• benim bu filmde en çok takıldığım konu, mahmut hoca'nın sürekli yaptığı tahrik ve taciz (hcö sağolsun artık tahrik kelimesini tek başına kullanamıyorum) mevzuyu herkes biliyor. mahmut hoca'ya köyden tanıdığı ahmet geliyor. mahmut hoca ahmet'i hababam sınıfına kendi parasıyla kayıt yaptırıyor. sonra da köylü çocuğunu yoldan çıkarmasınlar diye tembihliyor hababam'a. tembihliyor da tahrik ede ede.

    "onu sakın kendinize benzetmeye çalışmayın, zaten başaramazsınız"
    "ahmet'i kendinizi benzetmeye çalışmayın, zaten isteseniz de yapamazsınız. "

    hocam bu laf normal insana da söylenmez zaten de bir de karşında hababam var. istisiniz de yapamazsınız, istisiniz de olmaz, hadi yapın bak, göreceksiniz ahmet yoldan çıkmaz, deneyin görün ya, ben bir şey demiyorum abi, siz deneyin gene...

    mahkemeye gidilse baya tahrik indirimi alır hababam.
  • hababam sınıfı'nda spoiler olmaz, derdimi anlatıyorum. kemal sunal'a babası tereyağı yolluyordu memleketten, millet de bunun başına toplanıyordu, işte ''şaban bee biraz versene karnımız gurulduyo'' şeklinde. tabi cezalı bunlar genelde, mahmut hoca aç bırakıyor. şaban da vermiyor tereyağından. sonra güdük necmi'nin başını çektiği hayta gurubu hafize ana'ya patates püresi yaptırıyordu, bu patates püresini gece şaban'ın tereyağı ile değiştiriyorlardı. tabi suçu da köylü ahmet'e atıyorlardı. benim itirazım şu noktada, tereyağı nedir yahu? tereyağı tek başına anlamlı olabilen bir besin maddesi değil ki. patates püresi kesinlikle daha makbüldür, daha geçerlidir öyle bir yurt ortamında. eğer siz orada hafize ana'ya patates püresi yaptırabiliyorsanız, alın hepiniz birer kaşık, mis gibi püreyi yiyin. neden bunu şaban'ın sikindirik tereyağı ile değiştirme gereği duyuyorsunuz, ve neden arada köylü ahmet'i de göt altına atıyorsunuz? yıllardır anlam veremediğim bir olaydır, içime atmışım hep, anlattım rahatladım. ohh bee.
  • köylü ahmet hababama iyi bir ders verdikten sonra mezun oluyordu, kafadan da ilkokul öğretmeni yapıyorlardı adamı. neyse, benim derdim eğitim sistemiyle değil şu an, daha temel konular var. işte köylü ahmet biraz da dargın ayrılıyordu hayta tayfasından, ve görev yapacağı köye gidiyordu. her ne kadar puştluk yapmaktan geri durmasalar da, pırlanta gibi çocuklardan mürekkepti hababam sınıfı. bir kamyona tuğla yükleyip ahmet'in öğretmenlik yaptığı köye gidiyorlardı, haber vermeden. yeni ve modern bir okul yapacaklar köye, ahmet çok duygulanıyordu, aradaki buzlar da eriyordu. tamam niyet çok güzel ama hababamın o köye yaptığı yeni okul gerçekten de çok fantastik bir sürecin ürünüydü. toprağı kazmadan, temel atmadan; tuğlaları yan yana, üst üste dizerek okul yapıyor bizimkiler. sizden modern bir mimari harikası bekleyen yok, ama bir temel atar insan ya, hiç mi inşaat izlemediniz. yazık, insan okuyacak o okulda. böyle işte, filmin birkaç karanlık noktası vardı, ama ne güzeldi.
  • 3. kattaki hababam sınıfının sınıfın altını kazarak 2. kattaki müdür muavininin altından yukarı çıktığı, fizik kurallarını tersyüz etmiş film.. tekrar izlerken bunu farketmek bile yetti sonuna kadar nefessiz kaldım..
  • öylesine bir keşfe dair yazımdır:

    "şimdi, mâlûmunuz olduğu üzere “hababam sınıfı” diye bir film serisi var. seriye adını veren ilk film 1975 yılında yapılmış. herhalde benden yirmi yaş büyük olanlar dahi rahatlıkla “biz hababam sınıfı’yla büyüdük,” diyebilir. o ilk filmin çekilmesinden on yıl sonra doğmuş olmama rağmen ben de öyle diyebiliyorum. benden on yıl sonra doğanlar da aynı şeyi söyleyebiliyor olsa gerek.

    hah, işte bu seride 1977 yapımı “hababam sınıfı uyanıyor,” diye bir film var. o da elbette mâlûmunuz. bu filmin bir sahnesi var: modern edebiyat düşmanı divan edebiyatçısı, hababam sınıfı’na divan edebiyatından latif dizeler okuyor; öğrencileri tek tek kaldırıp tekrar etmelerini istiyor. kalkan öğrenciler (tulum hayri ve güdük necmi) bu dizeleri kendi meşreplerince yeniden yorumlayarak tekrarlıyor. en son inek şaban, hocanın okuduğu dizeyi “bekçi hurşit’in eline lüverver vermişler,” haline evirince, hoca inek şaban’a dalmak üzere seğirtiyor. tam o sırada kimya laboratuvarında bir patlama oluyor ve şaban dayaktan kurtuluyor.

    bakın, patlama şu civarlarda gerçekleşiyor: http://youtu.be/9zf1w-c874a?t=13m25s (patlama 13:37’de, ama diyaloğu tamamiyle dinleyebilesiniz diye biraz daha önceden aldım.)

    gelelim bu patlamayı benim için ilginç kılan ayrıntıya.

    ingiliz digital ımage design (dıd) tarafından geliştirilip ocean software tarafından 1993 yılında yayınlanan “tfx” (tactical fighter experiment) adında bir “uçak oyunu” var. aslında oyundan çok fazlası, ama simülasyondan biraz azı olduğu için – her ne kadar oyun motoru daha sonra ingiliz kraliyet hava kuvvetleri tarafından laser güdümlü bomba eğitimde kullanılmış olsa da – direkt “simülatör” diyemiyorum kendisine.

    işte tfx adlı bu dos oyunu, tıpkı hababam sınıfı gibi birlikte büyüdüğüm gerçekliklerden biri oldu. 1995’ten 2001’e kadar 486dx2/66 bilgisayarımı şenlendiren bir vakit geçirtgeci olarak varlığını sürdürdü.

    tfx, nispeten gerçekçi ses efektlerinin ve telsiz konuşmalarının bilfiil yer aldığı ilk uçak oyunlarından biriydi – belki de ilkiydi. bu oyunda, hava-hava, hava-yer, yer-hava, hava-deniz farkı gütmeksizin, isabet alan tüm hedefler aynı ses efektiyle patlıyordu.

    bakın, şu efektle: http://youtu.be/z_mmrahkcms?t=5m57s (patlama 6:34’te ama diğer ses efektlerini de duyun istedim.)

    kulağı güçlü olanlarınız hemen fark etmiştir: hababam sınıfı uyanıyor’da kullanılan patlama efektiyle tfx’te kullanılan patlama efekti aynı. belli ki aynı ses bankasından satın alınmış. işin ilginci, benim şu ses efekti derlemesini yaptıktan hemen sonra (belki ertesi gün) hababam sınıfı uyanıyor’u izlemiş ve bu aynılığı fark etmiş olmam: http://youtu.be/brrg83fwjqc?t=37s

    aslında daha da ilginci bu keşifle bu yazı arasında üç sene geçmiş olması ya, hadi onu görmezden gelelim.
    işte böyle.

    özet: 1977 yılı türk yapımı “hababam sınıfı uyanıyor” filmindeki patlama ses efektiyle 1993 yılı ingiliz yapımı tfx adlı uçak oyununda kullanılan patlama ses efekti aynı."
  • ilk filmde hababam, boncuk'un okul aidatını ödemek için haraç toplarken turuncu kafalı bi çocuğu dövmüştü hatırlarsınız. işte o turuncu kafa bu filme kadar sınıf geçe geçe son sınıfa gelmiş ve hababam sınıfına düşmüş.

    dikkatsiz izleyicilere bir trivia.
  • yillar boyunca izleyip de, koylu ahmet karakterinin liseyi bitirerek nasil olup da ilkokul ogretmeni oldugunu cozemedigim film. nerede diploma, hani?
  • ahmet'in kızıp sinirlenip köyüne öğretmen olarak gittiği okulun adı "çekmeköy ilkokulu"dur... şimdi de ne trafik vardır he oralarda...
  • biraz önce star tv'de yayınlanan film.

    filmin son sahnesinde ahmet köyüne dönüyor ve okulda öğretmenlik yapıyor. hababam sınıfı ahmet'in yanına ziyarete geldiğinde okulun ismi duvarda görünüyor.

    çekme köyü ilkokulu.

    lan bildiğin çekmeköy lan bu. hani şu ilçe olan. o zamanlar kuş uçmaz kervan geçmez dağ başı imiş.

    ahmet salağı o zamanlar alaymış şöyle 100 dönüm. şimdi multimilyonerdi.
hesabın var mı? giriş yap