3 entry daha
  • bazı filmlerin neden ilgi görmediğini anlıyorum, yola garip bir yerden başlıyorlar ve çoğu kimse için, daha yolu yarılamadan görüş alanının dışına çıkmış oluyorlar. klinik bir bakış açısından ise eksik parçaları, sarkmış ve toplanmamış parçaları yani dikiş yerleri kendilerini fazlaca belli ediyorlar ve eleştirmenler de onlardan yüz çeviriyor. bu kadarını anladıktan sonra şunu da anlamak lazım ki bunların bir önemi yok, başka insanların bir filme dair izlenimleri yalnızca, filmi seyrettikten hemen sonra ya da çok seneler sonra, seyrettikten sonra filmden bulup çıkarmış olduğun sana keyif veren şeyin, filmin aromasının tadını tekrar duymak yahut filmin hali hazırda damağında olan tadını uzatmak işine yarıyor, bunun dışında bir filmi çözümlemek tıpkı bulmaca çözmek gibi kimilerinin sıkıntısını gideren hafif bir uğraştır. ancak bazı filmlerin bu kavrayışa erişmekte özellikle aracı olması yani seyircide az rastlanır arızalar yaratması, filmin yaratıcısının yaratıcı içgüdüsünün eserinin tüm ikincil öğelerini boğacak ve onları buharlaştıracak şekilde tezahür etmesinden kaynaklanır. bu zengin ama yaratıcı süreç açısından tahrip edici olan kuvvet esere mesafe almayı güçleştirir ve eserin incelmesini engeller. margot at the wedding bu koşullarda yaratılmış bir eserdir ancak yaratıcısının yaratıcı kuvvetinin hakikiliği yani eseri doğuran ihtiyacın hakikiliği yüzünden eşsizdir.
13 entry daha
hesabın var mı? giriş yap