• kimse yazmamış ama bu adam adeta rocky balboa'nın kendisidir, o karakterin en büyük esin kaynağıdır. bir kere philedelphia'lıdır ve philadelphia'nın gururudur. yokluk içinde büyüyüp, döküntü bir spor salonunda çalışarak dünya şampiyonluğuna ulaşmış. emekli olduktan sonra da aynı spor salonunda koçluk yapıp işleterek orada yatıp kalkmıştır*. ringdeki duruşu, gardı ve dövüşürken yaptığı kendine has hareketler, stallone tarafından bire bir kopyalanmıştır. zaten tek bir dövüşünü izleyen bunu kolaylıkla fark edebilir. bir başka mühim ayrıntı da, joe frazier'ın rocky gibi buzhanede kesilmiş hayvanları kum torbası niyetine kullanarak antrenman yapmasıdır. ayrıca zeka olarak da rocky gibi pek parlak değildir frazier. pek çok boks otoritesi buna vurgu yapmış, hatta muhammad ali de sürekli bu durumla dalga geçmiştir.

    smokin' joe frazier, kariyerinde sadece muhammad ali ve george foreman'a ikişer kez kaybetmiştir. ali'yi ilk kapışmaları, fight of the century'de yamultmuş. ikinci kapışmalarında, kimilerine göre biraz da frazier'ın içeri girmesini önleyen taraflı hakem müdahaleleri nedeniyle kaybetmiş. üçüncü ve en meşhur maçları, thrilla in manila'da ise 50 derece sıcaklıkta, ali'nin kesin favori gösterildiği ve erken bir nakavt beklenen maçta, doktor kararıyla 1 raund kala, 14. raundun sonunda kaybetmiştir. gerçi o son raund yapılsa da ali puanlarda öndeydi.

    ali-frazier rekabetinde gölgede kalmış, bilinmesi gereken pek çok şey var. vietnam'a gitmediği için boks lisansının iptal edildiği dönemde ali'ye borç vermiş bir insandır frazier. ayrıca lisansını tekrar alabilmesi adına kulis yapmıştır. tabi kendisi bir aziz, bir evliya değil, bunda kendi menfaati de var. o dönemde olası bir ali-frazier kapışması herhangi bir ağır siklet boks ünvan maçından çok daha büyük para demekti. neyse, ali lisansını geri kazanıp ringlere döndükten sonra klasik trash talk taktiğine başlamış, bunu her zaman için boks maçlarının promosyonu, daha fazla bilet satılsın diye yaptığını söylemiştir. bunda da kısmen haklı. ali'nin şovmenliği olmasa, boks 60 ve 70'lerde altın dönemini aynı görkemli şaşaa ile yaşayamazdı.

    ancak ali, trash talk'un ötesine geçip, malum politik ve ırkçı fanatikliğinin de bokunu çıkararak frazier'a hayatı zindan etmiştir. meşhur michael parkinson söyleşilerinden birinde frazier'ın kendisinin tam zıttı olduğunu, düşman (beyaz adam) için çalıştığını söyler. sürekli beyaz adamın köpeği olduğu vurgusunu yapar. halbuki ortada böyle bir durum yoktur. frazier'ın tek yaptığı vietnam savaşına gider miydin sorusuna, "bu ülke bana çok şey verdi, bu yüzden göreve çağırılırsam giderim" cevabını vermektir. 2. kapışmaları öncesi ali, frazier için sürekli -beyazlarla işbirliği yapıp siyah kardeşlerini satan- manasına gelen "uncle tom" tabirini kullanır. hatta bu durum bir dergiye kapak olur ve sonunda frazier ailesi ciddi ölüm tehditleri almaya başlar. yine kendisi gibi boksör olan oğlu marvis frazier'ın ifadesine göre bu durum öyle korkunç boyut almıştır ki; joe frazier önlem olarak ali-frazier 2 kapışmasında madison square garden'a aileden hiç kimsenin gelmemesini sağlar. ayrıca zannedersem yine bu dönemde katıldıkları bir tv programının reklam arasında, ali'nin joe'dan sürekli cahil * diye bahsetmesi yüzünden birbirlerine girip, boğuşarak yerlerde yuvarlanmışlıkları ve araya giren 10 kişinin kendilerini ayırması olayı var*.

    3. kapışma, thrilla in manila tam bir savaştır. ali'nin hakaretleri bütün sertliğiyle devam eder. ırkçı söylem olarak bu kez frazier'dan sürekli gorilla diye bahseder. zaten sonradan bir nebze yumuşasa da, ali'nin ırkçı fanatikliği ve seperatizm taraftarlığı dehşet boyuttadır. siyah ve beyazların birbirlerinden keskin çizgilerle ayrılması adına, ku klux klan mitinglerinde konuşma yapmışlığı dahi vardır*. evet o bildiğimiz beyaz kukuletalı ku klux klan! ayrıca playboy dergisine verdiği bir röportajda, siyah kadınla birlikte görülen bir beyaz adamın, ya da beyaz kadınla birlikte görülen bir siyah adamın görüldüğü yerde öldürülmesi gerektiğini söylemiştir.

    manila'nın hemen ardından ali, marvis frazier'ı çağırıp, söylediklerinden dolayı üzgün olduğunu frazier'a iletmesini söyler. frazier ise bu dolaylı özrü samimi bulmaz ve oğluna, neden kendisi gelip benden özür dilemiyor diye sitem eder. sonraki yıllarda pek çok tv programında bir araya gelseler ve aralarındaki buzlar çözülmüş gibi görünse bile frazier, ali'nin parkinson hastalığına yaptıkları 3 maçta kendisinden aldığı darbelerin neden olduğuna inanır ve cep telefonu tele-sekreter mesajı kendi sesiyle şöyledir:

    my name is joe frazier
    sharp as a razor

    yeah float like a butterfly
    sting like a bee

    i'm the man who done the job,
    he knows look and see

    ilk paragraf dışında, yukarıda anlattıklarımın pek çoğunu öğrendiğim hbo'nun thrilla in manila belgeseli:

    http://www.youtube.com/watch?v=duqnkb_1xlc
  • facing alide diyor ki: "yarım saat hiç durmadan antrenman yapardım. arada yarım dakika değil 15 saniye bile durmadan!".
    durmadan 30 dakika antrenman yapmak için ön koşul biraz psikopat olmak sanırım.

    bazı arkadaşların "ben de 1 saat koşuyom emuğa koyyim!" dediğini duyar gibiyim.
    lakin boks antrenmanı biraz farklıdır, ne koşuya benzer, ne yüzmeye.
    hele ki smoking joenun antrenmanından bahsediyorsak bi durup düşünmek gerek.

    ayrıca yine facing alide muhammad aliye olan iyi niyetlerini dile getirirken gözlerinden akan yaşlar, sert yumruklarının aksine pamuk gibi bir kalbi olduğunu da kanıtlar.
  • muhammed ali'yle birlikte kendisi tarihin en iyi boksörleridir. hep denir muhammed ali (özellikle müslüman olduğu için) bizden biri diye. ama asıl orada bizden olan biri varsa, bu kişi 1.91'lik boyu ve 203cm reach'e sahip muhammed ali karşısında 1.80 boy 185 reach ile dünya şampiyonluğuna savaşan joe frazier'dır. o kadar yumruğu yiyip hiç bişey olmamış gibi devam edebilecek kaç insan evladı bu dünyada yaşamıştır acaba.

    aralarındaki maçları izleyenler bilirler. ali, kontrolünü hissettirmek belki gıcık etmek için bir yumruğunu sürekli frazier'ın kafasına, alnına doğru koyar (hakemin defalarca uyarılarına rağmen). maçlardan önce iyice sinirlendirmek için hakaret eder dalga geçer. bu adam efendiliğini korur. ringde dev gibi muhammed ali'ye direnişi insanın tüylerini diken diken eder. maç sırasında ali buna seslenir, sinirlendirir falan. hele ali'nin iyice taunt'ların dozunu arttırıp frazier'ı zınavadan çıkardığı bir yer vardır: frazier o karakteristik hareketini yaparken (eğilip eğilip kalkarken) yüzünde bir sırıtışla hiç karşılık vermeden ali'ye bakar. ali bi süre sonra tabiri caizse basbaya gevura vurur gibi ağzına yüzüne indirir yumrukları. sunucu bağırır çağırır. frazier ağzı yüzü darbelerden çok hafif kaymış, sırıtmaya ve hiç bozulmadan eğilip kalkmaya devam eder, dağılmış anına gelirse adamı ağlatır bile. o kadar güçlü bir sahnedir.

    rahmetli olmadan önce (sanırsam sahibi olduğu) dövüş mekanında muhammed ali'yi nakavt ettiği anın dev bir posteri vardır. muhammed ali'nin "savaşa gidersem yanıma isteyeceğim tek adam" dediği ve maç zamanı yaptığı çocukluklar için yıllar sonra özür dilediği joe frazier bir efsanedir ve bana göre en güçlü motivasyonel şahıslardan birisidir.

    http://youtu.be/002w768ctss
  • tıpkı herkeslerin bayıldığı kurgu bir boksör gibi, boks kariyerinin şekillendiği en önemli yer philadelphia'ydı. o meşhur merdivenlerden tırmanarak antreman yapmış, o meşhur meydanda kollarını havaya kaldırmış, o yoksul mahallerde kim bilir ne sıkıntılar çekmişti frazier. ilk filmdeki pek çok şey, frazier'ın hayatından alınmıştır.

    ama işte karaktersiz filedelfiya halkının seçtiği karaktersiz bürokratlar, frazier yerine gerçekte asla var olmamış bir adamın heykelini dikmiştir. bu sebeple ne filedelfiyalıları severim ne de raki pezevengini...

    http://www.guardian.co.uk/…1/sportinterviews-boxing
  • bir boksördü. ama şimdiki ağır sikletler gibi bir boksör değildi. o, gerçek bir boksördü. ringe çıktığında savaşırdı. taktik düşünmez, yalnızca dövüşürdü. sol kroşesi bir gürz gibiydi; bir çok kişinin çenesinde patladı.

    artık aramızda olmasa da efsanesi bizimle yaşayacaktır.
    rahat uyu büyük savaşçı!
  • ali kendisiyle surekli tom amcanin kulubesi, uncle tom diye dalga gecerdi cunku joe fakirdi, okumamisti ; ali gibi entellektuel konusmalar yapamaz, parkinson'a konuk olup calcene milleti eglendiremezdi. joe bunu hic bir zaman reddetmedi zaten; basit, egitimsiz ve fakirlikten gelmis bir insandi. ama fena boksordu. sohretini aliye falan da borclu degildi bilakis eger joe frazier gibi biri ringlerde olmasaydi biz ali'yi bugun sadece animatorluguyle hatirliyor olabilirdik. adam yuzyilin macini bahsetmis ali'ye, daha ne yapsin efsane olabilmek icin? buyuk adamdi. rahat uyusun.
  • onun gidişiyle sol kroşe yetim kaldı.
    bir daha kimse onunki gibi bir sol kroşe savuramayacak
    ve bir daha kimse savurduğu sol kroşe ile muhammad ali'yi yıkamayacak.

    hoş bir seda idi,
    geldi ve geçti...
  • nasıl bir boksör olduğunu daha iyi anlayabilmek için muhammad ali'yi knockdown ettiği meşhur sol kroşesi ağır çekimde defalarca izlenmelidir.
    kurulmuş bir zembereğin bir anda boşalması gibi yerinden fırlayan o yumruk, boks tarihinde çok önemli bir yere sahiptir; tıpkı frazier'ın kendisi gibi.
  • kuzey phliladephia'nın gururu, 11 çocuklu çiftçi bir ailenin en küçük çocuğu. aynı zamanda bir gospel okusa hepimizi ağlatacak sese sahip renkli bir kişilik. muhammed ali'nin en büyük rakibi, rocky karakterinin epey esinlendiği, sol kroşesi insanın en az 8 kuşak sülalesini mezarında takla attırtan efsanevi boksör.

    -babası kolundan sakatlanınca çiftlikte epey erken yaşta araba kullanmaya başladı. eski arabalara merakı böyle başladı ve ölene kadar bitmedi.

    -cuma geceleri yayınlanan boks maçlarında joe louisi ağzı açık izlerdi. ailesi fiziksel olarak onu louis'e benzetirdi. boks merakı böyle başladı. (bkz: #36276904)

    -etraftan bulduğu çer çöp ile kendisine kum torbası yaptı. ileriki zamanlarda 30 dakika hiç durmadan yaptığı boks antrenmanlarının başlangıcı böyle oldu.

    -15 yaşında okulu bıraktı, boksör olma hayaliyle philadelphia'ya gitti.

    -boks maçlarına çıkıyordu; ama evlenmişti artık. faturaları ödemeye yetmiyordu boks. mezbaada da çalışıyordu. burada kum torbası niyetine etleri dövüyordu ve formda kalmak için sabah 4'te uyanıp philadelphia sokaklarında koşuyordu. evet rocky de öyle yapıyordu. acaba kimden esinlenmiş?

    -amatör maçlarını birbirinin ardına nakavtlarla kazandı.

    -iki yıl üst üste altın eldiven ödülü kazandı.

    -bunları yapınca zamanın iyi boksörlerinden buster mathis'in antrenman boksörü-sparring parthneri oldu.

    -kore'de olimpiyatlara gitti. amerika birleşik devletlerinden giden boksörlerin hiçbiri ayakta kalamadı. biri hariç. yarı finalde parmağı kırıldı. bu kırık frazier'i tanımlamak için önemli bir noktaydı. çünkü joe kariyerinin geri kalanında yaptığı gibi yaptı; vazgeçmedi ve altın madalyayı aldı.

    -profesyonel olduğunda ona çok ufak ve çok kısa olduğunu söylediler. ağırsiklette ayakta kalamazsın dediler. frazier'in efsanevi antrenörü ise öyle düşünmüyordu.

    -antrenörü ile baba-oğul gibiydiler. frazier ringde rakibininin üstüne eskivlerle gelip sıkıştırıyor; iplere yasladığında ise o cehennemden çıkma kroşelerini indiriyordu. lokomotif gibi ilerleyişinden ve rakibin üstüne durmadan gelişinden dolayı smoking lakabını aldı.

    -zamanın şampiyonu olan ali malum hikayeden dolayı bokstan men edildi. bu boşluğu ise rakiplerini tek tek indiren frazier doldurdu. hala yenilgisizdi.

    -ali boksa geri döndü ve şampiyon frazier'di. iki yenilgisiz karşılaşacaktı. ali'yi insanlar gerçek şampiyon olarak frazier'i ise yedek şampiyon olarak görüyorlardı.

    -ali maç öncesi konuşmalarıyla frazier'i baya üzmüştü. ali kendisini gerçek zenci ve frazier'i beyazların şampiyonu gibi gösteriyordu. goril, çirkin gibi sıfatlarla dalga geçiyordu. frazier ise ali'nin bokstan men edildiği yıllarda hem boksa dönmesi için orada burada uğraşıyordu hem de el altından maddi olarak destekliyordu. frazier bu yüzden ihanete uğramış gibi hissetti.

    -maç öncesi frazier'in piladelphia'daki salonunda burun buruna bir fotoğraf çekildiler. o sırada birbirleriyle dövüşüyormuş gibi yalandan bir iki yumruk attılar. ali sırtını iplere dayadı. frazier dedi ki "işte maç da böyle olacak."

    -maç yaklaştıkça ölüm tehditleri geliyordu. frazier ise umursamadı. o maça çıkıp kazanmayı kafaya koymuştu.

    -8 mart 1971. yüzyılın maçı.

    -frazier'in dediği doğruydu. ali'nin üstüne eskivlerle yürüyor, sıkıştırdığı yerde kroşelerle ali'yi sarsıyordu. hatta ali'nin yaptığını yaparak gardı açık bir şekilde ali'nin üstüne yürüyor ve bir yandan da konuşuyordu. ali'yi rahatsız ediyordu.

    -9.roundda bu frazier'e biraz pahalıya patladı. epey yumruk indi yüzüne. ali'nin direkleri ve kroşeleri birbiri ardına joe'nin yüzünde patladı.

