• incil'de "sonsuz yaşama doğru fışkıran pınar"dan söz edilir. bergman'ın "genç kız pınar"ında ise o kaynak finalde masum bakirenin ölümünün ardından topraktan (bilinçdışından) kaynayarak yeryüzüne (bilinç düzeyine) ulaşır. masumun yitimi sonsuz yaşamın kapısını aralamıştır. bu yanıyla film kutsal kitaplara verdiği referans açısından bergman'ın en açık seçik hamlelerinden biridir. "yedinci mühür"deki dolaysız bildirimler dışarıda bırakılırsa "genç kız pınarı" bergman'ın brechtçi yabancılaştırma tekniğini kullandığı en hakiki yapıtıdır.

    yabandan gelen tecavüzcü katiller ise cezalandırılarak yeniden toprağın altına (bilinçdışına) def edilirler. ta ki bastırılan başka bir formda yeniden hortlayana dek. kötülük ara ara tıpkı bir zombi gibi karşımızda dikilir. bir zombinin acınası yüzünde unutulmak, bastırılmak, def edilmek istenen her türden kalıntı vardır ve tiksinti nedenidir. ama hakikatten ne kadar kaç(ın)abiliriz? her şeyi bastırmak ve unutmak mümkün müdür? cevap bellidir. "genç kız pınarı"ndaki aile de bu trajediyi her zaman hatırlayacaktır. unutmak sağlıklı ve istikrarlı yaşamak için gerekliyse de bazı anlar asla unutulmaz ve katlanarak geri dönerler, tam da onları unuttuğumuzu zannettiğimiz uyuşukluk anlarında!

    şu soruyu sormak ise elzemdir: sonsuz yaşamın gerisinde ne vardır, topraktan doğru kaynayan pınar bir yanılsama mıdır, yeni ahit'in bir ânının yeniden canlandırılması mıdır, bilinçdışından sökün eden arzunun cisimleşmiş görüntüsü müdür, bilinmez ama hakiki olan trajik olandır ve genç kız artık hayatta değildir. herkesin tanrısı kendisine benzer, denilmiştir. buradan ilhamla şöyle denebilir: herkesin hakikati kendisine göredir ve bizler hakikati kendi bakışımız doğrultusunda yeniden ve yeniden inşa ederiz. işte sonsuz yaşama doğru fışkıran pınarın nihai anlamı da budur.

    filmde mitolojik göndermeler de mevcut. hakikaten kitap gibi bir film ve sembolizm ile ince ince örülmüş. öyle ki bu filmler tavsiye edilmez, keşfedilir ve defalarca izlenir.

    ayrıca;

    (bkz: ansikte mot ansikte /@hanging rock)
    (bkz: ansiktet /@hanging rock)
    (bkz: en passion /@hanging rock)
    (bkz: fanny och alexander /@hanging rock)
    (bkz: scener ur ett aktenskap /@hanging rock)
    (bkz: sommarnattens leende /@hanging rock)
    (bkz: viskningar och rop /@hanging rock)
  • inançlar üzerine sorgulamaya götüren bergman filmi. bir orta çağ efsanesinden senaryolaştırılmış. pagan inancı yanında hristiyanlığa övgü var gibi görünse de aslında inançlı olanların pişmanlığı gözlemleniyor. pgan hizmetçi de pişman olmuştur yaptıgından ki onun kıskançlık ve kini de bu olaylara yol açmıştır bir anlamda. simgesel anlamda filmi incelersek

    - spoiler -

    iki kötü olay öncesinde kargayı görürüz öterken. ilk ötüşün ardından tecavüz sahnesi gelir. ikincisinin ardındansa bakire karinin cesedi bulunur.

    igeri kıskançlıkla aslında kötülük yapmak için bakire karinin ekmeğinin arasına kurbağa koyar. kurbağa çobanlarla yemek yenirken ortaya cıkar ve sonra tecavüz ve öldürme gelir. kurbağa sembolik anlatımlarda sudan geldigi için yeniden doğumu simgeler. kız ölecektir bu da bir anlamda yeniden doğum demektir öte dünyaya.

    su da filmdeki diger cok kullanılan semboldür. tecavüz sahnesinden önce kıskanç hizmetçi igeri çaydan yani sudan gecer batar ıslanır. fakat karin ıslanmadan gececektir. aramaya cıkanlarda bu sudan ıslanarak gecerler. sonra ölmüş bedeni bulurlar ve tanrının bir mucizesi olarak cesedi kaldırdıklarında tam basının bulundugu yerden bir su kaynağı dışarı cıkıp akmaya başlar. baba, katilleri öldürmeden önce yıkanır, arınır. baba tam da buraya bir kilise yapma sözü verir. kiliselerin de bazılarında ayazma vardır.

    katiller çobandır, ki hz. isa da çobandır.

    hem hristiyanlardan hem de paganlardan ya da dinsizlerden bir masum ölür.

    - spoiler -

    çok derin bulmasam da inançları düşünmeye zorlayan filmdir.
  • --- spoiler ---

    film ateşle açılır görsel ve suyla kapanır görsel bir bebeğin doğmasını bekleriz ama bunun yerine bir bakire tecavüze uğrar ve ölür. her karede tanrı'yı hatırlarız, ancak görünürdeki yokluğu aynı derecede yükseldikçe yükselir. bu iki zıtlığı dengenin kanıtı olarak mı yoksa temelde öngörülemeyen bir varoluşun işaretleri olarak mı yorumlamak izleyiciye kalmıştır.

    eğer bir tanrı varsa, o zaman dünyada nasıl böyle bir vahşet olabilir? esasen bu sorunun cevabını filmin sonunda görebiliyoruz. film özellikle dönemi için çok acımasız ve ürkütücü. film bize tipik hollywood filmlerinde gördüğümüz cinayet çemberlerinin hiçbiri olmadan ham şiddet ve ham intikam duygularını yaşatır.

    bakire kız neden ölmek zorunda, çünkü hayat böyle işliyor. biz insanız ve bu nedenle yalan söyleyeceğiz, öldüreceğiz, aldatacağız ve çalacağız. bir an bile değişmeyen bir tanrı olsa bile. filmdeki en önemli mesaj budur. hayatımızı yaşıyoruz ve davranışlarımızdan sorumluyuz. peki tanrı nerede devreye giriyor? filmin sonunda birdenbire ortaya çıkan mucizevi bir olayla oyuna dahil oluyor.

    tanrı, biz kendi yaşantılarımızı seçtiğimiz için hayatımızda bir rol oynamayabilir, ama yine de her zaman bir yerlerdedir ve eylemlerimizi yarattıklarıyla dengeler. su hayat olduğu için karin'in öldüğü yerden bir ırmak filizlenir. karin vahşice öldürülür fakat onun öldüğü yerden doğan ırmak insanların hayatına can vermek ve orada bulunanların hayatlarını temizlemek için akar.

    --- spoiler ---

    ingmar bergman, karanlık ortaçağ atmosferini ürkütücü bir şekilde fark eder ve bu şahane iskandinav baladının en kasvetli ve güçlü unsurlarını ortaya çıkarır. tam bir iskandinav karamsarlığı ve kasvetiyle ve bazen de belirsiz metaforlarla dolu muhteşem bir başyapıt.
  • her ne kadar bergman'ın kendisi pek sevmese de ben; izlediğim bergman filmleri içerisinde en iyilerden biridir derim. kendi oyuncuları oynar zaten başrollerde, evet japon hikaye anlatıcılığından ilham almış gözüküyor ama tekil sahnelerden gidersek acıyı, intikamı, korkuyu böylesine güzel veren film değil japon sinemasında, dünya sinemasında az bulunur.

    --- spoiler ---

    dudakları titreyen baba, kızının kanlı elbisini eline alan annenin ifadesi, tecavüze uğramış genç kızın ağlamaya çalışması ama nefesinin yetmemesi. hatta tek başına ağaç sahnesi var ki tek kelimeyle müthiş.

    --- spoiler ---
  • 1960 yılında en iyi yabancı film oscarı'nı almış bu ingmar bergman filminde din öğesi (hristiyanlık, paganizm vs.) kendini iyiden iyiye hissettirmektedir.
  • o değil de bu filmde close up çekilmiş bir karga vardır ve bir kargayla göz teması yaşamamı sağlamış tek filmdir jungfrukällan.
  • filmin analiziyle alakalı çok fazla argüman yok maalesef ki. en son bulabildiğim bir blog var. sonrasında yorumlamak için yardımcı olabilir.
    https://cinapse.co/…ring-jungfrukällan-3d7a907f2817

    --- spoiler ---

    film için konuşacak olursak yukarıda yazarlardan biris bahsetmiş. gerçekten sadece o ağaç sahnesi için bile izlenebilir. şimdi dikkat çeken bir kaç sembole değineceğim.
    kavak ağacı;
    ovidius dönüşümler kitabını bilenler bilir. orada kavak ağacı hikayesini alıntılayacağım; ''helios adından olymposlu tanrılardan önce varolan titan yani güneş tanrısıdır. helios’un oğlunun adı phaeton ve diğer çocuklarının adı heliadler’dir. phaeton ve heliadler’in annesi klymene, çocukları büyüyene kadar babalarının kim olduğunu gizledi. fakat gün geldi babasının güneş tanrısı olduğunu öğrendi ve babasının bunu ispatlayabilmesi için ondan arabasını istedi. burada araba ile kast edilen güneşin doğudan batıya taşıdığı düşünülen araçtır. helios, phaeton’un aracı kullanmasını istememiş olsa da izin vermiştir ve phaeton felaketlere yol açmıştır. oğlunun neden olduğu bu felakete son vermek isteyen zeus yıldırım fırlatarak phaeton’un ölümüne neden oldu. ölümünün ardından kardeşi heliadler bu duruma çok üzüldü ve devamlı ağladılar. heliadler dört ay boyunca mezarın başından ayrılmadılar ve mezarın başında ağlamaya devam ettiler. heliadler’in en büyük olanının adı phaethus yere kapatmak istemiş ama maalesef hareket edememiştir olduğu yere çakılıp kalmıştır. lampeti isimli kardeşi ise phaethus’a yardım etmek istemiş ama o da olduğu yerden hareket edememiştir. iki kardeşinde bacakları kütüğe dönüşüp kolları dal halini almıştır. vücutlarının tamamı kabuk haline gelmiştir ve göz yaşları gün ışığının etkisi ile katılaşarak kehribar halini almıştır. karakavak ve bilinen diğer adı ile kavak ağacı mitolojik hikayesi bu şekildedir. ovidius’un anlatımına göre kavak ağacından akan damlalar latin kadınlarına ırmak yolu ile ulaşmış ve latin kadınları bu ağaçtan gelen damlalar ile takılar yapmıştır.''
    hikaye tanıdık geldi mi?(bkz: kızkardeşin bir gülse sen dikenisin.) (bkz: karin ve ingeri'nin üvey kardeş olması)

    kurbağa;
    ortaçağ hıristiyan geleneği doğrucu ve günahkar toplumları temsil eden kara kurbağaları ile su kurbağaları arasında ayrım yapıyordu. (bkz: mumları kiliseye bakire'nin bırakması gerekliliği)

    karga;
    karga yunan mitolojisinde başta bembeyaz bir kuş olarak karşımıza çıkar. merak edenler athena ve apollon hikayesine bakabilir. kısaca karga çenesi yüzünden önce baykuşa sonrasında da beyaz kuşlar arasında kalmasın diye kapkara bir kargaya çevrilir. yunan mitolojisinde de uğursuzluğun sembolüdür. tecavüz ve ölü karin'i bulmanın öncesinde karga öter de durur. hikayeyi okursanız daha rahat yorumlayabilirsiniz.

    su;
    e onu da siz deyin yoruldum cidden. her şeyin başı su diyelim yeterin.

    bunların dışında dikkatimi çeken sahnelerden biri de babanın intikamını almadan önceki oturuşuydu. ahan da bu
    şimdi de şu görsele bakmanızı rica edeceğim sayın yazarlar ;
    tarot imparator kartı

    imparator kartı tarotta baba figürünü temsil eden karttır.

    yine mitolojik simgelerle dolu bir bergman şaheseri diyelim. eyyorlamam bu kadar.
    --- spoiler ---
  • ingmar bergman polariteyi ve zitliklari oyle guzel vurgulamistir ki. evin bakire kizinin ata yandan binmesi, evin irzina gecilmis hizmetcisinin yuruyerek gitmesi, ailenin ona tavri vb. ama teknik acisindan bergman pisikoloji bilimini sinemaya cok iyi entegre etmistir, bunun en guzel ornegi izleyicide stres yaratmak istedigi sahnelerde, kamerayi ic ice gecmis dallarin arkasina koyup sahneyi o perspektifden cekmesidir. haydutlarin torenin evine gelmelerinden once, firtina oncesinde gokyuzu ve yeryuzunun bulustugu noktanin islenmesi gibi dogal ogelerin islenis tarzi, cok sairanedir, amma velakin bergman insan pisikolojisi uzerine fazla kart oynamistir, film belli bi noktadan sonra bay getirir, gerci yonetmen de bu hissi vermek istemis denilebilir bu konuda, ki oyledir de.
  • "bergman'dan bir örnekle bu konudaki düşüncelerimi daha açıklığa kavuşturmak istiyorum: kaynak* filminde vahşice tecavüze uğrayan kız kahramanın öldüğü sahne beni hep sarsmıştır. ilkbahar güneşinin süzüldüğü dalların arasından henüz ölmekte, belki de ölmüş bir kızın yüzünü görürüz... artık acının zerresini duymuyordur. (...) zira yönetmenin bu çekimde güttüğü tek amaç olayı olduğu gibi yansıtmak, kızın gözkapaklarına yapışıp kalan karların erimediğini göstererek kızın öldüğünü vurgulamak." andrey tarkovski - die versiegelte zeit
  • dumanın tavanda nasıl titrediğini görüyor musun? sanki inliyor ve korkuyormuş gibi. aslında gökyüzüne karışacak ve orada kıvrım kıvrım akabileceği bir evren var. ama o bunu bilmiyor. bu nedenle tavanın altındaki isin içine sığınıp titriyor. insanlarda olduğu gibi. bildiği ve bilmediği şeyler için fırtınaya yakalanmış bir yaprak gibi titrer, hüzünlenir.
hesabın var mı? giriş yap