6 entry daha
  • karşımızda tanrısal bir bakışla her şeyi gören, bilen, kendimizi güvenle kollarına bırakabileceğimiz bir anlatıcı yok maalesef.
    bununla yaşayabiliriz belki, (ben kişisel olarak geleneksel roman anlayışının dışına çıkan eserlere ilgiyle bakarım.) belki şu tuhaf charles kinbote’nin saçmalıklarıyla da yaşayabiliriz, ama kinbote’ye söyleyeceklerini fısıldayan kişi vladimir nabokov gibi bir büyücü olunca işler biraz karışıyor.

    nabokov, insana özgü zaafların, heyecanların, bizim gerçek dediğimiz bütün o "şey"lerin öylesine dışında, öylesine yüksekte bir yerde duruyor ki bize sunduğu metin dışında bir dünya olmadığını (bu tam da onun istediği şey galiba) düşünüyoruz ister istemez.

    roman, amerikalı bir şair olan john shade’nin esrarengiz bir şekilde öldürülmeden önce yazdığı son şiiri üzerine charles kinbote adında bir tuhaf adam tarafından kaleme alınan açıklamalardan kurulmuş. kinbote öyle ilginç bir adam ki kendisi hakkında kesin yargıya varamıyorsunuz: delinin biri de olabilir, takıntılı bir hayran da! soğukkanlı bir katil olduğunu da düşünebiliriz, kendisinin iddia ettiği gibi sürgündeki bir kral olduğunu da...
    şiiri kafasına göre yorumluyor ve şaire bu fikri kendisinin ilham ettiğini iddia ediyor. bana kalırsa gerçeğin bu olmadığı çok açık ama zaten bizim "gerçek" dediğimiz şeyin ne olduğu kimin umurunda!
13 entry daha
hesabın var mı? giriş yap