• "if you think you understand quantum theory, then you do not understand quantum theory"

    --richard feynman
  • 2 sene okudum. genede anlamadım o dalgaların enerjilerini, hareketlerini anlamlandırmayı. dili baya üst düzey matematiktir. çat pat teoriye karşı anlık cevaplar vermeyi öğrendim. ama kendisini tümüyle konuşup anlaşmak nasip olmadı.
  • kuantum teorisi, atom ve atom altı parçacıkları açıklayan bir teoridir. ancak bu teori bize göstermiştir ki atomların dünyası, bizim gördüğümüz makroskobik dünyadan çok farklıdır ve kuantum teorisinin mantığa sığmayan ancak deneylerle uyum gösteren pek çok postülatı vardır. bunlardan bazıları;
    1) her parçacık aynı zamanda bir dalgadır. buna dalga-parçacığı ikililiği adı verilir.
    2) bir parçacığın konumu ve momentumu kesin değildir, daima bir belirsizlik vardır. ve biri ne kadar kesin olarak ölçülürse diğeri o kadar belirsizleşir. (bkz: belirsizlik ilkesi)
    3) evrendeki her parçacığın konumunu ve momentumunu tanımlayan bir schrödinger dalga fonksiyonu vardır. bu fonksiyon zamanla değişir. ancak bu dalga fonksiyonu bize direk konum ve momentumu vermez, sadece olasılığı gösterir. bir parçacığın kesin konumu ve momentumu yoktur. sadece evrende olasılıkları vardır.(bkz: dalga fonksiyonu)
    4) bir parçacık siz onu gözlemleyene kadar her kuantum durumunda bulunur, ancak gözlem yapıldıktan sonra dalga fonksiyonu çöker, ve tek bir durum görürüz. (bkz: kopenhag yaklaşımı)
    örneğin, kutuda bir kedi düşünün. siz bu kediyi hiçbir şekilde gözlemleyemiyorsunuz. kutunun içinde bozunma olasılığı %50 olma ihtimali bir madde bulunsun. eğer bozunma gerçekleşirse kedi ölür, gerçekleşmez ise kedi yaşar. kuantum teorisine göre atom aynı anda hem bozunma hem de bozunmama durumundadır. bu nedenle siz kediyi gözlemleyene kadar kedi aynı anda hem ölüdür hem diridir. bunun sebebi siz gözlem yaptığınız anda dalga fonksiyonunun tek bir duruma çökmesidir. ancak kopenhag yaklaşımı yerine çoğul dünyalar yorumunu kabul ederseniz. gözlemcide dalga fonksiyonunda bir rol oynar ve olaya dahil olur. bu yoruma göre gözlem yapıldığı anda 2 farklı evren meydana gelir birinde kedi ölüdür, diğerinde ise kedi hayattadır. bizim sadece tek bir evreni algılayabilmemizin sebebi ise dalga fonksiyonunda yer almamızdır.
    5) parçacıklar yeterli enerjileri olmasa bile bir duvarın arkasına geçebilirler. (bkz: kuantum tünelleme)
    6) belirsizlik ilkesi, konum-momentum belirsizliği yanı sıra enerji-zaman belirsizliği anlamınada gelir. bu nedenle enerji ve zaman belirsizdir ve birini ne kadar kesin ölçerseniz, diğeri o kadar belirsizleşir. hatta boş uzayın bile bir enerjisi vardır. (bkz: zpm) ve bu enerji einstein'ın ünlü denklemi e=mc2'den dolayı kütleye dönüşüp sanal parçacık olarak bürünebilirler.
    evet kısacası az çok kuantum teorisi hakkında bilgi verdim. eğer bu yazdıklarım sizi şaşırtmıyorsa kuantum teorisini anlamamışsınız demektir. (bkz: niels bohr)
  • einstein amcamızın ,tanrı zar atmaz, sözünü gönderdiği teoriyi de barındıran fizik teorisi.

    olasılık teorisine göre mikro alemde , bir parçacık ölçülene kadar sınırlı bir alanın her yerindedir. bir maddenin yerini belirlemek için maddeyle ya da enerjiyle etki etmeniz ve bu etkileri gözlemlemeniz gerekmektedir. bu makro dünya içinde geçerlidir aslında. bir sandalyeyi görebilmeniz için fotonların yani ışık parçacıklarının ona çarpması sonrada göz tarafından algılanması gerekir. peki o zaman bir fotonun yerini nasıl belirleyeceğiz, sorusu karşımıza çıkar. olasılık teorisinin asıl kanıtlarından birisiyse tek yarıklı ışık deneyi olarak lise 4 de de gösterilen deneydir. bu deneyde olan, ışık parçacıklarının düz hareket etmek yerine küçük bir delikten geçerken özellikle bazı yönlere kırılmasıdır.

    bilinmezcilik barındırdığı için hiç ısınamadığım teoridir. bir gün daha materyalist bir fizik teorisi tarafından çürütüleceğine inanıyorum.
  • einstein'nın dediği gibi tanrı zar atmaz paradigamasından da yola çıkıp fizik kurallarına görünüşte ve bilişsel olarak aykırı görülen paralel evrenler mantıgını açıklayan teoridir.

    kuantum fiziği ve teorisi ya da felsefesi bütün ile parçayı ayrı evrenlerin nesneleri olarak sınıflandırmakta ve ayrı fiziksel yasalara bağlı olduklarını kanıtlakatadır. bu şu demek. büyük nesnelerdeki yani makrokosmos evrenindeki fizik yasaları başka, mikrokosmos yani atom ve daha aşağı evrendeki fizik yasaları başka türlü işlemektedir.
  • 1920' li senelerde,
    yaklaşık 25 yıllık araştırmalar ve bilgi birikimleri sonucu ortaya çıkan teoridir.

    niels henrik david bohr (nobel ödüllü danimarkalı fizikçi) ve albert einstein (nobel ödüllü alman fizikçi) gibi döneminin ünlü bilim insanları teori üzerinde kaydedeğer sürelerde çalışmışlardır.

    teorinin daha çok bohr ile anılmasının sebebi, bohr' un teoriyi gelişirmek için daha çok emek sarf ettiği şeklinde açıklanır.

    basitçe özet ile; bilinen fizik kurallarının aksine,
    atom altı parçacıklarının hızının belirlenmesi durumunda yerinin belirlenememesi,
    atom altı parçacıklarının yerinin belirlenmesi durumunda hızının belirlenememesi şeklinde açıklanabilir.

    edit: imla
  • albert einstein ışığın bazı parçacık özelliği ve dalga özelliği gösteren quanta ve fotonlar denilen ayrı enerji paketlerinden oluştuğunu ileri sürmüştür. ayrıca, ışığın çarptığı katı yüzeyle elektron salınımı yapmak olarak ifade edilen “fotoelektrik etki”yi açıklamıştır. televizyonlar, einstein’in ışık teorisinin pratik uygulamalarından birisidir.

    iki teori de kabul edilse de, ışığın dalga olarak tanımlanışı daha yaygın, çünkü gözümüz ışığı parçacıklar olarak değil dalgalar olarak içeri alır.
  • bir şey aynı anda hem orada hem de burada olabilir.

    en önemli kısmını unutmuşum, entropi.
  • stephen hawking evreni, 'en küçük seviyede düşünüldüğünde çılgınca dans eden dalgalar gibidir.' diye tanımlıyor. yani bu teoriye göre parçacıklar tesadüfi olarak ortaya çıkar ve kaybolurlar. atomların ne şekilde davranacağını önceden kestirmek çok zordur.yaklaşık olarak kendilerinden bekleneni yaparlar fakat hiçbir zaman tam olarak değil. yine hawking'e göre atomlar hiçbir zaman hiçbir yerde hiçbir koşula bağlı olmadan ortaya çıkabilmektedirler ve bunun uzayda her zaman olmakta olduğunu dile getirir.

    aslında temel olarak bu teorinin karadelikler üzerinde nasıl bir etki yarattığı dikkatimi çekti. uzayda hiçbir zaman sıfır enerji olmadığından, her zaman atomik düzeyde bir hareketlilik devam eder. bu enerji, boş uzayda kendi kendine yoktan var olan, çift atom parçacıkları halinde form bulur. bu çift atom parçacıkları yaklaşık olarak saniyenin milyarda birinde* var olup sonra birbirlerini yok ederler. birbirinin zıttı** kütleleri olmasına rağmen, parçacıklardan biri var olmadan diğeri de var olamaz. bu var oluş sırasında pozitif yüklü parçacığın negatif yüklü parçacığa göre karadelikten kaçmak için az da olsa enerjisi bulunmakta. yani negatif parçacık karadeliğin içine anlaşılmayacak derecede yavaş şekilde düşer ve karadeliğin küçülmesine sebep olur. kaçan pozitif parçacık ise radyoaktif bir ışıma içerisine girer. bu ışıma karadeliğin etrafında mikroskobik bir parlama şeklinde görülür ve termal radyasyon yayar. içeri düşen negatif parçacıklar gittikçe karadeliğin kütlesinin küçülmesine neden olur. kütlesi küçülen karadelik, etrafında sürekli artan termal radyasyonla birlikte sıcaklığı gittikçe artar. en sonunda ısınıp öyle bir noktaya gelir ki patlayıp bütün kütlesini kaybeder.

    kafamda uyandırdığı soru işareti ise şu oldu: her şeyin sonu olarak görülen, zamanı bile büküp içine çekebilen karadelikler aslında tam tersi bi yapıda mı işliyor? çünkü, bu teori üzerinde uzlaşmış fizikçiler tarafından evreni anlamada en iyi yolu temsil ettiği söyleniyor.
hesabın var mı? giriş yap