• ilk kez isadan sonra 5 ya da 6. yuzyilda "eskisi gibi pagan degiliz cok sukur" manasinda kullanilmis soz. sonralari mantik cagi vesaire ile bir kez daha gundeme oturmustur.
  • ‘şimdi, şu an (just now)’ anlamına gelen latince modo kökeninden türetilmiş modernus’tan gelmekte olan bir sıfat‘. dolayısıyla kendi dönemi içinde olmak koşuluyla her ‘şey’ aslında moderndir.

    modernus’un, ilk olarak i.s. beşinci yüzyılın sonunda antiquus (kadim/ancient)’un karşıtı olarak kullanıldığı söylenmektedir. terimin yaygınlık kazanması ise onuncu yüzyıldan sonra modernitas (modern zamanlar) ve moderni (bugünün insanları) kullanımları ile mümkün olmuştur.

    sözcüğün kökeninde zamansal bir anlam olduğuna kuşku yoktur. ilk ortaya çıkışıyla birlikte sözcüğün imlemeye çalıştığı şey ‘içinde yaşanılan/bulunulan zaman’dır. bu şekliyle ‘modern’, her hangi bir toplumsal ya da siyasal kurumun ya da yapının, niteliklerinden ziyade zamanına işaret etmektedir. ancak zamana yapılan bu atıf, belirli niteliklere sahip tarihsel bir süreci ifade etmek için değil, her hangi tesadüfi bir zaman parçasını üstelik de belirleyici bir ayrım noktasını ifade etmekte kullanılmaktadır. modernite’yi, kavrama içkin bu zamansal çağrışıma da uygun olarak, ele alan tüm yazarlar, adına ister ‘antikite’, ister ‘geleneksel toplum’, ister ‘neolitikite’ desinler; ‘eski’ bir toplum modelinden ‘kopuş’tan, eski’den yeni’ye bir geçişten bahsetmektedirler.

    sözcüğün kullanılmaya başlandığı dönem, bir ironi oluştururcasına hristiyan ortaçağı’ olmuştur. hristiyan ortaçağı’nın bir icadı olarak ”modern” eski dünyayla güçlü bir karşıtlığı ifade etmekte kullanılıyordu. zira, eski dünya pagandı, modern yani ‘şimdiki’ dünya ise hristiyan. yani eski dünya karanlığın örtüsü altında kalmış, ama modern dünya, tanrı’nın, oğlu isa mesih biçiminde ortaya çıkmasıyla dönüşmüştü. buna göre, modern toplum herhangi bir hristiyan batı toplumu, antik (ilkel) toplum ise batı’nın dışındaki pagan topluluklardı. böylece onuncu yüzyıl ve devamında hristiyan dünyasında kullanılan ‘modern’ kavramının tek söylemeye çalıştığı ‘artık eski olmayan, şimdiye ait’ bir dünyanın varlığıdır.

    rönesans düşünürleri, modern ve antik toplum ve devlet ayrımı yaparak kelimenin anlamını genelleştirdi. modernus, novus gibi sözcükler on bir ve on ikinci yüzyıldan rönesans’ın sonuna kadar hep yüceltme değil tersine, aşağılayıcı anlamda kullanılmaya başlandı . hatta bir şeyi ‘yeni’ olarak nitelendirmek düpedüz küfürle eşdeğerdi.rönesans’ta da değişen bir şey yoktur. gerçekten rönesans, ortaçağ’dan devrimci bir kopuş olması hasebiyle kimilerince modernliğin başlangıcı olarak kabul ediliyorsa da, kendisini tarihsel döngü içerisinde, ortaçağ’dan önceki altın çağ diye adlandırılan döneme dönüş hareketi olarak tanımlamaktaydı. modern olmak rönesans için de küfür mahiyetindeydi. rönesans’ın yüzü geleceğe değil, geçmişe dönüktü. yine de, ortaçağ kilisesine karşı giriştiği saldırı esnasında rönesans, tüm düşünsel otorite biçimlerine karşı çevrilebilecek yeni eleştirel ve rasyonel standartlar geliştirmek suretiyle modernliğin doğuşuna katkıda bulunuyordu.

    daha sonra aydınlanma çağına geçildiğinde, aynı istikamette, fakat daha yaygın ve geniş bir anlam kazandı.
    on sekizinci yüzyıl aydınlanması sadece orta çağın antik ve modern ayrımına katkıda bulunmakla kalmadı, bundan sonra da geçerli olacak kritik bir tespitini de yaptı. bu andan itibaren modern toplum "bizim" toplumumuzdu, yaşadığımız türden toplumlar, ister on sekizinci yüzyıldaki olsun isterse yirminci yüzyıldaki. kelimenin ilk ve son anlamları arasında fark olsa bile, bu iki kelime (modernlik ve toplum) birbirleriyle eş anlamlıydı, batı toplumu modernitenin amblemi oldu. modernleşme demek, batılılaşma demekti. bugün, modern kavramı batı toplumlarının vasıflarını açıklamaktadır. ancak bir soyutlanmışlığı değil tüm dünyaya yayılma amacı taşıyan bir oluşumu nitelemek amacıyla kullanılmaktadır. bu nedenle modern toplumlar onsekizinci yüzyıldan beri batı toplumlarının damgasını taşımaktadırlar. bu bağlamda modern, dört boyut ve bunlar arasındaki gerilimleri ifade eder bir niteleme anlamı kazanmıştır:

    - ekonomik boyut: kapitalist ilişkiler içerisinde, inorganik enerjiye dayalı üretim yapan sanayileşmiş
    - bilgi boyutu: toplumsal olguların bilimsel tanımının yapılabileceğine, evrensel olarak geçerli ahlak değerlerinin ve hukukun kurulabileceğine inanan, dili bilgiyi etkilemeden aktaran saydam, nötr ve sadık bir araç olarak gören
    - bireysellik boyutu: geleneksel toplum bağlarından kurtulmuş,kendi aklıyla kendini yönetebilecek, belli bir yöreye bağlılığı azalmış,yer değiştirebilen,çok uzaklardaki gelişmelerden haberdar olabilen, akışkanlığı artmış bir toplumda yaşayan, eğitimli, anonim ilişkiler içinde eşit, kamu yaşamına yutttraşlık sorumluluğu ve bilincine sahip katılımcı bireylerden kurulu olan
    - kurumsallık boyutu: kurumsal ekonomik faaliyetlerde bulunabilen bireylerden oluşmuş yeni bir örgütlenme, yerel bağlamda toplumsal ilişki biçimini aşmış yaygın bir zaman ve mekanda anonim toplumsal ilişki kalıplarını oluşturabilecek bir ulus devlet niteliği ve kendisi için iyi olanı belirleyebilecek bireylerden meydana gelmiş demokratik
    bu özellikler yukarıda belirtttiğimiz gibi kendi içinde bir takım gerilimleri de birlikte getirerek modern kavramını detaylandırırlar:
    - kapitalizmin eşitsizliği sürekli yeniden üreten dinamiği ile demokratik ulus devletinin bireyler arası eşitliği öngören niteliği arasındaki çelişki
    - kapitalizmin ulus devlet sınırlarına sığmayışı ve tüm dünyaya yayılma eğilimi

    bu noktada temel olgular şöyle sıralanabilir:

    hiyerarşi, düzen, merkezileştirilmiş kontrol
    büyük politik yatırımlar (millet-devlet, parti)
    milli kimliğin ve kültürün söylemi; kültürel ve etnik orijinler miti
    bilim ve teknoloji vasıtasıyla büyük ilerleme söylemi
    temsilcilerin ve medyanın önündeki “gerçeğe” inanç, “orijinalin” içtenliği
    bilgide uzmanlaşma, her şeyi kapsama: ansiklopediler
    kitle kültürü, kitle tüketimi
    medya yayını
    merkezileşmiş bilgi
    yüksek ve aşağı kültür ayrımı; yüksek veya resmi kültürün normatif ve otoriter olmasında konsensüs
    tam çalışmaların ve amacın sanat olması
    sanat: sanatçı tarafından meydana getirilen orijinal bir objedir
    genel sınırlar ve bütünlük hissi (sanat, müzik ve edebiyatta)
    kent (new york) mimarisi,dizaynı ve planlaması
    derinlere uzanan kökler/derinlik
    niyet ve gayede ciddiyet
    birleşmişlik duygusu, benliğin merkez olması; “ferdiyetçilik”, birleşmiş kimlik
    organik ve inorganik arasındaki açık farklılık, insan ve makine.
    cinsel farklılığa göre şekillenmiş güç düzeni, tek cinsiyetler, pornografinin dışlanması
    determinizm
    dünyanın anlatıcısı olarak kitap, yazılı bilgi sistemi olarak kütüphane
    makine
    ilkel
    nesne (object)
    gerçeklik; gerçek (realite)
    maddi olan
    çekicilik
    kural
    mekan
    ev

    modern sıfatı bir devlet için kullanıldığında ise , feodal parçalanmışlığın coğrafî ve siyasî merkezîleşme yoluyla aşılması sonucu ortaya çıkmış, iç ve dış egemenlikle donanmış coğrafî/mekânsal (territoryal) egemenlik birliği olarak tanımlanabilir. bu yapının ana rahmine düştüğü anı 15. yüzyıla kadar geri götürmek mümkünse de, esas olgunlaşmaya başladığı dönemin 17. yüzyıl olduğu söylenebilir.

    sosyolojide ele alındığı anlamıyla modern ise, bir toplumun bilim ve teknoloji doğrultusunda farklılaşması ve kompleks olması sürecini niteler. sanatta olduğu gibi sosyal yapıda da realizm reddedilmemekte, aksine toplum, rasyonalite nosyonu üzerine bina edilmektedir:
    - davranışlar artık geleneksel, duygu temelli veya inanca dayalı değildir.
    - sebep-sonuç arasındaki mantıki ilişki esastır.

    bu dönemdeki sosyo-kültürel değişmenin iki veçhesi vardır:
    - birincisi, sosyal mobilitenin artmasıdır. sosyal, ekonomik ve psikolojik özellikler ve örnekler hızla eskimekte bundan dolayı insanlar yeni örneklere göre sosyalleşmektedirler.
    - genel rollerden uzman rollere geçiş şeklinde bir sosyal farklılaşma ortaya çıkmıştır.

    öte yandan modernite ve modernlik sözcükleri iki farklı, ancak birbiriyle ilişkili düzlemde kullanılmaktadır. bu düzlemlerden biri düşünsel düzey olarak adlandırılabilecek felsefe ve bilimler alanıdır. buna karşılık, modernlik dendiğinde kastedilmeye çalışılan bir diğer düzlem ise toplumsal ve siyasal pratikler düzeyidir. ‘modernlik’ kavramının daha ziyade toplumsal yapı, kültür vs.den söz edilirken kullanılması uygun düşerken ‘modernite’nin devlet, hukuk vs. gibi bazı üst yapı kurumlarını ifade ederken kullanılması daha uygun düşmektedir.

    daha özel bir anlamı olan modernizm kavramı ise, ondokuzuncu yüzyıl ortalarında kültür tarihinde, daha ziyade sanat ve bilimle ilgili olan değişmeleri ifade etmektedir. bu dönemin öncesinde, sanattaki realist akım, bir ayna görevi görerek, varlığı tıpkı tabiatta bulunduğu gibi yansıtma düşüncesiyle ortaya çıkmıştır

    kaynak:
    modernite aşılırken kent planlaması (ilhan tekeli) imge kitabevi (2000)

    not:
    yukarıda copy paste bazlı bir kolaj yapmış olmam bir noktada bağışlanamaz. ama bunun alıntı yapılan yazarların bilgilerini aşırmak amacı taşımadığını belirterek konu edilen sözcüğün ve türevlerinin detaylı anlamının sözlükteki ekşikliğinin giderilmesi yüce amacı ardına sığınıyorum. (bkz: ekşik sözlük)

    edit: e-kaynakların hiçbirine artık ulaşılamıyor. ancak http://www.google.com.tr/…nizme&fp=84fa2a1c621ffaf9 nevinden bir arama sizi benzeri kaynaklara ulaştırabilir.
    fazlası için (bkz: burası istanbul/@andrew)
  • cagdas, zamana ayak uydurmus anlaminda.
  • benim bu kelimenin kullanımıyla ilgili bir derdim var.

    şimdi, felsefi anlamda birer terim olan kelimelerin, günlük hayatta yeni manalar alıp, daha kolay şekilde kullanıldığına şahit oluyoruz, "modern" kelimesi bu anlamda ilk ve tek değil. ama sanırım en laçkalaştırılanı, en içi boşaltılanı...

    "modern" bir sıfat, "modernizm" yahut "modernite" kavramlarıyla yakından ilişkili. bunlarsa, başlı başına birer akım, kendi içlerinde felsefi, toplumsal ve siyasi akım olarak üçe ayrılıyor. özellikle sanayi devrimi, milletleşme, kitle kültürü gibi konularla yakından alakalı bir akım, sonrasında da en güzel anlamını, tasvirini şahsımca sartre'da buluyor.

    şimdi, "modern insan kimdir?", "modernite nedir?" bir zamanların (30'lar diyelim kabaca) en başta gelen akademik çalışma alanlarından, üzerine az roman yazılmadı yabancılaşan, yalnızlaşan modern insan hakkında... uzun süre tanımlanmaya uğraşıldı, "ben modern bir bireyim" demek tıpkı "ben liberalim, anarşistim, sosyal demokratım" vs. gibi bir siyasi duruşu, bir felsefeyi kabullenmeyi ifade ediyordu. haliyle "ben modernim" demek bir kendini tanımlamak, bir kendini var etmek ve varoluşunu anlamlandırmak anlamına geliyordu.

    ben "modern" kelimesini her duyduğumda bu anlamıyla ele alıyorum. haliyle laçkalaşan dilde "modern tasarımlı koltuk", "modern giyinmek" gibi kavramları bazen hakikaten anlamıyorum, anlayamıyorum. birincisi, herhangi bir tasarımcıyla konuşun "modern tasarım" diye bir şey yoktur. art-nouveau vardır, rococo vardır, baroque vardır, gothic vardır, ne bileyim, vardır da vardır ama tek başına bir "modern tasarım" diye bir şey yoktur. "modern çağda -ki kabaca sanayi devriminden post-modern çağa kadar olan süre denebilir -ki post-modern çağın ne zamanda başladığına dair üzerinde birleşilmiş net bir tarih yoktur- gelişen sanat akımları, tasarım ekolleri" vardır, haliyle "modern tasarım" denen nane bu haliyle biraz gaydırıguppak bir tanımdan öteye gidemez.

    benzer şekilde "muratlar çok modern bir aile, ayten çok modern giyiniyor" falan gibi, terimin kendisine içkin anlamları gözardı ederek/bilmeyerek kullanmak da bana abuk geliyor. "modern" kelimesinin "çağa uygun" gibi bir anlamı var günlük dilde karşılık olarak, bunu anlıyorum, ama mesela çok eski moda bir kot pantolon giyene, kısaca demode giyinene "çok modern giyiniyor" demiyorlar, demek ki "çağın kıyafetleri"ni giymekle de "modern" olunmuyor.

    esasen, kıyafet, görüntü, oturulan evin tipi, mobilyaların tarzı, efendime söyleyeyim arabanızın modeli, kısaca görüntüyle ilişkili hiçbir şey sizi "modern" yapmaz. bu, sizin kafanız ile, duruşunuz ile, modernizmi kabul etmeniz ile ilgilidir. nasıl ki içki içen, karısını dövmeyen, takım elbise giyen erkek olmak "modern olmak" değil ise, yine içki içmek, çalışıyor olmak, başı açık olmak filan da bir kadını modern yapmaz. cinsiyetlere göre dağılım gösteren herhangi bir hareket, giysi, görüntü vs. "modern olmanın" bir tezahürü olabilir (o da belki) ama modern olmanın kendisi olamaz. kısaca, zihni ve fikri anlamda modern olmayan biri, bu sembolden öteye geçemeyecek şeylerle modern sıfatını almış olmaz.

    ha "modern olmak" iyi midir, değil midir, o bambaşka bir tartışma. neticede modernite de başlı başına eleştirilen, üzerine bir çok karşı söz söylenmiş bir alan. özellikle post-modern yaklaşım, modernizmin bir çok deliğini ortaya çıkarıyor, eksiğini ortaya koyuyor. o yüzden bir insan "modern" olmalı mıdır, buna kendisi, modernizm ve onu eleştiren yazıları okuduktan sonra karar vermelidir. tıpkı liberal mi, demokrat mı, anarşist mi, komünist mi olacağına karar vermesi gibi...

    şimdi, izninizle böyle uzun uzun yazdım, "modern" kelimesinden ne anladığımı belirttim. modern insan (kadın ya da erkek) modernist felsefeyi benimsemiş kişidir, elbette modernist felsefe de kendi içinde ayrılır, varoluşçu mudur nedir, artık hangisine yakınlık duyuyorsa, kişinin kendisi bilir. neticede "modern" sıfatıyla birleşen şeyler gördüğümde ben bu anlamı arayacağım. ama çoğunlukla bulamayacağım için moda, tasarım, görüntüden öteye gitmeyen konuları filan betimlemek için "modern" sıfatından yararlanılan cümleleri her gördüğümde anlamayacağım, apışıp kalacağım. çünkü kafamda bu "modern"le o "modern" hiç eşleşmeyecek.

    neyse, belki de galat-ı meşhur lügat-ı fasihten evladır hak'katen...
  • (bkz: çağdaş)
    (bkz: güncel)
  • güç bela tanıştığım dünyalar güzeli kızın bana yakıştırdığı sıfat. bana modern ve zekisin demişti... şimdi düşünüyorum belagatın nasıl bir seviyesine çıktım da kıza 10. dakikada böyle bir şey söylettim bilemedim. sonra facebooktan ekledim kabul etmedi, şimdi dizi yıldızı (cidden)...
  • ben de bu ismi kurduğu müzik grubuna yaptığı sanata yarınlar yokmuşçasına isim olarak verenleri seviyorum. mesela the modern jazz quartet diye bir ekip var kuruluş tarihi 1952. 2024'te bu isimde grup denk gelince kendi kendime düşünüyorum modern bi şeyler dinleyeceğiz ama o iş öyle olmuyor. modernlik falan kalmamış yakında yüzüncü şeref yılına bağlayacaklar.. grup üyelerinin hiçbiri hayatta değildir muhtemelen.
  • küçük puntolarla yazıldığında modem olarak okunabilen sözcük.
  • kime göre neye göre karar verildiğini merak ettiğim olgu.

    modern sanat, modern sinema, modern yazım stilleri…
    kafasına göre bir şeyler çiziyor adam ve açıkçası hiçbir boka benzemiyor
    ama başına “modern” eklediği zaman akan sular duruyor.
    “vaayy… çok güzel, can alıcı noktaların içgüdüsel betimlemeleri ressamın hayata karşı olan negatif devinimlerini yansıtmış” diyorsunuz.
    diyor musunuz?
    şahsen ben demiyorum.
    iğrenç bir resim diyorum ve geçiyorum

    ama işte hayatın diğer birçok alanında olduğu gibi burada da “sanattan anlamayan sığ herif…” olmamak adına hepimiz diyoruz.
  • nişanyan'a göre, modern fransızca moderne (şimdiki zamana ait, asri) sözcüğünden gelme. bu sözcük geç latince modernus (adaba ve usule uygun, ölçülü, zamana göre) sözcüğünden geluyor. bu sözcük latince modus (tarz, usul, ölçü) sözcüğünden türetilmiştir.

    "modern üniversiteler işsizlik probleminin kamufle edildiği park alanlarıdır. tarihte ilk defa insanlar 30 yaşına kadar eğitim görüyorlar. bu normal değil." umberto eco

    "bugün, modernizm ismini hak eden tek modernizm, antimodern modernizmdir." milan kundera - le rideau

    "fakat kanımca, teoloji asla modern olamaz." thomas mann - doktor faustus

    (ilk giri tarihi: 27.11.2022)

    (bkz: mod)
    (bkz: modernizm), modernist
hesabın var mı? giriş yap