• tacizci olduğu ifşa edilince zerre kadar şaşırmadığım şair bozuntusu. hani olur ya, onu ifşalayanlara da "yazarımsı" falan demeye kalkan, kitaplarını bilmediği (ve kitap okumakla da zerre kadar ilgilenmediği) halde sırf erkeği desteklemeye koşan red pill'ci, incel tayfası falan varsa önce açıp onu ifşa eden kadınların edebi kariyerine baksınlar da komik düşmesinler, mevsim yenice hüseyin kıran'ı tokatlar çünkü.
  • hasan ali toptaş'ın ardından tacizci olduğunu öğrendiğimiz bir başka erkek yazar. aralarında mevsim yenice ve ezgi polat gibi başarılı yazarların da olduğu birçok isim kıran tarafından tacize uğradığını açıkladı twitter'da:

    https://twitter.com/…oss/status/1336612939109953536

    https://twitter.com/…ice/status/1336611049202651138

    https://twitter.com/…can/status/1336613305746677760

    https://twitter.com/…dir/status/1336334121417592834

    https://twitter.com/…lop/status/1336608919213510658

    türk edebiyatının bağırsaklarındaki pislikler böyle böyle dökülecek ortaya, umuyorum ki hepsi bir bir ifşa olacak.

    edit: buraya ekleyemeyeceğim kadar çok tweet var kıran ile ilgili. anladığım kadarıyla kendisinin tacizciliği baya bilinen bir durummuş aslında. şu an kendisinin eserlerini yky yayınlıyor, aynı zamanda bu yayınevinde editörlük de yapıyor galiba. bakalım geçen sene ışık ergüden sayesinde öğrendiğimiz çevirmen rezaletinin sorumlusu yky'den bu konuda bir tepki görebilecek miyiz?
  • şikayet ve öneri arasındaki dört boyutlu ve akılsız ve duygusuz mesafeyi daraltması bakımından yine kendi halinde (bir bilinç olarak 'kendilik' halinde) ve yine bir olumsuz metin (bu kez bir röportaj metni) kaleme almıştır, ve ancak aşırıya kaçarak okunabilir; bu onun kaderi.

    o, şöyle diyor: ben edebiyat işinde değilim, savaş işindeyim.

    fakat, yine en iyi kendisinin bileceği gibi, bir resulün tek zaafı, zamanı kullanamayacak kadar gökte olmasıdır.

    hep ıskalanıyor; üretmek herkesin harcı değildir ve üretmek bir üretileni de üretir. madem kanatlarımızı açtık, asıl soru kanaatimce bugün şudur: birey, sistem (içine neyi koyacağına dikkat etmek gerekir, düzensizlik onu bir çöplüğe dönüştürebilir) ile arasını ne kadar ve nasıl açabilir?

    resul olmak ile resul hastalığına yakalanmak arasında kalın bir çizgi var. gerekirse küselim.
  • hakkında yazılanlara bakılırsa yanından geçerken mutlaka kıçımıza teneke bağlamamız gereken zat.
  • büyük beklentiyle okuduğum ancak hayak kırıklığı yaşadığım gecedegiden adlı romanın yazarı....
  • bir çaba kitabından;

    yürümek

    yeryüzünde hiçbir şeyin yeri yok. oradan oraya yürümelerim, gezinmeler, bir yerde ayakta dikilerek sonsuza kadar durma kalma, kendini sabitleme ve artık oraya ait olma, oranın olma, oranın ayrılmaz parçası olma denemelerimin hepsi boşa çıktı.
    yürümek sanıldığı gibi bir hedefe ulaşmaya yaramıyor. nitekim bunun için bir hedefinin olması, senin kendine bir hedef oluşturman ve artık orayı varılacak bir hedef haline getirmen değil, bu hedefin, hedef olarak adlandırılan yerin seni çağırması, istemesi, kendine çekmesi ve eğer ulaşılabilirse artık bir hedef olmaktan çıkması ve seni kendi parçası kılarak yerleşeceğin yer olması, yerin olması, senin yerinin orası olması gerekiyor.
    fakat bütün yürümelerimin sonucu olarak ortaya çıktı ki, yürümeye başladığım nokta ya da yer bir anlam içeriyor değil. değil mi ki bir adım geriden de başlanabilirdi ve orası bambaşka bir başlama noktası olurdu, bir adım ileriden de başlanabilirdi ve orası bambaşka bir başlama noktası olurdu. ve yürürken her adımla geçilen yerler seninle kesinlikle ilgilenmiyor; sen de orasıyla, o yerle, her an değişen ve farklılaşan bu alanlarla, zeminle, toprakla, çamurla, taşlık ya da otlak olan, ilgilenmezsin çünkü bu yerde bulunma amacın orayı geçmektir, seni oraya dahil eden tek şey bu geçici geçme eylemidir, geçerek sürekli bir eylem içindesindir, bu eylem süreklilik içerir ama geçilen her bir yer için tamamen geçicisindir, geçerek gerçekten geçersin ve bu kadar; geçme eyleminin sürekli geçiciliği, seni geçtiğin herhangi bir yerle ilişkilenme konusunda tamamen engelleyen bir niteliğe sahiptir.
    yürümenin her anında içinde bulunduğun yer yenileniyor, bir anlama gelmiyor çünkü sen orayı, o yeri, o küçük bulunma yerini, koyağı konaklamak için seçsen bile bu yeterli sonuca yol açmıyor, yani koyağı kolayca terk edebiliyorsun, kolaylıkla terk edilemez olmalı değil, kolaylıkla ya da zorlukla asla terk edilebilir olmamalı çünkü bu karar sana ait olmamalı, artık koyak seni kendine ait kılmalı, başka herhangi bir yerde bulunmak mümkün olmamalı ve bunu hissederdim, kendimi tam ve ait bilirdim, orası olduğunu eksikliğini hissettiğim yerin ve o yerin benim eksikliğimi hissettiğini elbette, koyak bensiz yeterince koyak olamamış olurdu, benim şu an eksik ve yetersiz ve boşuna ve ne yapacağını bilmezlik içinde oluşum gibi olurdu koyak, böyle olmasa ve ben tam o koyağın eksikliğini hissettiği varlık olsam ve onun serinletici varlığına katılsam koyak esneyerek beni bedenine alır, kendini açar ve bedenine yerleştirirdi, bensizliği mümkün bulmazdı, böylece tam bir tamamlanış gerçekleşirdi ve bu konu hakkında konuşulamazdı; tam şeyler hakkında konuşmak esasen mümkün değildir, konuşma bir tamamlama çabasıdır, çabanın kendisidir, yürümek çabasının kendine yer bulmak çabası olması gibi böyledir, yeryüzünde her şey tam ve yerinde olsa etrafındaki her şeyle tam ve sonsuz bir uyum ve aitlik içinde olsa ve tek bir adım bile atılmasına ihtiyaç kalmazdı, düşünülmez olurdu fakat düşünülüyor çünkü yeryüzünde hiçbir şey tam ve tamam değil, yerinde değil olanları yürümekte bulunmalarından, bu hallerinden anlayabiliriz, tam da bu yüzden zaten sürüyor; yürümek.*
  • en randımanlı kötülüklerden biri olan "karanlıkta, ...haykırarak" ı yazdı arkadaşlar.

    böyleydi.

    1

    dillerini bildiğim insanlar
    bana berrak bir hayat yaşatmadılar
    sanmıştım ki gövdem günü delip geçer
    ama meğer, günler görgülü zırhlarla kaplıdır
    uyku duygum, öpücük köpeğim
    herkesinkine benzer

    ben sana güvenirim yitik şey
    izlerini derin yüzümde bulduğum
    dünya bensiz de olurmuş, anladım
    bunu sabahlar su diye yüzüme çarparım diri
    geçtim geçilecek bütün çizgileri
    koruları bekleyen kırmızı köpekler
    yalarken gecenin çengelini
    ışıktan korunma yağları sürenler
    ge-ril-la'yı heceler

    ey gergin tel
    ben bu seslerimi sana borçluyum
    burçlarımı sürçlerimi efendilerin dilini
    sus içinde sürüklenen güney
    beni benimser
    şimdi keşkeleri ısırmasa aklım
    deniz... nehirleri kendine çeker
    ruhlar... bazıları mıknatıslıdır
    irkildikçe kırılır içimdeki heykel
    engerek yuvası, çiçek taşı
    kara tenimde gergin motifler
    karanlığa gülümser

