• kılıçlarından kan damlayan kuzeyli baronlar, zırhlarını şakırdatarak geldiler. başpapaz arnaud amaury'nin huzurunda diz vurup sordular:
    - kathar sapkınları çoluk çocuk beziers katedrali'ne sığınmış. onları korumak isteyen dini bütün halk, katoliğiyle, yahudisiyle aralarına karışmış. tanrının kullarını şeytana tapanlardan nasıl ayıracağız peder?

    katharlar üstüne haçlı seferini roma adına yönetenbaşpapaz yanıtladı:
    - hepsini öldürün! tanrı kendi kullarını ayırır.

    (beziers katliamı/22 temmuz 1209)

    (bkz: gülün öteki adı)
  • katharlar, bu ortaçağ'ın heretik akımına mensup insanlar yaşamdan çok ölüme yakındılar, ölümden çok yaşamdan korkarlardı. herkeslerden daha zengindiler, çünkü dünyalıktan vazgeçmişlerdi, hiçbirşeysidiler. katharlar ortaçağ'ın katolik kilise'since en kaile alınan heretik (sapkın) hareketiydi. öyle ki hristiyanlığın muteberlik (saygınlık) ve kutsiyet izafe ettiği hiçbir nesneye ve ritüele tenezzül etmezlerdi. haç, kilise binaları, vaftiz suyu, ekmek-şarap sakramenti, vaftizle günahlardan arınma gibi kutsi nesne ve ritler katharlar için hükümsüzdü.

    katharlarda düalist bir tanrı tasarımı egemendi. cismani, görünür dünyayı 'kötücül tanrı' yaratmıştı. ruhani, lahuti dünyayı ise 'iyicil tanrı'. bu vargıya varmalarını teşkil eden akıl yürütme şuydu: nasıl oluyor da mutlak iyi olan tanrı ve onun yaratısı dünya bunca kötülüğün doğurucusu olabiliyor?
    katharlar kendilerini "iyi hristiyanlar", "iyi insanlar", "asıl hristiyanlar", "tanrı dostları" gibi muhtelif adlandırmalarla tanımladılar.elbette kendilerini asıl,öz hristiyan diye nitelemelerinde korunma,güvenlik refleksleri ön planda gelir.kathar kusursuzları seksüel reprodüksiyon ile doğan hiçbir canlıyı tüketmemekteydiler.etyemezlik kusursuzların elzem, onsuz olmaz bir vasfıydı.ortaçağ avrupasının normalliği olan idam cezası, işkence, toplu infaz katharların lanetlediği kötücül, şeytani hallerdi.yüz kızartıcı ve biyolojik yaşamı sonlandırıcı suçları dahi ölüm ile yargılamıyorlardı.
    kadın ve erkek toplumsal formasyon içinde hemzemindi, bir kadın da pek tabii olarak kusursuz,yani kathar toplumunun önderi, daisi, yol göstereni olabiliyordu.
    hristiyan teolojisiyle de ters düşmelerine sebep olan teolojik ayrımlar kutsallık atfedilen hacın kutsal olmadığı, isanın öldükten sonra dirilmediğiydi.
  • çarmıha inanmayıp, haça ibadet etmedikleri, din adamları sınıfını tanımadıları, üremeyi cinsel yaşam olarak kabul ettikleri için kilise tarafından sapkın olarak ilan edilmiş ve katledilmiş hristiyan mezhebi.
  • katharlar ile benzerlik gösteren bogomiller de kiliseye kar$ı çıkmı$lar, katolik inancına göre isa'yı vaftiz eden zatı anti christ (deccal) ilan etmi$lerdir.sonuç olarak ta kıyıma maruz kalmı$lardır. (bkz: bogomil)
  • pavlikanlar, bogomilizm gibi izleri takip ederek kathar kapısına ulaşılır ve hu diyip girilir içeri.*
  • the expected one- beklenen adlı kitapta adı bolca geçen ve tarihlerine değinilen hristiyan topluluğu.
  • (bkz: labyrinth)
  • engizisyon'un bu arkadaşlara karşı kurulduğu söylenmektedir. bir nevi bugünün laik ve köktendinci savaşı gibi. savaşı demeyelim de katliamı gibi.
  • katharlar, vaktiyle fransa'nın güneyinde, oksitanya bölgesinde oldukça yüksek, gelişkin, etik, estetik bir medeniyet kurmuştu. bir resmi sözlükte onlara dair şöyle bir ifade yer alır: "maniciliğe özgü ilkeleri ilkeleri hristiyan inancıyla bağdaştırmaya çalışan bir tarikat." ortaklaşmacı, dayanışmacı, paylaşımcı, özgeci (diğerkam), neredeyse sınıfsız bir kültür dünyası kurdular. katharlarda efendi ve köle, varsıl ve yoksul diye sosyal sınıflar mevcut olmaması bunca geniş toplumsal kabul görmelerini sağlayan başat etmendi. isa'nın yaşadığı varsayılan o erken dönem hristiyanlığı methediyor, dünyanın rengine kanmamayı düstur ediniyorlardı. özellikle katharların insan-ı kamilleri için "bir dost bir post" yeterliydi.
    katharlar öyle erdemli, öyle değer bilinci ve duygusuyla yetişmiş bir taifeydi ki hasımları bile onların ne denli muteber ve mutemet insanlar olduklarını itiraf etmekten kendini alıkoyamıyordu.

    helence'de "katharos", günahsız, saf, temiz ruhlu, pirüpak, katıksız demektir. katharları kötülemek ve aşağılamak maksadıyla engizisyon yargıçları "kat" sözcüğünün kediden geldiğini ve katharların da "kediye tapanlar" yahut "kedi kıçını yalayanlar/öpenler" suçlaması yöneltilmiştir.