    -15. round. frazier ali'yi köşeye iterken bir anda frazier'in ayakları yerden kesildi. evet kısaydı ve ufaktı. en azından ağır siklet için. havaya zıpladı ve balyoz gibi sol kroşesi ali'nin yüzünde patladı; ali yere düştü. ali hemen ayağa kalktı; ama yenilgiyi kabullendiği yüzünden okunuyordu. joe artık gerçek şampiyondu.

    -bir sürü reklamda oynadı; epey zengin oldu.

    -ardı ardına rakiplerini devirdi.

    -o sırada frazier'i izleyen biri vardı: george foreman... ağır ama etkili. mumya gibi yürüyordu, aparkatları da enteresandı.. gardı da görülmemiş bir şeydi. ama vurduğunda kum torbalarında çukur açıyor, rakiplerinin kaburgalarını çatlatıyordu.

    -foreman, frazier'e karşı şansının olmadığını düşünüyordu. ali'yi yenmiş, bütün rakipleri yere sermiş birini nasıl yenebilirdi ki?

    -frazier ilk kez çocuğunu bir maçını izlemesi için yanında götürmüştü. ama biraz acıklı oldu. foreman ağır bir kamyon gibiydi. sallana sallana geliyordu, gürültülüydü ve vurduğunda bum! frazier yere düşüyordu. hem de defalarca. iki roundda yanılmıyorsam 6 kere yere serdi frazier'i ama inatla kalktı frazier. ayaklarını oynattı, biraz zıpladı kendine gelmek için; ama olmadı. kaybetti. o da yenilgisiz değildi artık. yeni şampiyon koca george'ydi. yani george foreman.

    -bu maçtan 7 ay sonra antrenörü öldü.

    -1974 yılında ali ile ikinci maçına çıktı. bir tarafta uzun boyu ve direkleriyle ali diğer tarafta kısa boyu ve sert kroşeleriyle frazier. uzun süren bir maç ve iki tane hırs küpü adam. sadece ringde değil hayatta da rakip iki kişi. o gün ağırsiklet boks başka bir seviyeye taşındı. kazanan kararla ali oldu.

    -1975 yılında thrilla in manila yani ali vs frazier 3 yapıldı. o gün her round iki boksör birbirini birer adım öteye taşıdı. ali ve frazier birbirlerinden dolayı bu kadar iyiydi. ali, frazier ve foreman'ı yenmeden ali olamazdı. ali olmasa da ne frazier ne de foreman hatırlanırdı belki. bu maça çıkarken frazier eskisi gibi sağlıklı değildi. tansiyon ve katarakt gibi sıkıntıları vardı. sol gözü karanlık görüyordu artık. 13.round geldiğinde frazier artık göremiyordu. maçı durdurmayın dedi. durdurdular. ali kazandı ve dedi ki: "hayatımda ölüme en çok bugün yaklaştım.."

    -daha sonra foreman'la ikinci maçına çıktı ve ilk maçtan çok farklı olmayacak şekilde kaybetti. gözü ona rahat vermiyordu artık.

    -bu tip boksörler çok uzun süre ringde kalamaz dediler. öyle de oldu.

    -sonrasında oğlunun ve kızının antrenörlüğünü yaptı. oğlu ünvan maçında bu sporun sevilmeyen adamı larry holmes'ten ağır bir dayak yedi.

    -sonrasında şarkıcılıkla ve eski arabalarla uğraştı. philadelphia'daki frazier gym'de çocukları eğitti.

    -2002 yılında nba maçında ali ile bir araya geldi. beş dakika sarıldılar ve yıllar sonra barıştılar.

    -7 kasım 2011'de vefat etti. kendisinden geriye efsanevi maçlar, ali, foreman ve hiç unutulmayan sol kroşesi kaldı.

    https://www.youtube.com/watch?v=suhindumnwu

    (bkz: george foreman/@ucuz pringles)
    (bkz: joe louis/@ucuz pringles)
  • 70li yillarin unlu boksorlerinden. muhammad ali ile uc kez karsilasmis ancak birini kazanabilmistir.
hesabın var mı? giriş yap