hüseyin kıran
-
faulkner, “iyi bir yazar, merhametsizdir” demişti. şimdi maktul bir dilin alnı açık sesi tok işçisi hüseyin kıran'ı hasbelkader tersten yapılmış bir okuma sonrası duru bir zihin ve adilâne bir ketumlukla andığımda, belki de anons edilen kan, kür budur diyorum. anlatımın seyrüseferinin anbean değiştiği gecedegiden'i kırmadan (“nezaket insanı felç eden bir şey, umutsuzum”) resul'ü bir başyapıt olarak addetmek insafsızca gelmiyor.
böyle yazarlara ihtiyaç duyuyorum. duyuyoruzdur.
madde kara'dan, kapkara bir şiir ile ayrılıyorum.
“karanlıkta,
...haykırarak”
1
dillerini bildiğim insanlar
bana berrak bir hayat yaşatmadılar
sanmıştım ki gövdem günü delip geçer
ama meğer, günler görgülü zırhlarla kaplıdır
uyku duygum, öpücük köpeğim
herkesinkine benzer
ben sana güvenirim yitik şey
izlerini derin yüzümde bulduğum
dünya bensiz de olurmuş, anladım
bunu sabahlar su diye yüzüme çarparım diri
geçtim geçilecek bütün çizgileri
koruları bekleyen kırmızı köpekler
yalarken gecenin çengelini
ışıktan korunma yağları sürenler
ge-ril-la'yı heceler
ey gergin tel
ben bu seslerimi sana borçluyum
burçlarımı sürçlerimi efendilerin dilini
sus içinde sürüklenen güney
beni benimser
şimdi keşkeleri ısırmasa aklım
deniz... nehirleri kendine çeker
ruhlar... bazıları mıknatıslıdır
irkildikçe kırılır içimdeki heykel
engerek yuvası, çiçek taşı
kara tenimde gergin motifler
karanlığa gülümser
2
o karanlık bana doğru gövdeleşti
havluya peşkir denen günlere döndüm
yürüdü gitti içimin leylakları
yürüdü gitti mayalanmış kayalık
—ben ona kımıltısızlığından yaslanırım
nice cinayetler gördü parmaklarım
kesik başımda bile kaynaşır öfkeler
ben nerede sabahlarım
nerede sabahlarsam sabahlarım
çöl geçen güneşler beni geçemez
ceset dişleri arasında kaldım sarı
onlar bağlanır bu sebepten çeneleri
benden bu denli neden korkmaktır
onları çağırmak gerek, gelsinler
belki eksik kalmışlardır
kırık oklarını, kollarını
bakır taslarını getirsinler
ben hayat, onları buyur etmektedir
onlar adlarını mahyalara yazarım
bilinsinler
ben hayat, neden özlemişler ve nasıl
söylesinler
ya da yatırlara çaput bağlarım
mendiller yakamozlar sevda sözleri
öldürücü tozlar çatlak tonozlar çakılar
çocuk bağırtısı aklımın
huylanmışlığı simlesinler
3
ben hayat, hayata uymadım
kılavuzsuzluk içindeyim
şarkılarım kanırtkan ve neşeli
benimle konuşur
sandukalarda dinlenen huzur
halatların gözü bendedir
ben bunu sizlerle bölüşmem
sizi köpüklü küfürlerle andım
ben o küfürlerle yürüdüm cisimlerin üstüne
taşkın hacamatlar kav kuşları
geceyi bana lehimlediler
yanılgı benim güzel evim
kollarım uzun namlulardır
uzaklara bakmaktan ben böyle yoruldum
hayata harflerle bundan dokundum
baykuşların kanat vuruşları
kuşkusuz lehime işler
önümde beş taş
dördünü size verdim
hamaratım
mağrurum
kanserledim
dize gelmeyen nehirlerin böğrünü deldim
sineğim... ince dutluk arıyor
ona varşova verin
eroin güzeli şehir
ona gülümsesin
ekin biçen gelinler
tay bacaklı bir keçi
kurumuş ellerimde gizlensin
vietnamımı sivrilttim
gölgemi bıçaklamak istediler
görmezden geldim
4
bilirim bunlar ilgilendirmez sizi
sizin pancurlarınızı var sıkışmış
esaslı pergelleriniz, açılara hükmeden
birağızdan şarkılar anlamazsınız
geceleri et bölüşmek sizdedir
size her yer akdeniz
o mor deniz morluklarla morarmış
borazan seversiniz
urlarınız kabarmış, kabuğunuz atmış
gürzlü bitkilerle süslenmiş bahçeniz
hayvan dinlendiğiniz
sizi anlamamak elde değil umursuzum
bana kentte dağları dağlamak düştü
dağlar, yeryüzünün urları
siz birincisiniz
peki size bunlar hediye etsem
bu kestiğim surat, az önce
bu jilet, çeliğini etimde erittim
bu kopan bacağım, ölçülmüştür
bu bakışım, batıcı ve sabit
eldivensizim
5
menfur niyetlerim var, bükemezsiniz
ekinler bana değmemiştir
buhurları azdırdım
hacatsız kaldım
haykırır makina parkım
ben hayata hatalarla başladım
çerçevelere sığmam
kuraklık nedir bilirim
yeşermiş ermiş kemikleri
değsin teninize
onları bağrımda saklarım
günlerin trapezi beni sıçratamaz
geyiğim giyinik
mahzenim meşe dolu
kırım hanlığı benden sorulur
kuşların uçuşlarına ortağım
bütün biley taşlarını ben biledim
kararsa da gümüşüm
bilimsel yaşadım
denizleri yırtan benim
kırmadığım yol kalmadı
soluğum rüzgârlara yarar
tarlalara tuz serpildi sayemde
meraları asitle yıkadım
debelenen geceyi bağlarım
...
köpük banyosunda kımıldanan gün
seğiren ten aşkına
çiftleşen köpekler
akrep yumurtası
kurbağa şeridi aşkına
havuzları dolduran koli basili aşkına
hayatı size bağışladım
..yaşayın
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap