• "gerilim, bir lastik bant gibidir ve ben o bantı çekmeyi çok severim. uzatabileceğim kadar uzatırım, her yöne doğru çektikçe çekerim. 8 dakikalık sahneyi böylece 22 dakikaya kadar çıkartırım ve en gergin anında koparmak isterim" - - quentin tarantino

    bu filmin ilk kısmı, senaryoda 17 sayfalık bir diyalog olarak yer tutan parçası, zannımca bir sinema filminin başlangıcı olabilecek en iyi sahnelere, görüntülere, planlara, oyunculuklara, alt metne ve yönetmenliğe sahiptir.

    gerilimi yaratmak için gereken birkaç şey vardır. rutininizin bozulması, istikrarsızlık, kontrolü kaybetmek ve duygusallık ile düşünmektir.

    hans landa ve ekibi gelmeden önce görülen şey mükemmel bir manzaraya sahip köy evidir. adam bir kütüğü balta ile parçalamaya çalışmaktadır. kızlardan birisi ise çamaşırları asarken, bembeyaz bir çarşaf asmaktadır. ekranı kapatan o beyaz sayfa, yani çarşaf birden çekilir ve naziler manzaraya zıt bir şekilde gelir. evdeki herkes, bu anı bekler gibi hareket etmeye başlar. bu istikrarsızlık ve rutininizin bozulması kısmıdır.

    landa, mükemmel bir dedektiftir. tarantino landa için "aslında o'nun bulunduğu her sahne, apayrı tekniklerle sorgulama sahneleridir" der. landa, araziye gelir. direkt adama ismiyle hitap eder, el sıkışmada ortada buluşan ellere nazaran, kendisi elini adamın dibine yaklaştırır, adamın arazinin sahibi olduğunu bilerek eve geçmek ister. kızlara yaklaşır. lea seydoux'un elini öperken, arkada naziler pencereden görülür. kızlardan birisi şarap getirmek isterken, onun elinden yakalar ve onlardan süt ister. onların hayvanları olduğunu ve süt ürettiklerini bilir. bu aşamada kızları izler landa. sütü içer. kızlar dışarı çıkar ve baba ile başbaşa kalır. bu kısım da artık kontrolün yitirilmesi ve başkasının eline geçme kısmının göstergesidir.

    landa, bu ana kadar her hareketi ile yönetimi ele aldığını gösterir. üstelik, bunu gayet kibarca hareketlerle yerine getirir. kendisi ile ilgili bildiklerini, adama söylettirir. dahası, landa ev sahibi mösyö lapadite ile konuşurken, sürekli ondan bir şeyler için izin ister. ona gücün kendisinde olduğu illüzyonunu yaratmaya çalışır ama gücün kendisinde olduğunu ikisi de biliyordur. bu kısımdan sonra da gerilimin en önemli kısmı gelir. duygusallık ile düşünmek.

    duygusallık ile düşünmek, şöyle bir şeydir. alfred hitchcock der ki, "bir masada oturan 10 kişinin futbol konuşması ve 5 dakika sonra masadaki bombanın patlaması, sadece anlık bir etki yaratır. 10-15 saniye sürer. oysa, bir masada 10 kişi varsa ve altlarındaki bombanın 5 dakika içinde patlayacak olduğunu bilirseniz, bu sizde gerilim yaratır. hisleriniz, oturanlar için değişir"

    tarantino, landa ve lapadite konuşurken, konuşmanın ortasında evde bulunan ikiliyi gösteren kamera planını alır, döşemenin altına indirir. orada saklananları gösterir. saklananlardan sonra, sahne başka bir yere dönmüştür. landa'nın zeminin altında yaşayanları fark etmesi ve etmemesi ile alakalı bir oyun başlar. landa, lapadite'i dinler. notlar alır. çocuklar, anne, baba, isimleri yaşları falan dinler. yazar. hikayeleri dinler. notlarını kapatır. lapadite'i ilk kez rahatlamış halde görürüz. elinde pipo ile rahat bir oturuş sergiler. landa, buna karşılık geliş amacını, yahudiler ve naziler hakkında düşüncelerini anlatır.

