• meşhur denizaltı filmleri das boot, k-19 the widowmaker ve the hunt for red october ile kıyaslamak gerekirse ne das boot kadar klostrofobik, ne k-19 the widowmaker kadar dramatik ne de the hunt for red october kadar aksiyon doludur. klostrofobi, dram, aksiyon ve gerçek arasındaki dengeyi çok iyi kurmuştur. kurgu olduğu belli olan pek çok sahne var ancak ana hatlarıyla gerçek hikayeye sadık kalınmış.

    olayın en acı tarafı, soğuk savaş ve politika uğruna canların hiçe sayılmasıdır. rusya'nın amerika'dan yardım almamasını bir nebze de olsa anlıyorum ama avrupa ülkelerinden gelen yardımı reddetmesine bir anlam veremedim. örneğin kendisine tehdit oluşturmayacak norveç'ten yardım alamaz mıydı?

    olayın iç yüzünün bugün bile aydınlığa kavuşmaması ise ayrı bir trajedi. muhtemelen kimse vladimir putin'i karşısına almak istemediği için deşmiyor. zaten filme de müdahale etmiş ancak film, bu haliyle bile vermek istediği mesajı net bir şekilde vermiş.

    en fazla gözüme batan unsur; oyuncuların rus olmaması, haliyle rusça konuşmamalarıydı. das boot'u almanca izleyenler bu tip bir filmde karakterlerin kendi dillerini konuşmasının önemini bilir diye düşünüyorum.

    toparlamak gerekirse submarino ile radarıma girip, jagten ile beğenimi kazanmış olan thomas vinterberg'in hakkıyla sinemaya uyarladığı bir yapım olmuş. yakın geçmişe merakınız varsa, izlemenizi öneririm.

    bu arada film bittikten sonra yeterince dağılan bünyem şuradaki annenin serzenişlerinden sonra (filmde bu olay da canlandırılmış) gözyaşlarına teslim oldu. çok acı çok...

    --- spoiler ---

    "mihail’im demişti ki denize gidenler sonsuza dek değişirmiş. bu yüzden bizden farklı olduklarını söylerdi. biri diğerine denizle bağlıdır, bu yüzden denizciler denizcileri kurtarır. savaşta bile... savaştaysak da ben bilmiyorum.

    kursk’un mürettebatı bize ne düşündüklerini söyleyemezler. ama kocam ölmeden önce bana bir mektup yazmış. oğlumuza ve doğmamış çocuğumuza. kimse sonsuza dek yaşamaz ama ben biraz daha isterdim. sana daha fazlasını vermek isterdim. daha fazla bebek. oğlumuzu ve bebeğimizi ikimiz için sev. onlara tekrar tekrar onları sevdiğimi söyle. tıpkı seni sevdiğim gibi. sevecek başka bir erkek bul ama beni de sev. ben senin için kısa bir süre olsam da sen benim sonsuzumsun."

    --- spoiler ---
  • 25 temmuz 2000 air france uçak kazası ile birlikte 2000 yazını buruklaştıran kursk faciası'nı anlatan çok iyi film.

    haber bültenlerinde bir rus nükleer denizaltısının denizin dibine oturduğunu, içinde canlı denizciler olduğunu ama rusya'nın nato'nun yardım talebini reddetiğini izlemiştik. ilk defa barents denizi diye bir yeri duymuştuk. başka bir entryde belirtildiği gibi dumlupınar denizaltısı yüzünden rus denizcilere karşı bir sempati ve inşallah en kısa zamanda kurtarılırlar duygusu oluşmuştu. kaza olduğunda rusya devlet başkanı putin yaz tatilindeydi ve tatilini kesmeye gerek görmemişti.

    --- spoiler ---

    açılış sahnesindeki kol saatini gördüğümde, aklıma çehov'un tüfeği geldi. yönetmen daha filmin ilk saniyesinde gözümüze soktuğuna göre o saat ilerleyen dakikalarda senaryoda önemli bir yer tutacak diye düşündüm. zira sıradan bir saat değildi. sovyet donanması'nın subaylarına verdiği poljot okean model bir kol saatiydi.

    arkadaşlarının düğününde kullanılacak erzak için kol saatlerini satmak zorunda kalmaları, sovyetler dağıldığında rusya'nın yaşadığı ekonomik çöküşü anlatmaya fazlasıyla yeterliydi. bir tarafta maaşlarını alamayan, denizde en çok ihtiyaç duydukları kol saatlerini satacak kadar yokluk çeken bir zamanların görkemli sovyet donanması'nın mensupları öbür tarafta kendini hala süper güç ve dünya lideri sanan bir megaloman.

    rusya, denizcilerine maaş ödeyememesine, sahip olduğu silahların bir kısmını parasızlıktan hurdaya çıkarmış, bir kısmını satmak zorunda kalmış olmasına rağmen hala nato ile savaş oyunları oynama hayalinde.

    denize açılan filotillanın en önemli parçalarından biri de sovyetler'in son zamanlarında en son teknoloji ile yaptıkları ve adını wehrmacht ile yaptıkları tarihin en büyü tank muharebesinden alan k-141 kursk. filmde ingiliz donanması'nın ruslar'ı izleyen birimi (sanırım donanma istihbaratı) kursk'un limandan ayrıldığını tespit ettiğinde colin firth'ün oynadığı karakter kursk'un sahip olduğu teknolojilerden bahsediyor. denize açıldığında da denizaltının teknoljik üstünlüğü yüzünden izini kaybediyorlar, ta ki deniz yatağındaki sismik sensörler patlamayı tespit edene kadar.

    tatbikatın başında eğitim torpidosundaki problem, denizaltının emniyeti için derhal ateşlenip kurtulunması gereken torpido için "yedi dakika daha bekleyelim" diyen kaptan, sovyetler yıkılsa da bürokratik zihniyetinin gayet sağlam ve ayakta olduğunu anlatıyordu.

    mikhail karakteri çok iyi bir subay. gerçek kazada hayatını kaybeden, yazdığı mektupla bilinen dmitry kolesnikov aslında. patlamadan sağ kurtulan personeli emniyetli bölgede toplayıp hayatta kalmaları için uğraşıyor. jeneratörü çalıştırmak için gerekli malzemeyi kullanmayı doğru düzgün bilmeyen leon'a yaklaşımı, ona elindeki malzemenin tehlikesini ve nasıl kullanması gerektiğini anlatması mükemmeldi. gerçek bir subay ve gerçek bir lider davranışıydı. denizin dibinde kapana sıkışmış insanların piskolojik olarak nasıl çöktüğünü delirip kapağı açarak dışarı çıkmaya çalışan denizci gösterdi ve tüyleri diken diken etti.

    hayati bir alet olan kol saatlerini sattıkları için her saat başında çekiçle vurarak verdikleri sinyali kaçırmaları ah be dedirtti. bazı insanların takmaya bile tenezzül etmedikleri bir kol saatinin, bir denizci için ne kadar hayati bir alet olabileceğini gördük.

    fıkra sahnesi, buldukları yiyecek ve votka sahnesi denizcilerin son kez gülmelerine, kalan sayılı saatlerinin keyfini çıkarmalarına yetti.

    çehov'un tüfeği demiştim, yönetmen yine yanıltmadı. mikhail'in uyarmasına rağmen leon elindeki yakıtı suya düşürdü ve az kalan kurtulma umutlarını tamamen bitirdi. yangından kaçmak için suya daldığında oğlu misha'nın hayalini gördüğü sahnede galiba öldü demiştim. orada öleceğini anlayıp, ailesine mektup yazmaya karar verdiğini fark ettik.

    evlatlarından, kocalarından haber almaya çalışan insanlara yapılan muamele, sıkışınca ölüm bu işin fıtratında var zihniyeti çok tanıdık geldi ne yazık ki.

    yönetmen ajitasyona girmeden, gerçeği en yalın haliyle anlatarak rus devleti'nin ve başlarındaki eski kgb ajanı neo çarın vatandaşlarına bakış açısını harika anlatmış. burada bazen sovyetler birliği güzellemesi yapanlar görüyorum. bu kişilere chernobyl ile birlikte bu filmi de izletmek lazım.

    mikhail'in kol saati oğlu misha'ya verildikten sonra annesiyle tek başlarına toprak yoldan yürümeye devam etmeleri ve daha sonra kameranın denizi göstermesi anlamlıydı. sovyet dönemin'den kalan sosyal konutların ruhsuzluğu filmin genelinde görülüyordu. görüntü yönetmeni güzel kareler yakalamış.

    bana izlerken afyon'da patlayan cephanelikte şehit olan askerlerimizi, soma'da maden patlamasında hayatını kaybeden madencileri hatırlattı. insana değer vermeyen, kendini dev aynasında gören yönetimler doğu toplumlarının temel sorunlarından biri.

    --- spoiler ---

    denizaltı demişken yazılan filmlere ek olarak ben de şunları koyayım, izlememiş olanlar izlemek isteyebilir.

    run silent run deep https://www.imdb.com/…51/?ref_=nv_sr_1?ref_=nv_sr_1

    the enemy below https://www.imdb.com/…51/?ref_=nv_sr_1?ref_=nv_sr_1

    torpedo run https://www.imdb.com/…le/tt0052303/?ref_=tt_sims_tt

    the bedford incident https://www.imdb.com/…t0058962/?ref_=nm_flmg_act_30

    amerikalılar'ın benzer şekilde akdeniz'de kaybettiği nükleer denizaltı için (bkz: uss scorpion)
  • sanırım 1953 dumlupınar faciasına benzediği için ülkemiz açısından 2000'de yaşanan en hüzünlü olaydı, filmi izlerken o günleri yaşayanlar bir kez daha hüzünlenecektir. filmde umutlar tükenmeye yaklaşırken kutup ayısı fıkrasına hep birlikte gülmeleri çok hoş bir detaydı, tıpkı bizim denizaltında hep bir ağızdan söyledikleri söylenen o türkü gibi. ayrıca finalde gözyaşı dökerken insan düşünmeden edemiyor ülke onuru ve gururu için o masum insanların hayatını yok etmeye değer miydi.

    --- spoiler ---

    kilisede okunan mektupta şu sözler herşeyi özetliyor aslında; hiç kimse sonsuza kadar yaşayamaz, ama ben biraz daha yaşamak isterdim.
  • tam adı k-141 kursk olan rus nükleer denizaltı. 1994 yılında suya indirilmiş olan denizaltı, rusya'nın barents denizinde yaptığı bir tatbikat sırasında batmıştı. 12 ağustos 2000 tarihinde gerçekleşen kazada 118 kişilik mürettebat kurtarılamamıştı. amerika'nın yardım çağrısı rusya tarafından kabul edilmemiş, gurur yapılmıştı. bu yüzden denizaltı tam 14 ay sonra norveç ve hollandalı şirketler tarafından çıkartılmıştı. uzun süre dünya basınını, denizaltının nasıl çıkartılacağı konusunda meşgul etmiştir bu olay.

    (bkz: the kursk)*
  • kaytuşaların, sniperlerin ve tankların konuştuğu güzel bir bf1942 haritası. ruslara lumber mill'i verirseniz katyuşa ateşinden başınızı kaldıramazsınız. örnek bir vakada altı oyuncu vs onsekiz en yüksek zorluk seviyesinde bot b,r oyunda cephane sandığının yanına konuşlanmış iki katyuşa, alman üssünün karşısındaki ağaçlığa yatan iki sniper ve yamaçta kayaların arasına siperlenen iki tank ile yarım saat alman üssünden kimsenin burnunu çıkaramamasını sağlamışlığımız vardır.
  • geçen hafta kütüphanede okuyacak ilginç bir kitap ararken robert moore'un yazdığı a time to die - the untold story of the kursk tragedy adlı kitabı buldum ve bir çırpıda bitirdim. bu kitaptan hareketle bir de film yapıldığını bilmiyordum, henüz filmi de izlemedim.

    şu anda ingiliz ıtn news washington temsilcisi olan moore, kaza yaşandığında haftalarca bu olayı takip etmiş ve kolay kolay ulaşılamayacak belgelere ulaşıp onlarca kişiyle söyleşi yapmış. kitap neredeyse dakika dakika yaşananları detaylarıyla anlatıyor.

    kitap, yalnız rusya tarafında yaşananları değil değil kaza olduğunda olay yerinin dibinde istihbarat toplayan amerikan denizaltısı uss memphis'in faaliyetlerini, ingiliz ve norveç donanmalarının yardım çabalarını da ele alıyor.

    sovyet sistemine sağlı sollu çakan, chernobly dizisi tadında bir kitap çıkmış ortaya.
  • rejim değişse bile rus devlet geleneğinin ne kadar gaddar olduğunu bir kez daha hatırlatan güzel film. notum 7/10. izleme konusunda kararsız bırakmayacak kadar iyi film.

    --- spoiler ---

    ölen subayın kol saatinin son sahnede çocuğuna verilmesi harika bir finaldi. babasının hatırasını her “zaman” yaşatacak bir hediye.
    --- spoiler ---
  • bir dram filmidir.

    --- spoiler ---
    sovyet dönemi sonrası ekonomik kriz yaşayan rusya nın başına geçen (2000) putin in, yokluklara rağmen "dış güçlerden" son ana kadar yardım istemeyişi ve denizcileri ölüme mahkum edişinin hikayesi.

    filmde bir kez bile putin in adı geçmiyor ancak rus amirale telefonda fırça atanın putin olma ihtimali %99.

    yetim çocuklar ve babaların hikayesi ister istemez hüzünlendiriyor insanı.

    film sanki sessizce siyaset ve siyasetçilere küfür ediyor.

    olayı bilmeyen / hatırlamayanlar "nato yardım edeceğiydi diye propaganda yapüyirler" tarzı düşünebilirler ama o dönem benim hatırladığım tüm dünyanın ruslara yardım teklif ettiği şeklindeydi. özellikle filmde anlatıldığı gibi, olay yerine yakın ülkeler yardım teklif etmişti.

    patlama sahneleri ve oksijen üretimi için kartuş aradıkları sahneler dışında diyalog ağırlıklı olmasına rağmen beğendiğim bir film oldu.

    filmi izlerken aklıma benzer bir facia yaşayan dumlupınar denizaltısı geldi. kursk olayından farkı, maalesef o yıllarda (1953) istesek bile yeterince hızlı yardım gelemezdi. gelse de dönemin teknolojik imkanları yeter miydi, bilemiyorum. üstelik denizcilerimizin naaşları da çıkarıl(a)madı, maalesef...

    --- spoiler ---

    kursk (film) diye ayrı başlık açılmasını ve ilgili entrylerin o başlığa taşınmasını tavsiye ederim.

    7,5 / 10
hesabın var mı? giriş yap