• yağmursuz günü geçmeyen, gece hayatı konusunda komşu leeds'le beraber northwest'in en iyisi olan, aşmış müzik gruplarının anavatanı, öğrenci cenneti. hayatımın en enteresan dönemini yaşadığım, her daim özlenesi şehir. başlıca önemli mekanları şu şekildedir efem:

    piccadilly gardens: şehir merkezi diyebiliriz. bütün otobüslerin kalkış noktasıdır. havaya doğru püskürtülen çeşmeleriyle meşhurdur. en ufak bir zatürre olma endişesi taşımadan, çığlık çığlığa bu çeşmelerin arasından geçip sırılsıklam olmuş genç bünyeleri görmek çok olağandır. evet, ingilizler üşümez.

    market street: istiklal caddesi kıvamında bir yerdir. trafiğe kapalıdır. özellikle haftasonları inanılmaz kalabalık olan bu caddede, hayatınızda bir arada göremeyeceğiniz ne kadar enteresan tip varsa bulabilirsiniz.

    exchange square: arndale, selfridges, triangle gibi alışveriş merkezleri, hard rock cafe ve bütün şehri tepeden görebileceğiniz, manchester wheel dedikleri, london eye benzeri bir dönme dolap bulunur bu civarda.

    town hall: hükümet binası ama pek bir süslü, janjanlı. bir de christmas döneminde burada xmas market kurulur, avrupa'nın birçok ülkesi kendi standını açıp geleneksel yemeklerini, içeceklerini falan satar, güzeldir.

    castlefield: küçük bir kanaldır. üstündeki köprüleri falan şirindir ama istanbul gibi her bir yanı deniz olan bir şehirden gelince burası insana küvete doldurulmuş su gibi gelir.

    trafford centre: ingiltere'nin en büyük alışveriş merkezi diyebiliriz. alışveriş merkezi işte, hakikaten büyüktür, bütün bir gün geçebilir burada.

    urbis: buraya bir nevi müze diyorlar ama müze kelimesi bence haksızlık olur. adı üstünde urbandan gelmekte, şehir yaşamını anlatan muhteşem bir mimariye sahip yapı. asansörle en üst kata çıkıp, dolaşmaya buradan başlarsınız. fena bir yer. kısaca manchester'da görülecek ilk mekanlardan biri.

    museum of science and industry: endüstri şehri manchester'da endüstri müzesi olmayacak da ne olacak. 2 ayrı binadan oluşur. bir tanesinde eski model uçak ve araba maketleri falan bulunur, diğeri de manchester'da endüstrinin 18. yüzyıldan bugüne gelişimini anlatan objelerle doludur. görülmelidir.

    imperial war museum north: savaş müzesidir. bir bölümünde çok büyük bir alanda ses sistemi ve görüntüyle, 2. dünya savaşı'nın atmosferini yaratmaya çalışırlar, etkileyicidir. aynı müzenin bir başka versiyonu londra'da da vardır. o yüzden buraya north demişler.

    people's history museum: manchester halkının sanayi devrimi sırasındaki yaşam biçimini anlatan küçük, sevimli bir müze.

    sports center: 2002 commonwealth oyunları için yapılan, tenis kortundan atletizm pistine birçok spor müsabakasının yapılabileceği bir bölge. manchester city'nin stadı olan city of manchester stadium da buranın içindedir.

    old trafford: theatre of dreams. fazla söze gerek yok sanırım. maç günleri, biletiniz olmasa da atmosferi görmek için gidilmeli, etraftaki karaborsacılarla pazarlık edilmelidir. maç saatine yakın fiyatları indiriyo şerefsizler. *

    men arena: çok büyük bir kapalı konser salonu. madonna'dan u2'ya akılınıza gelebilecek her türlü dev isim uğrar buraya.

    the lowry: büyük bir kültür merkezi ve otel. şehre gelen önemli isimler, ingiltere futbol takımı falan genelde burada kalır, hemen karşı kıyıdaki imperial war museum'la bağlantıyı sağlayan ilginç bir köprü vardır, fotoğraflıktır.

    chinatown: bildiğiniz chinatown işte, çin restoranları, pis kokan bir süpermarketi vardır.

    g mex center: bizim lütfi kırdar'a benzer devasa bir kongre merkezi. dışarıdan uzay üssü gibi gözükür.

    st. ann's square: bir başka meydan. meydan işte.

    manchester museum: manchester üniversitesi'nin içinde bulunur, özellikle içi doldurulmuş hayvanların ve iskeletlerin olduğu bölüm güzeldir.

    venüs süpermarket: burası sadece türkler için bir anlam taşıyor. eti cin'den top kek'e, baklavadan lokuma, bulgurdan öz be öz baldo pirince kadar memleket hasretini giderecek her türlü besin maddesi mevcuttur. içerde türkçe konuşan insanları falan görünce sevinirsiniz. buranın üst katında türk kültür derneği dedikleri kahvehanemsi bir yer bulunur. maçlar buradan izlenir, türk derneğinde türkçe bilmeyen bir polonyalı kadının çalışması ayrıca enteresandır.

    ilk akla gelen mekanları bunlardır manchester'in. londra gibi büyüleyici olmasa da güzeldir, biraz soğuktur, aksanı başlarda uyuz eder adamı, anılarla doludur, özlettirir falan feşmekan. *
  • musluklarında gulfstream akıntısı olan şehir. sıcak açıyorsunuz, soğusun biraz diye soğuğu da açıyorsunuz ama ılık akmıyor malesef. suyun yarısı soğuk yarısı sıcak akıyor. bu ne manyaklıktır kardeşim. nedir bu? çıldırıcim.
  • manchester'da yasayanlarin konustugu tuhaf bir aksan var.
    ozellikle yabancisi olanlar icin baslarda sanki baska bir dil konusuluyormus gibi geliyor onlarin o tuhaf inisli cikisli vurgulari,, "u" harflerini u harfi olarak telaffuz etmeleri. ornek verelim, love : lav diye bilinir ya,, o manchester'da "luf"tur. funny'ye "fani" demezler "funi" derler. "much" kelimesine "muç".

    alisiyor zamanla insan tabii.. hatta burada konusulan ingilizceyi cozmeyi/anlamayi basardiginiz vakit, listening'de level atlamis oluyorsunuz biraz da. ondan sonra her aksan daha anlasilir geliyor..
  • genel olarak 80 dönemi madchester olayıyla alakalı, sobermag mecmuası için irdelediğim şehir.

    bir şehir düşünün; sanayi devriminin ilk şehirlerinden olup, yağmuru hiçbir zaman kesilmeyen; bir şehir düşünün; kozmopolit yapısıyla her telden insanı bünyesine toplayıp, futboldan modaya varana kadar değişik dallarda adından söz ettirsin; ve bir şehir düşünün müzik diyince akıllara ilk önce o isim gelsin: manchester.

    şehir: manchester ingiltere’ nin kuzeyinde bulunan; tüm şehri kaplayan fabrikalarla sanayi devriminin öncüsü olmuş; zamanında hızlı bir gelişim ve değişim süreci yaşamış olan garip bir şehir. işçi sınıfının ezici çoğunluğu oluşturduğu kitle ise nedendir bilinmez kendini müziğe vermiş ve çıkan grup sayısı ve geldikleri popülarite bakımından dünyada adından en çok söz ettiren şehir olmuştur.

    öncesi:manchester’ da müzikal açıdan bakıldığında esas patlamanın yaşandığı 80’ lerin ortaları - ki daha sonra madchester adını alacaktır bu oluşum- yazımızın esas konusu olup; bu patlamanın öncesinde genel olarak ingiltere’ de mevcut bulunan müzikal gelişimden bahsedelim. 1976’ da punk müziğin kimlerine göre amerika’dan önce kimilerine göre ise sonra ortaya çıkmasıyla; bu müzik türü geniş kitleleri peşinden sürüklemiş idi. mclaren’ in dükkanından dünyaya yayılan bu üç özellikli oluşum; o dönemi ve sonrasını müzik, moda ve siyasi açıdan etkilemişti. yırtık ve perişan görünümlü, çengelli iğnelerle tutturulmuş giysiler, günümüzde de hala punk tarzı saç stili diye adlandırılan saç stilleri moda olmuş; sex pistols’ ın da bir şarkısına ismini verdiği gibi birleşik krallık’ ta anarşi söylemi dile getirilmiş ve ingiltere hiç olmadığı kadar siyasal açıdan aktif ve isyankar duruma gelmişti. punk oluşumunun müzik tarafında ise 3 akorla kotarılan, hızlı çalınan ve nasıl çalındığından çok sadece çalıyor olmanın önemli olduğu müzikal yapıda işler yapılmaktaydı. sözler açısından ise cinsellik ve yukarıda da dediğim gibi isyankarlık dozu yüksek politik sözler seslendirilmekteydi gruplarda. kısaca dönemin felsefesi hiçlik üzerine kurulmuştu ve diy felsefesi benimsenmişti. o dönemin en popüler grupları ise şüphesiz sex pistols, the clash idi. sex pistols’ ın 1976 yılında mancester’ da verdiği konser ise şehirdeki müzikal akımın doğuşuna önayak olmuştur.