    landa, iyi bir dedektiftir ve iyi dedektiflerin hepsi, cinayeti çok erken bir zamanda çözer. sadece onlar için olay örgüsünü, nedenlerini, başkalarının ne anlatmak istediğini dinlemek kalır. landa, lapadite'in karşısında kendi piposunu çıkartır. iki mesajı vardır burada tarantino'nun. birincisi, "ben seni inceledim. pipo içtiğini biliyorum ve ben de kendi pipomu getirdim" demektir. ikincisi de pipo simgesi üzerinden güç yarıştırmaktır. "benimki, seninkinden büyüktür" der landa. ifadesi değişir. konuşması değişir. pipoyu yaktıktan sonra, landa bütün her şeyi anlatır. herkesin nerede olduğunu açıkça söyler. bu kısmı tarantino'nun müthiş müziği ile iyice gerilir. askerler ateş eder, yerler parçalanır.

    sahne bitmez. tarantino'nun gerilim lastiği kopmamıştır. zeminin altında saklanan insanların ölümünü bırakırız, kaçmaya çalışan tek bir kıza odaklanırız. kızın kaçışı tablo gibidir. karanlık içinde aydınlık bir kapı vardır. landa gelince o kısım da kararır. sonra, landa silahı çeker...

    tarantino, her planı ile mükemmel bir başlangıç yapmıştır filmine. gerisi, zaten su gibi akar. oyunculuklar, planlar, senaryo muhteşemdir... tarantino'nun dediği gibi "that's my masterpiece!"
  • --- spoiler ---

    christoph waltz'ın 4 dilde * * * * oynadığı film.

    bir de yanılmıyorsam * hans landa, shosanna dreyfus'un kim olduğunu yahudilerin kosher/kaşer olayından anlamıştır. yahudiler domuz yemez, et ve süt ürünlerini karıştırmaz, daha önce karıştırılan tabaklarda yemek yemezler ancak landa muhtemelen domuz etinin hiç eksik olmadığı bir restoranda, yine muhtemelen hayvansal yağ içeren bir tatlıyı, krema ve süt eşliğinde shosanna'nın önüne "yem" diye atmış, shosanna da sadece bir çatal almıştır.

    --- spoiler ---
  • brad pitt'in sakıp sabancı taklidi yaptığı film.
  • quentin tarantino'nun başyapıtı.

    --- spoiler ---

    tarantino ne yapıyor bu filmde? hitler'i öldürüyor, tarihi yeniden yazıyor, varolmayan bir tim ile resmen öc alıyor değil mi? ne kadar da saçma.. ne kadar da ezik..

    aslında bu film, tam tersi olarak, tarantino'nun hollywood'a seslenişi. her yıl artık gelenek halinde yapılan ve oscar'ı garantileyen (bkz: extras) (bkz: kate winslet) soykırım filmlerine "yeter artık" diye haykırışı. "yeter artık, alın ulan, hitler'i de öldürdüm, yüzünü delik deşik ettim. bütün nazileri onların sizi yaktığı gibi yaktım. anladık, soykırım oldu. daha ne görmek istiyorsunuz beyazperdede!?" diyor.

    ve devam ediyor: "amerikalılar, alın, bu yaptıklarımı da tam amerikalı, güneyli bir "basterd" tarafından yaptıttırdım. sayenizde savaş bitti, kahraman oldunuz. daha ne istiyorsunuz, söyleyin, yapayım."

    --- spoiler ---

    bu filmin yahudi propagandasıyla alakası yoktur, aksine onunla alay eder. tarantino'nun sinema endüstrisine en güzel eleştirisidir.
  • --- spoiler ---
    şimdi bi yığın amerikalı gerzek, 2.nci dünya savaşı'nın böyle bittiğini sanıyordur ya, en çok ona gülüyorum.
    --- spoiler ---
  • quentin tarantino'nun en iyi filmlerinden değil belki ama bizlere christoph waltz gibi bir aktörü armağan ettiği için kendisine ne kadar teşekkür etsek azdır.

    meşhur yemek sahnesini izleyenler bilir. şu strudel yenilen sahneden bahsediyorum. bu sahnede yaşanan psikolojik baskı üzerine birkaç detay paylaşmak isterim.

    --- spoiler ---

    christopher waltz'un canlandırdığı albay hans landa yahudi olduğunu saklamaya çalışan shosanna ile yemek masasında oturmaktadırlar. masadaki yemek tercihleri, shosanna üzerinde kurulmak istenen psikolojik baskı unsurlarının birer sembolü adeta. süt şişesi, landa’nın süt içtiği ve shosanna’nın ailesini öldürdüğü la padite’nin çiftliğindeki sahneyi hatırlatıyor ki bu shosanna'yı epey bir terletiyor. ikinci olarak masaya gelen tatlı strudel ise, ii. dünya savaşı sırasında domuz yağı ile yapılırdı. süt ve et ürünleri karışımının yahudilik inancına göre yenmesi uygun değildi. bu faktörlerle shosanna için ortam iyice zorlu bir hal alıyor. albay landa yemek ve materyal tercihleri ile yahudi turnusolü hazırlamış diyebiliriz.

    --- spoiler ---

    christoph waltz'a ayrı bir parantez açmadan geçemeyeceğim. oynadığı karaktere cuk oturan bir performans çok nadir görülür ki hans landa karakterini oynamak gerçekten meziyet ister. hatta tarantino, hans landa rolünü oynayacak kişiyi seçerken rolün oynanabilir olmadığını düşünmüş ancak waltz’un deneme çekimini gördükten sonra aradığı ismi bulduğunu anlıyor.

    waltz, hans landa rolü ile en iyi yardımcı erkek oyuncu oscar’ını kazanırken bu ayrıca bir tarantino filminde oyunculuk kategorisinde elde edilen ilk oscar olarak kayıtlara geçiyor. filmde fransızca, almanca, ingilizce ve italyanca konuşan waltz, bir filmde ingilizce’den farklı bir dilde oynayarak oscar alan altı aktörden sadece biri. bilgi birikimi, entelektüel yapı, oyunculuk hepsinin bir adamda birleşmesi kıskanılmayacak gibi değil.

    zorunlu edit: strudel'de kullanılan domuz yağının yahudiler tarafından haram sayıldığını belirtmeme gerek olmadığını düşünüyorum. bunun yanında etli(etden elde edilen ürünler) ile sütlü ürünlerin aynı anda yenilmesi ya da aynı kapta pişirilmesi de yahudi inancında yasaktır. strudel'in üstündeki kaymak süt ürünü, içeriğinde ise etsel ürün yani domuz yağı olduğundan bu birleşim de yahudilerce yenmez. finalde hem domuz yağı kullanılması hem de etsel ürün süt karışımı oluşması yahudi karakteri zor durumda bırakan nedenler.
  • gerçekten de bir masterpiece olmuş bu film kanımca. 2.dünya savaşıyla ilgili yüzlerce film var ama bu tür bir bakış açısını ilk defa görüyoruz bu da ancak tarantino'dan beklenirdi zaten. filmde en hoşuma giden noktalardan bir tanesi, herkesin kendi dilinde konuşmasıydı. almanlar kendi aralarında almanca, fransızlar kendi aralarında fransızca konuşuyolardı. eğer birgün bir film çekicek olsam, insanları mutlaka kendi dillerinde konuştururum diye düşünürdüm hep zira yabancılara bozuk aksanla ingilizce konuşturma adeti beni deli ediyor. bu yüzden tarantino'yu bir kez daha takdir ettim. filmde beni tek (o da çok az) rahatsız eden, brad pitt'in abartılı günay aksanıydı, o kadarcık kusur kadı kızında da bulunur ama di mi? soundtrack herzamanki gibi harikadaydı bol bol ennio morricone duyma fırsatımız oldu (aşağıda detaylı bir sonudtrack listesi vericem) senaryo açısından bakıcak olursak neredeyse kusursuz diyebilirim çünkü bir senaryoda en çok göze batan şey boşluklardır ve bu filmde boşluk yoktu kardeşim. tarantino filmlerini her izlediğimde tarantino'ya bir kez daha küvette kendini boğmaktan vazgetiği için minnettar kalıyorum zira ufkumuzu genişletiyo. şimdi gelelim en sevdiğim bölüme yaaani trivialara :))

    * quentin tarantino, bu filmi yazmaya kill bill volume 1'den önce başlamış fakat güzel bir sona karar veremediğinden araya kill bill'i almış.

    * tarantino, bu filmin bir savaş filmi olması kadar aynı zamanda bir spagetti western havasında olmasını istiyormuş o yüzden filmin adını ilk önce "once upon a time in nazi-occupied france" koymayı düşünmüş fakat sonra vazgeçip ilk chapter'ın adı olarak kullanmış.

    * lt. archie hicox rolü ilk önce simon pegg'e verilmiş fakat pegg başka bir film çektiğinden rol michael fassbender'e gitmiş.

    * sgt. donny donowitz rolü için ise adam sandler düşünülmüş fakat sandler o sırada funny people'ı çektiği için rol eli roth'a gitmiş. (bir 2. dünya savaşı filminde adam sandler'ı oynatmak zaten büyük bir hata olurdu bence! ne alaka yani? iyiki de eli roth'a vermişler rolü acayip iyi bir seçim bence.) (bu arada funny people ne boktan bir filmdir yaw! söylemeden geçemicem)

    * tarantino, francesca mondino rolünü bizzat julie dreyfus için yazmış.

    * nastassja kinski bridget von hammersmark rolü için düşünülmüş hatta tarantino aktrisle konuşmak için almanya'ya bile gitmiş ama sonradan rol diane kruger'a gitmiş. (bence çok yerinde bir seçim)

    * madame mimieux rolü için isabelle huppert düşünülüyormuş fakat kendisi başka bir film çektiğinden rol maggie cheunga gitmiş. fakat film çok uzun olduğundan kısaltılması gerekiyormuş bu yüzden madame mimieux karakterinin olduğu sahneler kesilmek zorunda kalmış. (madame mimieux sinemanın asıl sahibi, belkim director's cut versiyonunda izleyebiliriz kendisini)

    * michael madsen babe buchinsky adlı bir film yıldızını oynayacakmış ama sonradan vazgeçilmiş sanırım.

    * col. hans landa rolü için ilk seçim leonardo di caprio imiş fakat tarantino bir nazi subayını ana dili almanca olan birinin oynaması gerektiğini düşündüğü için rol christoph waltz'a gitmiş. (tarantino kusura bakmasın da leonardo'yu bir nazi subayı rolünde oynatmak acayip saçma olurdu bence! kimse o nazi subayını ciddiye almazdı yaw!? eğer bu filmde adam sandler ve leonardo oynamış olsaydı, yeminle bi boka benzemezdi. oyuncu değişiklikleri çok istikrarlı kararlar olmuş bence. özellikle christoph waltz harika bir iş çıkarmış)

    * tarantino'ya filmin ismini niye yanlış yazdığını sorduklarında "işte bunu hiçbir zaman açıklamıyacağım, bu tür sanatsal bir hareket yaptıktan sonra tutup da onu açıklarsanız hiç bir değeri kalmaz" demiş. (zamanında bununla ilgili bir entry yazmıştım (bkz: #14204199) tarantino'nun bu açıklaması, benim 1. ve 2. maddelerde bahsettiğim sebeplerden birisi olduğuna işaret ediyor sanırım hehehehe)

    * filmde izlediğimiz nation's pride adlı filmi eli roth yönetmiş.

    * filmin müziklerini ennio morricone yapacakmış ama baarìa adlı filmin müziklerini yapmaya başladığından film için yeni müzikler yazamamış, o yüzden eski filmlerinden müzikler kullanılmış.

    * nation's prideda amerikalı bir askerin "i implore you, we must destroy that tower!" dediğini duyuyoruz. o repliği söyleyen tarantino'ymuş.

    * film ilk tamamlandığında süresi 3 saat 10 dakikayı buluyormuş. ilk gösterimden 2 gün evvel tarantino filmi kısaltmış ve 153 dakikaya indirmiş.

    * shosanna dreyfus'un ismi julie dreyfus'dan esinlenerek konulmuş.

    * shosanna dreyfusu son sinema sahnelerinde giydiği kıyafet die sehnsucht der veronika vossta veronika voss'un giydiği kıyafete bir göndermeymiş.

    * landa'nın filmin başında lapadite'lerin çiftliğinde içtiği pipo bir sherlock holmes piposuymuş. (http://www.sherlock-holmes.co.uk/jobs/cameo.jpg)

    * filmin ilk senaryosunda shosanna karakteri, fransız direnişinin aktif bir üyesi olarak çizilmiş hatta çatıdan dürbünlü tüfekle nazileri falan vuruyomuş. fakat araya kill bil lgirince, tarantino bu "intikam senaryosunu" kill bill'de kullanmış ve inglourious basterds'da shosanna'yı daha dikkat çekmeyen (low profile) bir karakter olarak yaratmış.

    * silinenen sahnelerden birinde the bear jew'in beyzbol sopasının hikayesini ögreniyormuşuz. cannes gösterimi sırasında bu sahne mevcutmuş sonradan silmişler. ayrıca sopanın üstüne kazınmış isimlerden birisi anne frank'mış.

    * tarantio'nun pulp fiction'dan sonra ki en yüksek hasılatlı filmiymiş.

    * filmde "jew hunter" lakaplı hans landa'yı oynayan aktör christoph waltz'un oğlu hahammış.

    --- spoiler ---

    * filmde aldo raine'in boynunda büyük bir yara işareti görüyoruz. film boyunca bu işaret açıklanmıyor ama senaryoda verilen ipuçlarına göre raine bir linçten kurtulmuş. sebebi bilinmiyor.

    * hans landa'nın bridget von hammersmark'ı boğduğu sahnede, hammersmark'ı boğan eller tarantino'ya aitmiş. (ne adam be!)

    * eli roth ve omar doom sinemanın yanması sahnesinde az kalsın yanıyolarmış. çekimden önce yapılan testlerde alevlerin sıcaklığının 400 dereceye çıktığı görülmüş. çekim sırasında ise alevler kontrolden çıkmış ve odanın tavanında sıcaklık 1200 dereceyi bulmuş! o sırada tarantino bir vinçin üstünde alev geçirmez bir kıyafetle çekimi yapmaya çalışıyomuş. kimse çekimi durdurmaya cesaret edememiş, o sırada orda bulunan itfaiye ekibi "eğer 15 saniye daha çekim yaparsanız tavanı tutan çelik çökücek" demiş. roth ve doom ufak yanıklarla olayı atlatmışlar. (helal olsun valla ne diyim, bakın millet canı pahasına film çekiyo o yüzden filme bok atmadan önce 2 kere düşünün derim hehehehe)

    * filmin sonunda raine ve landa pazarlık ederken telefonda duyduğumuz ses harvey keitel'a aitmiş. (onsuz bir tarantino filmi düşünülemez zaten)

    --- spoiler ---

    soundtrack

    "the green leaves of summer"- nick perito & his orchestra

    "the verdict"- (la condanna)- ennio morricone

    "l'incontro con la figlia"- ennio morricone

    "white lightning (main title)"- charles bernstein (kill bill'de de vardı bu)

    "il mercenario (ripresa)"- ennio morricone

    "slaughter"- billy preston

    "algeri: 1 novembre 1954"- (battle of algiers)- ennio morricone, gillo pontecorvo

    "the surrender"- ("la resa")- ennio morricone

    "one silver dollar"-(un dollaro bucato)- gianni ferrio

    "hound chase (intro)"- charles bernstein

    "the saloon"- riziero ortolani

    "bath attack"- charles bernstein

    "claire's first appearance"- jacques loussier

    "the fight"- jacques loussier

    "davon geht die welt nicht unter"- zarah leander

    "the man with the big sombrero"- samantha shelton, michael andrew

    "ich wollt ich waer ein huhn"-lilian harvey, willy fritsch

    "main theme"- from the mercenaries (1968)

    "cat people (putting out the fire)"- david bowie

    "mystic and severe"- ennio morricone

    "the devil's rumble"- davie allan and the arrows

    "what'd i say"- rare earth

    "zulus"- elmer bernstein

    "tiger tank"

    "un amico"- ennio morricone

    "eastern condors"

    "rabbia e tarantella"- ennio morricone
  • filmi izleyen bir çok insanın aksine asıl eleştiriden nasibini alan ülkenin amerika olduğunu düşündüğüm filmdir.

    --- spoiler ---
    filmin kanımca vermek istediği ana mesaj abd'nin ne kadar iki yüzlü bir devlet olduğu gerçeğidir.

    amerikan tarihinin en kısa özetini aldığımızda göze çarpan en büyük "düşmanları" kızılderililer ve radikal islamcılar olmuştur. amerika'nın topluma dayattığı bu sübjektif tarihte aklımızda kalan iki olgudan kızılderililer ile ilgili olanı kafa derisi yüzerek ne kadar vahşi oldukları iken, radikal islamcılar ile ilgili olan ise intihar bombacısı kullanarak sivil-asker demeden yaptıkları katliamlardır. tarantino da fimde soysuzlar çetesine bu iki taktiği de kullandırarak, amerika'nın yeri geldiğinde sırt çevirdiği bu taktikleri kullanmaktan asla çekinmeyeceğini göstermiştir.

    soysuzlar çetesi, baskın yaptıkları zaman ele geçirdikleri nazi'lerin kafa derilerini yüzmüş ve hatta günümüz taliban'ın kullandığı taktiklerden birisi olan kafa keserek adam öldürme eyleminin tarantino çeşnili hali olan beyzbol sopası ile adamı döven jewbear karekterini de yaratmışlardır. taliban bu vahşetin video kaydını yayınlayarak düşmanına psikolojik baskı oluşturmayı hedeflemişse, aynı şekilde soysuzlar çetesi de aynı bağlamda baskınlarında bir nazi'yi canlı bırakarak olanları diğer askerlere anlatmasını ve aynı terör etkisini oluşturmayı hedeflemiştir.

    yine filmin final sahnesinde görüldüğü üzere, soysuzlar çetesi, "savaşı bitirmek için", üst düzey nazi yetkililerini öldürmeye karar vemiş ve bunun için en uygun yöntemin ayaklarına dinamitler bağlanmış iki askeri sinema salonunu havaya uçurarak yapmasına karar vermiştir. ancak tıpkı filmde altı çizildiği gibi salonda sadece askeri yetkileler değil aynı zamanda film eleştirmenleri, film yapımcıları, ünlü oyuncular gibi siviller de mevcuttur. amerika, günümüzde en çok eleştirdiği sivil ölümlerini bu kurgu filmde hiçe saymaktadır.

    --- spoiler ---

    işin özü, tarantino'yu sevip bu filmi sevmeyecek bir insanın olacağını pek tahmin etmiyorum. herkesin belirttiği gibi oyunculuklar, filmin müzikleri, tarantino'nun "chapter"'lı kurgusu, tarantino markalı yerinde bir vahşet çeşnisi, absürtlüğün dibine vurmuş sahneler ve unutulmaz karakterleriyle tarantino severlerin işte tarantino filmi böyle olur diyecekleri bir film.
  • uzun zamandır hakkında yorum yazmak istediğim film. lakin yazacağım yorumun uzun olmasından endişe ettiğimden, üşengeçliğimden yazamadım bir türlü.

    --- spoiler ---

    filmde bir grup yahudi amerikan askeri, nazilerin kafa derilerini yüzüyor; beyzbol sopasıyla kafalarını parçalıyor ve filmin sonunda yahudi bir fransız kız tüm nazi üst düzeylerini bir sinema salonunda yakıyor. hitler de mermi manyağına dönüyor, suratı tanınmaz hala geliyor. tüyler ürpertici bir şiddet ve vahşet var anlayacağınız. üstelikte insanlar bu vahşeti izlerken mutlu oluyor, kendini şiddeti uygulayan karakterlerle özleştiriyor. şiddet eylemini onaylıyor.

    kritik sorumuz geliyor; bu normal mi? bütün bu vahşet ve bunun tarafımızca onaylanması normal mi?
    "elbette!!" diyor seyirci. "onlar naziii!! katil!! insanları kamplarda topladılar!!" yani şiddetin uygulanması için geçerli nedenlerimiz var. yani diyoruz ki nedenlerin yeterince geçerliyse, şiddet ve vahşet onaylanabilir.
    o halde bu filmin tezi tam olarak ne?
    tarantino'nun basit bir yönetmen olduğunu asla düşünmüyorum; çoğu sinema eleştirmeni de benzer görüşte.
    usta denilen, dahi denilen bir yönetmenin kötü nazileri nasıl da öldürdük, intikam aldık yaktık, oh yea ana fikrinde bir film yapması mümkün mü? mümkün tabii ama bu henüz tarantino tarafından gerçekleştirilmedi.
    yendiden soruluyor: o halde bu filmin tezi tam olarak ne?
    aslında herşey gün gibi açık. alt metinlerinde böyle böyle demek yersiz olur. çünkü anlatılan alt metinde değil, bizzat ana metinde, sadece seyircinin çoğu görmezden geliyor.

    bir tarantino filminde ne vardır? bir çok şey vardır ama bildiğimiz anlamda iyi ve kötü tarafı yoktur. toplumda kötü, suçlu, katil olarak tanımlanan insanların da herkes gibi günlük hayat sorunları olduğunu, kötülük olsun diye kötülük yapmadıklarını; katil de olsalar suçlu da olsalar onlarla özdeşleşebileceğimizi anlatır. tarantino daima "öteki"lerin tarafından bakar olaya. bu tarantino'yu tarantino yapan en önemli şeydir.*
    şüphesiz ki ll. dünya savaşı filmleri atmosterinde katil, suçlu, kötü olarak yaftalanan "ötekiler" nazilerdir. o halde tarantino'nun inglorious basterds'ta olaya nazilerin gözünden yaklaşması olağan ve beklenen durum olurdu. ama herşey öyle söylendiği gibi kolay olmuyor; amerika'da amerikan başkanı öldürülebilir ama amerika'da nazi tarafında anlatılan bir ll.dünya savaşı filmi çekilemez.
    nitekim, çekildi bile!

    bir yahudi olsaydım eğer, bu filmden nefret ederdim. ama bu olayı kişiselleştirmek olurdu, kişiselleştireceğim tabii!
    filmin başlarında, bir nazi astsubayının infazi sahnesi var. vatanına ihanet etmeyen, inandığı şeyler uğrunda şerefiyle savaşan, onurlu bir adam. bir nazi evet, ama aynen bu şekilde yansıtılıyor. ve onu infaz etmeye gelen beyzbol sopalı bir piç. bir amerikalı evet, ama aynen böyle yansıtılıyor. ve piç, astsubayın yakasındaki nişanı göstererek soruyor:
    - sana bunu yahudileri öldürdüğün için mi taktılar?
    ve onurlu nazinin son sözü:
    - hayır, cesaretimden dolayı.
    bir nazi vahşi bir şekilde öldürülüyor; fonda dramatik bir müzik, vahşete midesi alışık olan izleyici mutlu. alışık olmayan çoktan nazi astsubayla özdeşleşip hüzünlere gark oldu bile.(tabii amerikalı ya da yahudi değilse)
    filmin en harika ve tarantino vari sahnesi; bar sahnesi.
    orada da bizi zekası, karizması ve soğukkanlılığına hayran bırakacak bir ss binbaşı bekliyor. ve taze baba, şirin nazi er. bu bölümde ss binbaşısını oynayan aktöre hayran kalmamış olan var mı merak ediyorum.
    barda çatışma oluyor, herkez ölüyor. taze baba şirin nazi er hariç. ve dramatik ve etkileyici bir sahne daha. ölen vatansever bir nazi için üzülen binlerce seyirci. ilginç.
    ve tabii ki hans landa. herkesi hayran bırakan zeki, karizmatik ss subayı. yahudi avcısı lakaplı üstelik. film boyunca izleyen herkes bir şekilde bir "nazi" olan hans landa'yı seviyor. n-a-z-i ve seviyor kelimelerini kullandım evet. buna bir çare bulmak lazım. bulunuyor da, filmin sonunda hans vatanını satıyor ama hayatta kalmasının tek yolunun bu olduğuna inandığı için. bir hainmiş, nazi değilmiş, oh! ama bu final sahnesinden önce sen çoktan landa'yla özdeşleşmiş, en azından ucundan hayranlık duymuştun!

    bu yukarda anlattıklarımdan hiçbiri, almanlarınkiler de dahil, hiç bir ll. dünya savaşı filminde gerçekleşmedi. kimse naziler için üzülmedi, nazilere hayran olmadı. bu filmde bu gerçekleşti, ama dengeler öyle bir kurulmuştu ki, kimse farkına bile varmadı.
    lastik gibi bir konu, çektikçe uzuyor. ama sorumuz hala cevapsız.
    o halde bu filmin tezi tam olarak ne?
    bu film kimin yanında?
    ne ispatlamaya çalışıyor?

    1.şiddeti meşrulaştırıyor.
    kendimizi zulm edenlerin tarafına koymamızı sağlıyor; acımasız olan, öldüren, yakanların tarafına. ve bizler bu tarafta çok mutluyuz; su çok güzel gelsene demediğimiz eksik sadece. "kendince geçerli sebeplarin varsa zulm edebilir, öldürebilir, yakabilirsin"

    2.nazilerin de insan olduğunu cesurca gözler önüne seriyor.
    onlar uzaydan gelmedi, sizin benim gibi insanlar. hatta siz de onlardan birisiniz. yaptığınız eylemlerdeki sadece tarzınız ve nedenleriniz biraz farklı. nazi olmadınız siz evet, çünkü 1.dünya savaşı almanyasında doğmadınız.

    ve bütün bunlara dayanarak çıkan sonuç, bomba:

    yahudi soykırımını meşrulaştırıyor!!!!
    film, şiddeti uygulamak için geçerli nedenlere ihtiyaç var dedi; nefretin, intikamın, nüfus kontrolünün, tiksintinin yeterince geçerli sebepler olabileceğine değindi. nefretlerini, intikam arzularını kusan abdlilerin şiddet eylemlerinde masum ve haklı olduğunu iddia etti.
    hans landa dememiş miydi? fare de kemirgendir, sincap da. ama sen fareden tiksinirsin, tiksinirsin ve onu öldürmek için sana göre geçerli bir nedendir bu!

    filmi izleyenler yahudi kızın vahşileşme sürecine tanık oldu, bizzat onunla vahşileşti. abd askerlerinin iğrenç şiddetine tanık oldu, onlarla beraber iğrençleşti.
    seyirci bizzat yaşayarak öğrendi ki, geçerli olduğuna inandığın sebepler seni şiddete yöneltebilir, severek uygulayacağın tatlı bir şiddete! bu sebepsiz değildir, altında nedenler vardır, bir süreçtir! naziler de belli sebeplerle şiddete yöneldiler, hatta onlar mekanik ve mantıksal davrandı, bizim gibi heyecanlı ve adrenalin dolu bir keyif almadılar şiddetten!
    bu olağandır! bu meşrudur!

    kim ne derse desin, bu film işte tam olarak bu sıradışı düşüncelerle ve müzmin "öteki" nazilerin gerçeğe yaklaştırılması ve kötü masal kahramanı kimliğinden çıkarılması mücadelesiyle dolu.
    ve bu film ağırlıklı olarak yahudi oyuncuların oynadığı bir amerikan filmi.
    ilginç
    tarantino gerçekten ilginç adam.

    --- spoiler ---

    not: olurda bu sonu başı belirsiz yazıyı sonuna kadar okuma gayret be başarısını gösterenler olursa diye, yazının savrukluğu ve karmaşıklığından dolayı özürlerimi belirtiyorum.
    fikirlerimi nasıl özetleyip aktarabilirim bilemedim, affola.
  • --- spoiler ---

    - and you?
    - dominic decoco
    - again?
    - dominic decoco
    - bravo!

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap