• yerine gore fazla dikkat cekmeden,oole cok ihtisamli olmayan anlaminlarina gelip giden ingilizce kelime grubu.from dusk till dawn daki kullanimin hastasinim.
    [after richard blows up benny's world of liquor.]
    seth gecko: low profile. do you know what the words "low profile" mean?
  • hayat dusturu.
  • ozel guvenlik birimlerince kullanilan bir terim olarak low profile , korunacak bir kimsenin , yakin koruma pozisyonuna oranla daha uzaktan ve daha az farkedilir bir sekilde ablukaya alinmasini ifade eder.
  • sınıfın en arka sıralarında oturan, güçbela fark edilen, sessiz, ezik tipler de bu tabire örnek teşkil eder. ancak bunlardan bazıları fırtına öncesi sessizlik gibidirler ve zamanla metamorfoz geçirerek sizleri çok ama çok şaşırtabilirler.
  • (bkz: high profile)
  • iş dünyasında son zamanlarda gittikçe popüler olmaya başlamış kavram. gerek sektör devlerince ezilmenin önüne geçmek, gerek sıkı medya ve devlet takibinden korunmak, gerekse yöneticilerin zamanlarını boş işlere harcamasının önüne geçmek için kullanılır.
    gereğinde şirketler bölünerek çok parçalı bir yapı haline geçerler, ürünlerin ayrı markalar altında ayrı pazarlama teşkilatları ile pazarlanması yoluna gidilir.

    kavramın zorlayıcı yanı, marka oluşturma gerekliliği olması drumunda ciddi zorlanmalarla karşılaşabilme ihtimalidir. bu yüzden daha çok reklama ihtiyaç duyulmayan profesyonel ürün ve hizmet üreticileri tarafından tercih edilmektedir.

    bir diğer zorluk ise paranızın havasını her yerde atamayacak olmanızdır. sizin onda biriniz kadar serveti olmayan herifler önlerinde son model arabalar parkedilmiş yalılarda oturup yatlarda gezerken siz herhangi bir şirket arabasından inip, üst-orta sınıf basit bir apartman dairesine yollanırsız.

    (bu arada; mesela çok okunan bir sitede bu kavramın tanımını yapmak bile tanımı yapan kişinin bu kavramın bir uygulayıcısı olmadığını göstermeye yeterlidir... tabii sonuna böyle bir açıklama yapmamış olması kaydı ile.)
  • low profile istanbul tekstil sanayi ve dış ticaret anonim şirketi ünvanlı, nace kodu 139202 olan, konfeksiyon mefruşat (döşeme) maddelerinin imalatını ve çeşitli tekstil malzemelerinin ihracatını yapan bir şirket.
  • levent tarafında bir highrise residencein bilmemkaçıncı katındaki yatak odasının penceresinden günün ışıkları içeriye dolmaktadır. genç adam saten nevresimlerin içinden 2x2'lik yatağından üzerinde calvin klein donu olduğu halde kalkar. pencerenin yanına gelip şöyle bir gerinir ve istanbul manzarasına bakar. içeriden mis gibi taze kahve kokuları gelmektedir. birazdan elemanı üzerinde bornozuyla italyan tarzı mutfaktaki masada bir elinde financial times, diğer elinde kahvesiyle görürüz. tostunun kenarları kesilmiş ve iki üçgen biçiminde servis edilmiştir. daha sonra giyinme odasına geçip onlarca takımın arasından bir armani seçer ve sonraki sahnede kamera asansörle otoparka inerken baktığı ulysse nardin saatine odaklanır. kahramanımızın ışıl ışıl yanan spor arabası bir sonraki sahnede kuruçeşme civarındaki görkemli şirket merkezinin önünde durur. ofisinin girişinde manken görünümlü sekreteri ona müjdeyi verir. görüşme bugün öğleden sonra olarak ayarlanmıştır... dosyalarını açar, ancak heyecanına hakim olamaz. beyaz hakimiyetinde döşenmiş ofisinde bir ileri, bir geri volta atar durur. bi ara plazmayı açıp ekonomi haberlerini izliyormuş gibi yapar. sonunda dayanamaz ve yola koyulur...
    kameramız bir müddet helikopter çekimleriyle köprüden geçen spor arabayı farklı açılardan gösterir. sonunda hasanpaşa'nın arka taraflarında sade görünümlü bir iş merkezinin önüne park edişini ve yıllanmış asansörle çıkışını görürüz. kapıda onu orta yaşlı, hafif toplu, bıyıklı ve lacivert süveter giymiş biri karşılar ve içeriye alır...
    içerde epeyce eski, bir köşe koltuk takımına kurulmuş birkaç kişi, sehpanın üzerindeki tavadan menemen yemektedir. hemen sofraya buyur ederler ancak eleman teşekkür edip koltuğun kenarına ilişir. yine de eline ortasından yarılmış ve tuzlanmış bir çengelköy hıyarını zorla tutuştururlar. birazdan yemek biter ve hafif kirli sakallı orta yaşlı adam "benim odaya geçelim" deyip genci yandaki daha küçük bir odaya alır.
    genç adam karşısındaki kişi yüzünden fazlaca heyecanlanmış olup sesini kontrol etmekte güçlük çekse de projenin detaylarını anlatmaya başlar. ince belli bardaklarda demli çaylar eşliğinde geçen bir saatin ardından, içerisinde imzalanmış belgelerin olduğu çantasının sapını sıkıca tutarak oradan ayrılır ve ofisine döner.
    akşam ortağıyla beraber bu anlaşmayı şık bir barda birşeyler içerek kutlarlar.
    aynı akşam hasanpaşadaki ofiste ortağıyla tavla atan adam "bugün gelen yazılımcı çocuğun gözlerindeki başarma hırsını sevdim, üç kuruş fazla da olsa işi ona verdim.. aha düşeş!" demektedir.
    işte low profile hasanpaşadaki şirketi anlatan bir terimdir.
  • askerde işlerden kaytarmak için salagi oynamak da bi nevi low profile tekniğidir.
  • call of duty oyuncularının aşina olduğu durumdur. cpt. price her sızma görevinde bu kelimeyle kulaklarımızı çınlatır: keep low profile. yani rusların dibine kadar girme, münasip bir tarafına kurşunu yemek istemiyorsan kıçın başın oynamasın, ufak ufak ilerle.
hesabın var mı? giriş yap