ölmüş
-
aynı zaman da ölmek fiilinin öğrenilen geçmiş zamanda çekimlenmiş halinin noktasızıdır.
-
almanca hiç bir zaman kullanmayacağınız karşılığı abgestorben olan kelime. abgestorben soyu tükenmiş demektir.
kusura bakmayın, almanca bilmeyen birileri güya tematik sözlük çalışması yapıyor da. chicken translatevari almanca cümleler kurmanıza gönlüm elvermiyor. -
(bkz: usame bin ladin ölmemiş)
(bkz: shaggy ölmüş)
(bkz: michael jackson aslında ölmemiş)
(bkz: saddam hüseyin aslında ölmemiş) -
bir oyuna başlarken ki küçük oyunlar olur genellikle "oyuna önce sen başla" manasında bir tabir. niye böyle denmiş bilinmez.
çocukluğun fiks oyunlarından sporcu kağıdı oynarkenki bir diyalog;
- oynayalım mı
* olur
- ölmüş
yeri geldiğinde tak diye atlanarak söylenirse daha katmerli olur. -
olmuş ve ölmüşe çare yoktur
-
vefat eden birinin haberini aldıktan sonra, bu haberi bir başkasına aktarabilmek için kullanılabilecek en acıklı sözlerden biri. ölen kişiyi çok iyi tanımasanız bile söyleyenin tonlamasına göre içinizi ezebiliyor.
-
dead
-
(bkz: bilmiyorum altan bilemiyorum)
-
can'ın bbg üçlemesi:
can boğazdan kayıklı, kenar kenar gider,
can boğazdan gelip gidiyor..
canın burundan çıkıvereceği korkusuyla, hapşırınca "çok yaşa!" diyoruz.
çıkan can "oradan" geri dönemesin, ölen ölmüş kalsın diye de göte pamuk tıkıyoruz.
biz kurtulmuşuz, ağlayanımız yok. (bkz: rahip brunson)
ölen, ölmüş sevilen seni eskisi gibi seviyorsa o canlıdır. annenin orada olduğunu bilen çocuk rahatlığı sağlar, istediğin gibi oynamaya dönebilirsin. ölen sevdiğin, seni eskisi gibi sevmiyorsa, daha sağlığında ölü, yaşamayan bir tarafı varmış. (bkz: ölen ile ölünmez/@ibisile)
"orospuyu ölü sikiyle korkutmak" ne kadar mümkünse, ölmüş eşek de kurttan o kadar korkar.
"ölmüş insan kurtarılır mı?" [aklımda kalmış olanı bu. aslı daha güçlü: 'ölmüş birini kurtaramazsınız..']
kanserinin terminal yani son evresinde ağır uykulu halden zaman zaman uyanıp bu dünyaya mesaj veren, yorgun ve ölmeye razı kadın hastanın fısıltıları...
"bizim çoktan ölmüş olmamız gerekirdi. allah bizi dünyada unuttu." halam
"pierre goldman'ın katilleri: aynı ölüm hastalığının kurbanları. ölmüşler ama haberleri yok. yaşayan-ölüler ama bilmiyorlar. yaşamdan yoksunlar."marguerite duras` - les yeux verts
"bergman'dan bir örnekle bu konudaki düşüncelerimi daha açıklığa kavuşturmak istiyorum: kaynak* filminde vahşice tecavüze uğrayan kız kahramanın öldüğü sahne beni hep sarsmıştır. ilkbahar güneşinin süzüldüğü dalların arasından henüz ölmekte, belki de ölmüş bir kızın yüzünü görürüz... artık acının zerresini duymuyordur. (...) zira yönetmenin bu çekimde güttüğü tek amaç olayı olduğu gibi yansıtmak, kızın gözkapaklarına yapışıp kalan karların erimediğini göstererek kızın öldüğünü vurgulamak." andrey tarkovski - die versiegelte zeit
"yüzyıl önden ölmüş, emretmiş: diri*
var mı bilmem böyle iş yapmış biri?" feridüddin attar - pendname
[elini uzatıp o'nu tutacakken ölmüş olduğunu anımsayarak "ben katil miyim?"] sevim burak - yanık saraylar (büyük kuş)
"daha ilk bakışta ölmüş olduğunu anladım. cesetlerin hareketsizliği çok farklıdır." paul auster - squeeze play
"ama şimdi artık ölmüş olduğumu biliyorum sana söyleyeyim" william faulkner - ses ve öfke
(ilk giri tarihi: 21.3.2017)
(bkz: ölmek/@ibisile), ölü/@ibisile, ölür, ölük
(bkz: mürd)
(bkz: nekyia), nekysia
(bkz: yeni ölmüşlere tavsiyeler)
(bkz: ölmüşüz ağlayanımız yok) -
lan yoksa!
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap