• jodorowsky'nin yapılmaması isabet olan filmi hakkındaki belgeseldir.

    --- arada kitaba dair spoilerlar var ona göre okuyunuz---

    jodorowsky gerçeküstücü sürrealist bir sanatçıdır ve bakış açısı bu yöndedir. filme olan inancı ve aşırı tutkusu onu ve filmini daha iyi ve doğru yapmıyor. belgeselin adın da belirtildiği gibi bu jodorowsky'nin dune'u. kazandığı başarılardan sonra hangi filmi çekmek istersin sorusuna daha okumadan dune diyen ve sonra bunu hastalıklı bir duruma dönüştüren, bunun için çabalayan ve uğraşan kişinin dune ve anlattıklarından çok uzak olduğu açık.

    parasını vererek haklarını satın almış olması dünyaca sevilen ve açık ara zamanını ötesinde bir romana kendi deyimiyle sevgi ile tecavüz etmesini haklı kılmıyor. burada yapılmamış filmi övenleri de anlamış değilim bu film çekilseydi sadece kitabı okuyanlar için bir tanıtım aracından öteye gitmeyecekti ve kitabı okuyanlar filmden nefret edeceklerdi. hatta filmden hareketle kitabı okumayacak, önyargılı bir kesim bile oluşabilirdi. filmin adı dışında neredeyse kitap ile alakası yok. karakter ve olaylarda büyük değişiklik ve yanlışlıklar yapılmasına rağmen aslına mümkün olduğunca sadık kalınmış lotr filmlerine yapılanlar ortada iken bu filmin büyük başarı kazanacağını düşünmek aptalca hele jodorowsky'nin dediği gibi genç zihinleri açmak, bir kuşağı etkilemek falan tamamen hayal, hikaye.

    önceki filmlerinden hareket edersek jodorowsky'nin bu filmi çekmek isteme büyük ihtimalle sebebi dune içindeki insanlığın kurtarıcısı mesih olayıdır. bu fikri ve herbert'in yarattığı dünyasını sevmiş ama bunu alıp çekmek yerine romanı tamamen kendi dünyasına ve algısına çevirmeye kalkmıştır. çevirdiği filmler ve kazandığı başarı ile zamanın ünlü sanatçı ve artist takımını yanına çekmesi zor olmamış, zaten bir çoğu kendi gelmiş, teklif ettikleri öyle çok nazlanmadan çalışmayı kabul etmiş.

    senaryoda yapılan değişiklikler " hadım dük leto, öldürüldükten sonra bütün bilinçlerde varolan paul" herbert'in bazı orjinal fikirlerinin jodorowsky'nin takıntılı olduğu konularla karman çorman bir hale getirilmiş halidir. hele cennet haline dönen ve bilinçli bir gezegen olan dune'un uzayda seyahat etmesiyle biten sonuna hiçbirşey diyemiyorum. hani kötü olmuş diye sevindiği lnych'in filminin yağmur yağması ile biten saçma sonu bile buna oranla daha güzel ve mantıklı.

    öncelikle aynı lotr gibi dune'ı tek kitap olarak ele alamazsınız, 6 serilik bir kitabın ilkidir. dune gezegeni yaratıldığı evrendeki insan varlığının sürmesinin temel taşıdır. baharat olmadan uzay yolculuğu yapılamayacağı için insanlığın varoluşu bu gezegendeki baharata bağlıdır. (bkz: the spice must flow) o açıdan lynch'in çektiği filmin sonundaki yağmur veya jodorowsky'nin cennet betimlemesi bir mutlu son veya başarı değil yıkımdır. bu aynı zamanda kitapta fremenlerin hedefi ve paul'ün fremenlere verdiği sözdür ama bunu ve sonuçlarını 6 kitapta okumak başka 1,5-2 saate izlemek başka bir şey...

    jodorowsky'nin karakter ve olaya bakış açısı derinlikli değildir. kitapta bene gesserit'in yüzyıllar süren genetik çaprazlaması sonucu beklenen kuizatz haderah hesapladıkları kişiden değil, dükü gerçekten seven eşinin mutlu olması için ona kız değil erkek oğlan vermesinden dolayı doğar. jodorowsky ise mesih mitini gene standart kalıplara koyarak kendi versiyonunuda dükü hadım yapar, annesi paul'e dükün bir damla kanından hamile kalır. bedensel teması küçük gören jodorowsky bu şekilde ruhsal bir birleşme yaptığı öne sürer ve kozmik bir aşk olduğunu belirtir. onun paul'ü korku içinde ne olduğunu anlamaya çalışan kafası karışık bir genç değil, müthiş gücü ve dayanıklılığa sahip hatta uçabilen bir mutanttır.

    filmden devam edersek; jodorowsky versiyonunda dük leto, piter tarafından jessica ve paul'un yerini söylemesi için işkence ile kolları ve ayakları kesildikten sonra baron tarafından kafası kesilerek öldürülmekte.... kitapta ise yueh'in ihanetiyle yakalanan dük leto'nun ölümü dune evreni ve işleyişine dair detaylarla örülüdür;

    yueh şartlandırılmış bir suk doktorudur. harkonnenler eşini rehin alarak şartlandırmayı bir şekilde kaldırır ve atreideslere ihanet etmesini sağlarlar. yueh bunu yapar ama jessica ve paul'u kaçırır, baronu öldürmesi için düke zehirli bir diş takar. baron yueh'i öldürtür. jessica ve paul'un yerini öğrenmek isteyen mentat piter'i baron sanan dük dişi ısırır ve dumanı üfler. piter ölür, baron kılpayı kurtulmuştur. o sırada arrakis'in işgali için padişah'ın gönderdiği harkonen üniforması giyerek savaşan sardokarların komutanı gelir. baron sardokar'ı oyalamak ister çünkü masada bağlı yatan dükün ve öldürdüğü mentatın cesedini görmesiyle ve kendisinin ölümden zor kurtulduğunu anlamasıyla padişah'ın karşısında küçük düşecektir.

    bu en basit örnek.

    görüldüğü gibi jodorowsky'nin deha, sanat eseri denilen şeyi neredeyse kolaycılıktır. dune jodorowsky'e büyük gelen bir ceket gibidir. bu konuda jodorowsky herbert'in dehası ile boy ölçüşemez.

    filmin çekilmeme sebebine gelince holywood'un insanların zihnini açacak diye saçma sebeplerden korktuğunu falan sanmıyorum. filmin içeriğinden çok jodorowsky'nin 12 saat olacak laflarından ve ucu bucağı belli olmayan bütçeden tırsmışlardır. kazandığı başarı ortada iken peter jackson'ın hala filmlerin süresi konusunda stüdyolarla tartışıtığını düşünürsek çokta mantıksız değil. birileri sanat eseri için uğraşıp, filmini bütün olarak sunmak ister ama stüdyo sinemalarda ekstra 1 seans daha peşindedir. bilinen konular.

    benim ekibimi çalıp alien falan çektiler kısmı da çok gereksiz ve o isimlere hakaret sayılacak bir açıklama. giger başlı başına bir ekol, topladığı kişiler kenar köşe değil. benzer amacı olan başka bir yönetmen de aynı kişileri bulurdu. burada jodorowsky'nin kibrini görmek mümkün. stüdyolara gönderilen dune kitabından çalınan fikirler de aynı şekilde yanlış ve zorlama alakasız filmlerden sahneleri stroyboard ile kıyaslama falan çok ucuz. sadece prometeus filminden giger'in çizimleri ile tutan yerler var o da zaten giger'in dune'u yaparken kendi işinden çok uzaklaşmaması sonucu onu burada da yazmıştım (bkz: #42711252)

    sonuç olarak fikir aşamasında kalması iyi olmuş bir filmdir. büyük ihtimal kitapla alakasız, jodorowsky'nin diğer filmleri gibi kimsenin izlemediği ama kült sayılacak bir film olacaktı. ayrıca iş yapmamasından dolayı getiri olmayacağı düşünülen kimsenin tekrar çekmeyeceği bir proje olarak kalacaktı.

    şu anda ise önceden sadece lynch'in çektiği bir film ve tv için mini dizi olarak çekilmiş ama lotr seviyesinde ve kalitesinde (tercihen kitaba mümkün olduğunca bağlı kalınmış) olarak çekilme ihtimali yüksek bir proje olarak duruyor.
  • verilen emeği takdir ettiğim ama tarzı kafamdaki dune ile hiç uyuşmayan bir bakış açısının belgeseli.

    alejandro jodorowskynin ve moebius iyi sanatçılar ama dune için yeterli değil bence. moebius un yaptığı storyboard şeklindeki film çekimi işi zaten tam tımarhanelik bir iş ama örnek çizim ve kostüm ve gemi dizaynlara bakınca her artistin hikayeden ziyade filme kendi imzasını attığını görmek mümkün.

    kitapta tarif edilen ile moebius un çizdikleri alakasız. sanki dune değil de kendi çizgi romanlarından fırlamış tipler gibi duruyor. aynı şekilde jodorowsky muaddib olarak oğlunu oynatmak istiyormuş ve bazı büyük değişiklikler yapmış. rahmetli giger'ında taslaklarında kendi tarzından çok ödün verdiği görülmüyor, gemi çizimlerine hiç girmiyorum.

    bana göre dune'da kültür, din, kılık kıyafet, sosyal hayata dair sağlam tasvir ve ifadeler var. yani aç oku çiz kes biç yap. bunu lotr gibi iyi yönde ileriye taşıyabilecek bir ekip olursa ne ala ama tamamen ayrı bin yöne sapıp kitabın filmini çekmek yerine, burdaki gibi cv'ne sadece kendi uçuk gerçeküstü tarzında bir film eklemek dune'u yazık etmek olur.

    mesela kitaptaki tasvirlere göre benim kafamdaki dune mevcut filmlerden örneklerle şuna yakın birşey;

    kitapta gezegen temelli asalet ünvanlı br hiyerarşi ve buna bağlı kılık kıyafet, üniformalar var. saray eşrafı, asiller, zenginler bildiğin rüküş, buna en yakın gördüğüm örnek açlık oyunlarındaki capitol halkı

    dune, ornitopter vb için john carter; (bkz: #24467174)

    http://trailers.apple.com/…rter/helium_dusk_720.jpg

    http://trailers.apple.com/…hipdustfront1b_r_720.jpg

    bunların daha iyisi, daha iyi fikirlerle ifade edilebilir. ben kitapları 90 larda okudum, o zamandan beri aklımdakine en yakın görsel imajlar bunlar. (daha da var da üşendim şimdi... )oldukça başarılı sayılabilicek bir mini seri dune ve children of dune da var ama o kaliteyi tam veremiyor. benim ve benim gibi kitabı okuyanların hayal ettiğine en yakın görseller muhtemelen bunlar olabiliyor iken moebius un çizimleri esas alınarak çekilecek film dune ile alakası olmayan retro tarzda bir uzay macerası olabilirdi. hikayesi tamamen değiştirilerek piç edilen 1984 dune bile bu tasvirler, kostüm ve mekanlar açısından çok başarılı ve bazı açılardan kitaba sadık iken bu filmin çekilmemesi bir kayıp olmamıştır burası kesin.
  • alejandro jodorowsky'nin 70'lerde kalkıştığı ama bitiremediği dune uyarlamasıyla ilgili bir belgesel. cannes'da açılışını yapmıştır.

    http://www.imdb.com/title/tt1935156/?ref_=sr_2
  • kitap okuma bana göre yazar ile okur arasında geçen kişisel bir olaydır. bir insanın okuduğu bir kitabı beğenmesi veya bağlanması ile başlayan süreçte buna dışardan katılanlar ancak o kitabı okuyup beğenen başka kişiler olabilir. bu şekilde oluşan hayran toplulukları aynı biçimde düşünen, benzer şeylerden hoşlanan kişileri biraraya getirir. kişisel olarak dune'un türüne göre ayrıntılı ve gerçekçi sayılabilecek yapısından ve bk türüne göre daha sakin ve atraksiyonsuz (bana göre gayet dozunda atraksiyon var) dolayı ait olduğu bilim kurgu edebiyatında asla tam layık olduğu yere gelemeyeceğini düşünüyorum. bu açıdan dune seven kişiler öteki bk yazarları ve kitap hayranlarına göre daha az ama öz bir topluluk.

    bir kitabın filme çekilmesi ise ayrı bir mevzu. bunun en bilinen örneği yüzüklerin efendisi. daha önce de söyledim peter jackson bu işi dünyada yapacak tek adamdı ve altından kalktı ama seride değiştirdiği olaylar ve kişiler ile ilgili tepkiler hala hatırlanıyor. hatta kralın dönüşünde son sahnede yaptığı bir atraksiyonu filme koysaydı bütün seri için şu an farklı konuşmamız mümkündü (bkz: #34724892) peter jackson gibi bir adam bile rezaletin köşesinden dönmüş anlayacağınız. bütün bu başarıya rağmen kitabı okmayan ve filmi seyreden birinin kitabı okumaya karar vermesi ile farkedeceği degisiklikler az buz değil. onu bırak kitabı okuyanlar bile filmden dolayı hikaye akışı ve karakterleri unutmuş/karıştırmış durumdalar. yani kitaptan uyarlama konusunda en başarılı işlerde dahi bir yamukluk oluyor.

    geldik dune'a ve jodorowsky'ye. cidden,yapılmayan bu film için yas tutan tiplerin jodorowsky hakkında bu belgesel dışında ne bildiğini merak ediyorum. ben bu adamın aşağı yukarı bütün filmlerini seyrettim, yaptırdığı çoğu çizgi romanını okudum. daha evvelde yazdığım gibi tanrı, din ve mitoloji konusunda takıntıları ve sembolik manada kendine göre bir ifade şekli var. herbert'in oğlunun yazdıkları dahil dune'u tam seri okumuş biri olarak kendisinin romanın hakkını verebileceğini düşünmüyorum.

    adam yaptığı her işe kendi tarzını, takıntılarını sokan bir tip, üstelik tarzı, ifade şekli bana göre o kadar da başarılı değil, mesela fillerindeki dini referansları anlamak için belli bir birikim olması veya oturup araştırma yapmanız lazım, adamın 2 filmini arka arkaya seyrettirmeye kalksam daha ilk filmin 10 dakkası dolmadan ileri sarmaya başlayacak tiplerin bir belgeselle gaza gelmesi enteresan.

    film yapılsa ortaya çıkan yüzüklerin efendisi tarzı eksik/hafif değismis dune değil, jodorowsky's dune'u olacaktı. üstelik bu yüzüklerin efendisi tarzı "hikaye orada biraz değişmiş, bu karakteri çıkarmışlar/eklemişler" falanda değil. kişi ve karakterlerin alakasızca değiştirildiği, ana konunun darmadağın edildiği bir versiyon olacaktı. siz içine etmekten ne anlıyorsunuz bilmem jodorowsky bunu fiili olarak bu film ile yapacaktı onu söyliyebilirim.

    filmin çekilmemesine sevinme mevzusu çok basit bir matematik. kitapların filme çekilmesi için çeşitli kıstaslar var. kitap satışı, fan sayısı, popülerlik vs. yüzüklerin efendisi fantezi edebiyatının temeli sayılması sebibiyle bunu karşılıyordu. dune un öyle bir durumu yok. yani buna para yatıracak adamın paranın geri dönüşü, kazancını tahmin etmesi için bakacak tek olayı 1984 te çekilen çokta başarılı olmayan film. jodorowsky bunu çekmiş olsaydı bana göre kimsenin bu remake işine girmeyeceğini garantilerdi, çekilmediği için sağlam bir prodüksiyon ihimalini daha yüksek görüyorum.

    öte yandan şu da var. yüzüklerin efendisi için peter jackson işe başladıktan sonra yatırımcılar adamın önceki filmleri seyredince şoka girmişler. (bilmeyenler varsa filmlere bir baksın eğlenceli bir mevzu.) ama yaptığı iş ortada. adamın film çekerken kitaplar elinden düşmedi, gitti john howe, alan lee gibi adamları aldı filmin art departmanına koydu. konsept çizimlerini gerçeğe çevirdi.

    jodorowsky'nin yaptığı dune konsept kitabı ortada... kitap ile, konu ile, karakterler ile uzak yakın alakası yok.

    son olarak söyleyeceğim tek şey, konu hakkında bir fikriniz olabilir, bunu ifade etmekte isteyebilirsiniz ama bunu bir belgeselle gaza gelmek yerine mümkünse en azından dune serisini okumuş, üstüne 1-2 jodorowsky filmi seyretmiş olarak yapmanız daha sağlıklı olacaktır. en azından ne hakkında konuştuğunuz konusunda bir fikriniz olsun...
  • iddia ediyorum alejandro bey bu filmi çekebilseydi herkes ayrı bir koldan yerin dibine sokar, kimse izlemezdi. kült falan da olmazdı. adam kitaba bağlı kalmıyordu ki kitabı bile okumamıştı. kitap severler buradan saldıracaktı. okumayanlar da karmaşadan rengarenk ve uçarı oluşundan ne bu deli saçması diyecekti. lynch'in eseri gibi anılıp gidecekti çok büyük ihtimalle.

    evet adamın tutkusuna, çılgınlığına şapka çıkarılır. ama ortaya tatmin edici bir uyarlama çıkmadığı için gereksiz hypelandı durdu hep. çünkü insanlar hayal kurmayı sever. ama o hayallerin bekledikleri gibi çıkmadığını görünce, hayaller yerini hayal kırıklıklarına bırakır. jodorowsky'nin filmi ise hep hayal olarak kaldı. o yüzden gereksiz romantize ediliyor.
  • dune gibi muhteşem bir hikayeye kendi yorumlarını olabilecek en harika şekilde katmayı başarmış, enerjisi ve tutkusuyla kendine hayran bırakan bir yönetmenin filmi. filmiymiş. filmi olacakmış. ben bu kadar tutkuyla gerçekleştirmeye çok yaklaştığım hayalim yalan olsa depresyondan çıkamazdım adam bambaşka bir şeye çevirmiş, pes etmemiş. şimdi versen aynı kadro olmasa bile bi yolunu bulur çeker gibi duruyor. ve biz ne şanssız insanlarız ki bu filmi asla sinemada izleyemeyeceğiz. şu an ağlyrm bi dk :/// nyse ilk ktba tkrr bşlyrm ://
  • izlenecekler listeme nereden geldiğini bilemediğim ancak benim için bir belgeselden çok daha fazlası olmuş bir yapıt.

    alejandro jodorowsky'nin o yaşına* rağmen yarım kalan bir filmden bahsederken gözlerindeki ışıltı, kendisini saran heyecan ve delilik, rüyasına müthiş bir tutkuyla bağlı olması belgeseli izleyene kadar kendisi hakkında hiçbir şey bilmememe rağmen, sonrasında çokça noktaya ışık tutuyor.

    zamanın en iyileri ile çalışmak, her birini etkilemek ve ikna etmek özellikle en iyi oldukları için hiç de kolay olmasa da jodorowsky bunu bir türlü başarmasını bilmiş ve pink floyd'dan salvador dali'ye ve mick jagger'a kadar birçok kişiyi dune filmi için biraraya getirmeyi teoride başarmış ama bütçe bile bir şekilde sağlansa da yapımcıların bir türlü filmi yapmaya yanaşmaması üzerine proje rafa kalkmış.

    filmin hiç çekilmemiş olmasının sebeplerinden biri uzunluğu ve jodorowsky "rüyam" olarak tanımladığı bu film için bundan ödün vermemeyi seçmiş. bir rüyanın gerçek olmasından ziyade onun rüya olarak kalmasını istemek gibi adeta...

    kendisinin çok saygı duyduğu david lynch'in çektiği dune filmini ise oğlunun zoruyla izledikten sonra zafer edasıyla "olmamıştı işte" demesi ve kendi storyboard'larda kalmış filmini bu filmden daha iyi olarak tanımlaması bir nevi narsizm olarak görülebilirse de kendi dünyasında fikrine ve filmine ne kadar bağlı olduğunu gösteren önemli bir detay bence.

    belgeselde bir de filmin sonunu kitaptakinin aksine kendi düşündüğü gibi bitirmesiyle evlilik arasında kurduğu ve tecavüzle bağdaştırıdığı bir sahne var ki gülmekten kendimi alamadım.

    moebius'u ve dan o'bannon'un bu projeye katkıları ise yadsınamaz ve müthiş işler çıkarmışlar her ikisi de. özellikle moebius öyle bir storyboard hazırlamış ki her delikanlının harcı değil böyle bir iş çıkarmak. bu storyboard'ın yer aldığı ve birkaç kilogramdan aşağı olmayan filmin detaylarının yer aldığı kitap ise birçok yapımcının elinden geçtikten sonra birçok filmde sayısız esinlenmeye ve kimi zaman direkt taklide kadar gitmiş. ölü doğan bir çocuğun birçok kişiye can vermesi gibi bir hikaye adeta...

    düzeltme: kuduz kedi uyardı, yönetmenin ismini alexander olarak yazmışım.
  • endüstrinin ezip geçtiği benliklerimizin ötesine geçmiş olan jodorowsky'nin seksen yaşını aşmasına rağmen hala aynı aşkla ve inançla sinemasını anlattığı belgesel. insanın elinde değil jodo'nun etkisine kapılmamak.

    jodorowsky dünya ötesi bir varlık olabilir. gerçek, kutsal bir savaşcı.
  • ya ben bunun gibi hikayeyi kurgu olarak bile izlesem kendimden geçerdim, anlatılanların hepsi gerçek ya. adam deli ya, deli. özeti bu.

    ya ben la danza de la realidad'ı izlemiştim ama bi bok anlamamıştım ne yalan söyleyeyim. neden böyle bir film yapar bir insan diye homur homur söylenmiştim bi de. biraz önce bu belgeseli izleyince anlamlandırabildim birden. nasıl bir beyin var, nasıl bir öngörü ve yaratıcılık var jodorowsky'de, neden bu kadar underrated ay izlerken çıldıracaktım ya. çığlık çığlığa izledim.

    dünyayı değiştirebilecek bir hayalim vardı benim diyor adam, kimse gerçekleştirmemi istemedi diyor. o yüzden jodorowosky'deki hayal kırıklığını anlamak zor değil herhalde. zaten belgesel de öyle başlıyor, eğer dune, jodorowsky'nin dune'u çekilebilseydi şu anda izlediğimiz filmlerin yapıları aynı mı olurdu? bilemiyoruz ki ağzına yandıklarım.

    --- spoiler ---

    neden çekilemedi sorusunun iki cevabı varmış sanırım. biri, yönetmeni anlamamaları, ki ben la danza de la realidad'da da anladıklarını sanmıyorum ama ikincisiydi sanırım asıl cevap: korktular diyor. neden korkmasınlar ki. orson welles'i en sevdiğin aşçıyı kiralıcam sana diye tavlayan, dali'yi dakikalık ücret teklif ediyorum diye kandıran bi adamdan niye korkmasınlar. david lynch'in dune'una berbat olmuş dedi adam ya hahah, "bence onu o çekmedi" diye de kabullenmek istemiyor bi de. harika ya.

    --- spoiler ---

    yönümü değiştirdim, çizgi roman yaptım ben de diyor, gösteriyor kitapları ama o hayal kırıklığını görmemek elde değil. birçok filme rehberlik eden bir guideline hazırlamış diyelim jodorowsky için. en azından bu payeyi hak ediyor. ayrıca star wars filmlerinden de soğudum he.
  • çekilememiş bir filmin, çekilmiş bir filmden daha değerli olabileceğini düşündüren harikulade belgesel.

    alejandro jodorowsky'nin yıllar öncesindeki süreci, sanki o anları yeniden yaşıyormuşcasına, tutkulu, içsel ve bildik deliliği ile anlattığı sahneler, başarısız bile olunsa insanın inandığı şey için savaşmasının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.

    david lynch'in dune'u ile ilgili konuştuğu bölümde, bir guru olarak tanımlanabilecek jodo'nun yaşadığı egosal yükseliş (ya da ne derseniz deyin) ise görülmeye değer.

    "lsd etkisinde bir film yapmak istedim" diyor jodo ve çekilememiş olsa da saçtığı tohumların sinema tarihi içerisinde yeşerdiğini görmek, onu bu etkinin ötesine geçiriyor.

    --- spoiler ---

    "bunu yapmak için deliliğin dokunuşuna ihtiyacınız var. delilik olmadan başyapıt oluşturamazsınız. pink floyd ? dali ? orson welles ya da diğerleri ? belki de 'dune' çok fazla delilik içeriyordu. ama içinde birazcık delilik olmayan bir film, bütün dünyayayı fethedemez."

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap