• 1960 yılında en iyi yabancı film oscarı'nı almış bu ingmar bergman filminde din öğesi (hristiyanlık, paganizm vs.) kendini iyiden iyiye hissettirmektedir.
  • yine bergman, yine din, yine sorgu, yine real üzerine çekilmiş klasik bir sinema yapıtı. modern sinemanın neredeyse bütün öğelerini görmemiz pek mümkün. diğer eserlerini bilenler bunu da bilirler diyeceğim ama mulaka izlenmelidir de demiyorum. bu filmde bergman, diğer filmlerinde olduğu gibi inançsızlığını doğa üstücülüğüne çarptırıp seyirciyi bok gibi ortada bırakarak düşüncelere gark ettiriyor. iyi ediyor, iyi yönetiyor.
  • ormandan degil de bilincaltinda yatan kiskancligindan korkan pagan baş karakterimizin odin'i envoke ederek asik oldugu baba figürünün kizini haydutlara yem etmek istemesi ve ic hesaplasmasi etrafinda dönen, müthis bergman filmlerinden biridir. filmdeki tek insanliktan nasibini almis karakter haydutlarin en kücügü olan cocuktur.
  • anlatimda basitlik (simplicity baglaminda) dayanarak dev komplike meselelere bir kere daha el atan bergman ustanin en iyilerinden filmidir. victor hugo'nun belirtmis oldugu 'if you go into the heart of the essence , the extraordinary will take care of itself' mottosunun sinemadaki en dev karsiliklarindan birisidir. korku filmi janrasina el atmistir bu film. remake ini yapmistir wes cravendesem inanilir bile. ama saka.
  • "tarihi" bir film olduğu söylenemese de, tarihsel motiflerle bezenmiş ve bu eksende değerine yükselen bergman filmi. 13. yy'a gelindiğinde orta ve batı avrupada hristiyanlık iyiden iyiye yoğunlaşmıştı, ancak iskandinavya ve rusya gibi kuzey avrupa bölgelerinde hristiyanlık yeni yeni yayılmaktaydı ve bergman'ın filminde ortaya koyduğu gibi aynı aile içerisinde dahi pagan inanışı ve hristiyanlık bir arada bulunabilmekteydi. filmde bu noktada kritik bir yapısallık gözlemlemekteyiz: paganlar tarafından işlenen bir tecavüz-cinayet, öldürülen hristiyan kadın, katilleri öldüren hristiyan baba; bir hristiyana karşı, hayata veda eden iki pagan artı bir masum çocuk... 13. yy isveç'inde hristiyanlığın yayıldığı her halinden belli?
  • ingmar bergman polariteyi ve zitliklari oyle guzel vurgulamistir ki. evin bakire kizinin ata yandan binmesi, evin irzina gecilmis hizmetcisinin yuruyerek gitmesi, ailenin ona tavri vb. ama teknik acisindan bergman pisikoloji bilimini sinemaya cok iyi entegre etmistir, bunun en guzel ornegi izleyicide stres yaratmak istedigi sahnelerde, kamerayi ic ice gecmis dallarin arkasina koyup sahneyi o perspektifden cekmesidir. haydutlarin torenin evine gelmelerinden once, firtina oncesinde gokyuzu ve yeryuzunun bulustugu noktanin islenmesi gibi dogal ogelerin islenis tarzi, cok sairanedir, amma velakin bergman insan pisikolojisi uzerine fazla kart oynamistir, film belli bi noktadan sonra bay getirir, gerci yonetmen de bu hissi vermek istemis denilebilir bu konuda, ki oyledir de.
  • o değil de bu filmde close up çekilmiş bir karga vardır ve bir kargayla göz teması yaşamamı sağlamış tek filmdir jungfrukällan.
  • her ne kadar bergman'ın kendisi pek sevmese de ben; izlediğim bergman filmleri içerisinde en iyilerden biridir derim. kendi oyuncuları oynar zaten başrollerde, evet japon hikaye anlatıcılığından ilham almış gözüküyor ama tekil sahnelerden gidersek acıyı, intikamı, korkuyu böylesine güzel veren film değil japon sinemasında, dünya sinemasında az bulunur.

    --- spoiler ---

    dudakları titreyen baba, kızının kanlı elbisini eline alan annenin ifadesi, tecavüze uğramış genç kızın ağlamaya çalışması ama nefesinin yetmemesi. hatta tek başına ağaç sahnesi var ki tek kelimeyle müthiş.

    --- spoiler ---
  • izlemeden önce, bergman tarafından yazılmadığını bilmiyordum. seyrederken öyle olduğunu hissettim ama hayvan gibi diyeyim siz anlayın. işte bunu bergman istemiş dediğim tek yeri de, sonlara doğru adamın ağacı alaşağı ettiği sahneydi.
hesabın var mı? giriş yap