarında çok sayıda yalı,konak ve saray yaptırtmış,mimarlıkta, müzikte ve sanatın diğer dallarında çok sayıda yeni akımın doğmasına vesile olmuştur. sadrazamlığı döneminde 1725 yılına kadar başarılı geçen iran seferlerinin olumlu etkileri 1730 yılında nadir şahın osmanlılara üstünlük sağlayıp kaybettiği toprakları geri alması ve türklere karşı katliamlar yapması ile son bulmuş ve yoksul halk ile yeniçeriler sonunda galeyana gelerek ayaklanmış ve patrona halil ayaklanması ile sadrazam ibrahim paşa boğdurularak yeni çerilere verilmiştir. doğum yeri olan muşkara'yı sadrazamlığı sırasında baştan aşağı imar etmiş ve nevşehir adını vermiştir. bir çok hayır eseri olan ibrahim paşa üsküdar'da bir su yolu ve çok sayıda çeşme yaptırmıştır.

    ( 1670 - 1 ekim 1730 )
  • ismiyle musemma nevsehirlidir ve saraya damat gitmistir. sultan lll. ahmet'in kizi fatima sultan ile evlenmis idi.
  • türkmen yörüklerinin iskanında büyük paya sahip sadrazamdır kendisi. bugün yerleşik hayata geçmiş olan bizlerin çoğumuzun hayatına dokunmuştur. lakin çeşme, marmaris gibi yerler varken, gidip bizimkileri anadolunun göbeğine yerleştirmesinden dolayı damat ibrahim paşaya o konuda ben de çok kırgınım.
    bu arada tarihçi değilim yanılıyor olabilirim ama, iskanı babamızın hayrına yapmamıştır elbette. dağ taş gezip vergi vermeyen dedelerimize toprak verip adam akıllı vergi alabilmek için yapmıştır bunu.
  • nedim, "bu şehr-i stanbul ki bî mislü behadır / bir sengine yekpare acem mülkü fedadır" dizeleriyle başlayan kasidesini damad ibrahim paşa'ya takdim etmiştir. istanbul'un güzelliklerini anlattığı girizgâhtan sonra ibrahimi överek devam eder:
    "...
    istanbul'un evsafını mümkün mü beyan hiç
    maksud heman sadr-ı keremkâra senadır
    damad-ı güzin-i şeh-i zişan-ı felek-şah
    fahrü'l-vüzera âsaf-ı ferhunde likadır
    ..."
  • rahmetli zamanında yeniçeriler faidelensin, sıcak günlerde serinlesin diye et meydanı'na bir çeşme yaptırır. sonra üzerinden yıllar geçer, patrona halil isyanı vuku bulur da yeniçeri taifesi hünkâra kelle isterük deyü galeyan olur. ahmet'lerin üçüncüsü, padişahların yirmi üçüncüsü sultan ne eylesin, lale devri boyunca goygoy yaptığı sadrazamı ile sadrazamının damadı olan ve dönemin kaptan-ı deryası kaymak mustafa paşa ve beraberlerinde kethüda mehmed paşa'yı idam ettirip cenazelerini öküz arabasına koydurup isyancılara teslim eder.

    isyancı takımı cesetleri alıp urganlarla kostantiniyye'de sürükleye sürükleye gezdirirler. nevşehirli damat ibrahim paşa'nın naaşını da et meydanı'nda yaptırdığı çeşmenin başına asarlar. bu durum günümüz şartlarında doğal olarak vahşet vesikası olarak karşımıza çıksa da o dönem için normal bir uygulama. her neyse, isyancı güruh buna rağmen sadrazam nevşehirli damat ibrahim paşa'nın cesedini yine denk koymaz ve lll. ahmet'in de hal edilmesini sağlamak için "bu ceset sadrazamın cesedi değildir" diyerek götürüp sarayın kapısına dayanırlar. hülasa; nevşehirlinin idamından sonra cenazesinin başına gelmedik kalmaz. en sonunda kendi adını taşıyan külliyenin avlusuna defnedilmiştir. bu külliye şu an şehzadebaşı semtindedir.
  • şurada yazdığına bakılırsa ermeniymiş.

    "osmanlı imparatorluğu’nun 130. sadrazamı, ermeni asıllı nevşehirli damat ibrahim paşa, ürgüp’ün muşkara (nevşehir) köyünde, 1660 yılında doğdu. ibrahim paşa, hıristiyan veya devşirme öğrencilerin eğitim gördüğü enderun-i hümayun'dan, yani osmanlı saray okulundan yetişen sadrazamların on üçüncüsüdür. zeytun’dan devşirilerek istanbul’a getirilip daha sonar, osmanlı tarihine altın sayfalar bağışlayan yeniçeri kaptan-ı derya halil paşa, sadrazam süleyman paşa gibi sadrazamlığa yükselen birçok ermeni’den biriydi. 1855 yılında paris’te basılan alfonse d’lamartin’in osmanlı tarihine yönelik tarih çalışması ibrahim paşa’nın ermeni olduğuna dair en güzel kanıttır."
  • nevşehir'de kendi adını taşıyan bir camiye sahip sadrazamdır.
  • meşhur edirne vakası ile ikinci mustafa tahttan indirilip yerine amcazadesi üçüncü ahmet getirildiğinde osmanlı için bambaşka bir devir başlamıştı. üçüncü ahmet, başta ihtiyatlı davranıp isyancılara tavizler verirken gücü elde ettiğinde de onların kökünü kurutmakta tereddüt dahi etmemişti.

    sonrasında sadrazamlığa getirilen baltacı mehmet paşa'nın meşhur prut savaşı'nda rusları köşeye sıkıştırmışken yeterli kararlılığı gösterememesi ve hatta onun ruslardan rüşvet aldığı iddiaları bir bakıma baltacı'nın da sonunu hazırlamıştı.

    akabinde gelen osmanlı avusturya savaşları vatansever bir sadrazam olan ali paşa'nın sonunu getirmiş, bir kurşunla alnından vurularak hakkın rahmetine kavuşmuştu.

    artık osmanlı yorulmuştu. yarım asırdan beri süregelen muharebeler osmanlı'nın savaşacak takatini bırakmamıştı. bu noktada üçüncü ahmet, radikal bir karar vererek tam bir sulh taraftarı olan ibrahim paşa'ya sadaret makamını teslim etmişti.

    ibrahim paşa nevşehirli bir türktü. avusturya seferinde silahtar damat ali paşa ölünce dul kalan üçüncü ahmet'in kızı fatma sultan'la evlenip hanedana damat olmuş, lakabını da buradan almıştı.

    pasarofça antlaşması'nın imzalanıp, osmanlı'nın avusturyalılarla kalıcı bir sulh sağlamasında yeni sadrazamın payı büyüktü. üçüncü ahmet'in ibrahim paşa'nın şahsına büyük bir itimadı ve muhabbeti vardı. padişahın biraz daha cebi sıkıyken, ibrahim paşa cömertliğiyle tanınır, özellikle ilim irfan sahiplerine , şairlere ve sanatkarlara karşı büyük ihsanlar bahşederdi.

    ibrahim paşa, mevkisinde rahat edebilmek, icraatlarını kolaylıkla gerçekleştirebilmek için nepotizm yöntemini tercih etmişti. bu husus tabii birtakım çevreler tarafından eleştirilmesine sebep olmuştu.

    paşa en büyük gayretini, rusya ve avusturya arasında imzalanan 1725 ittifakının bozulmasını önlemeye verdi, bu hususta polonya ve rusya ile dostane münasebetler geliştirdi. ilim ve sanat anlamında avrupa'nın üstünlüğünü kabul etmişti. ordunun eksikliklerinin farkındaydı. memleketi ilim ve sanat bakımından geliştirmenin musiki ve edebiyatla zevklerin incelmesine hizmet etmenin zamanı geldiğine inanıyordu. bir huzur devri açmak ve yaşatmak istiyordu.

    bu kanaat ve düşüncelerle, paşa sarayda ve istanbul'un muhtelif semtlerinde köşkler, saraylar inşa ettirdi. saray halkı ile birlikte bütün istanbul halkının mesirelerden istifade etmesi için çalıştı.

    onun zamanında, laleler açıldığı zaman çırağan şenlikleri yapılır, devlet erkanına muhteşem ziyafetler verilirdi. her gün yeni ve ince bir zevk mahsulü olan oyunlar ve eğlenceler icra edilirdi. inşaata çok meraklı olan paşa bununla kalmamış, istanbul'un her yerine çeşmeler ve sebiller de yaptırmıştı. bunlardan en önemlisi uğruna şiirler yazılan meşhur üçüncü ahmet çeşmesi'dir. aynı zamanda, kağıthane'de ve diğer yerlerde camiler, mektepler, hamamlar, kütüphaneler yaptırdı. peygamberin türbesindeki örtüyü türk sanatkarlarına yaptırarak kabe'ye göndertti.

    en büyük değişim kağıthane civarında olmuştu. burada halk kasırlarda, köşklerde rengarenk çiçeklerle süslenmiş bahçelerde huzur içinde eğlenirlerdi. haliç'te ise saz ve hanendelerle kayık safaları yaparlardı.

    devrin ünlü şairi nedim osmanlı'daki bu değişimi şu şekilde mısralara dökmüştü:

    bu şehri istanbul ki bimisl-ü behadır
    bir sengine yekpare acem mülkü fedadır
    bir gevher-i yekpare iki bahr arasında
    hurşid-i cihantab ile tartılsa sezadır.

    ibrahim paşa'yla padişah arasındaki muhabbetin çok ileride olduğunu yukarıda söylemiştik. padişahla veziri sık sık birbirlerini ziyafetlere, helva sohbetlerine davet ederler, bu ziyafetlerde vezir, hünkara pek kıymetli hediyeler takdim ederdi. çırağan alemleri pek muhteşem olurdu. padişah ve devlet erkanı bu alemler için ekseriya ibrahim paşa'nın asfaabad kasrı'nı tercih ederlerdi.

    paşa ile padişah birbirlerini helva sohbetlerine şu şekilde çağırırlardı. padişah ona:

    çırağımsın benim sen, hem vezir-i nüktedanımsın
    nazirin yok, sadakat ile meşru cihanımsın

    şeklinde itiraflarda bulunur. ibrahim paşa da padişahına:

    senindir hane, yoktur minnetin şevketlü hünkarım
    kerem kıl, sohbet-i helvaya gel, ikbal-ü şevketle

    mısralarıyla helva sohbetine davet ederdi.

    özetle, ibrahim paşa memleketi harpten, baruttan ve kandan uzak, sanat ve kültürle yoğrulmuş, istikbalinden emin bir huzur ortamına sokmak istemişti. ticaret ve bilimin serbestçe icra edilebilmesini dilemişti. halkın zevki incelsin, hayatı sevsin, çalışmayı savaştan üstte tutsun diye gaye etmişti. sadareti zamanında, halka zulüm etmemiş, valilerin halka zulmünü engellemiş, anadolu'yu eşkıyadan temizlemiş, kadılıkları ehillerine vererek adaleti tesis etmiş, kadınları ise devlet yönetime sokmamak için eksra bir gayret sarf etmiştir.

    pek tabii böyle bir şeye alışkın olmayan halkta bu bir noktadan sonra huzursuzluk yaratmış, özellikle ayak takımı diye tabir edilebilecek kişiler birtakım devlet erkanından bazı kimseleri de arkalarına alarak bu devri sonlandırmaya ant içmişti. bunların başında patrona halil, kahveci ali, manav muslu gibi şahsiyetler gelmekteydi.

    ayrıca paşa, yeniçeri ocağını da lağvetmeye kararlıydı. üçüncü selim'den de önce nizam-ı cedid adı altında yeni bir ordu kurmak ilk defa onun fikriydi. bu durum de bonnak sefaretnamesinde yazmaktadır.

    tüm bunlar birleşince, halkın iftiraları da dinmek bilmiyordu. her yerde dedikodular baş göstermekteydi. iranlıların türk askerlerine yaptıkları zülmü acıklı bir şekilde anlatıyorlar, ibrahim paşa'nın israfları, sefahati ve kadınlara düşkünlüğünden mukabil ağza alınmayacak şeyler söylüyorlardı. hatta paşa'nın rüşvet ve iltimasla milyonluk bir servete malik olduğu dillendiriliyor, halk bu noktada fiştekleniyordu. halbuki ibrahim paşa'nın idamından sonra bu servetin ancak 2004 keseden ibaret olduğu açığa çıkmıştı ki bu orta halli bir zenginin bile malik olduğundan az bir miktardı.

    paşa'nın en büyük gafleti ise memleketine yaptığı hizmetlere güvenerek, kendi aleyhine bir isyanın çıkmasına asla ihtimal vermeyişi ve bu noktada hiçbir tedbir almayışıdır. aslında böyle bir isyan hareketinin açığa çıkacağı dilden dile söylenmekte idi.

    böyle böyle isyan büyüyüp kapıya dayanınca üçüncü ahmet kendi koltuğunu da kurtarabilmek umuduyla, değerli dostu ibrahim paşa'yı feda etmiştir. ibrahim paşa ve yanındaki birkaç devlet görevlisi gece yarısı orta kapıya gönderilerek orada boğulmuşlar, cesetleri de at meydanı'ndaki asilere gönderilmişti. lale devri'nin bu değerli vezir-i azamının çıplak cesedini artık köpekler çiğnemekteydi. halkın büyük bir bölümü içinse bu kabul edilemeyecek bi durumdu ve ölümü üzerine şu dizeler cana gelmişti:

    perşembe günü kopdu büyük galebe
    ortaklarım cümle oldu harabe
    leşimi çıkardı bilin araba
    uryan olub kaldığıma ağlarım

    on üç yıldır ben de etdim vezaret
    bunca evkaf yapdım etdim akaret
    layık mıdır bana bunca hakaret
    hakaretle öldüğüme ağlarım

    varın söylen oğlum giysün karayı
    çıraklarım gitsün beni arayı
    harab olsun üsküdar'ın sarayı
    düşmanlara kaldığına ağlarım

    yaşa sultan mahmud tahtında yaşa
    fermanın yürüsün dağ ile taşa
    öksüz kaldı oğlum mehemmed paşa
    anın yetim kaldığına ağlarım

    imdat edin bana kırklar yediler
    ibrahim paşa'ya maktul dediler
    leşimi cümle köpekler yediler
    namazım kılınmadığına ağlarım.

    kaynak: zuhuri danışman osmanlı imparatorluğu tarihi, wikipedia
hesabın var mı? giriş yap