• filmin seceresi:
    yapım yılı 1987(orion) yazar ve yönetmen. david mamet (özgün hikaye jonathan katz ve david mamet) edt. trudy ship , muzik alaric jans
    star. lindsay crouse (dr. margaret ford), joe mantegna (mike), steve goldstein (billy hahn), mike nussbaun (joey), ricky jay (george/vegas man), lila skala (dr. maria littauer), j.t. walsh (business man/cop)

    edward hopper'a göndermeler yapan ışık kullanımı ve juan ruiz anchia imzalı görüntü yönetimini unutmayalım
    (http://www.oir.ucf.edu/wm/paint/auth/hopper/)
  • hollywood'un yeniden uyarlama yapması gereken filmler listesi yapılsa, bu film kesinlikle ilk sırayı alır. almalıdır.

    bayılırım david mamet'in senaristliğine ama nedense bu film hep bende üzücü bi taraf bırakıyor, bi yarım bırakılmış addediyor. sinematografisi yüzünden olabilir. bi de tiyatro kafası çok ağır basıyor, bi yerden sonra trickten abondone olmuş izleyiciyi filme bağlayamıyorsunuz.
  • pokerde bir oynama şekli vardır: elden çok iyi kartlar gelmişse balığı kaçırmamak için yüklenmez hamlenin karşı taraftan gelmesini beklersiniz. rivera kadar böyle devam edip restinizi çekersiniz.
    ---spoiler---
    filmde de ilk kandırma sahnesinde su tabancasıyla kandırma işi aslında bunu muştuluyor. açıkçası filmde bağırarak, öteki adam duyar kaygısı olmadan konuşmaları beni şüphelendirmişti.kendini zeki zanneden ama sadece eğitimli-akıllı margaret, kendisini tanıması için acı bir tecrübeden geçiyor. kendisi hakkında bilmek istemediği şeyleri öğrenen doktorumuz bu yolculuk sayesinde gerçek kimliğini de bulmuş oluyor. hastasının adını söylemek istemediği hayvan aslında kendisi, belki de hastasının dediği üzere babası tarafından sürekli tacize uğramış, hor görülmüş hasta da filmde hayali karakterlerden, burada baba figürü devlet. sistem, hastalar tarafından hayatı kuşatılmış, zamanının-hayatına tecavüzüne maruz kalan margeret bir açmazın içinde ve bu filmde simgesel olarak aktarılmış.. kendi kusmuğu içinde ölmek olan bir köpek sakladığı hayvan ama bunu öğrendiği zaman gerçek anlamda mutlu oluyor ve bunu kabulleniyor. gerçek orgazmını da tetiği çektiği zaman yaşıyor çünkü yapmadığı bir şeyden pişmanlık duyarken acı çekiyor. filmin başlarında hocasını dinlese mutlu olabilirdi diyor insan ama gerçek kimliği ilk sahnelerde gözüne kestirdiği akıl hocasının çakmağa gözünü dikmesinden belli oluyor. istediği şeyi çalmak da kendisini mutlu olması için yetip artıyor bile. film bana dogville'yi hatırlattı, başka bir film olsa kandırıldığını sonunda anlardı ama finali itibariyle çok doyurucu olmuş. kitabı imzalarken imzası: forgive yourself
  • --- spoiler ---

    hatun kisinin her hatunun yaptigi gibi tutup adama asik olma hatasini yaptigi bi filmdi ama iyi filmdi.
    *

    --- spoiler ---
  • senaryo konusunda rüştünü ispatlamış david mamet'in yönetmen koltuğuna oturduğu ilk filmi. suç filmlerinden hoşlananların tam da ağzına layık şeyler sunuyor. zekice yazılmış bir senaryo, usta oyunculuklar ve sürükleyici bir konu. daha önce ve sonrasında hiçbir filmde görmediğim lindsay crouse ablamız cool doktor rolündeyken, jön olarak daha mafya rollerinin gediklisi olmamış joe mantegna'i izlemekteyiz. baştan sona numaralarla bezeli bir hayatı ipuçlarını önümüze sunan film, sonlara doğru beklenen sürprizini kabından çıkarıp seyirciye beklediğini veriyor. o değil de film sayesinde 3-5 numara öğrenmiş olduk, üstüne gitsek voliyi vurur muyuz?
  • 1987 model, kadri kıymeti pek bilinmemiş, muadillerinin öncülerinden sayılabilecek bir film. plot twist'e dayalı olmakla birlikte ortalardan itibaren mevzuyu kabak gibi görmemiz, filmin izleyicide yaratmak istediği etkiyi yaratamıyor belki ama ilgiyle izletiyor kendisini.

    --- spoiler ---

    margaret, işine kendini kaptıran, alanına dair kitap yazıp best seller olmayı başararak parayı bulmuş fakat biraz yalnız biraz da hayatının seyrini farklı mecralara evriltmek isteyen bir hatun. saç biçimi, giyim tarzı ve ifadesiz soğuk yapısıyla ilginç bir tarza sahip.
    günün birinde bir danışanına yardım etmek için dolandırıcılar çetesiyle muhatap olduğunda hayatında gerçekleştirmeyi arzuladığı değişim anaforunun içinde bulur kendisini. iyi hissetmesini sağlayan, sıkıcı hayatını renklendiren bir ekibin içinde heyecanlı bir maceraya atılır. bu arada esas oğlana gönlünü de kaptırır.

    hikaye hoş, akıyor. final de çarpıcı fakat benim için filmi değerli kılan margaret'ın son hamlesinden önceki sekanstı.
    dahil olduğu kumpastaki esas avın kendisi olduğunu fark ettiği bölümde duyduğu cümleler ve bu konuşulanlara margaret'ın verdiği tepkiler filmin en çarpıcı kısmıydı.
    özellikle sevdiği adamdan çete üyesiyle yaptığı diyalogtan şu cümleyi duymasaydı büyük ihtimalle margaret çaldırdığı parayı söz konusu etmeyecekti:

    -hem parasını aldın hem de kadını becerdin.
    -ödenecek küçük bir bedel.

    kadınlık gururunu paramparça eden, tecavüze uğradığını düşündüren bu sözler margaret'ı yeni bir karar almaya ve yaşamını artık yeni bir karakterle sürdürmeye sevk ediyor. mike da bir kadının gururunu asla çiğnememesi gerektiğini geç de olsa öğreniyor.

    şurası da ilginçti. kadın, kendisine yapılan muamelenin aynısını mike'a yaparak gururunu yok etmek, ölmekten kurtulmak için köpekleşmesini istiyor. mike'ın bu talebe gösterdiği tavır, yaşam tarzına ve yaptığı işe tezat teşkil edercesine gururunu öncelemek yönünde oluyor.
    su testisinin kırılma vaktinin geldiğini anladığında ölümle dalga geçmeyi tercih ederek kurşunu yiyince "bir tane daha alabilir miyim" diyebiliyor.
    margaret da yaşamının yeni akışını "affedilmez bir şey yaptığında kendini bağışla" mottosuna uyarak farklı bir kişiliğe, belki de öldürdüğü adamın kişiliğine bürünerek devam ettiriyor.
  • bir ilk filme göre gayet başarılı olmakla birlikte, yönetmenin de en iyi filmidir. bu filmden sonra çektiği güzel bikaç film* daha vardı. peki bütün bunlar size kimi hatırlattı.**
  • oyun ve senaryo yazarı david mamet'in debut filmi. dr. margaret ford rolünü canlandıran ve aynı zamanda david mamet'in eşi olan lindsay ann crouse'un kısıtlı performansı ve joe mantegna'yla arasındaki uyumsuzluk dikkat çekse de, kısaca 'oyun içinde oyun' şeklinde tanımlanabilecek hikayesiyle kazanan, etkileyici film.
  • (bkz: funny games)
  • başrolümüz şöyle geniş omuz kıyafet, ifrit edici bir saç stiliyle arz-ı endam edince, temkinli yaklaşıyorsun ister istemez. aklından geçenler tamamen "bu kadından etkileneceğimi hiç zannetmiyorum"dan ibaret. hal böyleyken adapte olamıyorsun filme. bunu en çok şeker adam filminde yaşamıştım. bırak ürkütmeyi falan, adam komik! şu insan ne kadar korkunç olabilir ki? bir de üç kere şeker adam deyince gelmesi de işin başka bir boyutu.

    on numara plot twistiz bacım, diye bağırıyor film. bu da maalesef en büyük etkisini yapmasını beklediğimiz sonu tahmin etmekte güçlük çekmediğimiz için, etki azalıyor ve film bitince aklında kala kala sadece bir adet papyon kalıyor.

    karakterimizi derinlemesine inceleyince asıl keyif aldıran kısım ortaya çıkıyor. fakat nedense iyi yedirilememiş gibi bir izlenim yarattı bende. anlatımda eksiklikler mi vardı, yoksa aklım hala o 80'lerin gözleri kanatan modasına mı takıldı kaldı bilemiyorum. sonuç itibariyle imdb puanını hak ediyor.
hesabın var mı? giriş yap