4 entry daha
  • küçükmüşük, ufacıkmışık top oynamış acıkmışık, affan dedeye para saymışız satmış çocukluğumuzu bize. ilkgençliğimiz ise hüzünlü hüzünlü el sallamakta, neler neler görmüşük, neler neler bilmişik de bildiklerimizi unutmamız istenmiş. unutamamışık. işte günlerden öyle bir gün...

    ruhi su türküleri eski kasetçalarlarda hapis, biz o zaman teyp demekteyiz bunlara, el altından dinlemekteyiz. usta zaten pasaport alamamış tedavisini dışarda yaptırmaya, koca bir ses susturulur sanılmış. o da çekmiş gitmiş buralardan geri gelmemek üzere, sesini nefesini yadigar bırakaraktan..

    ama bizler inadına inadına ezberlemişiz o eski, o tozlu, o yıpranmış kasetlerdeki türküleri. kaset kapaklarına hiç bir şey yazmamışız. belki yazılabilirdi : baskında ilk kurtarılacak diye, o kadar... hepsi birbirine benzer olmuş ama biz hangi kasette hangi şarkı var adımız gibi bilmişiz, o kadar çok dinlemişiz yani.

    derken bir gün eski tüfeklerin yeni tüfeklerle beraber düzenlediği bir bolu-abant pikniğine katılmışız abilerle ablalarla, onlara yancı yazılıp... ankara'dan abant'a bir otobüs gülüş cümbüş gidilirken işte o birileri çıkarmış bağlamayı -ki sesini severiz bu aletin- söylemişler söylemişler. hiç istememişik ki bu yol bitsin, abant hiç gelmesin. türküler bitmiş, bağlama yorulmamış ama. ne çalalım, ne söyleyelim şimdi olmuş. cesaretimizi toplamışık utana sıkıla bi de şu vardı deyip başlamışık:

    mahsus mahal derler
    kaldım zindanda
    kalırım kalırım kardaş
    dostlar yandadır...

    bağlama hemen yetişmiş almış türküyü, devam etmiş. bi alkış bi alkış otobüsten, bağlamayı çalanla türküye katılan bir kaç eski tüfek:

    -yav çocuk sen nerden bildin bu türküyü yav? demiş.
    utanmışık.sevinmişik, mahcup mahcup bakmışık. dışımıza bi ses vurmamış dilimizden, içimize bi cümle kurmuşuk. o cümlenin hatrına şimdi böyle uzun uzun yazmışık... yazmışık... yazmışık...

    çocukmuşuk, erken büyümüşük...
51 entry daha
hesabın var mı? giriş yap