    gruplar: 1978’ in sonlarında punk müzik yerini post-punka bırakmıştı; yine aynı felsefe çerçevesinde ama punk müziğe göre daha oturmuş, daha bir donanımlı haliyle. post- punk müziğin ise en önemli grupları esas konumuz olan manchester’ dan.

    joy division; ian curtis’ in solistliğini yaptığı, adını nazi kamplarında fahişelerin kaldıkları yerlerden alan ve manchester’ ın bu kadar popüler bir şehir olmasının temellerini atan çok önemli bir grup. “love will tear us apart” şarkısı, henüz albüm kaydından önce konserlerde çalınarak popüler olmuş bir şarkı olup; sizin de bildiğinizi gibi cover’ lamayan grubun neredeyse kalmadığı bir kayıttır. ian curtisi’ in 1980’ deki intiharına kadar grup; “unknown pleasures” ve “closer” adında iki muhteşem albüm kaydetmiş ve şarkıların depresifliği grubun sevenlerinin sayısını arttırmıştır.

    the fall; ise yine aynı dönemin meyvelerinden biridir. 1977 yılında manchester’da mark e. smith’ in önderliğinde kurulup halen daha yaşamına devam eden grup; sayısız albüme imza atmıştır. diskografilerindeki otuzdan fazla kayıt arasında 1985 tarihli "this nation's saving grace" bir başyapıt olarak kabul görür.

    the smiths; the fall ve joy division’ ın post punk yaptığı dönemin manchester’ ında pop-rock müzik yapan ve 1982’ de kurulan ve bildiğimiz gibi genç kızların en gözde gruplarından biri olmuştur. 1987’ de grup dağılana kadar; “the smiths”, “meat is murder”, “the queen is dead” ve grubun solisti morrissey’ in en önemli albümleri olduğunu söylediği “strangeways, here we come” albümlerini kaydetmiş; neşeli müzik yapmak üzere eline enstrümanları alıp depresif tarafa kaymışlardır. söz yazarı morrissey’ e; onları besteleyen; grubun gitaristi johnny marr’ ın da eşlik etmesiyle ve bunun kattığı başarı, grubun halen daha en önemli gruplardan biri konumuna sokmaktadır.

    new order; ian curtis’ in ölümüyle dağılan grup joy division’ ın kalan elemanları tarafından 1980 yılında kurulan grup; daha önce yaptıkları müzik tarzını da değiştirerek elektronik sularında yüzmeye başlayıp new wave türünde albümler çıkartmışlardır. bünyelerinde joy division’ dan kalan karanlık tarafı her daim korumuş, ona yakın albüm çıkartmış new order; geçtiğimiz hafta ayrılma kararı aldı.

    happy mondays; manchester’ ın madchester olarak telafuz edilip, şehre özel bir souund’un oluşmasında the stones roses ile birlikte en önemli gruplardan biridir. shaun ryder’ in uyuşturucuyla yüklediği bünyesiyle şehir yaşamını izleyip, üzerine sür real şarkı sözleri yazması ve grubun rock müzikle, dans ve rave müziği harmanlamasıyla ortaya çıkardığı tür grubu dönemin müzikal ortamında önemli konuma getirmişti. 1985’ te kurulan grubun en önemli kaydı hiç şüphesiz “pills 'n' thrills and bellyaches” albümüdür. hepimizin 24 saat parti insanı olmasını sağlayan ve pazartesileri işimize mutlu gitmemizi sağlayan gruptur happy mondays.

