6 entry daha
  • bazen sene gibi gelen saniyelerde açı, derece saymaktır.

    değişik borda yüksekliği ve diğer bir çok özelliğe göre değişebilir ama, sancağa yada iskeleye yaklaşık 45 derece yatan gemi, düzelemeden bir dalga daha yerse büyük ihtimalle alabora olur.

    gemi yattıktan sonra bir sonraki ve daha sonraki dalgayı yerse aynı bordadan, toparlaması da güç olacaktır. 3 kızkardeş tabir edilen tehlike bunu anlatır. gemi düzelmeden 3 sağlam dalga aynı bordadan gelirse gemiyi 45 dereceden fazla yatırma ihtimali çok yüksektir.

    2003 yılının mart ayıdır. ege nin en delirdiği mevsimdir, kısa aralıklarla şiddetli havalar patlamaktadır güney egede. haliyle havadaki fırtına satıhtaki sivele karışmaktadır.5-6 şiddetindeki havalar 8-9 hissettirmektedir.

    o gün, kuzeyden güneye inerken aşağıdan gelen sister gemilerden güneybatı egede havanın çok berbat olduğu, gemilerin rotalarını değiştirip doğuya kaçtığı ve hatta bir koster'in battığı haberi gelir. yunan sahil istasyonları da uyarı yayınları yapmaktadır. aşağıya doğru indikçe haberi gelen fırtına kendini hissettirmeye başlar ama her hafta aynı rotayı takip eden geminin kaptanları ve mühendisleri havanın 8-9'un üzerine çıkacağını hiç tahmin etmemektedirler zira bu ege'nin doğasında yoktur. gemi 198 metrelik yüksek bordalı ama 24 bin beygir gücünde makinelere sahip denizci bir teknedir, havayı yarıp geçer normalde yani.

    manoverboard saat 18:00 sularında makine dairesinden çıkarken kıç tarafın zıpladığını ve geminin seyirdim yapmaya başladığını görür. tamamen yüklü olan bir gemi dengelidir. boş gemi tehlikeli ve dengesizdir.o seferde de türk denizcilik filosunun en yeni ve en büyük ro ro'su olan gemi 200 tırla yani tam kapasiteyle yola çıkmıştır istanbul limanından trieste'ye doğru. bu halde bile geminin seyirdim yapıyor olması dışarıda gerçekten çok sağlam bir havanın olduğunun habercisidir, eğlence başlıyordur, hayırlı ve de geçmiş olsundur..

    o boyutta bir gemi için çok ciddi bir sürate tekabül eden yaklaşık 21 knot süratle tam yol ileri gidilmektedir. basmuhendis * ile konuşulur, seyirdim i azaltıp pervanelerin suyun içinde kalmasını sağlamak için ana makinelerin yolu biraz kesilir. makine dairesindeki tüm malzemelerin deniz bagi kontrol edilir ve makine dairesine nöbetçi mühendis ve personel bırakıp tüm emergency sistemler devreye alınır.manoverboard kamarasına çıkıp orada da herşeyi deniz bagi yapar. zabitan salonunda akşam yemeği vakti kenar korumalıkları fırtına moduna çevirilmiştir masaların üstündeki hiçbir şey yere düşmeyecek şekilde ve menüde sulu yemekler iptal edilmiştir..

    denize yeni alışmaya çalışan stajer arkadaşlara, "hadi git te vasiyetini yaz, süvari bey'e imzalat, şirkete telex çektirsin" şeklinde standart gıcık espriler yapılmıştır bile.. hava sertleştikçe, bulb, yani geminin baş dip kısmı havalanıp suya vurup sandalyeleri zıplattıkça tüm zabitan, yani kaptanlar ve mühendisler mütemadiyen birer birer daha da bir içten "allah selamet versin" diyerek köprü üstüne çıkmaya başlarlar.

    kollarını köprü üstünde puntellere yaslamış olan 2. mühendis var olan küçük kalabalıktaki denizi en iyi bilen adamdır, babası da delirmiş bir ege fırtınasında batmış bir çarkçıbaşıdır. dalmış gitmiştir pruvaya bakarken. ama bir an arkasını dönüp hafifçe gülümseyerek her limanda bir sevgili anılarına başlayarak kalabalığın stresini dağıtmayı da ihmal etmemektedir.

    malea mevkii waypointine * yaklaşık 15 dakikalık bir seyir kalmıştır.malea yunanistan anakarasının en güney noktasıdır. orada gemi sancak tarafa yaklaşık 100 derecelik bir dönüş yapmak zorundadır. trafiği yoğun, dar bir boğazdır ve dönüşten kaçıp düz devam etme imkanı yoktur. o ana kadar hava kıçtan gelmiştir. hava , kıçtan ve baştan geldiği zaman tehlike minimal haldedir, makine çalıştıkça, geminin ataleti oldukça, pervane suyun içinde kalabildikçe öyle yada böyle bata çıka gidebilir gemi ama dönüş yapıldığında ve hava bordadan yani yandan gelmeye başladıkça 3 kızkardeş tehlikesi doğacaktır ve ölçümlere göre ege gerçekten delirmiştir, fırtına şiddeti 11-12'dir. 11-12 havanın borda'dan gelmesi demek gemiyi 40-45 derece belki de fazlası yatırması demektir. 45 derecenin üstü alabora demektir.iç hacmi çok geniş ve havaleli olan böyle bir ro ro gemisinin alabora halinde tamamen batması 2 dakikadan az sürecektir. liferaftlara * koşma ihtimali bile yoktur.

    waypoint'e yani dönüş noktasına 1-2 dakika kalmıştır. herkes heyecanla beklemektedir, köprü üstüne sessizlik hakim olmuştur. süvari bey , oto pilot'tan çıkarıp dümeni ele almıştır. yavaş yavaş 1er 2şer derece sancağa dönmeye başlar. seyirdim artar, gemi yavaş yavaş bordaya yatma salınımlarını arttırmaya başlar, süvari bey başını yana çevirip "arkadaşlar sanırım bir anda dönmek en hayırlısı olacak bir an önce dönüşü bitirelim gemi toparlasın" der. diğer zabit ve mühendisler başlarıyla kaptan'ı onaylarlar. dümenin başında ayakta durmak bile çok zordur. dümen sancak alabanda basılır, gemi ciddi ciddi yatmaya başlamışken manoverboard bir eliyle önündeki panelden destek alıp diğer koluyla süvari bey'in koluna girip onun ayakta durabilmesine destek vermeye çalışmaktadır.

    dümen panelinin üstünde bulunan yalpa indikatöründedir gözler bir yandan. geminin sert dönüşüyle birlikte ibre uçlara gitmektedir..

    1. kızkardeş 35 dereceye yakın yatırır, 5-6 saniyelik boşlukta 30lara kadar düzeldiğinde 2. kızkardeş gelir bu daha sağlam bir silledir, 41-42 lere çıkar yatış. sanki içinde bulunan demir yığını bir plastiktir de esnemiştir. yine o bir kaç saniyelik boşlukta gemi 1er derece düzelmeye başlarken kimse 3. kızkardeşi düşünmemeye çalışmaktadır, 3. kızkardeş olmamalıdır, lanet olası 30 metrelik dalgaların periyodu azalmış olmalıdır derken..
    3. kızkardeş tüm şiddetiyle hissedilir.

    40..41..42..43..44..45....

    40'a ulaştığı an zaman yavaşlar, 44-45 te ise durur.

    yaşam mahallinden gelen şangır şungur sesleri kulaklar duymakta ama tepki vermemektedir. o an, hiç bir şey düşünmez insan, adrenalin gerçekten garip bir hormondur, ne bir korku, ne bir refleks, tamamen hissizleşilir sadece boş boş o indikatörün ibresine bakılır, ve kendi kulağının bile zor duyacağı bir sesle "hadi, hadi, hadisene be!" sözcükleri çıkar ağızlardan.

    gemi o açıda bir yatışta çok zor toparlayacaktır tabi eğer toparlayabilirse, ibrenin son gösterdiği açı 46 olur ve gemi o açıda asılır kalır.1 saniye 3 saniye..5 saniye. her fırtınadaki gibi denizciler "neden buradayım" soru işaretinin yerine sakin bir kabulleniş içerisindedirler birbirlerine bakarlar anlık, göz kırpmalar ve zoraki gülümsemeler vardır.

    zaman durmuştur o an. ve ibrenin yönü hayata yön verecektir.

    sürpriz bir şekilde ibre 46 dan 47ye doğru değil 45e doğru ilerlemeye başlar.3-4 saniye sonra 44 e ve 43...toparlanıyordur gemi.. 5-6 tane çakmak sesi gelir, ilk nefesler derin ve de çok keyifli çekilir sigaralardan. 2-3 dakika süren bu dönüş tamamlanabilmiş ve hava sancak kıç omuzluktan sancak baş omuzluğa alınabilmiştir. geminin sancak iskele salınımı 20-25 derecelere düşer ve pruvada hava şiddeti azalmaktadır.

    yarım saat sonra zabitan salonuna giren 2. kaptan, ambarlarda tırların lashinglerini kopartıp devrilmiş olduğunu haber verdiğinde diğer denizciler şarapları açmış ve hiç bir şey olmamış gibi kadeh tokuşturup gülmeye başlamışlardır bile..

    denizciler rutinin dışına çıkıp karadaki hayata dışarıdan bakmaya şansı olan insanlardır. ama o an hiçbiri oradan çıkıp kendilerine dışarıdan bakacak durumda değildir ya da istemiyorlardır işte..

    (bkz: #10052541)
123 entry daha
hesabın var mı? giriş yap