    katharlar kendilerine katharos, yani "arınmış" demeyecek kadar mütevazı ve bencillikten yoksun bir cemiyetti. bihassa zanaate, el meşgalelerine ziyadesiyle önem veriyorlardı. dokumacılık, rençberlik, doğaya dönük el işçiliği ile iştigal ederlerdi. emekçi ve zanaatkarlardan oluşan bir ortaçağ cemiyetiydi kathar'lar. kazançlar ortak olarak bölüşülürdü. "bu inanca gönül veren tüccar ve soylu kişiler, o güne değin uğraştıkları iş bu topluluğun kurallarına, ilkelerine uymuyorsa el emeğiyle, göz nuruyla çalışıp para kazanmak için önceki işlerini terk etmek zorundaydı. ayrıca öldüklerinde servetlerini katharların ortak kasasına bırakmayı da kabul etmeliydiler."
    (batı'nın iki yüzü, bağnazlık ve tolerans, yalçın kaya, pentagram yayınları)

    kathar tarikine/yoluna intisap ve iştirak etmek isteyen alelade biri için herhangi bir dine kabul/katılım töreni yoktu. semavi dinlerde olduğu gibi belirli mekanlarda ve zamanlarda belirli şemalara, şablonlara uygun ayinler, ritüeller yoktu. istavroz ve günah çıkarmayı, yemin etmeyi/ant içmeyi reddediyorlardı. katolik dinbazlara müstehzi (alaycı) bir şekilde şöyle takılıyorlardı: "babanı ipe çekselerdi o urgana tapar mıydın!?" katharlar gayet doğru bir mantıkla isa'nın mıhlandığı haç'a kutsallık atfetmenin budalaca olduğunu dile getirmişti.

    yalan ve yemin katharlarda yasaktı. katharlarda kelam, ağızdan çıkan söz, esastı. söze itimat eden, sözün ağırlığı olduğu bir toplumdu. söz, itikatla, inanarak söylenmeliydi ve ahde vefa en başat değerlerden biriydi. öyle ki engizisyon mahkemelerinde yargılanan birçok hristiyan, "ben kathar değilim, yalan söylerim!" diyerek serbest bırakılmıştı.

    yine insan öldürmek de memnu (yasaklı) ve günah addedilen bir eylemdi. zira kathar öğretisi panteizmle (tümtanrıcılık/doğatanrıcılık) yakınlık içindeydi. her canlının ruhunun merhalelerden geçerek yetkinleşeceğine inanıyorlardı. bu kimi uzak doğu öğretilerinde de mevcut olan bir özelliktir. ölen bir varlığın ölmeyen ruhu, daha üst bir varlık formunda, bir başka bedende olgunlaşabilir, yetkin bir hal alabilirdi. bu nedenle kathar kusursuzları hiçbir hayvanın etini yemiyordu.

    isa'nın, "yargılama ki sen de yargılanmayasın!" düsturu ile şiddet karşıtlığını meczeden katharlar belki de avrupa'nın ilk tutarlı ve bütünlüklü şiddet karşıtı akımını da şekillendirmiş oldu. yine korkaklık da kınanan ve hakir görülen bir duyguydu. cesareti yüksek erdemler sınıfında görüyor, gerektiğinde temsil edilen değerlerin, faziletlerin acı çekmek, kovulmak ve öldürülmek pahasına savunulmasını benimsemişlerdi. ölüm korkusunun üstesinden gelinmeliydi. zira ölür ise ten ölürdü, canlar, ruhlar ölesi değildi onların nazarında. kathar yoluna revan olmak isteyenleri karşılaşacakları kötülükler hususunda uyarıyorlardı. "demirden leblebi! ateşten gömlek! gelme, gelme; gelirsen dönme!" ne de olsa müstakbel tevkifatlar, kovuşturmalar, sürgünler, yargılamalar, işkenceler ve ölümler istikbalde onları beklemekteydi. ortaçağ'ın en demirbaş infaz biçimlerinden biri de yakılmak idi. bu nedenle de ateşten korkmamak kathar öğretisinde merkezi bir yer tutmaktaydı.

    katharlar eski ahit'i reddediyordu. çünkü tevrat'ın tanrısı dünyevi bir tanrıydı ve bu dünyanın günahlarından mesuldu. çünkü bu dünyayı o kötücül tanrı yaratmıştı onlara göre. şayet tanrı mutlak iyiyse o halde dünyada bunca kötülük nasıl vuku bulmaktaydı!? işte tanrı'ya böylesi kötülüğü yakıştırmadıkları için dahi olsa ikili bir tanrı anlayışına varmış olabilirler. zaten teolojileri ve dini tecrübe etme halleri hrıstiyanlıktan epey farklıydı. buna rağmen tıpkı anadolu'daki birçok batıni hareketin asıl müslüman olduklarını iddia etmeleri gibi katharlar da asıl hristiyan olduklarını ısrarla dile getirmekteydi. kötülüğe dair her ne varsa bedenden, iyiliğe dair mevcut olan her şey de ruhtan kaynaklanmaktaydı kathar bilgeliğinde. bu nedenle de bedeni, şehevi arzulardan azade olabilmek için perhiz yapılmalıydı. "iyilik ilkesi tanrı, kötülük ilkesi ise şeytandı. bu öğreti aynı zamanda bana zerdüştlükteki iyilik tanrısı ahura mazda ve kötülüklerden sorumlu tanrı ahrimana istinat eden düalist öğretiyi hatırlatıyor.
hesabın var mı? giriş yap