136 entry daha
  • (bkz: istanbul tanpınar edebiyat festivali/@artin bosgezenyan)

    yukarıdaki entryde itef organizasyonuna dair bir kısım eleştiri var. ancak henüz sempozyum olup bitmemişken, sadece programa bakarak kınayan arkadaşların davalarını anlayamadım.
    bence de bir takım şairlerin tanpınar şiiri okuması manasız bir eylem, ki sempozyumun bu oturumuna katılmadım. ama programın diğer kısmında, katılımcılarda kınanacak ne var? bunu da anlayamadım.
    baki asiltürk (baki ayhan t.) diyorsunuz; benim de çok bayıldığım bir insan olmamakla beraber, sempozyumdaki ''tanpınar'ın mektup ve günlüklerinde şiirle ilgili düşünceleri'' başlıklı sunumu gayet de besleyici ve yerindeydi.
    onun dışında programda yer almasından rahatsız olanlar kim? tahsin yücel mi, cevat çapan mı, abdullah uçman mı, nühet esen mi, beşir ayvazoğlu mu, murat gülsoy mu, orhan okay mı, sadık yalsızuçanlar mı? bu isimler tanpınar hakkında konuşmak için neden kifayetsiz görülüyor? ben anlamadım...
    üstelik bu insanların bir çoğunun itef/ kalem ajans ismini duyunca yanaşmak istemediklerini, handan inci'nin tabir-i caizse hatırı için geldiklerini (mesela orhan okay...) belirtmek isterim.

    sempozyumun yıldızları (tıpkı türk edebiyatının oyunbozanı oğuz atay sempozyumundaki gibi) önünde herhangi bir kağıt, not vs bile olmadan, muazzam bir üslupla konuşmasını yapan emre ayvaz ve miskinler tekkesi ile saatleri ayarlama enstitüsü'nün 'lapacı' kahramanlarını karşılaştıran fatih özgüven'di bence.
    sempozyumu düzenleyen handan inci'nin ''tanpınar olmak'' başlıklı sunumu da müthişti. tanpınar'ın varoluş sıkıntısını ve 'kendini yapmak' düşünü, varoluşçulukla üzerinden okudu.
    erol köroğlu'nun sahnenin dışındakiler'i mütareke romanları içinde yerine oturtan konuşması sahiden zihin açıcıydı.
    murat gülsoy ve yekta kopan'ın acıbadem'deki köşk öyküsü üzerine karşılıklı konuşmaları konunun hakkını veren ve sıkmayan bir bölüm oldu.
    beşir ayvazoğlu'nun tanpınar'ın küçük yalanları üzerine dikkatleri gülümsetmeye ve düşündürtmeye gebeydi.
    sadık yalsızuçanlar maalesef çok formunda değildi.
    süha oğuzertem'in huzur'un mazmunları üzerine yaptığı sunum yeni bir okuma önerisi getirebilecek kifayetteydi.

    bunun dışında ''tanpınar'la ilgili anılarım'' üstbaşlığında toplanabilecek bir sürü konuşma, yeni bir şey söylemekten aciz (söylenmişlerin kolajı gibi duran) yahut da yeni bir şey, bakir bir konu bulmak için fazlaca hırs yapılmış gibi duran sunumlar da vardı. ki bu son söylediğime en iyi örnek sanıyorum hilmi yavuz'un ''tanpınar ve iktisadi kalkınma'' konulu konuşmasıydı. üstelik bunu kapanışta sundu; sonuç olarak herkes uyudu.

    tüm bunlara rağmen iki günü tanpınar'la geçirmek;
    handan inci'nin son arşiv çalışmasında bulduğu seksene yakın yayımlanmamış tanpınar fotografını ve tanpınar'ın hayali olan 'dünyam' adlı derginin vücuda gelmiş halini görmek;
    tanpınar üzerine yazılar toplamı olan ''bir gül bu karanlıklarda''nın ikinci cildinin bu ay yayımlanacağının müjdesini almak gayet şahaneydi.

    eleştirmenlerin ellerini biraz vicdanlarına koymalarını dilerim.

    edit: itef diye anmak doğru olmadı, kalem ajans denilmeli aslında.
    itef: ist. tanpınar edebiyat festivali'nin kısaltması,
    kalem ajans: tanpınar'ın yurtdışı satış haklarını elinde bulunduran ve itef'i de düzenleyen ajans çünkü.
1055 entry daha
hesabın var mı? giriş yap