    the stones roses; happy mondays rock ile disco müziği aynı potada erittiyse, the stone roses da 60’ ların pop müziğiyle dans müziği harmanlamıştır. müzik tarihinde tek albümle işi bitiren ender gruplardan the stones roses’ ın vokalistliğini, hepimizin dünyanın en cool adamlarından biri olduğuna emin olduğumuz ve geçtiğimizi senelerde canlı izleme şansına sahip olduğumuz ian brown’ dı. 1989’ da çıkardıkları grupla aynı adlı albümün devamı 1994’ te “second coming” ile gelememiş ve grup içi sürtüşmeler sonucu dağılmışlardı.

    james; aslında çıktığı ilk dönemlerde the smiths’ in varisi, ya da daha doğru bir tabirli “ikinci the smiths” olarak adlandırılmıştı dönemin ingiltere’ sinde. onlar da the smiths gibi 1982 yılında manchester’ da kurulmuşlardı. 1993 yılı ise james için iyi gelişmelerin olduğu bir yıldır, zira brian eno’yu prodüktör koltuğuna oturtup olayı o noktada garantilemişlerdir. albümle aynı adlı şarkı “laid” hala james’ in en mühim şarkılarında biridir. 2001 yılında dağılan grup bu yılın başında tekrar toparlanmışlardı.

    inspiral carpets; happy mondays ve the stones rose’ ın ardından 80’ lerin sonları ve 90’ ların başlarında madchester soundunu en iyi şekilde yansıtan üçüncü grup olmuştur. 1986’ da kurulan grup, dağıldıkları yıl olan 1994’ e kadar, aralarında en mühim albümlerden olan “life” ın da bulunduğu dört albüm kaydetmiştir.

    the charlatans; daha gerçek ifadeyle the charlatans uk, amerika’ da aynı isimle kurulan grubun açtığı davayı kaydetmiş ve uk ekini eklemişti ismine. 1989’ da kurulan ve müzikal açıdan the stone roses’ ın country hali gibi görünen grup onun üzerinde albüm çıkartmış ve yaşamına hala devam eden bir grup. 1997 tarihli “tellin’ stories” albümü en önemli albümü, mızıka ise en vurucu enstrümanları olmuştur.

    mekan; manchester’ ın en meşhur mekanı hiç şüphesiz dönemin önemli müzik insanı tony wilson’ ın gece kulübü hacienda’ dır ve adı her daim madchester sounduyla birlikte anılır. ortamın yeni yeni hareketlenmeye başladığı dönemde 1982’ de açılan kulüp, sayısız gruba konser mekanı olmuştur. 90’ ların sonlarında uyuşturucuya yenik düşen hacienda kapılarını bir süre kapatmak zorunda kalmıştır.

    tony wilson; manchester’ ın en nevi şahsına münhasır müzik adamıdır. joy division’ ı, new order’ ı, happy mondays’ i ve kendi açtığı klüp hacienda’ yı ingiliz popüler kültürünün bir parçası haline getirmiş, michael winterbottom’ ın çektiği 24 hour party people filmiyle hayatını bizlere sunmuştur.

    factory records; adiyla andy warhol’ a ve şehrin endüstriyel geçmişine gönderme yapan, tony wilson’ ın plak şirketidir. happy mondays, joy division, new order gibi grupların plak şirketi olan factory records; gruplarla hiçbir zaman yazılı anlaşma yapmamıştır ve onlara her zaman çekip gitme özgürlüğünü vermiştir.

    madchester; yukarıda da bir çok kez belirttiğim gibi, manchester' dan cikan ve ingiltere' nin daha önce hiç görmediği bu müzik akımına ithafen happy mondays solisti shaun ryder’ ın "this is madchester" diyerek noktayı koymuştur ve bildiğim kadarıyla madchester lafı da böylece doğmuştur. tony wilson’ ın da dediği gibi burası beyaz adamın dans etmeye başladığı ve rave kültürünün doğduğu yerdir; madchestar’ a hoş geldiniz.

    günümüz; ‘ de ise manchester hala müzik bakımından popülerliğini korumakta ve 80’ lerde ve 90’ ların ortalarına kadar kurulan, yukarıda bahsettiğim grupların izinden giderek bizlere müziğin en güzel halini sunmaktalar. kimler yok ki; the stone roses’ ın varisleri ve ingiltere’ nin en popüler gruplarından oasis; üç güzel albüm çıkartmış doves, depresif ve farklı müzik yapan ve geçtiğimiz aylarda arka arkaya izlediğimiz elbow ve onların kankileri i am kloot; rock çizgisinin dışında kurulmuş olan dans grubu the chemical brothers ve elektronikanın ikilisi lamb.

    bir şehir düşünün müzik denince akla ilk orası gelsin; bir şehir düşünün bir döneme damgasını vurmuş gruplarıyla hala adından söz ettirsin; bir şehir düşünün güneş göremeyen insanları kendilerini müzik yaparak mutlu etsin; manchester’ a hoşgeldiniz.
  • adini romalilarin keltere karsi kurdugu mamucium kalesinden alan, kuzey ingiltere'nin 2.5 milyonluk nufusa hitap eden merkez sehri. kalenin kalintilarini, castlefield'in kanal bolgesindeki sik publarina gelmeden, devasa hilton binasinin oldugu caddeden indiginizde, manchester science museum'un hemen karsisinda gorebilirsiniz. dunyanin ilk sanayi sehri olarak kabul edilir. bu bakimdan sehirlesme ile ilgili bircok ilk buradadir. ilk halka acik park (salford crescent civarindadir) ve dunyanin en eski aktif tren istasyonu filan manchester'dadir. vasat bir ortadogu ulkesinden, misal turkiye'den gelip burada bir sure yasayan insanin tabularini devirir, birtakim seyler ogretir manchester:

    - kendi ulkenizde herhangi bir sehircilik kaygisi veya bilinci olmadigini ogrenirsiniz. yesil alan bakimindan cok fakir, sikisik ve rantla talan edilmis sehirlerde yasadiginizi daha iyi anlarsiniz. kotu sehirlerin bozuk psikolojileri de tetikledigini farkedersiniz. manchester merkezin kuzeyinde yer alan muhtesem heaton park gibi bir parkin, tum turkiye genelinde olmadigini ve insan kalitesiyle de alakali olarak uzun bir muddet olamayacagini anlayarak dusuncelere dalarsiniz. manchester'in biraz cevresinde nefis ciftlikler, cottagelar vardir, tatli kuzularin suratiniza bon bon baktigi.

    - sehirde nufusa oranla dev avm eksikligi bariz hissediliyor bunu da soylemek lazim. sehirin gobeginde bir arndale var adam gibi bir de az sehir disinda trafford centre. bence ivedilikle turk tipi sehircilik okulunu benimseyerek adim basi sikim sokum metal isimleri veya latince adlarla avmler kurmali, sehrin icine sicmalilar.

    - nefes almanin dahi parali oldugu birlesik krallik ulkesinde bedava olan en guzel seyler muzelerdir. cunku bilgi ve bilmeyi sevmektir batiyi dogudan ayiran ve ustun kilan ozellikler. bati bir noktada rasyonalizme, dogu da mistisizme yoneldigi icin bugun bati batidir ve dogu da dogudur. manchesterlilar da bunu bilirler ve buyuk muzelerin tamamini belese gezmenize izin veririler. bu aralar university of manchester'daki manchester museum a giderseniz, paskalya adasi nin dev heykelleri* ve bu adanin sakinleriyle ilgili sergiyi gezebilirsiniz.

    - tramvaylarin aslinda ne kadar guzel ve kullanisli zimbirtilar oldugunu anlarsiniz. toplu tasima bir gram tas koymayan melih basganin o gulen yuzu ve ankara dolmusculari gelir gozunuzun onune. ozel bariyerlerle bolunmus metrobus hatlari yerine, sadece bildiginiz cift katli otobus ve bisikletlere ayrilmis yol sertilerinin de kullanilabilecegini ancak sistemin islemesi icin halkin da bu serit kurallarina azami ozen gostermesi gerektigini gorursunuz. turkiye'de zor der gecersiniz.

    - az gelirli insanlarin dahi et, sut, ekmek, yumurta gibi temel gida maddelerine cok dusunmeden ulasabildigini farkedersiniz. tarim urunleri kaliteli ve ulkenin milli gelirine gore ucuzdur. 3-4 pound civarinda bir paraya yagsiz yarim kilo dana kiyma, 1.5 pounda canavar gibi 2 litrelik sut alabilirsiniz ki turkiye icin bir hayaldir bu fiyat/milli gelir oranlari. kendi ulke insaninizin nasil yasamayip surundugu ve kotu beslenmek zorunda kaldigini yuzunuze bir kez daha carpar. ulkenizde tarimi bitirenlere, nufusun yarisini 3 sehre dolduran kekolara lanet edersiniz.

    - turkiye'deki gap magazasinda 200 liraya satilan hoodie yi, salford quays deki gap magazasindan 13 pounda alabilirsiniz. ayni sey nike airler vs icin de gecerlidir. yani turkiye' dekilere hep kucak tam kucak arkadasim. ha bir de gap hoodiesi, nike air ayakkabi veya bmw araba artik prestij kaynagi olmaktan cikmis buralarda. 2005 model jaguar arabayi 1500 pounda filan alabiliyorsunuz zira.

    - ankara icin konusayim, manchester'in northern quarter'inda, spinningfields'inda veya castlefield'inda gordugunuz pub veya disko ayarinda ve fiyat/performans oraninda bir mekan bulamazsiniz. bir tane tavsiye edeyim misal: the oast house

    - soguk ingiliz kalibinin popodan uydurma oldugunu anlarsiniz. adam gibi yaklasildiginda gayet sicak ve konuskan insanlardir mancunianlar. bununla birlikte kimse kisisel tercihinize, giyiminize, kusaminiza, dusunecenize karismaz, elestirmez ve degistirmeye calismaz.

    - cok guzel, bakimli ve sik kadinlar ve cok cirkin, paspal ve zevksiz kadinlar vardir burada. arasi pek yoktur. bebekler ekseriyetle sirin ve tasmalidir. evet, bebekleri elastik bir tasmayla gezdirirler.

    - aslinda ingilizce bilmediginizi veya karsinizdaki kisinin farkli bir sey konustugunu farkedersiniz. o berbat aksanlariyla, yabanci yerli demeden, harala gurele motor gibi konusurlar ve bazen anlamazsiniz ananiza mi sovuyor ne diyor.

    - gercek hosgoru ve cokkulturluluk neymis burada anlarsiniz. avrupa'nin onemli lgbt merkezlerinden biridir. gay village i ve gay parade i meshurdur. sehrin yarisindan fazlasi yabanci ve gocmendir. rusholme veya curry mile denilen bolgeleri tamamen pakiler, araplar, kurtler goturmustur. buralarda gezerken adim basi nargileci, zevksiz ve kitsch takilar satan dukkanlar ve kurt berberleri gorursunuz. kobeda palace denen yerden 3 pounda kol boyu kobeda yemeniz onerilir. devasa bir islam merkezi vardir buraya yakin. ulan dersin ankara'nin kale bolgesinde boyle bir anglikan veya protestan merkez kurulsa ne olur. ne olcagini dusunmek istemezsin. universitelerin icinde multi-faith odalar vardir. yani diyor ki bilader bu oda inanc odasi, ister muslim ol ister budist, gel burada ibadetini yap kafana gore ama burasi benimdir baskalari siktirsin gitsin deme.

    - ingiliz mutfaginin da anlatildigi kadar kotu olmadigini gorursunuz. triflelar, sunday roastlar, muffinler, full english breakfastlar, victoria spongeler, gammonlar, apple sausageler, sconelar filan cok da kotu degil arkadasim; ancak isin guzel tarafi dunyanin her turlu mutfagini belli bir kalitede ve ulasilabilir fiyatlarla size sunuyor manchester. yani demem o ki; gaucho dan bir t-bone steak yemeden gelmeyin.

    - lager, ale ve cider farki nedir ne degildir, cask ale ne menem bir zikkimdir ogrenirsiniz. turkiye'de yillarca, bira bu kapagin altindadir diye diye size icirilen seylerin cop oldugunu anlarsiniz. marketlerde ucuzundan cok baba biralar, saraplar, ciderlar girladir. bir de tabii anmadan gecmeyelim: (bkz: rekorderlig)

    - sehrin iki buyuk futbol kulubunun** maclarini, ulasimindan, stada girilmesine, tezahuratindan, stadi bosaltmasina kadar gecen tum sureci medenice yasayarak izleyebilirsiniz. cok buyuk oyuncular oynuyor bu takimlarda. gercekten futbol solenidir sahada izlenen. bu kaliteye karsi bilet ve kombine fiyatlari da oldukca makul bana kalirsa. hele super lig denilen boktan ve sikeli bir kor dovusu icin turkiye'de sacilan yuzlerce binlerce lirayi dusununce neredeyse bedava. konser ve sergiler icin de bitmek bilmez bir aktivite cilginligi vardir. sayisiz venue de, turkiye ye sittin sene gelmeyecek adamlari birkac ayda siraya dizebilirsiniz.

    - kacinilmaz olarak iki sey goze carpar; 1) kaldirim yuksekligi ile medeniyet arasindaki ters oranti. 2) tren yolu agi ve yayginligi ile medeniyet arasindaki dogru oranti. evet, turkiye medeniyetsiz dostum. bunun tek sebebi de dusuk insan kalitesi.

    - ve ingiltere'nin bozulan ekonomisiyle birlikte yükselen evsizlik ve evsiz sayısı. artık mülksüzler her yerde. güney manchester'da şato gibi evlerde yaşayan insanlar ve sokaklarda korku içinde yaşamak zorunda olan yüzlerce gariban rough sleeper. sikerim böyle dünyayı der, ne kadar rahatsız edici ve aşağılık bir his de olsa, halinize şükredersiniz. bu düzen değişmeli onbaşımı yine yeniden bir kez daha kuvvetle söyletir size manchester.
  • gune bulutsuz masmavi bir gokyuzu gorerek baslarsiniz. tum planlariniz tum kiyafet seciminiz ona gore yapilmistir. ogleden sonra deansgate yada picadillyde gezinirken hava aniden kararir ruzgar sert bir sekilde esmeye baslar. aman allahim ne oluyor demenize kalmadan felaket bir yagmura tutulursunuz. hizla evinize dogru yola cikarsiniz, tum planlariniz iptal olmus arkadaslarinizdan ayrilmis ustelik donunuza kadar sirilsiklam olmussunuzdur. tam "hah eve geldim cok sukur derken" o felaket yagmur aniden durur ve tekrar hava sabahki haline doner, cildirirsiniz. iste bole bir yerdir manchester, havasina suyuna guven olmaz.
  • manchester lılar tarafından mançesta olarak telaffuz edilen şehir.
  • oasis'ten driveshaft'e, gallagher kardeşlerden pace kardeşlere, the verve'e, elbow'a, joy division'a, amplifier'e ve nicelerine, klasik ingiliz publarından birinci sınıf djlere ev sahipliği yapan eğlence mekanlarına, her ikisini de çokça sevmeyi nasıl başarabildiğimi bilmediğim city'den united'e, başka hiçbir yerde o denli asil yağmayan yağmurdan başka hiçbir yere hiç mi hiç yakışmayan o yakışıklı ve progresif kasvetine, sınırsız biradan mis gibi kokan sıcacık kahvelere, o muazzam aksana, wonderwall'a... tepeden tırnağa her çağrıştırdığıyla benim için çok çok fazla şey ifade eden hayallerimin şehri. gitmesem de, görmesem de o şehir benim şehrim.

    günün birinde i live in manchasta' diyebilmek dileğiyle soranlara...
  • yaklasik 1 ay once bir sure calismak icin yerlestigim sehir. ılk izlenim olarak cok begendim, sehir hem hareketli, hem samimi hemde goreceli olarak avrupanin ve ingilterenin geneline gore ucuz bir sehir. bir derdi var ki oda havasi yani oyle abartildigi kadar yagis gormedim ama bir hava devamli mi kapali olur. bir yerden sonra insanin icini sikmaya basliyor hele ki benim gibi gunesli yerde yasamaya alisiksaniz. guzel iki tane de mekan buldum onlarida yazayim

    luck lust liquor and burn: bar bolumu bence daha guzel ama ust katta restoranda da gayet uygun fiyata obur isi yemekler var.

    soup kitchen : bayildim bildigin corbaci lan. mekanin tasarimi falanda cok guzel.

    p.s : bunun da disinda manchester da ikamet eden eksi sozluk ahalisine de selam ederim eger ordaysaniz mesaj kutumu yesilendirirseniz pek makbule gecer.
  • the fall, the smiths, the stone roses, joy division, new order, oasis, magazine, the verve, the buzzcocks, the chameleons, happy mondays gibi grupların anavatanı. ayrıca görmeyi çok istediğim bir şehirdir kendileri.
hesabın var mı? giriş yap