• balance of power teorisini geliştirmek suretiyle ir daki neo-realizm akımının babası olmuştur.. devletlerin uluslararası ilişkilerde karar verici aktörler olduğunu, bu anlamda aslında devletlerin rasyonel düşünebilen birer insan olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir.. bu yüzdendir ki devletlerin iç yapılarını inceleme yoluna gitmemiş, devletin içerde olan olayların, dış politikada önemi olmadığına, dışarıya karşı devletin içerde ne kadar farklı seviyelerde ve görüşlerde muhalefet olursa olsun tek bir politika izlediğini savunmuştur... (bkz: black box theory)

    uluslararası ilişkilerin içinde bulunduğu sistemin anarşi olduğunu, devletleri kontrol eden yaptırım gücü kesin bir yapının yokluğuna bağlamıştır.. yani devlet içinde vatandaşı kontrol eden devlet yapısının bir benzeri uluslar için geçerli olmadığından, uluslararası ilişkilerde anarşi vardır demiştir..

    aynı zamanda en ideal uluslararası sistemin bipolar dünya olduğunu belirtmiş ve günümüzde içinde bulunduğumuz tek kutuplu (amerikanın tek süpergüç olduğu) sistemin eninde sonunda iki kutuplu sisteme kayacağını ve bunun da dengeleri korumak ve oluşturmak adına iyi bir gelişme olduğunu söyler... kanıt olarak da her ne kadar sürekli bir gerginlik içinde geçilse de deterrence sayesinde kutuplar arası bilfiil sıcak temasın hiç gerçekleşmediği soğuk savaş dönemini örnek gösterir...
  • ir'da neo-realism'in babası. klasik realizmden farklı olarak matematiksel teknikleri ve yaklaşımlari teorinin içine katmıştır. bayağıda bir ses getirmiştir bu yaklaşım akademik platformda. en önemli yapıtı theory of international politics'dir. gerek liberal teori gerekse realist teoride ki bu "neo" değişimin kaynağı, yukarıda da bahsedildiği üzere, pozitif bilimlerde kullanılan tekniklerin/yöntemlerin uluslararası ilişkiler disiplinine de uygulanma isteğidir. böylece daha doğru, daha tutarlı bilgiye * ulaşılabileceği düşünülmektedir -pozitif bilimlerde olduğu gibi * . "neo"lu teoriler, behavioralist revolution başlığı altında inceleniyorlar..
  • evvelsi gun ayni havayi soluma onuruna eristigim hoca. boyle 100-150 yasinda ama kafasi hala zehir gibi calisiyor biliyor musun, tipinden beklenmeyen davudi bir ses tonuyla "nukleer silahlanma hem kuzey kore'nin hem de dunyanin basina gelecek en iyi sey" diye anlatirken yasadigim urperti hissini saymazsak feci derecede duygulandiran birisiymis.

    ha bir de konusmasinin sonunda aglamaya basladim. kelimelerle ifade edemiyorum neden oldugunu simdi ama, artik 1990'larda tarkan'a dokunup zangir zangir titremeye, aglamaya baslayan kizlari daha iyi anladigimi soyleyebilirim.
  • yapamadı. uluslararası ilişkileri bilimsel bir zemin üzerine oturtup açıklamaya çalıştı. teori geliştirdi -bazı liberallere göre teori bile değildi-. ama yok. niye yok? bu uluslararası ilişkileri kim esaslı bir yaklaşımla çözecek? ne zaman "lan biz bunu nasıl göremedik" diyecez? kim geliştirecek bu teoriyi? ben mi geliştireyim bu kadar ödevin arasında? ha ben mi? aq bu ödevlerin!
  • doğru veya yanlış tartışmasını bir kenara koyarsak (ki teorisine kesinlikle katılmam), yapısal anlamda oldukça başarılı ve tutarlı bir teori geliştirmiş ve uluslararası ilişkilerin bir bilim olarak gelişmesine önemli katkı sağlamıştır. 80'lerden sonra geliştirilen çoğu uluslararası ilişkiler teorisi waltz'a yapılan eleştirler üstüne kurulmuştur. toprağı bol olsun.
  • ölmüştür, uluslararası ilişkiler camiasının başı sağolsun.
  • john j mearsheimer kendisine karşı çıkmayı sever. hobi haline getirecek diye korkuyorum.

    bu eğiliminin son örneği geçen sene yayınlanan "reckless states and realism" makalesi. gerçi bay waltz'ın ne kadar önemli biri olduğunu bu makalenin giriş cümlesinden de anlamak mümkün; "kenneth waltz is the most important international relations theorist of the past half-century." mearsheimer makale boyunca adamın kariyer bulgularını çürütmeye çalışsa da saygıyı elden bırakamamış.

    ---

    edit: kendisini kaybetmiş bulunuyoruz. ikenberry'nin son kitabı "liberal leviathan"da hakkında bir alıntı görmemden saatler sonra aramızdan ayrılmış olması ise işin ilginç yanı. bu münasebetle yukarıda bahsi geçen makalenin link'ini de paylaşmak istiyorum,
    http://johnmearsheimer.uchicago.edu/pdfs/a0048.pdf
  • merhum teorisyen. uluslararası ilişkiler deyince aklıma joseph nye, francis fukuyama, eric hobsbawm ve samuel huntington ile beraber gelen isim. neorealizmin babasıdır kendisi, fakat ben kendisinin önemini göze almadığı birşeyin olduğuna inanıyorum : uluslararası ilişkilerde bireyin doğasının payı.

    mesela nye three level of analysis'inde uluslararası ilişkilerin anarşik ortamında bireyin de rolünün olduğunu önemsiyor. hitler'in karakterinin doğasında varolan saldırgan tavırı reddetmek çok mantıklı olmazdı mesela. ya da ne bileyim demir leydi'nin folkland adası çıkarmasının %100'ünde etkin bir rol aldığı da bariz.

    bir diğer husus da, kendisi iç meselelerin uluslararası ilişkilerde sonuç değiştirici pek bir rolünün olmadığını savunuyor. ve içteki meseleleri biraz küçümseyen bir tavrı var makalelerinde. fakat arap baharı'nın iç politika kaynaklı ateşlendiğinin, ve bunun bölgedeki neredeyse tüm ülkelere sıçradığı ve devletlerin birbiriyle olan ilişkilerini etkilediği de bir hakikat.

    ama yine de çok seviyoruz kendisini. 2013'ün en büyük kayıplarındandır benim için.

    nokta.

    edit: nye'ın three level of analysis i yok, fakat kendisi bu terminolojiyi çok kullanır.
  • nükleer bombaların caydırıcı etkisi üzerine olan hipotezi çürütüldüğü zaman ortada medeniyet diye bir şey de kalmayacağı için hakkında eşeği sağlam kazığa bağlamış diye düşündüğüm açık açık iran'ın nükleer bomba sahibi olması gerektiğini savunan ve bunun israil'in saldırganlığını azaltarak orta doğu'ya denge getireceğini düşünen tonton amca.
  • uluslararasi iliskilerde simdiki bircok teorinin kendisini elestirisi uzerine kurdugu "neorealism"in babasi.
hesabın var mı? giriş yap