mahsus mahal
-
küçükmüşük, ufacıkmışık top oynamış acıkmışık, affan dedeye para saymışız satmış çocukluğumuzu bize. ilkgençliğimiz ise hüzünlü hüzünlü el sallamakta, neler neler görmüşük, neler neler bilmişik de bildiklerimizi unutmamız istenmiş. unutamamışık. işte günlerden öyle bir gün...
ruhi su türküleri eski kasetçalarlarda hapis, biz o zaman teyp demekteyiz bunlara, el altından dinlemekteyiz. usta zaten pasaport alamamış tedavisini dışarda yaptırmaya, koca bir ses susturulur sanılmış. o da çekmiş gitmiş buralardan geri gelmemek üzere, sesini nefesini yadigar bırakaraktan..
ama bizler inadına inadına ezberlemişiz o eski, o tozlu, o yıpranmış kasetlerdeki türküleri. kaset kapaklarına hiç bir şey yazmamışız. belki yazılabilirdi : baskında ilk kurtarılacak diye, o kadar... hepsi birbirine benzer olmuş ama biz hangi kasette hangi şarkı var adımız gibi bilmişiz, o kadar çok dinlemişiz yani.
derken bir gün eski tüfeklerin yeni tüfeklerle beraber düzenlediği bir bolu-abant pikniğine katılmışız abilerle ablalarla, onlara yancı yazılıp... ankara'dan abant'a bir otobüs gülüş cümbüş gidilirken işte o birileri çıkarmış bağlamayı -ki sesini severiz bu aletin- söylemişler söylemişler. hiç istememişik ki bu yol bitsin, abant hiç gelmesin. türküler bitmiş, bağlama yorulmamış ama. ne çalalım, ne söyleyelim şimdi olmuş. cesaretimizi toplamışık utana sıkıla bi de şu vardı deyip başlamışık:
mahsus mahal derler
kaldım zindanda
kalırım kalırım kardaş
dostlar yandadır...
bağlama hemen yetişmiş almış türküyü, devam etmiş. bi alkış bi alkış otobüsten, bağlamayı çalanla türküye katılan bir kaç eski tüfek:
-yav çocuk sen nerden bildin bu türküyü yav? demiş.
utanmışık.sevinmişik, mahcup mahcup bakmışık. dışımıza bi ses vurmamış dilimizden, içimize bi cümle kurmuşuk. o cümlenin hatrına şimdi böyle uzun uzun yazmışık... yazmışık... yazmışık...
çocukmuşuk, erken büyümüşük... -
-
1952 yılında ruhi su'nun tkp tevkifatından içeri alındığında o zaman henüz evlenmediği karısı sıdıka hanım için mahsus mahalde yaptığı bestedir. mahsus mahal tabutluktur (oturmaya çalıştığınızda dizlerinizin ve sırtınızın duvara değeceği kadar dar, penceresiz bir hücre tipidir.) sözleri de ruhi su'nun söylediği şekliyle aşağıdadır.
mahsus mahal derler kaldım zındanda
kalırım kalırım dostlar yandadır
ikelleri kızıl kandadır kanda
aman ölürüm ölürüm kardeş
aklım sendedir aklım sendedir
artar eksilmeyiz zındanlarında
kolay değil derdin ucu derinde
kumhan ırmağı'nda* karaburun'da
aman bulurum bulurum kardeş
öfkem kındadır öfkem kındadır
dirliğim düzenim dermanım canım
solum sol tarafım imanım dinim
benim beyaz unum ak güvercinim
aman bilirim bilirim kardeş
gelen gündedir gelen gündedir
(*) kumhan ırmağı kore'dedir. yazar burada türkiye'nin de abd çıkarları doğrultusunda asker gönderdiği kore savaşına gönderme yapmış. -
biri için özel olarak hazırlanmış yer anlamında kullanılır.buradaki mahsus özel olarak anlamını taşır.mahal ise yer.
bir türküden örneklendirecek olursak:
"mahsus mahal derler
kaldığım zindana
kalıram kardaş
dostlar yandadır.." -
ahmet kaya'nın şarkıya başlarken bizi en içten devrimci duygularıyla selamladığı şarkıdır aynı zamanda.
-
genciz daha, yaşarken tanımamışız (ki ayıbımızdır), öldüğünde dinlemek nasip oldu onun sesinden. esin afşar'dan bahsediyorum, öyle güzel yorumlamış, öyle yaşamış ki türküyü, bir şey demeye kalksam bir ayıbım daha olacak gibi hissediyorum. yaşarken tanıyamadım, buramda, nah buramda var olsun.
-
daha sade, daha net, daha vurucu bir türkü bilmiyorum ben. bağlama tek başına olsa da vokalin davutluğu yetiyor da artıyor bile. ruhi su dışında biri okuyacaksa bu sadece ahmet kaya olmalı.
http://www.youtube.com/watch?v=evsnpy9g9uq
http://www.youtube.com/watch?v=thr1aiz6t8q -
dünyanın en devrimci balığını bilen yazar.
-
17. sayisinin icerigi soyledir:
02 mahsus merhaba…
03 kurşuna dizilirken şarkı söyleyen adamın şiiri
04 (rapor) eski mahpusların topluma yeniden katılımı
14 özgür soylu (makale) dışarıdaki temel his: ele geçirilmişlik
17 işık sungurlar (şiir) masalmış
17 hüseyin eren (şiir) kurşun sigara
18 alparslan nas (inceleme) mehmed uzun’un geç dönem edebiyatı
24 bedia balses (makale) içimdeki lilith
25 mehmet emin kurnaz (şiir) kır/ıntı
25 yakup kayalar (şiir) içimdeki özgürlük
26 sezai sarıoğlu (makale) sinop zindanını gezerken
30 gün zileli / ceren cevahir gündoğan (söyleşi)
36 muzaffer tansu (öykü) iade-i ziyaret
39 hakan güzeldere (şiir) düş
40 sennur sezer (makale) uzakları düşünmek
42 yavuz kardaşlar (öykü) nakliye
43 hacı galip yüksek (şiir) ilk akşamdan
44 gün zileli (kitap) aşk ve devrim
47 aylin başdemir (şiir) eylül’ü vurdular/uçurtmayı...
47 muhittin tekgöz (şiir) aynı sahilde
48 yalçın hafçı (öykü) yalnız adam
52 zuhal özden (öykü) pişmanlıklar öldüğünde
53 can ceylan (şiir) er kişi niyetine
54 özlem n. yılmaz (öykü) tahta tüfek
57 hüseyin bul (şiir) mitolojik yanılsamalar
58 mustafa bilgücü (öykü) yedi dakika
62 nuran aslan (kitap) zamanın ve mekânın insanda soyunması
64 rengin özesmi (şiir) gölgede
64 fatih akça (şiir) çıplak bir handikap
64 atilla yaşrin (şiir) mezopotamya -
büyük ozanın, nice anonim mahkumiyeti kendi pratiğinde sazı, sözü ile sentezlediği bu türküsü; kendinden sonra da aynı "yol"dan geçenlerin ortak duygularının sembolü haline gelmiştir, bugün.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap