• gastronot yetiştiren bilim dalı
  • özellikle ortaçağın kıtlığı en yoğun hissettirdiği zamanlarda düzenli yiyecek bulamayan, kıtlıklarda kırılan halk ne bulursa yiyor (damak tadı dediğimiz olay yemek bulamayan bir halk için çok uzaklarda o zamanlar). mevcut durumda halk (bizim şu anda herhangi bir öğünümüzde yoğun bir şekilde hissettiğimiz) doymuşluk hissinin tadını alabilmek için karnavalları bekliyor. adeta katliam kıvamında tüketilen yiyecekler itidal öneren kilisenin otoritesiyle dalga geçiyor. bedenin arzularını, şehveti tehlikeli bulan kilise aynı şekilde iştahı da tekinsiz bularak uzun oruç günlerini halkın gözüne sokuyor, onlara göre şehvet veren yiyeceklere konan yasaklarla yemek yemeyi disiplin altına almaya çalışıyor. ancak zaten dengesiz beslenen halk kilisenin koyduğu yasaklara aldırış etmiyor.
    17. yüzyılla birlikte artan bolluk aristokrat sınıfının bol çeşitli ama küçük porsiyonlu yemekleri tüketmeye zorluyor. küçük tabaklarda sunulan yemeklerin çeşidi artıyor. yemeye ilişkin rafineleşme, damak tadının, lezzetin incelmesi sofra adabının gelişmesini beraberinde getiriyor, tadın kültürelleşmesiyle yemek yemenin öz disipline, sınırlamaya tabi kılınması iç içe geçiyor. yemeklerin çeşitlenmesinde sömürgeciliğin payı yadsınamaz. avrupadaki soyluların şeker ile tanışması ve ilişkilerinin samimi bir hal alması için köleler ölesiye çalışıyor. bu soylu arkadaşların hayvani iştahtan uzaklaşıp düzenli bir yemek kültürüne ve adabına yönelmeleri kölelerin canını daha çok yakmaya başlıyor. gastronomi dediğimiz olgu da burada meydana çıkıyor işte. mevcut dönemde (her ürün iyi olduğu için) güzel yemek yemenin bir sanat haline gelmesi ile, sömürgeleşen ülkelerin yerlilerini hayvan olarak görmelerinin aynı döneme denk düşmesi tesadüfi değildir. gastronomi ve ırkçılık birlikte gelişmiştir. soylu kanki pankiler küçük tabaklarda yavaş bir şekilde bol çeşit tüketirken, siyahiler tek bir çeşidi büyük bir süratle ya da üst sınıfın tabiriyle hayvani iç güdülerle (hayvanlıkla) ürünlerini tüketmekteydiler. hatta “barbarlık” kelimesi ilk olarak yemeğe saldıran köleler için kullanılmıştır. soylular akıl, kültür ve zerafet ile anılırken yoksul halkın payına düşen vülgerlik, oburluk ve “ilkel” içgüdülerdir.

    gastronomi olgusu yüzyıllar önce yemek bulamayan ve bulduğunda da hayvani içgüdüleriyle hızlı bir şekilde tüketmesi istenen yoksul halkın alın teriyle ortaya çıkmışken; günümüzde aynı yoksul halk, gastronomi karşıtı olan fast food ile beslenmektedir. slow food ve kankisi eco-gastronomi her ne kadar terra madre ile tepinseler de görünen köy kılavuz istememekte (direnmekte) dir.
  • insanın kendine yakışanı yemesi bilimi.
  • bir insan omlet yaparken üzerine kekik, nane, kara biber, pul biber, hafif tatlı toz kırmızı biber ekeleyip yanına domates dilimliyor, yerken de lokmasının üzerine koyduğu bu omlet parçasını ağzına attıktan sonra hemen akabinde ezine peynirini üst damağına yapıştırarak harmanlıyorsa bu kişi gastronomiye meraklıdır diyebiliriz.

    bakın demiyorum ki antrikotu deniz tuzu ve halis zeytinyağı karışımı ve biberiyeyle terbiye ettikten sonra döküm tavada az-orta pişirsin. o bile yeter. gerisini sen düşün.
  • 4 yıl okuduktan sonra yaşlı teyzelerin aa bende de var dedikleri (bkz: gastrit) aile bireylerinin de hadi bir yemek yap da yiyelim diye aşağıladığıkları bölüm. çok acı veriyor.
  • 2 sene olan aşçılığın next level bir bölümüdür. 4 yıllık bir üniversite bölümüdür ve genellikle bölüme başlamadan önce hazırlık okumanız gerekir. gastronomi okurken teorik ve uygulamalı dersler görürsünüz. örnek olarak muhasebe, pazarlama, fermente alkol yapımı, mutfak tarihi, osmanlı mutfağı, pastacılık, mutfak, hijyen, yaz stajı vb. gibi dersler. mezun olduktan sonra rütbeniz gastronom dur.

    gastronomi okuduysanız meslek seçim yelpazeniz çok geniştir. örnek, yolunuza aşçı olarak devam edebilirsiniz ve kendinizi geliştrip chef de partie, sous chef, executive chef vb. olabilirsiniz. ( gastronomi okuduğunuz için bir çok restaurant ve otellerde iş bulma imkanınız çok yüksek ve maaşınız gerçekten yüksek oluyor)

    kendinize akademik bir yol seçebilirsiniz ve üniversite de öğretim görevlisi olabilirsiniz. hatta bölüm başkanı bile olabilirsiniz. neden olmasın ?

    yemek fotoğrafçısı, degüstatör, alkol üretim merkezlerinde görevli, gıda mühendisi, ziraat, gurme, yemek yazarlığı, tüketim şefi vb. gibi mesleklere kadar uzanabilirsiniz.

    bu bölümü seçerken dikkat edilmesi gerekenler;

    1- yabancı dil öğrenin. öğrenebilirseniz 2 dil öğrenin. zaten okulda 2 dil öğreneceksiniz ama tam öğrenin.

    2- yorucu bir meslek çünkü 8 saat ayakta çalışıyorsunuz. benim gibi meslek aşığı biri iseniz 10-14 saate kadar çalışabilirsiniz.

    3- alaylı kesim her zaman sizin işinizi baltalamaya çalışacaktır çünkü adam çocukluğundan beri 30-40 senedir bu işi yapıyor ve siz bu işin okulunu okuduğunuz için kendi aşağılık kompleksine yenik düşüyorlar.

    4- aktif olun.

    5- modayı ve trendleri takip edin çünkü yemeğin de bir modası ve trendi var. ayak uydurmanız gerekiyor.

    6- şef küfüt edebilir, hakaret edebilir sabırlı olun. aynı duvar gibi olun. asla kişisel algılamayın. mutfak stresli ortam çünkü zamana karşı yarışıyorsunuz ve belli bir zamana kadar belli adet ürün çıkartmanız gerekiyor.

    6- temel ürünleri iyi tanıyın. tuz, şeker, un , yağ, asit gibi.
  • izmir ekonomi üniversitesinde de okutulan bölümdür.
  • yamulmuyorsam türkiye'de sadece yeditepe üniversitesi'nde olan bölümdür.

    http://www.yeditepe.edu.tr/…ronomi-mutfak-sanatlari

    (bkz: gastronomi ve mutfak sanatlari)

    edit: entry'nin girildiği tarih itibarıyla öyleydi.
  • yenilebilir tüm maddelerin hijyenik olabilen ama sağlığa uygun olması gerekmeyen şekilde azami damak ve göz zevkini amaçlayarak sofraya yenmeye hazır hale getirilmesine kadar olan süreç.
hesabın var mı? giriş yap