    2

    o karanlık bana doğru gövdeleşti
    havluya peşkir denen günlere döndüm
    yürüdü gitti içimin leylakları
    yürüdü gitti mayalanmış kayalık
    —ben ona kımıltısızlığından yaslanırım
    nice cinayetler gördü parmaklarım
    kesik başımda bile kaynaşır öfkeler
    ben nerede sabahlarım

    nerede sabahlarsam sabahlarım
    çöl geçen güneşler beni geçemez
    ceset dişleri arasında kaldım sarı
    onlar bağlanır bu sebepten çeneleri
    benden bu denli neden korkmaktır

    onları çağırmak gerek, gelsinler
    belki eksik kalmışlardır
    kırık oklarını, kollarını
    bakır taslarını getirsinler
    ben hayat, onları buyur etmektedir
    onlar adlarını mahyalara yazarım
    bilinsinler
    ben hayat, neden özlemişler ve nasıl
    söylesinler

    ya da yatırlara çaput bağlarım
    mendiller yakamozlar sevda sözleri
    öldürücü tozlar çatlak tonozlar çakılar
    çocuk bağırtısı aklımın
    huylanmışlığı simlesinler

    3

    ben hayat, hayata uymadım
    kılavuzsuzluk içindeyim
    şarkılarım kanırtkan ve neşeli
    benimle konuşur
    sandukalarda dinlenen huzur
    halatların gözü bendedir
    ben bunu sizlerle bölüşmem

    sizi köpüklü küfürlerle andım
    ben o küfürlerle yürüdüm cisimlerin üstüne
    taşkın hacamatlar kav kuşları
    geceyi bana lehimlediler

    yanılgı benim güzel evim
    kollarım uzun namlulardır
    uzaklara bakmaktan ben böyle yoruldum
    hayata harflerle bundan dokundum
    baykuşların kanat vuruşları
    kuşkusuz lehime işler
    önümde beş taş
    dördünü size verdim
    hamaratım
    mağrurum
    kanserledim
    dize gelmeyen nehirlerin böğrünü deldim

    sineğim... ince dutluk arıyor
    ona varşova verin
    eroin güzeli şehir
    ona gülümsesin
    ekin biçen gelinler
    tay bacaklı bir keçi
    kurumuş ellerimde gizlensin
    vietnamımı sivrilttim
    gölgemi bıçaklamak istediler
    görmezden geldim

    4

    bilirim bunlar ilgilendirmez sizi
    sizin pancurlarınızı var sıkışmış
    esaslı pergelleriniz, açılara hükmeden
    birağızdan şarkılar anlamazsınız
    geceleri et bölüşmek sizdedir
    size her yer akdeniz

    o mor deniz morluklarla morarmış
    borazan seversiniz
    urlarınız kabarmış, kabuğunuz atmış
    gürzlü bitkilerle süslenmiş bahçeniz
    hayvan dinlendiğiniz

    sizi anlamamak elde değil umursuzum
    bana kentte dağları dağlamak düştü
    dağlar, yeryüzünün urları
    siz birincisiniz

    peki size bunları hediye etsem
    bu kestiğim surat, az önce
    bu jilet, çeliğini etimde erittim
    bu kopan bacağım, ölçülmüştür
    bu bakışım, batıcı ve sabit
    eldivensizim

    5

    menfur niyetlerim var, bükemezsiniz
    ekinler bana değmemiştir
    buhurları azdırdım
    hacatsız kaldım
    haykırır makina parkım

    ben hayata hatalarla başladım
    çerçevelere sığmam
    kuraklık nedir bilirim
    yeşermiş ermiş kemikleri
    değsin teninize
    onları bağrımda saklarım

    günlerin trapezi beni sıçratamaz
    geyiğim giyinik
    mahzenim meşe dolu
    kırım hanlığı benden sorulur
    kuşların uçuşlarına ortağım
    bütün biley taşlarını ben biledim
    kararsa da gümüşüm
    bilimsel yaşadım

    denizleri yırtan benim
    kırmadığım yol kalmadı
    soluğum rüzgârlara yarar
    tarlalara tuz serpildi sayemde
    meraları asitle yıkadım
    debelenen geceyi bağlarım

    ...

    köpük banyosunda kımıldanan gün
    seğiren ten aşkına
    çiftleşen köpekler
    akrep yumurtası
    kurbağa şeridi aşkına
    havuzları dolduran koli basili aşkına
    hayatı size bağışladım

    ..yaşayın
  • iddialı bir giriş olsun: “yaşayan en iyi türk yazarlar listesi”nin üst sıralarında yer alıyor bence. ama... taciz iddiaları mide bulandırdı.

    son tahlilde, yaratılan eser; yazarının karakterinden, hayatından, davranışlarından ayrı değerlendirilmeli belki de, biliyorum. okumaya devam da edeceğim. ama... soğudum kendisinden.
  • metis yayinlarindan "madde kara" adli bir siir kitabi yayinlandi.
    "alın şimdi bu vahşeti gülle donatın
    zafer takları istiyorum ve şenlik ateşi
    bilgeler getirin boğazlarını kesin hayvanlayın
    böğüren böğürtlenler sergileyin bana
    yarın iş hanlarını damarlarını açın
    kamu alanlarını paralayın pişirin bana
    yoncaları biçin toprağa varın oturun
    kurtuluşunuz nefrette ve toprakta"
  • faulkner, “iyi bir yazar, merhametsizdir” demişti. şimdi maktul bir dilin alnı açık sesi tok işçisi hüseyin kıran'ı hasbelkader tersten yapılmış bir okuma sonrası duru bir zihin ve adilâne bir ketumlukla andığımda, belki de anons edilen kan, kür budur diyorum. anlatımın seyrüseferinin anbean değiştiği gecedegiden'i kırmadan (“nezaket insanı felç eden bir şey, umutsuzum”) resul'ü bir başyapıt olarak addetmek insafsızca gelmiyor.

    böyle yazarlara ihtiyaç duyuyorum. duyuyoruzdur.

    madde kara'dan, kapkara bir şiir ile ayrılıyorum.

    “karanlıkta,
    ...haykırarak”

    1

    dillerini bildiğim insanlar
    bana berrak bir hayat yaşatmadılar
    sanmıştım ki gövdem günü delip geçer
    ama meğer, günler görgülü zırhlarla kaplıdır
    uyku duygum, öpücük köpeğim
    herkesinkine benzer

    ben sana güvenirim yitik şey
    izlerini derin yüzümde bulduğum
    dünya bensiz de olurmuş, anladım
    bunu sabahlar su diye yüzüme çarparım diri
    geçtim geçilecek bütün çizgileri
    koruları bekleyen kırmızı köpekler
    yalarken gecenin çengelini
    ışıktan korunma yağları sürenler
    ge-ril-la'yı heceler

    ey gergin tel
    ben bu seslerimi sana borçluyum
    burçlarımı sürçlerimi efendilerin dilini
    sus içinde sürüklenen güney
    beni benimser
    şimdi keşkeleri ısırmasa aklım
    deniz... nehirleri kendine çeker
    ruhlar... bazıları mıknatıslıdır
    irkildikçe kırılır içimdeki heykel
    engerek yuvası, çiçek taşı
    kara tenimde gergin motifler
    karanlığa gülümser

    2

    o karanlık bana doğru gövdeleşti
    havluya peşkir denen günlere döndüm
    yürüdü gitti içimin leylakları
    yürüdü gitti mayalanmış kayalık
    —ben ona kımıltısızlığından yaslanırım
    nice cinayetler gördü parmaklarım
    kesik başımda bile kaynaşır öfkeler
    ben nerede sabahlarım

    nerede sabahlarsam sabahlarım
    çöl geçen güneşler beni geçemez
    ceset dişleri arasında kaldım sarı
    onlar bağlanır bu sebepten çeneleri
    benden bu denli neden korkmaktır

    onları çağırmak gerek, gelsinler
    belki eksik kalmışlardır
    kırık oklarını, kollarını
    bakır taslarını getirsinler
    ben hayat, onları buyur etmektedir
    onlar adlarını mahyalara yazarım
    bilinsinler
    ben hayat, neden özlemişler ve nasıl
    söylesinler

    ya da yatırlara çaput bağlarım
    mendiller yakamozlar sevda sözleri
    öldürücü tozlar çatlak tonozlar çakılar
    çocuk bağırtısı aklımın
    huylanmışlığı simlesinler

    3

    ben hayat, hayata uymadım
    kılavuzsuzluk içindeyim
    şarkılarım kanırtkan ve neşeli
    benimle konuşur
    sandukalarda dinlenen huzur
    halatların gözü bendedir
    ben bunu sizlerle bölüşmem

    sizi köpüklü küfürlerle andım
    ben o küfürlerle yürüdüm cisimlerin üstüne
    taşkın hacamatlar kav kuşları
    geceyi bana lehimlediler

    yanılgı benim güzel evim
    kollarım uzun namlulardır
    uzaklara bakmaktan ben böyle yoruldum
    hayata harflerle bundan dokundum
    baykuşların kanat vuruşları
    kuşkusuz lehime işler
    önümde beş taş
    dördünü size verdim
    hamaratım
    mağrurum
    kanserledim
    dize gelmeyen nehirlerin böğrünü deldim

    sineğim... ince dutluk arıyor
    ona varşova verin
    eroin güzeli şehir
    ona gülümsesin
    ekin biçen gelinler
    tay bacaklı bir keçi
    kurumuş ellerimde gizlensin
    vietnamımı sivrilttim
    gölgemi bıçaklamak istediler
    görmezden geldim

    4

    bilirim bunlar ilgilendirmez sizi
    sizin pancurlarınızı var sıkışmış
    esaslı pergelleriniz, açılara hükmeden
    birağızdan şarkılar anlamazsınız
    geceleri et bölüşmek sizdedir
    size her yer akdeniz

    o mor deniz morluklarla morarmış
    borazan seversiniz
    urlarınız kabarmış, kabuğunuz atmış
    gürzlü bitkilerle süslenmiş bahçeniz
    hayvan dinlendiğiniz

    sizi anlamamak elde değil umursuzum
    bana kentte dağları dağlamak düştü
    dağlar, yeryüzünün urları
    siz birincisiniz

    peki size bunlar hediye etsem
    bu kestiğim surat, az önce
    bu jilet, çeliğini etimde erittim
    bu kopan bacağım, ölçülmüştür
    bu bakışım, batıcı ve sabit
    eldivensizim

    5

    menfur niyetlerim var, bükemezsiniz
    ekinler bana değmemiştir
    buhurları azdırdım
    hacatsız kaldım
    haykırır makina parkım

    ben hayata hatalarla başladım
    çerçevelere sığmam
    kuraklık nedir bilirim
    yeşermiş ermiş kemikleri
    değsin teninize
    onları bağrımda saklarım

    günlerin trapezi beni sıçratamaz
    geyiğim giyinik
    mahzenim meşe dolu
    kırım hanlığı benden sorulur
    kuşların uçuşlarına ortağım
    bütün biley taşlarını ben biledim
    kararsa da gümüşüm
    bilimsel yaşadım

    denizleri yırtan benim
    kırmadığım yol kalmadı
    soluğum rüzgârlara yarar
    tarlalara tuz serpildi sayemde
    meraları asitle yıkadım
    debelenen geceyi bağlarım

    ...

    köpük banyosunda kımıldanan gün
    seğiren ten aşkına
    çiftleşen köpekler
    akrep yumurtası
    kurbağa şeridi aşkına
    havuzları dolduran koli basili aşkına
    hayatı size bağışladım

    ..yaşayın
hesabın var mı? giriş yap