• zamanın nasıl algılandığı ile ilgili deneyler yapan nörobiyoloji profesörü. kaza ya da felaket anlarında neden insanların olayın yavaş meydana geldiği izlenimine kapıldığını araştırmış. böyle durumlarda beynin amigdala bölgesinin aktif olması, hafızanın güçlenmesine neden oluyormuş. olaya ilişkin daha fazla ayrıntı hafızaya kaydedildiği için de, insan kendini ağır çekimde gibi hissediyormuş. bu olayı aynı zamanda insanların yaşlandıkça zamanın daha hızlı geçtiğini düşünmelerine de bağlamış.

    ulaşabildiğim birkaç yazısından anladığım kadarıyla, beyin bilgiyi çeşitli şekillerde düzenleyerek dış gerçekliği, kendi ihtiyaçlarına göre yeniden oluşturuyor. yaptığı bir çok deney, bu gerçekliğin büyük bir kısmının özellikle de zamanı algılama şeklimizin yanılsamalarla dolu olduğunu ortaya çıkarmış. ama beynin bu yanılsamaları oluşturabilmesi, yani dış gerçekliği ince ayarlarla kendine göre düzenleme yeteneği aynı zamanda gerektiğinde bilgiyi farklı şekillerde işlemeyi öğrenebilmesini de sağlıyor.

    “hakikati incelerken, earny ve saharol bana sormuşlardı: “bundan sonra ne var?”diye.. bunu düşünürken, sadece doğa ana bize donanım eklemeyip biz kendimiz de donanım ekleyebilirsek ne olur? bu bizi şuna getirdi.. beyin 2.0 .. dünyanın geleceğinin gideceği yön.. fikir şu: korkteks o kadar uyarlanabilir ki, herhangi bir çeşit bilgiyi alıp, herhangi bir yeni tarz donanımı beyne ekleyebiliriz.

    tabii başlangıç olarak, elektromanyetik spekturumda görebilmek için birazcık daha genişleme yapabiliriz ve bu yolla bal arıları gibi mor ötesi ışınları ya da yılanlar gibi kızılötesini algılayabiliriz ve hatta daha da genişletebiliriz... cep telefonu sinyalleri, radyo, tv sinyalleri.. bunların hepsi elektro manyetik varyasyonlar. görülebilen ışık dediğimi şeyle aynı ama sadece farklı dalga boyları...ve biz bunları görmeye başlayabiliriz. tabii bir başka yapabileceğimiz şey, borsadaki, hava durumu datasını doğrudan beyne eklemek, borsayı hakikatten algılayacak, takip edecek bir algıya sahip olmak.. işte bu muhtemelen gelecekteki halimiz.

    bana göre sadece 6. hissi elde etmeyip, 7., 8., 9., 10. hislere de ulaşacağız.öyle değil mi?işte gidişat muhtemelen bu yöne doğru gidiyor. data ekleyebilirsin.bu sanal gerçeklik makinası değil mi? buraya data kabloları ekleyebilirsin ki optik sinirler, duyma ile ilgili sinirler de data kabloları değil mi? kendimizi bile oraya ekleyebilir ve değişik bir hisse sahip olabiliriz! sudaki balığın hakikatı nasıl algıladığına dönersek, muhtemelen gelecekte olacak şey, kendi suyumuzu kendimizin yapacağı, ne çeşit bir su istersek onu yapabileceğimiz ve belki de matrixde yaşabileceğimiz! dolayısıyla gidişat buna doğru...”

    http://www.okyanusum.com/…gesel/david_eagleman.html
  • baylor college of medicine'da calismalarina devam eden cekici profesor.
    genc bilim kadinlarinin motivasyon unsurlarindan. ilim irfan babinda feride ;)

    ilim irfan demisken, buradan da reddit te neler anlattigina bakalim:

    eagleman reddit ama
  • yaşayan deha.
    tapınmaya şuradan başlayabilirsiniz.
    ben sanmıyorum ki yapacakları duyu gelişimiyle kalsın.
    insanı bir üst versiyonuna taşımış kişi olarak tarihe geçmesi kuvvetle muhtemel.
  • ben bu abinin iki kitabını okudum. yazarın mini hayat hikayesi olur ya kitabın başında, oraya hiç bakmamıştım. bugün internette bluetooth kulaklık bakarken kendisine denk geldim.* bakayım bi tipi nasılmış dedim. böyle tonton bir dede bekliyorum. adam 46 yaşındaymış. oha. yav ne ara bu kadar bilgi birikim yaptın vicdansız herif. bu yaşta bu nasıl bir aşmışlıktır. ki şu meşhur incognito 2011'de yayınlanmış. 40 yaşında bile değilmiş. pes!

    böyle insanlara denk gelince yaşama sevincim azalıyor gerçekten. bu kadar karmaşık bir olguyu, beyni daha iyi anlatan birine ben rastlamadım. varsa daha iyi anlatan tanışmak istiyorum o yiğitle.

    daha 3-4 paragraf daha överim ama ne desem boş. zehir gibi herif. ve bu zehri çok güzel naklediyor biz diğer fanilere. teşekkürler david. aro.
  • incognito ve the brain the story of you kitaplarının yazarı, stanford mensubu nörobilimci.

    dilimize “beyin: senin hikayen” adıyla çevrilmiş olan kitabının sonundaki teşekkür kısmında yazar, başarılı birer biyolog ve psikiyatrist olan anne ve babasına çocukken hiç televizyon izlemiyor olmasına rağmen ona carl sagan’ın “cosmos”unu zorla izlettirdikleri ve kendi içlerindeki hiç sönmeyen araştırma ve öğrenme arzusunu ona da aşıladıkları için minnettarlığını dile getirir.

    bu anektod, neuroscience veya computer science alanlarında çalışan bir bilim insanı olabilmek uğruna 22 yaşında bin bir stresle yeniden üniversite sınavına hazırlanarak zamanında yaşın da getirdiği bilinçsizlikle yaptığı “tercihinin” ceremesini çekmekte olan şahsımın boğazına büyükçe bir yumru takılmasının da müsebbidir.

    hayıflanmak, şartlardan, sunulmayan imkanlardan şikayetçi olmak çare değil elbet. zaten zoru görüp pes etmiş, yoldan dönmüş değilim; aksine yolun henüz başında olsam da kendime olan inancım tam. ama yine de böyle örnekleri gördükçe ziyan olmuş çocukluk ve ergenlik dönemlerine bakıp büyük bir hayal kırıklığı hissine kapılmadan da edemiyor insan.

    incognito’da beyin ve karakter gelişimi için bebeklik, çocukluk, ergenlik dönemlerinde yaşanılan deneyimlerin nasıl hayati bir önem taşıdığının anlatıldığı bölümlerde cennet mahallesi’ndeki pembe’nin suratı canlanıverdi birden zihnimde.* allah’ın cezası diziyi izlemekle ömrümün belki de en kritik dönemlerinin kaç saatini harcamışımdır kim bilir... hayır bir de bir kere izlememiz yetmezmiş gibi her yaz yeniden yayınlıyorlardı puştlar.*

    sonra da adamın biri çıkıyor, onca yıldır alanının en başarılı isimlerinden biri olarak dünyanın en iyi üniversitelerinden birinde yaptığı araştırmalar yetmiyormuş gibi iki de kitap yazıyor, üstelik tüm bunları henüz 40’lı yaşlarının başındayken yapıyor, bir de sonunda cosmos izlettirdikleri için anasına babasına teşekkür ediyor.

    biz de burada hala ygs, lys, türev, integral, ot, bok...

    aah ah... bat dünya bat...
  • beynimiz ve bilincimiz hakkında yazdığı kitaplar ve çektiği belgesellerle bu konuda ilgisi olan insanları daha da meraklandıran nörobilimci. konuşmaları baştan sona öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran bilgilerle dolu.

    ilgisi olanlar için kitapları arasından incognito kesinlikle okunmalı.

    beyin belgesel serisi.

    https://www.pbs.org/show/brain-david-eagleman
  • öyle şeyler anlatıyor ki, bilimin şu an beyin hakkında bildikleri dünyayı nasıl sallamıyor (haber olarak), çözemiyorum.

    hepimizin şu an arkadaşlarımızla biraraya geldiğimizde maç veya kuaför konuşmak yerine, "oha beynimiz şunu bunu yapıyomuş duydun mu" filan diyo olmamız gerekirdi, tv'lerin filan bangır bangır bağırıyor olması gerekirdi.

    oha oluyorum mütemadiyen. adama.
  • bu adam dünyayı değiştirecek. demedi demeyin.
  • “insan hep geçmişte yaşar” diyen nörobilimci. bunun anlamı geçmişin peşimizi bırakmaması değil, gerçi o da doğru ama, şimdi olarak deneyimlediğimiz şeyin aslında geçmiş zaman, hemen az önce geçmiş, henüz geçmiş zaman oluşudur. öyleyse zaman bir anlamda bellektir.
  • çok övülen incognito adlı kitabı domingo yayınları tarafından türkiye piyasasına verilmiştir.
hesabın var mı? giriş yap